29 Temmuz 2010 Perşembe

ADALAR POSTASI-2474: kartal belediyesi, büyükada sahillerine kazık çaktı...


* * *

ADALAR'da TARİHTE O GÜN:

27 Ekim 1902 Pazartesi günlü daha önce Heybeliada'da meydana gelen yangından zarar görmüş olanların ihtiyacının karşılanması için Adalar ahalisi ile yaz mevsiminde adaya gelenlerden yardım toplanmasına izin verildiğine dair...

* * *

ADALAR'da BİR GÜN:


Fotoğraf: Ugo Antonio Corintio, Büyükada panayırında (!?), Temmuz 2010.

* * *

ADALAR'da HAVA DURUMU:

30 Temmuz 2010 Cuma
Büyükada'da HAVA DURUMU*
Az bulutlu
20/30ºC
% 58/82 nem
Poyraz KD 29km/sa
Gündoğuşu 05:57... Günbatışı 20:23...

* http://www.dmi.gov.tr/tahmin/il-ve-ilceler.aspx?m=BUYUKADA uyarınca

* * *
Cicely Mary Barker, The Bird's-foot Trefoil Fairy.


* * *

1- Bülent Baviker: "Biz Heybeli Gönüllüleri Derneği üyeleri olarak, ekteki yazıyı İDO yetkililerine gönderdik. Sizler de aynı görüşleri bizimle paylaşıyorsanız, yazının aynısını veya size uyan şeklini gerek İDO yetkililerine, gerek İBB Başkanı'na ulaştırınız. Böylece Adalar’dan güçlü bir ses haline gelelim ve etkili olalım. Umarız etkili oluruz..."

2- Mehmet Adil Akgül: "Ulaşımda söz sahibi olmasını beklediğim Adalar Belediyesi'nin bu konularla yakından uzaktan ilgilenmemesine açıkça sinirleniyorum. Tatbikatta başından aşkın derdi olan Belediye'nin en azından siyaset üzerinden bu konuları dile getirmesinin kanımca artık zamanı gelmiştir. Çünkü, rotasının yaklaşık bir saati, vasıfsız bir lodosta dahi 2.5-3.0 metre dalga oluşabilen bir bölgede geçen söz konusu hattın motorlara bırakılması alenen cinayet olacaktır..."

3- Tilda Levi: "Büyükadalı'ydı Abudara. Sık sık karşılaşırdık. Gezmekten olduğu kadar yaptığı işlerden de aynı oranda keyif alırdı. En azından bende bıraktığı izlenim buydu. Pazartesi sabahları tıklım tıklım dolu olan deniz otobüsü Kabataş’a yanaştığında gemi o kadar sallanırdı ki, inmekte güçlük çekerdim. Kaç kez elini uzatıp yardım etmişti…"

4- Kartal Belediyesi Büyükada’da iskele çalışması için kazık çaktı. Adalar Belediye Başkanı Farsakoğlu bu duruma sert tepki verdi...

5- Suna Kuşadalı: "12 Eylül'de yapılacak olan referandumla ilgili oy vermek için seçmen listeleri askıya çıktı. Bu hafta sonu itibariyle askıdan indirilecek. Bundan bir çok insanın haberi bile yok. Referendum çok önemlidir. Lütfen aşağıdaki linke tıklayıp, adınızın seçmen listesinde olup olup olmadığını ve nerede oy vereceginizi kontrol ediniz, ögreniniz..."

6- Yüksel-Gülen Özcan: "4. Fotoğraf Sergimizde sizleri de aramızda görmekten onur duyacağız..."

7- 1. İstanbul Adalar Kültür ve Sanat Festivali, 30 Temmuz’da Büyükada’da başlıyor. Organizasyon 1 Ağustos Pazar gününe dek devam edecek.

8- Hüseyin Emiroğlu: "Adalar turu için fırsat..."

9- Nesrullah Sonay: "AİHM`in Büyükada`daki Rum Yetimhanesi`nin 3 ay içinde iade edilmesine hükmetmesinin ardından Fener Rum Patrikhanesi harekete geçti. Yetimhaneyi enstitüsü yapmak isteyen Patrikhane, proje için sponsor arıyor..."

10- Kartal Belediyesi`nden yapılan yazılı açıklamaya göre Dragos koyu Adalar parkurunda gerçekleşecek ulusal yelken yarışına Türkiye`deki bütün yelkenciler davet edildi...

11- Tilda Levi: "Dondurmacı Yunus, Büyükada’nın bir simgesi oldu hep..."

ADALAR POSTASI'nın 2474. sayısında...

)O(



_______________________________________________________1

From: BÜLENT BAVİKER
Subject: ido yazısı
Date: July 29, 2010 6:06:05 PM GMT+03:00
To: adalar.postasi@gmail.com


Sayın ……….
Adalar – İstanbul

Değerli ………

Biz Heybeli Gönüllüleri Derneği üyeleri olarak, ekteki yazıyı İDO yetkililerine gönderdik. Sizler de aynı görüşleri bizimle paylaşıyorsanız, yazının aynısını veya Size uyan şeklini gerek İDO yetkililerine, gerek İBB Başkanına ulaştırınız.
Böylece Adalar’dan güçlü bir ses haline gelelim ve etkili olalım. Umarız etkili oluruz.

Heybeliada Gönüllüleri Derneği

* * *

İstanbul Deniz Otobüsleri İşletmesi Genel Müdürlüğü,
İstanbul
28.07.2010

23 Temmuz Cuma gününü, 24 Temmuz Cumartesi gününe bağlayan gece Caner Kaptan isimli yolcu motoru kayalara çarpmış ve şans eseri büyük bir facia önlenmiştir.

Üzülerek görüyoruz ki bazı derslerin alınabilmesi, ancak büyük faciaların arkasından gerçekleşebilmektedir. Yolcu motorlarına ağırlık vererek yürüttüğünüz taşıma politikanız maalesef hızını arttırarak devam etmektedir.

Şehir içi yolcu taşımacılığında esas olan otobüs, metro, tramvay, tren gibi araçlardır. Minibüsler ancak yardımcı araç olarak kullanılabilirler. Deniz taşımacılığında da esas olan yolcu gemileri ve teknolojinin getirdiği deniz otobüsleri gibi araçlardır. Yolcu motorları da, ancak minibüsler gibi yardımcı araç niteliğinde kullanılabilirler.

Önce Adalar-Bostancı arasında gemileri devreden çıkararak başladığınız motor seferlerine, Adalar-Kabataş arasında da başlayacağınız duyumları alıyoruz. Tarihi bir hataya daha imza atmak üzeresiniz. Yardımcı deniz taşımacılığı araçlarını, asıllarının yerine asla ikame etmemelisiniz.

Caner Kaptan yolcu motoru bile, halen kullanılan yolcu motorları arasında en büyük ve en gelişmiş olanlarındandır. Buna rağmen meydana gelen kaza çok ucuz atlatılmıştır. Allah korusun ama bir panik anında, böyle bir teknede yolcuların en az yarısının ölebileceğini ikaz etmek zorundayız.

Yolcu taşımacılığında can güvenliği, olmazsa olmaz ilk şarttır. Maliyetler ve diğer her türlü neden hep daha sonra gelen önceliklerdendir. Hele 3 kuruşluk maliyetin düşürülmesi için, 200 kişinin hayatının riske atılması, İstanbul Büyük Şehir Belediyesi gibi, Dünyaca isim yapmış bir şehrin belediyesine yakışacak tasarruf uygulaması değildir.

Bu akıllara durgunluk veren maceraya artık bir son verme zamanı gelmiştir. Sayın Topbaş söylendiği gibi Adalılara bir seçim dersi vermek istiyorsa, Adalıların hayatlarının söz konusu olmadığı başka bir alan seçmelidir.

Biz Heybeliada Gönüllüleri Derneği olarak, bütün Adalılar adına Saygıdeğer Belediye Başkanımızı ve Sayın İdo yöneticileri olarak Sizleri son bir kez daha uyarıyoruz. Lütfen Sizin hatalı hesaplarınız ve kaprisleriniz nedeniyle insanlar boğularak can vermesinler.

Kınalıada’da gemi yokluğu nedeniyle ölen aslan gibi 4 evladımız bile görüşlerinizi değiştirmeye yetmemiştir. Görüşlerinizin değişmesi için daha fazla can kaybına mı İhtiyaç duymaktasınız? İnadınız sonunda meydana gelebilecek her türlü olaydan şahsen sorumlu olacağınızı bir defa daha hatırlatırız.

Biz arkadaşlarımızla, komşularımızla uzun yıllar beraber olmak istiyoruz. Dostlarımızın hayatlarının tuzlu sularda sona erdiğini duymak istemiyoruz. Bu güzelliğimizi bize çok görmeyiniz. Yetkileriniz, bu dayatmanın acılarla sonuçlanabilecek finalinin izahına kesinlikle yeterli olmayacaktır.

Saygılar sunarız.

Heybeliada Gönüllüleri Derneği

Bilgi için: İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı
Adalar Belediye Başkanlığı
Adalar Kent Konseyi ve adalar Sivil Toplum Kurumları
Basın



_______________________________________________________2

From: MEHMET ADİL AKGÜL
Subject: Re: [vapurlarimizi_vermiyoruz] vapurlarda sona dogru...
Date: July 30, 2010 3:37:36 AM GMT+03:00
To: vapurlarimizi_vermiyoruz@yahoogroups.com


Beklenen son...

(Korkarım biraz konuyu dağıttım ama uzun zamandır süregelen sessizliğimin sonucu geniş kapsamlı bir yazı oldu..)

Dikkat etti iseniz zaten uzun zamandır pek çok hatta ki buna Karaköy-Eminönü-Kadıköy üçgeni dahil, motor ve denizotobüsleri vatandaşa empoze edilmeye çalışılıyor.

Nisan ortasında 16:40 Eminönü-Kadıköy seferine verilen şehit tipi gemiye annemle binip geniş aile (yaklaşık 2000 kişilik bir aile) olarak indik. Balık istifi bir gemi...Artı yol yok...Limanın içinde tintin tintin giderken aynı hatta çalışan motor usul usul geçti gitti yanımızdan....Peki şimdi ben manyak mıyım aynı paraya aynı yolu daha huzursuz, daha rahatsız, daha kalabalık bir ortamda vapurla, hem de daha yavaş geçeyim???
Belki..

Bariz nüfuz eden kısmı ise şüphesiz Adalar-Kabataş hattı oldu...

Geçenlerde 1993 tarifesini inceliyordum, ben mi yanlış hatırlıyorum diye...Doğru hatırlıyormuşum; 1993'te Kabataş-Heybeli-Büyükada seferi 55 dakikada Büyükada'ya ulaşmakta idi.

Şimdi sene 2010, aynı hattın kepaze durumu:
Sabah 07:20'de kalkan gemi, aynı güzergahı en az 1 saat 20 dakikada kat ederek 08:40-08:45 sularında Kabataş'a bağlıyor (Geçen senelerde en geç 08:20 olurdu* Paşabahçe sağolsun). Bu durumda pek çok kişi işe yetişemediğinden ya haftaiçi adaya geçmiyor, ya da denizotobüsü veya motora (Geçen seneye nazaran bu sene 5 ilave Kabataş-Adalar motor seferi kondu) kaçıyor.
Akşamları ise, geçen sene 18:30'da kalkıp en geç 19:35'te yanaşan gemi (1993'te 19:25) bu sene en erken 19:45'te bağlıyor. Dönüşte daha hızlı bir seyir var, ama resmen millete işkence edilircesine İKİ YANI BOŞ İSKELENİN İNATLA ALNINA YANAŞTIRILAN VE DÖNÜŞ VAPURUNUN YANAŞMA SAATİNDE AYRILAN GEMİNİN (NEDEN SORUSUNUN CEVABI İSE MOPUR BASAMAĞININ İSKELENİN BİR YANINI KOMPLE İŞGAL ETMESİ -YERSENİZ????-) SAATİNİN BEKLENMESİ...İskelenin başına gel, bekle....bekle ki adam kalksın, sen yana gir....

Dikkatinizi çekerim ki Heybeli-Büyükada yolculuk süresi 1 saat 20 dakikaya ulaştı ki bu TDİ zamanında tekmil Adalar-Sirkeci sefer süresidir.

Sonuç olarak, her sabah ve akşam, yüzlerce yolcu, İDOcana en içten, en samimi dilekleri ile "dua" ediyorlar.

Yapılan bu "hizmet", bence, muhtemelen bu kış geçirilecek olan "Kabataş-Adalar tenezzüh mopuru seferleri" için bir önsevişme çalışması.
Mevcut duruma istinaden, yolcu sayısının azlığı öne vurularak —ki gerçekten az, eskiden oturacak yer bulamadığımız gemide şimdi in cin top oynuyor— bu kış söz konusu hatta motor çalıştırılmasını bekliyorum.

Bununla beraber, ulaşımda söz sahibi olmasını beklediğim Adalar Belediyesi'nin bu konularla yakından uzaktan ilgilenmemesine açıkça sinirleniyorum. Tatbikatta başından aşkın derdi olan belediyenin en azından siyaset üzerinden bu konuları dile getirmesinin kanımca artık zamanı gelmiştir. Çünkü, rotasının yaklaşık bir saati, vasıfsız bir lodosta dahi 2.5-3.0 metre dalga oluşabilen bir bölgede geçen söz konusu hattın motorlara bırakılması ALENEN CİNAYET OLACAKTIR.

Ek olarak, konuyla ilgisi olan GMO, GEMIMO, DTO gibi meslek odalarının ve özellikle üniversitelerde ilgili fakülte mensuplarının sükuneti DÜŞÜNDÜRÜCÜ VE ACI VERİCİDİR. Şehir içi yolcu taşımacılığı, deniz ulaştırmasının çok özel bir türüdür ve ilgili kararların tüccarların keyfiyetinden ziyade kesinlikle fenni mercilerde verilmesi gereklidir.

Kısa hatlar ve korunmuş su alanlarında yolcu motorları ile taşımacılığa -MOTORLARIN İYİLEŞTİRMELERE İHTİYACI OLDUĞUNU ÖNEMLE VURGULAYARAK- karşı olmadığımı söyleyebilirim. Ancak, Bostancı-Adalar hattında dahi geçtiğimiz kışta sadece 9 şiddetindeki karayelden ötürü seferlerin iptal edildiğini gördüm. Konumları itibariyle vapurların benzer havalarda yanaşma sıkıntısı çekmediği vapur iskelelerine motorların salt kuru rüzgar etkisinde dahi yanaşamadıkları açıkça görülmekle beraber, en azından birkaç seferin C tipi bir vapur ile ikame edilmesi gibi basit bir çözüme bile tenezzül edilmemesi, İDO'nun bu hatlara dair umursamazlığını açıkça ortaya koymaktadır.

Adalar hatları da verildikten sonra zaten geriye pek bir şey kalmıyor. Büyük ihtimal, motorcu firmalar gemilerin işletimini alacaktır; açıkçası onların elinde gemilerin bu beceriksizlerden çok daha iyi işletileceğini umuyorum. Bakım işini ise, özel bir tersanede, en az Haliç tersanesindeki kadar iyi gerçekleştirebileceklerini beklerim (işletecekler ise zaten mecburlar.)

Bir başka bakış açısı şu şekildedir:
a. Vapurların -özellikle hız açısından- iyileştirilmesi deniz otobüsüne olan talebi düşürebilir. Bu nedenle, elindeki yaşlanan ve bu nedenle hızdan düşen deniz otobüslerini de rantabl tutmak için İDO, vapurların iyileştirilmesine ve özellikle uzun hatlarda kullanımına sıcak bakmaz, bakamaz.
b. Vapurlar, yukarıdaki özelliklerine ek olarak, motor işletmecilerinin de en büyük rakipleridir.

Buna göre, vapurların işletmesi, bağımsız bir kuruluşun ya da motorcuların eline geçerse, ortamda deniz otobüsü-vapur rekabeti olacaktır. Bu da, vapurların iyileştirilmesine, yeni hatların açılmasına imkan sağlayacaktır. Burada önemli olan, seyir emniyetinin sağlanması olacaktır.
Basit bir örnek olarak, zoraki aktarma bölgesi olan Sirkeci-Karaköy iskelelerinden ziyade, şehri daha güneyden bağlayacak hatlar (Örnek; Bostancı-Yenikapı; Maltepe-Bakırköy,...) ve bu hatlarda seyir edecek hızlı vapurların (min. 20 knot) karayolu ulaşımı ile doğru bir entegrasyonu, İstanbul şehir içi ulaşımını kökten değiştirebilir. Bu hatlarda şu anda deniz otobüsleri ile sınırlı sayıda sefer yapılmakla beraber, deniz otobüslerinin belli bir gelir düzeyinin üzerindeki kesime hitab ettiği inkar edilemez; ayrıca bu istasyonların Yenikapı hariç hepsinde kara ulaşımı ile entegrasyon çok zayıftır.

***

Bununla beraber, her yurttaşın vergisi ile inşa edilen vapurlarımızın -devlet malı- statüsünden bu şekilde çıkıp özel sektöre peşkeş çekilmesi midemi bulandırıyor. Ek olarak, TDİ'den İDO'ya devir sonrasında (hatırlatmak lazımdır ki TDİ de geçtiğimiz aylarda KEGM himayesine alınarak tarihe gömüldü) FAAL DURUMDAKİ VAPURLARIN (Maltepe, Paşabahçe, C sınıfı tüm gemiler) ülkenin dört köşesine muhtelif maksatlarla dağıtılmasını da ancak ve ancak "Har vurup harman savurmak" olarak nitelendirebilmekteyim.

****

Yakından-uzaktan ilgili birkaç dipnot:

Şu anki gemilerin durumundan anladığım kadarı ile, İDO'nun elinde gemi makinalarından anlayan kimse yok. Makina dairelerinden gelen seslere biraz kulak verince muhtelif uyumsuzluklar zaten kendini belli ediyor. En basit örnek, 750 HP makinaları sökülüp 1100 HP makinalar takılan Ahmet Yıldırım gemisinin her daim rötar yapması ve kömürlü gemiden beter duman atması olarak yazılabilir. Öyle ki, birkaç ay içinde Nasyonel Coğrafya kanalından Adalar'a gelip "Kara Martının Sırrı" konulu belgesel çekecek olan ekip, lojistik çalışmalarına başladı.

Daha trajikomiktir; yere göğe sığdırılamayan "konfor" kavramı altında, "Tombul Teyze" sınıfı gemiler dışında eldeki gemilerin hiç birisinin havalandırmalarının çalıştırılmaması, salonların yaz sıcağında havasız ve terli tost aromalı olması, görüntüsü iyi olan ama rahatlıkta eski sıraları mumla aratan düztaban koltuklardan kıçınızda beş tahta ve aralık izleri ile kalkmanız, ne vesile ile yapıldı ise tavan kirişleri üstlerine yapılan kaplamaların arasından yağmurda ön açıkta tepenize su damlaması,...

1940'larda Haliç Hattı için benzer bir olay yaşanır; Haliç Vapurları Şirketi'ne borcundan gayrı belediye el koyar, kendisi işletmeye çalışır, beceremez ve sonunda TDİ'ne devreder (O zamanlar adı TDİ değil, bu saatte toparlamam da mümkün değil, kusura bakmayın.)...Şimdi yaşadığımız da benzer bir hikaye olacaktır; beceremediler, hatta telef ettiler, ama şimdi devredecekleri bir TDİ maalesef yok.

Soru: Tepkimizi gösterelim de, "tepilmesi" gereken kurumlar belli iken kimi, neyi, nereyi tepeceğiz? Bence beceremedikleri işi bırakmaları şayet işletme yine İstanbul içinde ve toplu taşımaya dair olacaksa geç de olsa gayet doğrudur. Çünkü, mevcut durumu ile verilen hizmetin kamu hizmeti statüsünde olup olmadığı bile tartışma konusudur.

Sonuç:
Hayırlısı olsun, en kötü ihtimal mancınıkla geçeriz; üç beş kelle (böyle deniyor ya artık, hamdolsun, 180 kilo et de denebilirdi..) zebun olsa da deneye yanıla tuttururuz..

Haset ve nefrete dönüşen sinirlerime hakim olmaya çalışır, saygılarımı sunarım.

(*) 08:30'da Kabataş iskelesinden kalkan Adalar ve Kadıköy gemileri ile anlaşmazlık olduğunda açıkta 10 dakikaya yakın bekler; en geç 08:35'te yanaşırdı..

ÖNEMLİ NOT: ORTASINDAN DENİZ GEÇEN BİR ŞEHİRDE, VAPUR TAŞIMACILIĞINI SADECE NOSTALJİK OLARAK GÖRMEM MÜMKÜN DEĞİLDİR VE HİÇ BİR ŞEKİLDE MÜMKÜN OLAMAZ.



_______________________________________________________3

Şalom, 28.7.2010
Tilda Levi

http://www.salom.com.tr/news/detail/16407-Kuzguncuk-uzgun.aspx


[...] Büyükadalı'ydı Abudara. Sık sık karşılaşırdık. Gezmekten olduğu kadar yaptığı işlerden de aynı oranda keyif alırdı. En azından bende bıraktığı izlenim buydu. Pazartesi sabahları tıklım tıklım dolu olan deniz otobüsü Kabataş’a yanaştığında gemi o kadar sallanırdı ki, inmekte güçlük çekerdim. Kaç kez elini uzatıp yardım etmişti…

Artık aramızda olmadığına inanmak zor. Ama bir şekilde adının yaşatılacağından eminim. Onu yanından hiç ayırmadığı iş çantası ve misafirperver bir Kuzguncuklu olarak anımsayacağım.

Mekanı cennet olsun.

***

Büyükada bu yaz etkinlikler açısından hareketli. Kültür Evi’nde imza günleri ve film gösterileri sanatseverlerin ilgisini çekmeyi sürdürüyor.

Adalar Müzesi 31 Temmuz Cumartesi günü açılışını Çınar mahallinde saat 18:30’dan itibaren çeşitli şenliklerle gerçekleştirecek. Yapılanları gerçekten merak ediyorum. Zira uzun bir geçmişi, coğrafi konumu, tarihi dokusu ve çok kültürlü yapısı ile Adalar böyle bir oluşumu çoktan hak etti.

Diğer bir etkinlik ise ağustos ayında görsel bir şölene dönüşecek olan Sefarad Yemekleri Festivali…

Dediğim gibi, Ada’da hareket var. İzleyelim ve görelim.


_______________________________________________________4

Milliyet, 30.7.2010
Önay Yılmaz

http://www.milliyet.com.tr/buyukada-ya-kartal-iskelesi/guncel/haberdetayarsiv/30.07.2010/1270053/default.htm


Büyükada’ya ‘Kartal’ iskelesi

Kartal Belediyesi Büyükada’da iskele çalışması için kazık çaktı. Adalar Belediye Başkanı Farsakoğlu bu duruma sert tepki verdi


CHP’li Kartal Belediyesi, Büyükada’da Orman Bakanlığı’ndan 29 yıllığına kiraladığı arazide yaptığı inşa çalışmaları yüzünden CHP’li Adalar Belediyesi’yle karşı karşıya geldi.

Kartal Belediyesi, izin almadan kiraladığı araziye iş makinaları sokup iskele kurmak için kazık çakmaya başladı. Adalar Belediye Başkanı Mustafa Farsakoğlu ise, “Bu uygulama yanlış” dedi.

Orman Bakanlığı’nın 282 bin TL yıllık muhammen bedelle ihaleye çıkardığı Büyükada Orman Kampı Plaj Tesisleri’ni 1 milyon 331 bin TL ile Kartal Belediyesi almış, diğer firma 476 bin TL ile ikinci en yüksek teklifi vermişti. Arada 3 kat fark olması tartışma yaratmıştı.

‘İhtiyaç var’ demişti
Kartal Belediyesi’nin daha önceki yönetimden 70 milyon TL’yi bulan borç devralmış olmasına rağmen, böylesi pahalı bir yatırıma girişmesi rakipleri tarafından eleştirilmişti. Belediye Başkanı Altınok Öz, “Hafta sonu Kartal’dan Adalar’a 17 bin kişi gidiyor. İhtiyaç var” demişti.

İş makineleri sahilde
Plaj, havuz, otel ve mesire yeri bulunan araziyi teslim alan Kartal Belediyesi alanı düzenlemek için çalışmalara başladı. İskele yapılması için denize kazıklar çakıldı. Adalar Belediye Başkanı Farsakoğlu, “Kartal Belediyesi’ni uyardık, şimdi bunu düzeltiyorlar. Kazıkları çıkartıyorlar” dedi. Kartal Belediye Başkan Yardımcısı Aziz Bayar ise, “Burada 83 kazık vardı. Biz bunu 112’ye tamamladık. İlave bir şey yapmadık” diye konuştu.

Kartallılara özel
Alınan bilgiye göre; “Kartal Belediyesi Büyükada Sosyal Tesisi” olarak işletilecek 44 bin metrekarelik alandan sadece Kartallılar yararlanacak. Özellikle sabit ve dar gelirlilere hizmet için düşünülen alana ulaşım motorlarla sağlanacak. Ücrete, Kartal-Büyükada Orman Kampı Plaj Tesisleri arasındaki motor seferleri de dahil olacak.


_______________________________________________________5

From: SUNA KUŞADALI
Subject: Referandum
Date: July 30, 2010 8:53:55 AM GMT+03:00


Selam,

12 Eylül'de yapılacak olan referandumla ilgili oy vermek için seçmen listeleri askıya çıktı. Bu hafta sonu itibariyle askıdan indirilecek. Bundan bir çok insanın haberi bile yok. Referendum çok önemlidir. Lütfen aşağıdaki linke tıklayıp, adınızın seçmen listesinde olup olup olmadığını ve nerede oy vereceginizi kontrol ediniz, ögreniniz... Ve bu e-postayı en kısa sürede iletebildiğiniz kadar çok insana iletiniz.

Sandık Bilgisi Sorgulama
http://www.ysk.gov.tr/ysk/index.html



_______________________________________________________6

From: YÜKSEL ÖZCAN
Subject: Fwd: PİTYUSA SERGİSİ
Date: July 29, 2010 9:33:43 PM GMT+03:00
Cc: emine.cigdem.tugay@gmail.com


4. Fotoğraf Sergimizde sizleri de aramızda görmekten onur duyacağız...

Yüksel & Gülen Özcan

Büyükada



_______________________________________________________7

Hürriyet-Seyahat, 30.7.2010

http://hurarsiv.hurriyet.com.tr/goster/ShowNew.aspx?id=15409342

[...]
Büyükada’da gastronomi şöleni

1. İstanbul Adalar Kültür ve Sanat Festivali, 30 Temmuz’da Büyükada’da başlıyor. Organizasyon 1 Ağustos Pazar gününe dek devam edecek. Cuma günü saat 13.00-22.00, pazar günü ise saat 10.30-23.00 arasında İskele Meydanı’nda konserler, söyleşiler, atölye çalışmaları dahil pek çok etkinlik yapılacak. Gastronomi etkinliğinde Kınalı, Burgaz, Heybeli, Büyükada yemekleri, kardeş ülke Yunanistan’ın yemekleri pişirilecek, konuklara ikram edilecek, mutfak kültürü üzerine söyleşilecek. Yemek isimlerinin ortak ve farklılaşan öyküleri ve bazı tarifler katılımcılarla paylaşılacak, bilgi broşürleri haline getirilerek katılımcılara sunulacak.
[...]

* * *

http://www.adalar.bel.tr/festival/program.html

İstanbul'un Avrupalı Kardeşleri
I. ADALAR KÜLTÜR ve SANAT FESTİVALİ'nde BUGÜN...


30 TEMMUZ 2010, CUMA

13:00 – 23:00 – BÜYÜKADA TURİNG İSKELE KAFE
FOTOĞRAF SERGİSİ:
Nikos Manginas


13:00 – 22:00 – İSKELE MEYDANI
GASTRONOMİ:
Festivalde İstanbul , Ada ve Kardeş ülke Yunanistan yemeklerinden , mezelerinden örnekler yer alacak. Fetival katılımcıları bu ortak kültürün tadına varacaklar.


14:00 – 18:30 – BÜYÜKADA SAAT KULESİ MEYDANI
BÜYÜKADA BAHÇELERİ GEZİSİ:
Bahçe Tarihçisi: Gürsan Ergil
Büyükada'da yer alan 19. yüzyıl ve erken cumhuriyet dönemine ait mimari eserlerin bahçelerinin tanıtımı aracılığı ile Türk Modernleşmesi'nin Batı ile kurduğu empati ve Batı'yı yorumlama biçimi üzerine birlikte düşünmek.


14:00 – 17:00 – BÜYÜKADA FAYTON DURAĞI
MÜZİKLİ BÜYÜKADA FAYTON TURU:
İstanbul'un geçmiş yaşantılarında Adalar’ın eğlence ve müzik hayatının yeri ve önemi, kentin tarihi ve kültürel mirasının önemli parçalarından birisini oluşturmaktadır. Geçmişten bu güne kültürlerarası diyalogun adeta kurucu bir öğesi olarak görebileceğimiz geleneksel Ada eğlencelerinde, farklı kültür ve inanışları paylaşan Adalar’ın, geleneksel çalgı ve müzikleri ile birlikte söyledikleri şarkılar, Adalar'ı sokak sokak dolaşmaktadır. Edebiyatta da örneklerine sıkça rastlanan Ada eğlenceleri, bir arada yaşayan farklı kültürlerin diyalogunun bir göstergesi olarak İstanbul ve Ada kültürünün önemli bir öğesidir. Bu etkinlik bağlamında geçmişte yaşanan geleneksel Ada eğlenceleri yeniden canlandırılacak, farklı kültürlerin geleneksel müzikleri, faytonlarla ve yürüyüşlerle ada sokaklarını dolaşacaktır. Fayton durağından hareketle 6 faytonda bir faytona müzisyenler grubu yerleştirilecek katılımcılara küçük tur yaptırılacaktır.


17:00 – 18:00 – BÜYÜKADA ATATÜRK MEYDANI SAHNESİ
FESTİVAL AÇILIŞ KONUŞMALARI:
Adalar Belediye Başkanı Sn.Dr. Mustafa Farsakoğlu,
Adalar Kaymakamı Sn. Salih Keser,
İstanbul Yunanistan Konsolosluğu Kültür Ateşesi Sn. Antonios Hatzopoulos,
İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti Ajansı Yetkilisi


18:00 – 19:00 – BÜYÜKADA İSKELESİ MEYDANI SAHNESİ
KONSER:
LAOGRİFİKO MUSİO ORESTİADAS
Yunanistan’ın Orestiada şehrinden gelen, 30 kişilik müzik, koro ve geleneksel dans grubu.


19:30 – 20:30 – BÜYÜKADA ATATÜRK MEYDANI SAHNESİ
KONSER:
ÜÇ TENOR
Berk Özbek, Çelik Kasapoğlu, Dünya Kızılçay.
REPERTUAR:
Napolitenler,
Film müzikleri, Dünya Müzikallerinden Örnekler ve Klasikler


21:30 – 23:30 – BÜYÜKADA KÜLTÜREVİ TURİNG
AÇILIŞ KONSERİ:
TEKFEN FİLARMONİ SOLİSTLERİ – ÜÇ DENİZİN SOLİSTLERİ
Şef: Saim Akçıl
1992 yılında Karadeniz Oda Orkestrası adı ile kurulan ve Karadeniz Ekonomik İşbirliği"ne üye ülkelerin sanatçılarından oluşan Tekfen Filarmoni Solistleri zaman içinde büyüyerek, Hazar Denizi ve Doğu Akdeniz ülkelerinden sanatçıları da bünyesine katarak kısa sürede "Üç Denizin Sesi" lakabı ile anılmaya başlandı ve konserlerde sahneye koyduğu bayrak sayısını 23"e çıkardı. Tekfen Filarmoni Solistleri ününü, öncelikle repertuvarı ve içlerinde Bulgaristan"ın "Kaval"ı, Rusya"nın "Domra"sı, Kazakistan"ın "Kılkobuz"u, Azerbaycan"ın "Kemança"sı, Ukrayna"nın "Bandura"sı, Gürcistan"ın "Salamuri"si, Yunanistan"ın "Buzuki"si ve Türkiye"nin "Ut, Ney, Bağlama ve Kanun"ları gibi yerel enstrümanların çeşitliliğinden kazandı. Yerel enstrümanları klasik müzikle birleştirerek büyüleyici bir müzikal zenginlik yakalayan Tekfen Filarmoni Solistleri ekonomik, politik ve sosyal gerilimlerin yaşandığı bir bölgede dostluk ve barış yolunda atılmış bir adım olarak dünyanın dört bir yanında konserler veriyor.


_______________________________________________________8

StarGazete, 30.7.2010
Hüseyin Emiroğlu

http://www.stargazete.com/istanbul/yazar/huseyin-emiroglu/adalar-turu-icin-bir-firsat-281938.htm


Adalar turu için bir fırsat

İstanbul`u İstanbul`da yaşayanlar ne kadar tanıyor? Köşe Bucak İstanbul turu yaptınız mı? İster tek başınıza, ister dostlarınızla, ister bir seyahat acentesi vasıtası ile uzman bir rehber eşliğinde. Hepsinin ayrı bir keyfi, neşesi vardır. İşte size bir Adalar fırsatı. Dostum Atilla Tuna`nın kurmuş olduğu Antonina turizmin Pazar günü Adalar turu var. Adalarla ilgili anlatımları da Adalar ile ilgili kitapları olan `Fıstık` lakâplı Ahmet Tanrıverdi Bey yapacakmış.

Yassıada da görülecekmiş. Meraklıları için duyurayım.

Ayrıntılı Bilgi 0555 760 06 80 http://www.antoninaturizm.com


_______________________________________________________9

Bugün, 26.7.2010
Nesrullah Sonay

http://www.bugun.com.tr/haber-detay/110628-rum-yetimhanesi-sponsor-ariyor-haberi.aspx


Rum Yetimhanesi sponsor arıyor

AİHM`in kararının ardından Fener Rum Patrikhanesi harekete geçti.


AİHM`in Büyükada`daki Rum Yetimhanesi`nin 3 ay içinde iade edilmesine hükmetmesinin ardından Fener Rum Patrikhanesi harekete geçti. Yetimhaneyi enstitüsü yapmak isteyen Patrikhane, proje için sponsor arıyor

Fener Rum Ortodoks Patrikhanesi`nin Rum yetimhanesi için Avrupa İnsan Hakları Mahmekesi`ne (AİHM) açtığı davada `yetimhane 3 ay içinde Patrikhane`ye verilsin` kararının çıkması Patrikhane`yi sevindirdi. Metruk yetimhaneyi, dinlerarası araştırma-çalışma enstitüsü ve kongre merkezi yapmak isteyen Patrikhane`ye, yüklü miktarda para gerekiyor. Patrikhane, bunun için de sponsor arayışına girdi.

Patrikhane Sözcüsü ve Patrik Yardımcısı Peder Dositheos Anağnostopulos, harabeye dönüşen binanın yeniden yapılması söz konusu olmadığı için restore edileceğini ifade etti. Ancak, bunun için de yüklü miktarda para gerektiğini dile getiren Anağnostopulos, `Bunu sponsorlardan karşılamayı düşünüyoruz` diye konuştu.

HÜKÜMET DESTEK SAĞLAYABİLİR

Anağnostopulos, haziran ayında çıkan karara rağmen yetimhane tapusunun henüz ellerine geçmediğini söyledi. Patrikhane sözcüsü konuşmasına `Tapunun bize teslime dilmesini bekliyoruz. Binanın restorasyonu için hayırsever vatandaşlardan da para toplamayı düşünüyoruz. Hükümetin de bu konuda mali destek sağlayacağını tahmin ediyoruz` şeklinde devam etti.

AİHM`in `yetimhane 3 ay içinde Patrikhane`ye iade edilsin` kararının bir dayatmaca olmadığına dikkat çeken Anağnostopulos, `Geçen sene Büyükada`da yapılan toplantıda Başbakan bize `yetimhaneyi ne yapmayı düşünüyorsunuz?` diye sormuştu. Bu da yetimhanenin bize zaten verileceğini gösteriyor. Bundan sonrası için de zorluk çıkacağını sanmıyoruz` dedi.

AVRUPA`NIN EN BÜYÜK AHŞAP BİNASI

Büyükada`daki Hristos Tepesi`nde 23 bin 255 metrekarelik arazi üzerinde bulunan Avrupa`nın en büyük ahşap yapısını Patrikhane, 1902`de satın aldı. 1898`de bir Fransız şirketinin otel olarak inşa ettiği binanın kullanım hakkı, 1903`te cemaate ait Büyükada Rum Erkek Yetimhanesi Vakfı`na devredildi. Daha sonra 1935`te Vakıflar Kanunu`yla tüzel kişiliğe tanındı. Ancak 1964`te patlak veren Kıbrıs kriziyle bina, devlet tarafından boşaltıldı ve o tarihten beri kullanılmadı.

Nesrullah SONAY/İSTANBUL



_______________________________________________________10

YeniAsya, 28.7.2010

http://www.yeniasya.com.tr/2010/07/28/spor/h7.htm


Adalarda yelkenler yarışacak

KARTAL Belediyesinin, Marina Dragos Yelken İhtisas Kulubü ile birlikte Türk Yelken Vakfı VIII. Laser Trofesi`nin ev sahipliğinde düzenleyeceği yelken yarışları, 28 Temmuz-1 Ağustos tarihleri arasında yapılacak.

Kartal Belediyesi`nden yapılan yazılı açıklamaya göre Dragos koyu Adalar parkurunda gerçekleşecek ulusal yelken yarışına Türkiye`deki bütün yelkenciler davet edildi. Doğal parkur olması nedeniyle Kartal Dragos-Adalar Yelken Parkuru`ndaki yarışları İstanbullular kıyıdan rahatça izleyebilecek.



_______________________________________________________11

Şalom, 21.7.2010
Tilda Levi

http://www.salom.com.tr/news/detail/16322-Vijna-ve-kaymak.aspx


Vijna ve kaymak

Küçücüktü Yunus onu tanıdığımda. Babasının seyyar dondurma arabasında selenin üzerinde otururdu. Gerçi o zamanlar ben de çocuktum. Babasının adını bilemedim. Onlar hep ‘dondurmacı Yunus’ diye çağırılırdı. Dondurmacı Yunus, Büyükada’nın bir simgesi oldu hep. Çocukluk günlerimde ev kalabalık olurdu. Pazar öğleden sonralarının en büyük keyfi, sokakta ‘dondurma kaymak’ diye bağıran Yunus’a seslenip, arabasını bahçe kapısının önünde durdurmaktı. Bu arada büyüklerden biri içinde ince belli bardaklar bulunan tepsiyi Yunus’a teslim ederdi. Heyecan o zaman başlardı. Zira her bir bardak dolup aile büyüklerine ikram başlayana dek, kimse dondurmanın tadına bakamazdı. Bu arada biz çocuklar da seyyar arabanın etrafını çevreler, parmak uçlarımızda dondurmanın bulunduğu daire şeklindeki iki gözün dibini görmeye çalışırdık. Dondurma hiç tükenmeyecek hissine kapılırdık. O zamanlar vişne, çukulata, kaymak ve limondan ibaretti çeşitler. Ama vişnenin üstüne yoktu; hem lezzeti hem görüntüsü sıra dışıydı. En nihayet bardaklar isteğe göre doldurulur, hesap görülür ve ebeveynlerin sohbet ettiği çardağa götürülürdü. Sonra sıra biz çocuklara gelirdi. Ne keyifti ama…

***

Seneler geçti, Yunus büyüdü, aile sahibi oldu. Ve baba mesleğini sürdürdü. Pırıl pırıl beyaz önlüğüyle her gün Maden semtini bir boydan diğerine arşınlar. Mahallenin çocukları Yunus’un evlerinin önünden kaçta geçeceğini bilirler. Gerçi artık bardakta dondurma yeme geleneği kalmadı, ama hala az sayıda da olsa, keten helvayı ikiye bölüp ortasına dondurma koyduranlar var. Her yaz en az bir kere helvalı dondurmayı yer, anneannemi anarım. Çok severdi rahmetli. ‘Bana bir halvaçiça, vijna ve kaymak olsun’ derdi. Yunus, var olan çeşitlerine kavun, şeftali ve kayısıyı da ekledi. Oğlu da baba mesleğini sürdürüyor. O da her gün, beyaz kolalı önlükle Anadolu Kulübü’nün önünde hizmet verir. Zaman içinde Ada’da bir çok dondurmacı dükkanı açıldı. Ama hiçbirinde Yunus’un dondurmasının tadı yok. Tıpkı önceleri babası gibi, Yunus ve oğlu da yaz bitiminde farklı bir gelenek sürdürüyorlar. Kışın kestane satıyorlar. İnanın onların da lezzeti bir başka güzel.

Diyeceğim şu ki, ‘nitelik’li mal her zaman satar. Maksat geleneği sürdürebilmek, ona sahip çıkabilmek.