31 Ekim 2010 Pazar

ADALAR POSTASI-2505: adalar vb. gibi doğal sit alanları bu statüden çıkartılabilecek...


* * *

ADALAR'da TARİHTE O GÜN:

10 Kasım 1904 Perşembe günlü, Rusya tebeasından Serkiz Simonof'un, icra-yı ferağından imtina olunan Büyükada'daki arsadan dolayı tazminat talebine hakkı olmadığına dair...

* * *

ADALAR'da BİR GÜN:

Fotoğraf: Ugo Antonio Corintio, Büyükada'da, Ağustos 2010.

* * *

ADALAR'da HAVA DURUMU:

31 Ekim 2010 Pazar
Büyükada'da HAVA DURUMU*
Parçalı bulutlu
8/18ºC
% 84-93 nem
Gündoğusu, D 23km/sa
Gündoğuşu 07:33... Günbatışı 18:01...


* * *
Cicely Mary Barker, The Black Bryony Fairy.

* * *

1- Geçenlerde Avni Kurtuldu'nun ADALAR POSTASI-2496 (5.10.2010)'da
http://adalar-postasi-guncel.blogspot.com/2010/10/5-2496.html
yayımlanan "adalar sit alanı mı? sit-tir et gitsin!..." başlıklı yazısını hükümet 'tersten' okumuş olacak ki...

2- Oktay Ekinci: "Boğaziçi'', ''Çamlıca'', ''Beykoz'', ''Çavuşbaşı'', ''Sarıyer'', ''Bahçeköy'', ''Dragos'', ''Adalar'' vb. gibi doğal SİT alanları bu statüden çıkartılabilecek..."

3- Işık Meriç: "Adalar Belediyesi'nin yeni logosu Ahmet Tanrıverdi'nin yazdığı gibi kabul edilebilecek cinsten değil..."

4- Ahmet Ercan: "Cumhuriyet Bayramımız kutlu olsun..."

5- Tülay Çellek: "Bayramın Cumhuriyeti..."

6- Yüksel Özcan fotoğraf sergisi ziyarete açıldı...

7- Maltepe sahilinden Adalar açıklarına kadar uzanan görüntü görenleri şaşırttı...

8- Kültür ve Turizm Bakanlığı, ilk adımı atarak demokrasi müzesi yapmak için halen askerlerin denetiminde olan Yassıada'yı istedi...

9- Sibel Akkaşoğlu: "Adaevi Kasım ayı programını ekte bulacaksınız..."

10- (g)özü mugayyir: "Büyükada 23 Nisan Caddesi'nde, Karakol'un hemen yanındaki göbek küçültülüp yolgenişletiliverdi!"

)O(



_______________________________________________________1

Geçenlerde Avni Kurtuldu'nun, 
ADALAR POSTASI-2496 (5.10.2010)'da
yayımlanan"adalar sit alanı mı? sit-tir et gitsin!..." başlıklı yazısını hükümet 'tersten' okumuş olacak ki Doğal SİT ilan edilmiş alanların statüsünün yeniden değerlendirilmesini içeren tasarıyla cümlesini "sit-tir edecek"ler gibi... 
Ne yazık ki...
)O(

http://www.milliyet.com.tr/Siyaset/SonDakika.aspx?aType=SonDakika&ArticleID=1307299&Date=28.10.2010&Kategori=siyaset&b=Bakan%20Gunay:%20%22Sit%20Alani%20yetki%20devriyle%20ilgili%20tereddutlerimiz%20var%22

Milliyet, 28.10.2010
Erol Küçükoğlu (DHA)

Bakan Günay: "Sit Alanı yetki devriyle ilgili 
tereddütlerimiz var"

KÜLTÜR ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay, Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu’nun ‘SİT alanı ilan etme yetkisinin’ Çevre ve Orman Bakanlığı’na bağlı yeni bir kuruma devredilmesiyle ilgili bazı tereddütleri olduğunu söyledi. Bakan Günay, “Tabiat alanlarının varlıklarının Çevre Bakanlığı tarafından yönetilmesi, Avrupa hukukuna, dünyadaki evrensel gelişmelere uygun bir davranış. Fakat Meclis'e sunulmuş bulunan yasayla ilgili bizim bazı tereddütlerimiz var. Bu aceleyle çıkacak bir yasa değil. Yasa üzerinde biraz daha çalışılması gerekiyor. Henüz komisyona bile gitmiş değil. Dikkatle takip ediyoruz. Yanlış ve eksik bir biçimde çıkmaması konusunda gereken dikkati göstereceğiz” dedi.

Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay, Ordu Üniversitesi’nin (ODÜ) 2010- 2011 Akademik Yılı ve Ordu Kültür Merkezi’nin açılış törenine katılmak için kente geldi. ODÜ Cumhuriyet Yerleşkesi’ndeki törene Bakan Günay’ın yanı sıra Vali Orhan Düzgün, daire müdürleri, bürokratlar, sivil toplum örgütü temsilcileri, öğretim üyeleri ve öğrenciler katıldı. Burada bir konuşma yapan Bakan Günay, Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi ile birlikte Atatürk’ün gerçek sesi üzerinde yaptıkları çalışmadan söz ederek şunları söyledi:

“Yıllardan beri Mimar Sinan Üniversitesi Sinema Dairesi’nin elinde Atatürk’ün ve Kurtuluş Savaşı’nın, Türkiye sinema tarihinin çizgilerle, aşınmayla dolu film kayıtları vardı. Bunları zaman zaman televizyonlarda gördüğümüz oluyordu. Ama ne görüntüden ne sesten birşey anlamak mümkün değildi. Üstelik hepimiz Mustafa Kemal Atatürk’ün, 10’uncu Yıl Nutku’ndaki o dönemin tekniğiyle alınmış plak kaydından tiz sesini dinlemeye alışmıştık. Bu kayıtlar yıllardan bu yana duruyordu. Geçen yıl ilk defa Kültür ve Turizm Bakanlığı olarak üniversite ile işbirliği yaptık ve önceki gün televizyonda, basında gördüğünüz çalışmalar ortaya çıktı. Televizyon haberlerini ben de dikkatle izledim. Mimar Sinan Üniversitesi’nin logosu haberlerin bir köşesinde yer aldı. Ama projenin sahibi, mimarı, finansörü Kültür ve Turizm Bakanlığı’dır. Bu övüncümü paylaşmak istiyorum. Bazıları Atatürk’le ilgili çalışmaları, cumhuriyetle ilişkili çalışmaları kendi tekellerinde tutmaya, başkalarını bu işe karıştırmamaya özen gösteriyorlar. En azından haberleri topluma yansıtırken böyle el çabuklukları yapıldığı oluyor. Çok büyük bir övünçle söylüyorum, Atatürk’ün gerçek sesiyle gençlerimiz tarafından tanınmasını sağlamak benim bakanlığımın gayretleri sonucunda oldu. Bunu da Cumhuriyet Bayramı’nda özellikle paylaşmak istiyorum.”

YASSIADA DEMOKRASİ MÜZESİ OLACAK

Akademik yılın ve ODÜ Güzel Sanatlar Fakültesi’nin açılışını yaptıktan sonra basın mensuplarının sorularını cevaplayan Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay, 27 Mayıs duruşmalarının yapıldığı Yassıada’nın ‘Demokrasi müzesi’ olacağını belirterek şöyledevam etti:

“Türkiye’nin demokrasi tarihi çeşitli acılarla, müdahalelerle, darbelerle, kırılganlıkların yaşandığı bir serüvendir. Bunun yeni kuşaklar ve gelecek kuşaklar tarafından iyi bilinmesi gerekiyor. Bu çerçevede Yassıada özel bir anlam taşıyor. Türkiye’de, bir süre içinde olsa cumhuriyete ve demokrasiye son veren ilk askeri müdahale 27 Mayıs’ta gerçekleşti. 27 Mayıs’tan sonra da halk oyuyla seçilen siyaset adamları, devlet adamları, Yassıada’da özel bir biçimde kurulmuş mahkemede yargılandılar. Bu yargılanmanın ne kadar haksız ve hukuku incitici olduğu sonraki yıllarda söylendi. Şu anda yeteri kadar kullanılmayan bir askeri tesis olarak terk edilmiş durumda. Yassıada’nın bir kültür, turizm, tarih çerçevesinde yeni bir projeyle bakanlığımız tarafından değerlendirilmesi için Milli Emlak Genel Müdürlüğü’ne başvuruda bulunduk. Şimdi Milli Emlak Genel Müdürlüğü de Milli Savunma Bakanlığı’na yazı yazdı. O yüzden konu gündeme geldi. Yoksa bizim gündemimizde bir iki yıldan beri var. Eğer Yassıada’yı bize verirlerse, buraya bir demokrasi müzesi yapmayı amaçlıyoruz. Yani Türkiye’nin demokrasi tarihinde, önemli bir eşikte neler yaşanmış olduğu, Türkiye insanı tarafından bilinsin görülsün istiyoruz. Umuyorum ki bu tahsisi yaparlar ve biz de bu çalışmayı yaparız.”

SİT ALANI YETKİ DEVRİ KONUSU

Hükümetin, Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu’nun ‘SİT alanı ilan etme yetkisini’ Çevre ve Orman Bakanlığı’na bağlı yeni bir kuruma devredilmesiyle ilgili soruyu da yanıtlayan Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay, şöyle konuştu:

“Kültür ve Tabiat Varlıkları tümüyle şu anda bizim bakanlığımız tarafından yönetiliyor. Fakat tabiat alanlarının, varlıklarının Çevre Bakanlığı tarafından yönetilmesi, Avrupa hukukuna, dünyadaki evrensel gelişmelere uygun bir davranış. Fakat Meclis'e sunulmuş bulunan yasayla ilgili bizim bazı tereddütlerimiz var. Bu konuda ortak komisyon çalışmasını Çevre Bakanlığı’yla yapıyoruz. Şu anda yasa Başbakanlık’tan Meclis’e gönderildi. Daha Meclis’te çeşitli komisyonlardan geçecek. Bu yasama döneminde çıkması mümkün değil. Bence bu yasama yılında çıkması da doğru değil.”

‘ZAMANLAMASI UYGUN OLMADI’

Bunun aceleyle çıkacak bir yasa olmadığını dile getiren Bakan Ertuğrul Günay, yasanın kendilerinden birşey almayacağını anlattı. Bakan Günay şöyle dedi:

“Bir tabiat alanı içinde dünya miraslarıyla ilişkin bir alan varsa, bunların yönetimi Çevre Bakanlığı’ndan alınarak Kültür ve Turizm Bakanlığı’na veriliyor. Mesela Çanakkale’de Gelibolu Tabiat Parkı içinde anıtların olduğu bölüm var, veya Nemrut Dağı Milli Parkı içinde anıtlar var. Bunların da yönetimini Kültür ve Turizm Bakanlığı’na veriyor. Ama yasa üzerinde biraz daha çalışılması gerekiyor. Henüz komisyona bile gitmiş değil. Dikkatle takip ediyoruz. Yanlış ve eksik bir biçimde çıkmaması konusunda gereken dikkati göstereceğiz. Bu yasanın Meclis’e sevk edilme tarihi şuanda SİT Kararları’yla ilgili, Koruma Kurulu kararlarıyla ilgili bazı tartışmalar olduğu için zamanlaması uygun olmadı.”

[...]

_______________________________________________________2

Cumhuriyet, 10.7.2003
Oktay Ekinci

http://www.arkitera.com/haberler/2003/07/10/yasa.htm

Cennette orman yasası

''Boğaziçi'', ''Çamlıca'', ''Beykoz'', ''Çavuşbaşı'', ''Sarıyer'', ''Bahçeköy'', ''Dragos'', ''Adalar'' vb. gibi doğal SİT alanları bu statüden çıkartılabilecek...

Muğla'nın Karabağlar Yaylası, Gökova Körfezi, Akyaka beldesi vb. gibi ''doğal SİT'' olan yerleşme alanları da bu yeni yasadaki ''Yapılaşma bulunan yer SİT olmaz'' anlayışının tehdidi altında... Fırtına Vadisi, Uzungöl ve koruma altındaki diğer yaylaları da unutmamak gerek.

AKP, SİT'leri Koruma Kurulları'ndan alıp Çevre ve Orman Bakanlığı'na devretmeye hazırlanıyor

Halk arasında ''kaba gücün zora dayalı egemenliği'' için kullanılan ''orman kanunu'' deyimi, belki de bundan böyle ''yeni orman ve SİT yasaları'' için de söylenecek... Çünkü, gündemdeki hemen tüm tasarılar, çevre ve doğa değerlerini ''yasadışı gasp edenlere'' yaptırım uygulamak yerine, ''tapu ve ruhsat armağan etmeyi'' amaçlıyor. Bunun son örneğini de ''doğal SİT'lerin'' tümünün Koruma Kurulları yetkisinden alınıp Çevre ve Orman Bakanlığı'na devretme hazırlığı oluşturuyor. Böylece, iktidarlarının ilk gününden itibaren Orman Bakanlığı'nın ''öncelikli işi'' olarak orman alanlarının pazarlanmasını gören AKP kurmayları, Çevre Bakanlığı'nı bile bu amaca ''ortak'' etmekle yetinmeyip şimdi de ülkenin en değerli doğal ve kültürel zenginliklerini ''aynı tüccar anlayışa'' bağlamak istiyor... Doğal SİT'lerin ''kültürle'' ilgili bakanlıktan alınmak istenmesi, bu teklifi hazırlayanların ve destekleyenlerin temelde ''SİT'' konusunda kavram kargaşası içinde olduklarını da gösteriyor. Çünkü, doğal SİT'ler aslında sadece ''tabiat varlıklarının'' bulunduğu yerler değil... Tarihten günümüze; ''doğayla iç içe ve çevreyle uyumlu yaşamın kültürel değerlerini'' de içeren alanları kapsıyor.

Uluslararası sözleşmelerde de ''kültür ve doğa'' bütünselliği içinde tanımlanan bu ''SİT'' kavramını göz ardı eden AKP kurmayları ve onlarla ''uyumu'' yeğleyen kimi bürokratlar, doğal SİT'lerdeki ''koruma amaçlı kullanımı'' da geçersiz kılmak üzere aynı alanların ''daraltılmasını'' sağlayacak bir yeni arayış peşindeler... Eğer, açıklandığı gibi doğal SİT'ler Çevre ve Orman Bakanlığı'nda oluşturulacak ''doğa kurullarına'' bağlanırsa, Kültür Bakanlığı'nca ''doğayla uyumlu yaşamın'' sağlanması için SİT kapsamına alınmış bölgeler yeniden ''imar talanının tahribatına'' teslim edilecek... Böylece Türkiye'de ''yerleşme içeren doğal SİT alanları'' tespitlerini de durduran, bazı çok özel doğa koruma alanları dışındaki tüm bölgeleri ''yoğun yapılaşmaya açan'' bir süreç başlayacak...


_______________________________________________________3

From: IŞIK MERİÇ
Subject: yeni logo
Date: October 28, 2010 7:24:10 PM GMT+03:00
To: adalar.postasi.1@gmail.com

Adalar Belediyesi'nin yeni logosu Ahmet Tanrıverdi'nin yazdığı gibi kabul edilebilecek cinsten değil.

Ben de bir Adalı olarak bunu kabul edenleri kınıyorum. Lütfen ADALAR POSTASI'nda bir imza kampanyası başlatalım Adalarımıza uygun olmayan bu logonun reddi için. İlk imza benden.

Teşekkürler,

Işık Meriç


_______________________________________________________4

From: AHMET ERCAN
Subject:
Date: October 28, 2010 7:20:55 PM GMT+03:00
To: adalar.postasi@gmail.com

CUMHURİYET BAYRAMIMIZ KUTLU OLSUN

NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE

A. Ercan


_______________________________________________________5

From: TÜLAY ÇELLEK
Subject: Re: ADALAR POSTASI-2504: yarın cumhuriyet ilan edeceğiz... yaşasın cumhuriyet!... bugün cumhuriyetimizin 87. yılı... kutlu olsun...
Date: October 28, 2010 8:45:42 PM GMT+03:00
To: adalar.postasi@gmail.com

BAYRAMIN CUMHURİYETİ

Bireyin değerini ve kadını
Gün ışığına çıkartan
Sanatın, bilimin
Yaşamın güzelleşmesi
Değişmesi ve dönüştürmesindeki
Önemini gören, benimseyen
Bu bağlamda
Çağdaşlaşmamızı,
Geleceğe kalmamızı sağlayan
CUMHURİYETimizin bayramını
Kutluyorum…
Bu konuda taviz verilmeyecek
Nice yıllara
Birlikte…

Saygılar, sevgiler…

Tülay ÇELLEK

http://www.tulaycellek.com


_______________________________________________________6

From: YÜKSEL ÖZCAN
Subject: Fwd: YÜKSEL ÖZCAN fotograf sergisi ziyarete açıldı
Date: October 29, 2010 7:43:03 PM GMT+03:00
Cc: emine.cigdem.tugay@gmail.com



_______________________________________________________7

Hürriyet, 28.10.2010
Ramazan Almaçayır

http://www.hurriyet.com.tr/gundem/16162332.asp

[...] Gün boyu devam eden yağış denizin rengini de değiştirdi. Yağmur sularının, İstanbul Boğazı’na taşıdığı toprak yüzünden denizin bir bölümü kahverengine büründü. Maltepe sahilinden Adalar açıklarına kadar uzanan görüntü görenleri şaşırttı. [...]


_______________________________________________________8

SamanyoluHaber, 28.10.2010

http://www.samanyoluhaber.com/%28X%281%29A%28-U_NXxStywEkAAAAM2I0YjNhMTUtZjgyYy00NmRhLTkxYjMtNzQxNTkyODNlMmEw8SageHrXgTHjA1IZLFCWTORCke81%29S%280yofyhbnnd2esgabvgcalr45%29%29/Content.aspx?NewsId=466333

Yassıada demokrasi müzesi oluyor

Türk demokrasi tarihinde derin izler bırakan Yassıada'nın demokrasi müzesi olması yeniden gündemde.


Kültür ve Turizm Bakanlığı, ilk adımı atarak demokrasi müzesi yapmak için halen askerlerin denetiminde olan adayı istedi.

Cihan muhabiri Sertaç Dalgalıdere'nin 2 yıl önce görüntüleyip gündeme getirdiği Yassıada ile ilgili haberde; Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay, acı anılarla dolu adayı sosyal yaşama kazandırmak için bazı projelerinin olduğunu söylemişti. Günay, "Müze mi olabilir? Bir kültür merkezi ya da kongre merkezi mi olabilir? Bu konuda bir ön çalışmamız var." açıklamasında bulunmuştu. Eski Adalar Belediye Başkanı Coşkun Özden de, bir döneme tanıklık eden ve Demokrat Partililerin yargılandığı Yassıada'daki spor salonunun "Demokrasi Müzesi" yapılabileceği görüşünü dile getirmişti.Genç Sivillerisimli grup da, haberden 1 hafta sonra adaya 'demokrasi' çıkarması yapmıştı.

21 Mayıs 2008 tarihinde Cihan'ın gündeme getirdiği Yassıada ile ilgili haber şu şekilde abonelere servis edilmişti: "27 Mayıs 1960 darbesinden sonra iktidardan uzaklaştırılan Demokrat Parti (DP) yöneticilerinin yargılandığı Yassıada'daki kapalı spor salonu, aradan geçen yıllar içerisinde harabeye döndü. Türk demokrasi tarihine derin izler bırakan Yassıada'daki spor salonu ve kagir yapılar, bir bir terk edildiği için adada bugün sessizlik hakim. Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay, acı anılarla dolu adayı sosyal yaşama kazandırmak için projelerinin olduğunu açıkladı. Günay, gelecek 14 Mayıs'larda Yassıada'yı güzel duygularla anılabilecek bir mekan haline getirmeyi hedeflediklerini söyledi. Adalar Belediye Başkanı Coşkun Özden ise, bir döneme tanıklık eden ve bugün duvarlarında aşk yazıları bulunan Yassıada'daki spor salonunun "Demokrasi Müzesi" yapılabileceği görüşünde.

27 Mayıs darbesinde sonra tüm dünyanın gözlerini çevirdiği Yassıada duruşmalarına mekan olan spor salonunun duvarları çivi, taş ve kurşun kalemle kazılmış isimlerle tahrip edilmiş. Bugün martı seslerine teslim olan ıssız adada insan yaşamazken, adaya gelenleri kıyısında bulunan balık üretme çiftliği karşılıyor. Yargılamalar bittikten sonraDeniz KuvvetleriKomutanlığı'na teslim edilen Yassıada; 1978'e kadar subay eğitim için kullanılmış. 1993 yılında iseİstanbulÜniversitesi Su Ürünleri Enstitüsü'ne devredilmişti. Fakat şehre uzaklığı ihtiyaçların karşılanmasını zorlaştırdığı için Su Ürünleri Enstitüsü 1995 yılında adayı terk edince, mülkiyeti Hazine'ye ait olan adadaki lojman, yemekhane ve sosyal tesisler, bakımsızlıktan artık kullanılamaz hale geldi. Camları kırılan, duvarları dökülen binalar, adaya gelip gidenlerin tahribatıyla neredeyse tanınmayacak durumda."

GENÇ SİVİLLER ADAYA 'DEMOKRASİ ÇIKARMASI' YAPMIŞTI

Haberin yayınlanması üzerine konu siyaset ve medya dünyasında tartışılmış, haber kanalları adada canlı yayın yaparak adanın içler acısı halini kamuoyuna göstermişti. Haberi takip eden27 Mayıs2008'de Genç Siviller, Yassıada'ya 'demokrasi' çıkarması yapmıştı. Celal Bayar'ın torunları Emine Gürsoy Naskali ve Bilge Gürsoy, idam edilen Fatin Rüştü Zorlu'nun torunu Fatin Rüştü Yener, Yassıada'da yargılanan Demokrat Parti milletvekili Abdülmelik Fırat'ın oğlu Mahmut Fevzi Fırat, eski Demokrat Parti Genel Başkanı Süleyman Soylu, eski Cumhuriyet Savcısı Sacit Kayasu ve İstanbul Şehir Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Gökhan Çetinsaya eyleme katılmış ve idam kararlarının verildiği salonda duygulu anlar yaşanmıştı.

KÜLTÜR VE TURİZM BAKANLIĞI 12 OCAK'TA ADAYI İSTEDİ

Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay, dün yaptığı açıklamada Yassıada'ya gelecek nesillere ibret olacak bir 'demokrasi müzesi' kurmayı planladıklarını söyledi. Yassıada'nın devri için Milli Savunma Bakanlığı'ndan gelecek yazıyı beklediklerini ifade eden Günay, Yassıada ile ilgili ikinci projelerinin de; buranın turizm potansiyelinin en güzel şekilde değerlendirilmesi olduğunu belirtti. Günay, "Yassıada, hukuk dışı uygulamaların, yargının siyasallaşmasının kötü bir örneğidir. Yakın tarihimizin acı sayfalarından biridir. 27 Mayıs, 1908 İkinci Meşrutiyet'ten beri askeri darbelerin hortladığı tarihtir. Geçmişimizle yüzleşmeyi çok doğru buluyorum." dedi.

Öte yandan, Yassıada'nın demokrasi müzesi olmasıyla ilgili ilk adımın 10 ay önce atıldığı, Kültür ve Turizm Bakanlığı'nın Maliye Bakanlığı'na 12 Ocak tarihinde başvurarak 'Kamu Taşınmazlarının Turizm Yatırımlarına Tahsisi Hakkında Yönetmelik' hükümleri çerçevesinde turizm amaçlı değerlendirilmek üzere adanın tasarruf hakkının devrini istediği öğrenildi.

CİHAN

_______________________________________________________9

From: SİBEL AKKAŞOĞLU
Subject: ADAEVİ KASIM
Date: October 31, 2010 7:55:13 AM GMT+02:00

SEVGİLİ ADAEVİ DOSTLARI,

EKDE ADAEVİ'NİN KASIM AYI PROGRAMINI BULACAKSINIZ. GÖRECEĞİNİZ GİBİ ÇEŞİT ÇEŞİT ETKİNLİKLERİMİZ VAR. YANİ SONBAHAR GELDİ COŞTUK.

HEPİNİZİ BEKLERİZ...
SELAMLAR SEVGİLER,
SİBEL AKKAŞOĞLU
ADAEVİ
TEL 0216 382 52 80
GSM 0533 514 88 03



_______________________________________________________10

(g)özü mugayyir...



 Büyükada 23 Nisan Caddesi'nde, Karakol'un hemen yanındaki göbek küçültülüp yol genişletiliverdi!
Bize dar gelmeyecek tariki kimler kazsın? Tabi tabii yeşil alan nemize gerek, ne yapsak ne etsek de otoban asfaltı dökülmüş şu motorlu araçların yasak olduğu Ada yollarında trafik canavarı beraberinde araba sevdasıylan gezsek!
Bir de iyi tarafından bakalım mı? Kısa süreliğine de olsa reklam panoları iki seksen! :)
Yerine çiçek eksen?
Akyol'un 'karayolu'nu park etsen!
)O(


28 Ekim 2010 Perşembe

ADALAR POSTASI-2504: yarın cumhuriyet ilan edeceğiz... yaşasın cumhuriyet!... bugün cumhuriyetimizin 87. yılı... kutlu olsun...


* * *

ADALAR'da TARİHTE O GÜN:

5 Kasım 1904 Cumartesi günlü, Büyükada'da Müslümanların gömüleceği bir kabristan olmaması sebebiyle ölülerin Üsküdar'a denizden geçirildikleri, orada kabristan yapılarak bir arazi bulunması ve etrafının duvarlarla çevrilmesi için gereken paranın tedarikine dair...

* * *

ADALAR'da BİR GÜN:

Fotoğraf: Ugo Antonio Corintio, Kınalıada, Ağustos 2010.

* * *

ADALAR'da HAVA DURUMU:

28 Ekim 2010 Perşembe
Büyükada'da HAVA DURUMU*
Kuvvetli sağanak yağışlı
12/14ºC
% 91-94 nem
Poyraz, KD 39km/sa
Gündoğuşu 07:28... Günbatışı 18:06...


* * *
Cicely Mary Barker, The White Bryony Fairy.

* * *

1- Mustafa Kemal Paşa: "Yarın Cumhuriyet ilan edeceğiz..."

2- Semiha Baltacı - Necati Önel: "Tüm ADALAR POSTASI okurlarını, 29 Ekim 2010 saat 19:00'dan itibaren Recep Koç Caddesi No:32 Büyükada adresinde düzenleyeceğimiz Cumhuriyet Şöleni'ne bekiyoruz..."

3- Mustafa Farsakoğlu: Cumhuriyet Bayramımızın 87. Yılı kutlama etkinliklerinde sizleri de aramızda görmek bizi onurlandıracaktır..."

4- Adalar'da Cumhuriyetimizin 86. yılı kutlamalarından...

5- Adalar Kültür Derneği: "29 Ekim Cumhuriyet Bayramı kutlu olsun..."

6- Mehmet Gözgücü: "Cumhuriyetimizin 87. yılını en içten dileklerimle kutlayıp..."

7- Akgül Baylav: "Neden sadece Rum ve Ermeni vatandaşlardan isteniyor bu kaldırım parası?..."

8- Ahmet Tanrıverdi: "Ağaçsız kel bir adanın ambleme yansıtılması ne çağdaşlığa, ne bilime, ne de ada kültürüne uyuyor, yazık, çok yazık. Bu logoyu yapana da kabul edenlere de esef ediyorum. Hele de..."

9- Yüksel Özcan: "Pityusa V Fotoğraf Sergisi'ne davet..."

10- Yael Safran: "Her sene soğuyan havalarla beraber biz de valizlerimizi toplayıp kapağı Bükükada’ya atarız. Her gelişimizde mutlaka biraz da İsrail’de soluklanırız. Bizim için, Büyükada’nın en vazgeçilmez yerlerinden biri Perşembe pazarıdır..."

11- Sibel Akkaşoğlu: "Bu hafta Adaevi'nde bir filmimiz, bir sergimiz bir de gezi sunumumuz var..."

12- Nilhan Aydın: "Adanın kralı bile her zaman der ki; "Kimse adanın sahibi değil, olamaz da, insanlar gelir geçer, ada kendinin sahibidir...”

13- (g)özü mugayyir: "Büyükada Nizam Caddesi'nde, Adalar'ın Kentsel SİT Alanı bütünü dokusuna tamamiyle aykırı olarak; bahçe duvarlarının..."

)O(




_______________________________________________________1


CUMHURİYETİMİZİN 87. YILI 
KUTLU OLSUN...

"Mustafa Kemal Paşa, Kemalettin Sami ve Halit Paşalar yanı sıra İsmet ve Kâzım Paşalar ile Fethi Bey'i de akşam yemeğine davet etmişti. Rize milletvekili Fuat, Afyonkarahisar milletvekili Ruşen Eşref Beyler de Çankaya'ya gelmişlerdi. Mustafa Kemal Paşa, yemek sırasında arkadaşlarına: "Yarın Cumhuriyet ilan edeceğiz" müjdesini vermişti.

Ertesi gün parti grup toplantısının ardından saat 18:00'de hemen Meclis toplantısı açıldı. Mustafa Kemal Paşa'nın, Halk Partisi Meclis Grubu'nun toplantısında, hükümet buhranına hal tarzı bulmak için "Anayasa'nın bazı maddelerinin değiştirilmesi" gerektiğini bildiren konuşmasının ardından Cumhuriyet teklifi kabul edildi. Kanun teklifinin, Kanun-i Esasi encümeni tarafından usulen incelenip tutanağı hazırlanırken, Meclis de diğer bazı işlerle meşgul oldu. Sonunda, Başkanlık kürsüsünde oturan Başkan vekili İsmet Paşa'nın, Kanun-i Esasi encümeni, Teşkilat-ı Esasiye Kanunu'nda degisiklikler yapılmasıyla ilgili tasarının öncelikle ve derhal görüşülmesini teklif etmesi uzerine "Kabul!" sesleri akabinde derhal tutanak okundu. Teklif edildiği gibi öncelikle görüşüldü. Nihayet saat 20:30'da kanun, birçok konuşmacının "Yaşasın Cumhuriyet!" sesleriyle alkışlanan konuşmalarıyla kabul edildi. Gizli oylamada 158 milletvekilinin 158'inin de oyunu alan Ankara milletvekili Mustafa Kemal Paşa'nın, Cumhurbaşkanlığı'na seçilmesi üzerine Meclis'e yaptığı teşekkür konuşmasında: "...Daima, muhterem arkadaşlarımın ellerine çok samimi ve sıkı bir surette yapışarak, onların şahıslarından kendimi bir an bile ayrı görmeyerek çalışacağım. Milletin sevgisini daima dayanak noktası sayarak hep beraber ileriye gideceğiz. Türkiye Cumhuriyeti, mesut, muvaffak ve muzaffer olacaktır..." demişti.

Bugün Cumhuriyetimizin 87. yılı... Kutlu ve ilelebet payidar olsun!
)O(


_______________________________________________________2

From: SEMİHA BALTACI - NECATİ ÖNEL
Subject: cumhuriyet şöleni
Date: October 26, 2010 12:12:25 PM GMT+03:00
To: adalar.postasi@gmail.com

CUMHURİYET ŞÖLENİ'NE BEKLİYORUZ...



TÜM ADALAR POSTASI OKURLARINI,
29 EKİM 2010 SAAT 19:00'DAN İTİBAREN RECEP KOÇ CADDESİ NO:32 BÜYÜKADA ADRESİNDE DÜZENLEYECEĞİMİZ CUMHURİYET ŞÖLENİ'NE BEKLİYORUZ.

SEMİHA BALTACI - NECATİ ÖNEL




_______________________________________________________3

From: OYA İSLİMYELİ
Subject: Cumhuriyet Bayramınız Kutlu Olsun
Date: October 26, 2010 12:33:42 PM GMT+03:00
To: adalar.postasi@gmail.com

Cumhuriyet Bayramımızın 87. Yılı kutlama etkinliklerinde sizleri de aramızda görmek bizi onurlandıracaktır.

Ayrıntılı bilgi : www.adalar.bel.tr

Dr. M. FARSAKOĞLU
Adalar Belediye Başkanı

...

Büyükada, Heybeliada, Burgazada ve Kınalıada'da, 27-28-29 Ekim 2010 tarihleri arasında üç gün boyunca kutlanacak olan Cumhuriyet Bayramı etkinlikleri ile 28 Ekim akşamı Büyükada Anadolu Kulübü'nde Cumhuriyetten günümüze kadın giysileri defilesi, Atatürk'ün sevdiği şarkılar ve Folklor gösterisinden oluşan Cumhuriyet Kutlamaları'nda birlikte olalım.

Bu anlamlı üç gün ve geceye katılımınızdan onur duyarız.

Adalar Belediyesi




_______________________________________________________4

ADALAR'da 
CUMHURİYETİMİZİN 86. YILI 
KUTLAMALARINDAN...


From: SEMİHA BALTACI - NECATİ ÖNEL
Subject:
Date: November 6, 2009 11:37:10 AM GMT+02:00
To: adalar.postasi@gmail.com


Büyükada'da Cumhuriyet Bayramı kutlamalarından...

* * *

ADALILAR CUMHURİYET ŞENLİĞİNDE BULUŞTU

Büyükada, 28/10/2008
Fotoğraf: Avedis Hilkat.

http://www.adalar.bel.tr











_______________________________________________________5

From: ADALAR KÜLTÜR DERNEĞİ
Subject: [adalarkulturdernegi] 29 EKİM CUMHURİYET BAYRAMI KUTLU OLSUN
Date: October 27, 2010 6:29:59 PM GMT+03:00
To: adalarkulturdernegiuye@yahoogroups.com



_______________________________________________________6

From: MEHMET GÖZGÜCÜ
Subject: Kutlama
Date: October 28, 2010 7:35:06 AM GMT+03:00
To: adalar.postasi@gmail.com

CUMHURİYETİMİZİN 87. YILINI en içten dileklerimle kutlayıp, sonsuz başarılar diliyorum...............

Mehmet Gözgücü


_______________________________________________________7

From: AKGÜL BAYLAV
Subject: RE: ADALAR POSTASI-2503: meşhur mazhar osman’ı büyükada’ya bir hastaya çağırmışlar...
Date: October 27, 2010 8:01:00 PM GMT+03:00
To: adalar.postasi@gmail.com

Merhabalar,

ADALAR POSTASI'nı kah içim cız ederek kah sevinçle okuyorum; çok şey öğreniyor, kimi zaman eğleniyor, kimi zaman ise eski günleri yadediyor, nostaljilere giriyorum. Mesela bu sayıda vapur-mopur arasındaki gerilimli "rekabeti" kahrolarak, kedilerle ev taşıma macerasını (ki başımızdan çok geçmiştir!) çok eğlenerek okudum.

Yalnız bir haberi anlayamadım: “Adalar'da yaşayan ve çoğu yoksul olan Rum, Ermeni vatandaşlardan belediye 2 bin 500 lira kaldırım parası istiyor. Bunlar bu parayı verecek durumda değil. (...)" Neden sadece Rum ve Ermeni vatandaşlardan isteniyor bu kaldırım parası? Açıklayabilir misiniz bir zahmet? Eğer bu çok bilinen bir konuysa ve ben atlamışsam, şimdiden özur dilerim.

Selamlar,

Akgül

* * *

From: adalar.postasi@gmail.com
Subject: Re: ADALAR POSTASI-2503: meşhur mazhar osman’ı büyükada’ya bir hastaya çağırmışlar...
Date: October 28, 2010 12:28:12 AM GMT+03:00
To: Akgül Baylav

Sayın Akgül Baylav,
'Kaldırım Vergisi/Katkı Payı' bildiğim kadarıyla Adalar'da ev sahibi olan herkesten isteniyor! Yalçın Bayer'in köşesinde yayımlanan bu notta her nedense yalnızca Rum ve Ermeni vatandaşlara özgüymüş gibi bir yanılsama olmuş...
ADALAR PLATFORMU adına Hayati Önel bu konuda bir toplantı tertiplemiş ve akabinde 20 Eylül tarihli ADALAR POSTASI'nda ise şöyle yazmıştı: "Kaldırım Vergisi-Harcama Katkı Payı konusunda bilgilendirme toplantısı dün Büyükada'da yapılmıştır ve mahkemeye toplu başvuru yapma kararı alınmıştır. Başvurunuzu Büyükada Maden Mahallesi Muhtarı RAFET BEY vasıyasıyla YAPABİLİRSİNİZ."
Kent Konseyi'nin de gündeminde yer alan 'Kaldırım Vergisi/Katkı Payı'na dair ADALAR POSTASI'nda yayımlanan kimi bilgiler de ekte...
Ada sahillerinden selam ve sevgiler,
ADALAR POSTASI adına
Emine Çiğdem Tugay
)O(

ADALAR POSTASI-2491/1 (20.9.2010)
http://adalar-postasi-guncel.blogspot.com/2010/09/20-2491.html

ADALAR POSTASI-2485/1 (19.8.2010)
http://adalar-postasi-guncel.blogspot.com/2010/08/19-2485.html

ADALAR POSTASI-2442/5 (10.6.2010)
http://adalar-postasi-guncel.blogspot.com/2010/06/10-2442.html


_______________________________________________________8

From: AHMET TANRIVERDİ
Subject: RE: ADALAR POSTASI-2503: meşhur mazhar osman’ı büyükada’ya bir hastaya çağırmışlar...
Date: October 28, 2010 12:55:14 AM GMT+03:00
To: adalar.postasi.1@gmail.com

Asabiye hekiminin adı Mazhar Osman değil, Mashar Usman'dır. Her ne kadar sayın Hasan Pulur böyle yazmış olsa da durum değişmez.

Adalar Belediyesi'nin yeni "ucube" logosunu kabul edip, onaylamam mümkün değil. Eğer Belediyemiz, bünyesinde bir çocuk kulübü kuracaksa oranın amblemi olabilir. Halka saygılı olmanızı rica ediyorum. Ağaçsız kel bir adanın ambleme yansıtılması ne çağdaşlığa, ne bilime, ne de ada kültürüne uyuyor, yazık, çok yazık. Bu logoyu yapana da kabul edenlere de esef ediyorum. Hele de Cumhuriyet Bayramı'nda piyasaya sürme gafletinde bulunanları kınıyorum.


_______________________________________________________9

From: YÜKSEL ÖZCAN
Subject: Fwd: FOTOGRAF SERGİSİNE DAVET
Date: October 28, 2010 3:35:38 PM GMT+03:00
Cc: adalar.postasi@gmail.com


FOTOĞRAF SERGİSİNE DAVET





_______________________________________________________10

Şalom, 27.10.2010
Yael Safran

Browni ve ıspanak


Sushilerden değişik et ve sebze yemeklerine, çorbalardan böreklere, kreplerden baklavalara kadar hayalini bile kuramayacağımız yemek çeşidi var dünyamızda... Yemek alışkanlıkları ise ülkeden ülkeye, kültürden kültüre değişir...

Yemek alışkanlığı ülkeden ülkeye, kültürden kültüre değişen bir kavramdır. Ülkelerin iklimi, o ülkelerde yetişen sebze ve meyvelerin bolluğu, yakalanan balık çeşnisi bu konuda göz ardı edilemeyecek faktörlerden sadece bazılarıdır. Çinlilerin, Türklerin, Arapların, Rusların yedikleri yemekler birbirlerinden çok farklıdır. Hatta Sefarad Yahudilerinin yedikleri yemeklerle Aşkenaz Yahudilerinin yedikleri yemekler bile farklıdır. Sushilerden, baklavalara, değişik et ve sebze yemeklerinden, çorbalara, böreklerden, kreplere kadar dünyamız hayalini bile kuramayacağımız kadar çok yemek çeşidiyle doludur.

Her sene soğuyan havalarla beraber biz de valizlerimizi toplayıp kapağı Bükükada’ya atarız. Her gelişimizde mutlaka biraz da İsrail’de soluklanırız. Bizim için, Büyükada’nın en vazgeçilmez yerlerinden biri Perşembe pazarıdır. Sıra sıra tezgâhlar, üzerlerinde çeşit çeşit sebzeler ve meyveler gözümüzün önüne bol renkli bir şölen düzenlerler sanki. Satıcılar tezgâhlar arası “Domates, biber, patlıcan” diye bağırarak yarış yaparlar sanki. Hangi tezgâhtaki domatesler daha iyi diye seçebilme özgürlüğü o ülkede yenen yemeklerin çeşidini çok etkiler tabi ki.

Büyükada ve İsrail’de her hafta sebze ve meyve alışverişi için kendimizi pazara atarız. Maalesef Amerika’da böyle bir kavram henüz yok. Seçilebilecek meyve ve sebze çeşnisi oldukça az ve bulunabilecek tek yer ise bölgedeki süpermarketler.

Her ülkenin de yemek yeme alışkanlığı bambaşkadır. Çocuklarımın arkadaşlarının evlerinde yedikleri yemekler de bunun en göz ardı edilemeyecek kanıtıdır. Benim kızım ve oğlum önlerine gelen her yemeği mutlaka yerler. Masada yeni bir yemek olsa bile mutlaka tadına bakarlar; bazen beğenirler, bazen de beğenmezler tabi ki. Benim İstanbul’da içinde büyüdüğüm yemek kültürü çocuklarımın şimdi bizim evde gördüğünden çok farklı tabi. Bu yüzden her yaz İstanbul’a gelip onlara bu kültürün de tadını tattırmak benim için çok önemli. Bu sene İstanbul’a gelmeden önce yedi yaşındaki kızım ile anneannesi arasındaki bir telefon konuşmasında kızım şöyle bir sitemde bulundu:

“Anneanne, bizim gelmemize çok az kaldı, bana Ayşe fasulye, çalı fasulye ve de barbunya hazırlar mısın lütfen?” O konuşmadan sonra kızım için fasulye ve barbunya arayışına çıktım. Koskoca Amerika’nın tek bir yerinde güzelim Perşembe pazarı fasulyelerine rastlamadım. Barbunyalar ise sadece konserve kutularda sıkışıp kalmış olanlarıydı. Bu yaz Büyükada’da kızım yine Türk yemekleri hasretini doyasıya çıkardı.

Geçen sene kızım ile arkadaşı arasında şöyle bir konuşma geçti:

“Yazın İstanbul’da anneanneme ve büyük anneanneme yemek yaparken çok yardım ediyorum. Büyük anneannemle bezelye, anneannemle de barbunya ayıklıyorum.”

“Bezelye ayıklanmaz ki süpermarkette donmuş buzdolabından alınır,” diye itiraz etti kızımın arkadaşı. Ona bezelyenin nasıl ayıklandığının resimlerini gösterene kadar buna inanmak istemedi.

Az sebze ve meyve çeşnisi yüzünden okul çağındaki çocukların yedikleri de çok kısıtlı bir grup içinde kısılıp kalıyor. Geçen hafta da arkadaşım bana çocuğunun hiç ıspanak yemediğinden yakındı. Bunun üzerine başka bir arkadaşım şu anda çok satış yapan bir kitaptan bahsetti. Bu kitabın özelliği çok yemek seçen çocuklar için hazırlanmış özel ve gizli menüler. Kitabın yazarı, uzun araştırmalardan sonra çocuklar arasında popüler yemeklerin içine bazı sebzeler katıldığı zaman tadının alınmadığını keşfetti. Peynirli makarnanın içine püre yapılmış kabak karıştırmak gibi, ya da browninin içine ıspanak koymak gibi. Arkadaşımdan bunu ilk duyduğum zaman kulaklarıma inanamadım. Çocuklarımın yemek problemi olduğundan değil, sadece merakımı giderebilmek için kütüphaneden o kitabı ısmarladım. Kitabın sayfaları arasında inanmazlık denizi içinde kendimi kaybettim. İçine avokado konmuş çikolatalı puding, karnabahar eklenmiş tavada çırpılmış yumurta, tatlı patates eklenmiş peynirli tost, hatta havuçlu ketçap. Gözlerime inanamadım. Yine merakımı gidermek için buzdolabından ıspanağı çıkarıp haşlamaya başladım. Browni tarifini denemeye karar verdim. Tarifteki her şeyi harfi harfine uyguladıktan sonra browniyi fırına koydum. Mutfağa güzel kokular yayılırken oğlum ve kızım soluğu mutfakta aldılar. Bir parça browni kızıma, bir parça browni oğluma ve bir parça da kendime pay ettikten sonra karşılıklı ilk parçayı köşesinden şöyle bir ısırdık. Hepimizin gözleri büyüdü ve hemen arkasından ağız şapırtı sesleri duyuldu. Gerçekten inanılır gibi değildi, çocuklar içinde ıspanak olduğunu ben söyleyene kadar fark etmediler.

Haydi, anneler kolları sıvamaya, bu akşam yemekte ıspanaklı browni var.

Şimdi arkadaşlarım arasında tartışılan konu, çocuklara gizli gizli yemek mi yedirmeli yoksa önlerine gelen sağlıklı yemekleri de yemeyi öğrenmeliler mi?

browni

100 gr. Çikolata
½ bardak havuç püre
½ bardak ıspanak püre
½ bardak kahverengi şeker
¼ bardak kakao
2 çorba kaşığı
margarin
2 çay kaşığı vanilya
2 büyük yumurta beyazı
¾ bardak un
½ çay kaşığı
kabartma tozu
½ çay kaşığı tuz

1) Fırını 200 dereceye hazırla. Browni tepsisini yağla.
2) Çikolatayı erit.
3) Büyük bir kâsede, çikolata, sebze püresi, şeker, kakao, margarin ve vanilyayı krema kıvamına gelene kadar karıştır.
4) Yumurta beyazlarını çırp. Un, kabartma tozu ve tuzu ekle ve tahta bir kaşıkla karıştır.
5) Karışımı tepsiye dök. 35 ya da 40 dakika fırında pişir. Browniyi kesmeden önce iyice soğuması için bekle.

Yael Safran / New Jersey


_______________________________________________________11

From: SİBEL AKKAŞOĞLU
Subject: ADAEVİ BU HAFTA 27 EKİM - 1 KASIM
Date: October 27, 2010 3:25:40 PM GMT+03:00

SEVGİLİ ADAEVİ DOSTLARI,

BU HAFTA ADAEVİ'NDE 1 FİLMİMİZ, BİR SERGİMİZ BİR DE GEZİ SUNUMUMUZ VAR.

30 EKİM CUMARTESİ SAAT 17.00'DE CEMİL BİKMEN VE FATİH SALMANLI'NIN EKDE DAVETİYESİNİ GÖRECEĞİNİZ KARMA RESİM SERGİLERİNİN AÇILIŞI VAR.

31 EKİM PAZAR GÜNÜ SAAT 20.00 DE NAR GEZİ GRUBUNUN ARKADAŞIMIZ BİNGÖL ERDUMLU REHBERLİĞİNDE 9-12 ARALIK TARİHLERİNDE GERÇEKLEŞTİRECEĞİ FLAMAN RESSAMLARIN İZİNDE HOLLANDA GEZİSİNİN SUNUMUNU İZLEYECEĞİZ.
GEZİNİN FİKİR BABASI VE HİKAYE ANLATICISI BİLGÖL ERDUMLU ARKADAŞIMIZ, TABLOLARINI GÖRECEĞİMİZ
RESSAMLARIN HİKAYESİND EN KISA BİR ANLATIMLA AĞZIMIZA BİR PARMAK BAL ÇALACAK.PEŞİ SIRADA YİNE BİNGÖL ARKADAŞIMIZIN ARŞİVİNDEN 20.YÜZYILIN ÖNEMLİ HOLLANDALI BELGESELCİSİ IVENS'İN ''BİR AVRUPA LİMANI ROTTERDAM'' ADLI KISA BELGESELİNİ İZLEYECEĞİZ.
1 KASIM PAZARTESİ SAAT 20.00'DE SİNEMA SAATİNDE ŞARKÜTERİ ADLI FRANSIZ KARA KOMEDİSİNİ İZLEYECEĞİZ.

SELAM VE SEVGİLERİMLE,

SİBEL AKKAŞOĞLU


_______________________________________________________12

HaberTürk- Ekonomi, 27.10.2010
Nilhan Aydın

http://ekonomi.haberturk.com/turizm/haber/565611-denize-sirtini-donen-adalar

Denize sırtını dönen adalar

Hiç düşündünüz mü tatil yaptığınız yerde yaşayanlar sonrasında ne yaparlar?


Tatilinizi yaptınız, hepiniz işinizin başına döndünüz. Aklınızda sadece tatilden kalma birkaç anı var. Ama tüm detaylar yavaş yavaş silinmiş durumdadır eminiz ki. Tatil yaptığınız yerde yaşayanlar ne yaparlar hiç bir fikriniz var mı? Cumhuriyet Gazetesi'nden Nilhan Aydın bu konuya değinirken ilginç bir yazı çıkardı...

Hiç düşündünüz mü? Tatilinizi geçirdiğiniz yerden siz ayrıldıktan sonra oralarda yaşayanlar sezon bitince ne yapar.
Sakince dinlenirler mi?
Yoksa sıkıntıdan birbirlerini mi yerler?
Belki de onlar da tatile başka yerlere giderler, kim bilir.
Peki, ya sahipsiz kediler köpekler ne yaparlar!
Hele hele adaya, dört yanı deniz ile çevrili çıkışı olmayan adaya sahipleri tarafından neden terk edildiklerini anlayamayan çaresizlik içinde yine de sahiplerini bekleyen köpekler, sıcak bir yaz gününün akşamında yemeğinizi yediğiniz sahilde masanızın kenarına gelip sizden balık isteyen o kediler, kar kışta nasıl beslenir, nereye sığınır nerede barınırlar?
Son vapura binmiş uzaklaşırken seyrettiğiniz ada için siz de birçok kişi gibi “ada'da kış geçmez” diye düşünebilirsiniz.
Ben ise döndüm. Bozcaada’dayım.
Hoş geldin diyen yok, kimsecikler yok, bir köpek bana doğru kuyruğunu sallayarak koşuyor. Aa.. bu o köpek; yazın arabanın ezdiği beyaz dişi köpek, yavrularını doğurmuş belli, memeleri büyümüş. Bir elimle onu okşuyorum, öbür elimde Gökçeada’da Kris’in bana hediye ettiği, içinde Yakup Peygamber’in kardeşleri tarafından atıldığı kuyunun suyu bulunduğu küçük çömlek var. Kuru bir çınar yaprağı önümü hışıltıyla kesiyor, yapraklar bir bir derken peş peşe üstüme geliyorlar, ürkütücü bir uğultu kulaklarımda, tedirginim, Çamlık’ı bakmadan geçiyorum, meydana geliyorum, rüzgâr kendi etrafında dönüyor.
Benim adam yerli yerinde değil.
Adanın kargaları masalara inmiş..
Kris’in İsrail’den getirdiği o çömleği sımsıkı tutuyorum.
Çınar altı sabit donuk bakışlı adamlar ile dolmuş, denize arkasını dönmüşler, arka tarafa yola doğru bakıyorlar. Kargalar bir bağırış çağırış gürültüyle yarı çıplak çınar ağacına geri çıkıyorlar.
Mavi renkli kapının pervazında tek başına bir kumru, büzüşmüş, biliyorum o soğuktan değil, yalnızlıktan üşüyor. Yoksa o kumru, yaklaşık bir ay önce kardeşini ve annesini kedilerin kaptığı, bana yaralı gelen kumrunun babası mı? Kumrular eşlerini kaybedince bir daha eş bulmazlar, bu kumru ada'da yalnız yaşayacak.
Ada'da sevgi yok, aşk yok…
Aşk olmayınca da ada hiç çekilmez..
İhanet var adada, birbirlerini şikâyet etmişler, kim kimi şikâyet etmiş? Toprağını satıp çalışmayanlar mı?
Kimler bunlar?
Kendilerini adanın sahibi gören aylaklar mı? Kimseler kim, ama kendi çocuklarını denize atıvermişler. Ee artık ada meşhur ya… nasılsa insanlar gelir, senelerdir adanın yükünü çeken, adayı sevip sevdiren, adaya her gelişinizde gördüğünüz yüzü denize dönük o adam şimdi yok. Size sıcak tebessümle “hoş geldin” diyen dost yerinde yok. Sırtından vuruldu. Simdi ada haset aylaklara mı kaldı? Adanın kralı bile her zaman der ki; “Kimse adanın sahibi değil, olamaz da, insanlar gelir geçer, ada kendinin sahibidir.”
Yazın cıvıl cıvıl olan ada şimdilerde sürgün adasına dönüşüvermiş. Yakup Peygamber’i
de kardeşleri kuyuya atmamış mıydı? Sürgünde olanlar ise o cadı kazanının ateşini yakanlar, onlar kendilerine sürgünler, sevgisizler. Aşk yoksa, adayı bırakın hayat çekilmez.


_______________________________________________________13

(g)özü mugayyir...



Büyükada Nizam Caddesi'nde, Adalar'ın Kentsel SİT Alanı bütünü dokusuna tamamiyle aykırı olarak; aslen Adalar'da evlerin bahçe duvarlarının ―bilhassa da 23 Nisan, Çankaya, Nizam ve Malul Gazi Caddeleri üzerinde deniz tarafindakilerin― azami 1 metre yüksekliğindeki duvar üzerinde ancak demir parmaklıkla kapanabileceği Geçici Yapılandırma Koşulları'nın 20. maddesiyle de belirlenmişken; kentsel dokuda yer almayan granit taşından bir örgüyle bahçe duvarlarının yükseltilerek yoldan geçenlerin bahçeler ile bütünlüklü köşkleri ve devamında manzarayı görmelerine mani olmak yanı sıra yine olmadık kale kapısı misali bir bahçe kapısı yapmak, çatı kiremitleri yerine 'cıngıl' yaymak suretiyle Adalar'ın herhangi bir yerleştirilmesine akıllara ziyan bir örnek daha işte!

27 Ekim 2010 Çarşamba

ADALAR POSTASI-2503: meşhur mazhar osman’ı büyükada’ya bir hastaya çağırmışlar...



* * *

ADALAR'da TARİHTE O GÜN:

17 Ekim 1904 Pazartesi günlü, Heybeliada'da mukim Bartınlı Cevahircioğlu Bedosaki'nin İsmail Kamil ile kereste fabrikasından dolayı iştiraki olup olmadığına dair...


* * *

ADALAR'da BİR GÜN:

Fotoğraf: Ugo Antonio Corintio, Büyükada'da, Ağustos 2010.

* * *

ADALAR'da HAVA DURUMU:

27 Ekim 2010 Çarşamba
Büyükada'da HAVA DURUMU*
Gökgürültülü sağanak yağışlı
13/18ºC
% 78-95 nem
Lodos, GB 22km/sa
Gündoğuşu 07:28... Günbatışı 18:06...


* * *
Cicely Mary Barker, The Crab-Apple Fairy.

* * *

1- Cumhuriyet Bayramı nedeniyle İstanbul'da bazı vapur seferleri iptal edildi...

2- Yalçın Doğan: "Bostancı’dan Adalar’a elli yıldır yapılan vapur seferlerini İstanbul Büyükşehir Belediyesi kaldırıyor. Vapur yerine, Bostancı’dan Adalar’a motorlar çalışıyor..."

3- Özge Ç. Denizci: "Ada sakinleri, bir süredir Adalar-Bostancı hattında çalışan vapurların yerini 'mopur' adı verilen teknelerin almasından şikayetçi ve vapurlarını geri istiyorlar..."

4- Adalarda yaşayan ve çoğu yoksul olan Rum, Ermeni vatandaşlardan belediye 2 bin 500 lira kaldırım parası istiyor. Bunlar bu parayı verecek durumda değil...

5- Efe bu aralar yine Büyükada’da saltanat hayatı yaşadığı için ondan yana bir sorunumuz olmadı. Allahtan Ada’da...

6- Berkun Oya: "Büyükada’da oturuyorum. Herhalde en sevdiğim yer orasıdır..."

7- Hasan Pulur: "Meşhur Mazhar Osman’ı Büyükada’ya bir hastaya çağırmışlar..."

8- (g)özü mugayyir: "Büyükada Malul Gazi Caddesi ile Ücra Sokağı'nda, Adalar'ın Kentsel SİT Alanı bütünü dokusuna tamamiyle aykırı olarak..."

)O(



_______________________________________________________1

Zaman, 27.10.2010

http://www.zaman.com.tr/haber.do?haberno=1045307&title=cumhuriyet-bayrami-nedeniyle-istanbulda-bazi-vapur-seferleri-iptal-edildi

Cumhuriyet Bayramı nedeniyle 
İstanbul'da bazı vapur seferleri iptal edildi

İstanbul Boğazı, Cumhuriyet'in 87. kuruluş yıldönümü kapsamında düzenlenecek havai fişek gösterileri ve kutlamalar nedeniyle bazı vapur seferleri iptal edildi, bazıları da değiştirildi.

Şehir Hatları A.Ş.'den yapılan açıklamada; deniz güvenliği, seyir, can ve mal emniyetlerinin tehlikeye düşürülmemesi için askıya alınacak boğaz trafiğinde 29 Ekim Cuma günü 18.00 - 21.30 saatleri arasında Şehir Hatları'nın bazı seferlerinin yapılmayacağı, bazılarının da değiştirileceği kaydedildi. Açıklamaya göre; Kadıköy-Karaköy, Eminönü-Üsküdar, Kadıköy-Eminönü, Beşiktaş-Kadıköy hattında 18.00 - 21.30 saatleri ile Üsküdar-Eyüp arasında yapılan Haliç hattında 17.45 - 20.45 saatleri arasındaki seferler yapılamayacak. Ayrıca Kabataş-Adalar hattının 18.15 ve 19.30, Boğaz hattının ise 18.10 seferleri de iptal edildi.

Bu arada, bayram ve tatil tarifesinde uygulanan 17.15 ve 18.45 Adalar-Kadıköy-Kabataş hattının seferleri Kadıköy'e kadar yapılırken, 19.30 kalkışlı Kabataş-Kadıköy-Adalar seferinin saat 19.50'de Kadıköy'den gerçekleştirileceği kaydedildi.

Öte yandan, aynı gün düzenlenecek "Cumhuriyet Kupası Kadir Has Üniversitesi Kürek Yarışları" nedeniyle İstanbul Liman Başkanlığı'ndan yapılan yazılı bir duyuru ile Atatürk Köprüsü ile Ayvansaray arasındaki deniz sahasının 09.00 - 14.30 saatleri arasında deniz trafiğine kapatılacağı bildirildi. Açıklamada, Üsküdar - Haliç hattı seferleri de kürek yarışlarının, 09.00 ile 14.30 saatleri arasında yapılamayacağı kaydedildi.

(CİHAN)

_______________________________________________________2

Hürriyet, 25.10.2010
Yalçın Doğan

http://hurarsiv.hurriyet.com.tr/goster/ShowNew.aspx?id=16132936

[...]

Kıyıları döverek adam etmek

REFERANDUMDA kıyı kesimlerinde “hayır” oylarının ağırlık taşıması AKP’yi derinden düşündürüyor, bu konuda araştırmalara yöneliyor. İyi bir çaba.

Ancak, iş araştırmayla kalmıyor, iyilik suya düşüyor. Örneği var.

İstanbul Adalar’da belediye seçimini geçen yıl CHP kazanıyor.

Araştırmaya kalmadan, önlem geliyor. Bostancı’dan Adalar’a elli yıldır yapılan vapur seferlerini İstanbul Büyükşehir Belediyesi kaldırıyor. Vapur yerine, Bostancı’dan Adalar’a motorlar çalışıyor.

Şimdi öğreniyorum ki, Kabataş’tan Adalar’a yapılan vapur seferlerinin de kaldırılması düşünülüyor.

“Bana oy verenlerin de, vermeyenlerin de, ben herkesin hükümetiyim” diyenlerin kulakları çınlasın. Herkesin hükümetine oy verenlere güller açıyor, vermeyenlere sopa çalınıyor.

[...]

_______________________________________________________3

Akşam- Pazar, 22.8.2010
Özge Ç. Denizci

http://www.aksam.com.tr/2010/08/23/haber/pazar/915/kahraman_vapur__mopur_a_karsi.html

Kahraman vapur 'mopur'a karşı


Ada sakinleri, bir süredir Adalar-Bostancı hattında çalışan vapurların yerini 'mopur' adı verilen teknelerin almasından şikayetçi ve vapurlarını geri istiyorlar. Kabataş-Adalar hattında da benzer bir durum yaşanmasından korkan adalılar ve ada tutkunları rahat bir nefes alabilir: O hattaki vapurlar kalkmayacak.

1846 yılından bu yana Kadıköy'den Adalar'a vapur kalkıyor. Dolayısıyla adalıların vapurlarından vazgeçmeleri kolay değil. Nostaljik dokusu ve konforlu oluşu vapurları cazip kılan etkenler arasında. Ancak İstanbul Büyükşehir Belediyesi ve İstanbul Deniz Otobüsleri A.Ş. (İDO), geçen yıl eylül ayında Adalar-Bostancı vapurlarını kaldırdı ve bu hatta motorları koydu. Motorları güvenli, hızlı ve konforlu bulmayan adalılar 'Adalar'a Mopur Değil Vapur İstiyoruz!' başlığıyla bir kampanya yürütüyorlar. Adalar Belediye Başkanı Dr. Mustafa Farsakoğlu, İDO'yla görüştüğünü ve Kabataş-Kadıköy-Adalar hattındaki vapurların kalkmayacağını, vapurların İstanbul'un önemli bir parçası olduğunu söylüyor.

Dr. Mustafa Farsakoğlu da kişisel olarak vapurla yolculuk etmeyi tercih ediyor ve deniz ulaşımının İstanbul gibi bir şehirde yetersiz olduğu düşüncesinde. 'Ben adadan ayrılacağım vakit ya deniz otobüsüyle, deniz otobüsü yoksa deniz taksiyle gidiyorum. Dönüşte de aynı yolu kullanıyorum. Karayolu, hem stresli hem de riskli' diyor.

İDO ZARAR EDİYORDU
Vapurla motoru kıyaslayamazsınız. Vapurda yolculuk daha keyifli; gezip dolaşabiliyorsunuz, dışarı çıkıyor, içeri giriyorsunuz. Gürültüsü az, nostaljik ve İstanbul'un bir parçası. Deniz otobüsüyle bile kıyasladığınızda vapur her zaman daha tercih edilen bir seyahat aracı.

Ancak İDO'nun verdiği bilgilere göre, Bostancı'dan yapılan vapur seferleri için tek seferde 33 personelin çalışması gerekiyormuş. İşletme maliyeti yüksek ve İDO zarar ediyor. Diğer taraftan yolcu sayısı, vapur kapasitesini doldurmuyor. Yine İDO yetkililerinin verdiği bilgilere göre, her geçen gün motorlar daha güvenli hale getiriliyor ve denetleniyormuş.

Adalar Belediye Başkanı Farsakoğlu, motorların güvenliğiyle ilgili bir sıkıntı olduğunu düşünmüyor: 'Kınalıada'ya ve Büyükada'ya yanaşırken de, Bostancı vapur iskelesine girerken de lodosta sıkıntı oluyor. Vapurlar elbette ki daha güvenli. Ama motorlar da yaşlı ve engelliler için konforlu hale getirilirse sefer yapmaları olumlu'.

Eskiden adalardan adalara geçiş ücretsizdi ama son birkaç yıldır adalardan adalara ya Akbil basılıyor ya da jeton alınıyor. Farsakoğlu, yeni bir uygulamayla, serbest geçiş kartı verdiklerini ve bu kartla, mesai saatleri içinde bir adadan diğerine ücretsiz geçiş yapılabileceğini, aynı zamanda, günde ikişer kez karşılıklı sefer düzenlediklerini bunun da ücretsiz olduğunu belirtiyor. İDO ise ikameti adada olanlara adadan adaya geçişlerde Akbil iadesi veriyor.

Adalılar vapurdan yana 'Ekonomik değil'
Bağdat Tekkuş (Fizyoterapist)
Bağdat Tekkuş, çoğunlukla yazlarını adada geçiren ama yaz-kış adaya yolculuk yapanlardan. Motorların vapurlar kadar güvenli olmadığını düşünüyor. En ufak rüzgarda bile vapura oranla motorların daha fazla sarsıldığını bunun da zaman zaman korkutucu olduğunu söylüyor. Sunulan hizmetin ve personelin davranışının da farklı olduğunu düşüyor. 'Örneğin büfelerde bulunan ürünler ve fiyatları farklı'.

'Yük koymak için yer yok'
Mahide Gül Göbelez (Emekli müzik öğretmeni)
'Dışarıda oturma kısmı vapurlarla kıyaslanamayacak kadar az, adaya seyahat edenlerin sayısının az olduğunu söylüyor ve ekonomik olsun diye motor koyduk diyorlar. Ama biz çoğunlukla motorda sıkış tıkış oluyoruz. Yüklerimizi vapurla taşıyoruz. Oysa motorların yük koyma yeri de çok kötü. Her an eşyalarınız denize uçacakmış gibi'.

'Vapurda sosyalleşiyoruz, motorda mümkün değil'
Behlül Ablak (Avukat)
Yaz-kış adada ikamet eden Behlül Ablak için vapur sadece bir vesait değil, aynı zamanda yaşam alanı. 'Biz orada bilgisayarımızı açar işimizi yapar, yorulduysak uyuruz. Kimi zaman vapurla gelmediğimiz yolculuk bizim için yolculuk bile sayılmaz. Motorlar çok gürültülü. Kadıköy-Eminönü veya Beşiktaş-Üsküdar hattı için motorlar uygun olabilir ama uzun yol için değil. 1,5 saat yolculuk yaptığımız vapurlar bizim aynı zamanda sosyalleşme alanımız. Motorda sırt sırta bakarken sosyalleşemeyiz'.

'Motor gürültülü'
Murat Durmuş (Heybeliadalı esnaf)
'Motorlar bizi 100 sene geriye götürdü. Gürültülü olduğu için tercih etmiyoruz. Dolayısıyla motorlarla değil vapurlarla seyahat etmek istiyoruz. Eğer motor seferi yapılacaksa bu motorların yenilenmesi güvenliğinin sağlanması gerekiyor.'

'Egzoz kokusundan tıkanıyoruz'
İdil Özsöyler (Çevirmen)
'Vapuru motora tercih ediyorum. Motorların ekonomik olduğu iddia ediliyor. Ama kimse motorların çevreye verdiği zararı ve bunun ekonomik boyutunu düşünmüyor. Kaldı ki şehir hatları vapur filosunda çeşitli boylarda vapurlar var (dı). Dolayısıyla bu vapurları 'az yolcu var' dedikleri hatlara koyabilirler. Motorların çevreye verdiği zararın bedeli ileride daha pahalıya patlayabilir.'

'Yanaşmasaydık batıyorduk'
İffet Ok (Kütüphaneci)
Motorların can güvenliği yok. 4-5 yıl önce bir kaza geçirdik. Motor su almaya başladı ve eğer yanaşmasaydık batıyorduk. Adaların nostaljik dokusuna da aykırı.

İskeleler yenilenecek
Dr. Farsakoğlu, Adalar'da iskele kirliliği olduğu konusunda adalılarla hem fikir. Tek bir iskeleye motorların, vapurların ve deniz otobüslerinin yanaşabileceğini dolayısıyla bir derlenip toparlanma olacağını düşünüyor: 'İDO böyle bir şeyin mümkün olabileceğini söyledi. Her biri için ayrı iskele olması hem adaların tarihi ve kültürel dokusunu kapatıyor hem de görüntü kirliliği oluşuyor. Korumacılık açısından bazı çevrelerin 'son İstanbul' dediği ve tamamıyla sit alanı olan adaların iskelelerinin yenilenmesi uygun olur. Tarihi dokusu bozulmadan iskelelerin yenilemeleri yapılacaktır' diyor.

ÖZGE Ç. DENİZCİ
ozgedenizci@gmail.com

_______________________________________________________4

Hürriyet, 9.10.2010
Yalçın Bayer

http://hurarsiv.hurriyet.com.tr/goster/ShowNew.aspx?id=16004425

[...]

Kaldırım parası

ADALAR’daki dostlarımız bize şu notu iletiyor:
“Adalarda yaşayan ve çoğu yoksul olan Rum, Ermeni vatandaşlardan belediye 2 bin 500 lira kaldırım parası istiyor. Bunlar bu parayı verecek durumda değil. Köşeniz vasıtasıyla bu paranın bu paranın düşürülmesi, belli bir bedelin de hiç olmazsa taksite bağlamasını istiyorlar.” Belediye Başkanı Mustafa Farsakoğlu’na iletiyoruz.

[...]

_______________________________________________________5

Hürriyet, 22.10.2010
yatakta 5 kişi

http://hurarsiv.hurriyet.com.tr/goster/ShowNew.aspx?id=16111998

Kedilerle taşınmak zor

Leyla hayatımıza girdikten sonra yapılması gereken mecburi hareketlerin biri de taşınmak oldu. Eski evimizi seviyorduk ama öyle denedik olmadı, böyle denedik olmadı; sığamadık, taşındık!

Efe bu aralar yine Büyükada’da saltanat hayatı yaşadığı için ondan yana bir sorunumuz olmadı. Allahtan Ada’da, yoksa işimiz 10 kat zor olurdu. Kolilerden korkar, sürekli hırlar, sonunda da eşyalar taşınırken nakliye şirketinin görevlilerine bir yandan kuyruk sallayıp bir yandan havlarken hayatımızı cehenneme çevirirdi.

Taşınma hazırlıkları yapmaya başladığımız günlerde Karaçi de Muşka da çok mutlu oldu. Evin her tarafı teker teker içine girip teftiş ettikleri kolilerle doldu. Kapanıp üst üste yığılan kolilerse en sevdikleri ‘tırmanırken azalım’ oyunu için Disneyland’a dönüştü. Geceleri koliden koliye zıplayıp arada birkaçını devirdiler bile.

Taşınma günü için iki opsiyonum vardı: Ya hiç kokusunu bilmedikleri bir eve emanet edecektim ya da bir odada güvenli ortam sağlayıp, en son onları nakledecektim. İkincisini tercih ettik. Zaten hiç bilmedikleri bir eve gidecekler, bari gündüz strese girmesinler, dedik. Yatak odamıza kumlarını, mamalarını ve sularını koyup oraya kapattık. Üstünde yattıkları halıyı koyup gardırobun kapağını açık bıraktım. Ha, bir de taşıma kutularının kapaklarını açık bıraktım ki; belki girip çıkar, kokusuna alışırlar...

YENİ TAHTINI BELİRLEDİ

Nitekim, eve ilk taşımacının girmesiyle Karaçi için travma anları başladı. Kapısı kapalı olmasına rağmen boş dolabın en üst rafının köşesine saklandı. Eh, nasıl rahatsız olmasın... Yıllarını geçirdiği odada hiç eşya yok. Üstelik evin her odasında bir sürü tanımadığı insan, eşyalarını götürüyor! Muşka bu sırada ne yapıyordu? Hiç! Halının üstünde yalana yalana yatıyordu.
Taşınmak uzun sürdü. Leyloş’u komşudan, dört ayaklıları evden ancak gece alabildik. Eve vardığımızda kutularını masanın üstüne koyup beş-on dakika ortamı incelemelerine fırsat verip öyle açtık.
Sonraki olaylar, geceyle gündüz kadar farklı kedilerimizin karakterine uygun gelişti. Muşka kutudan çıkar çıkmaz rahat rahat evi dolaştı, her yeri kokladı. Kumunu, mamasını bulması bir saniye sürdü. Sabah olmadan yeni tahtını belirlemişti: Kaloriferin üzerindeki ağaç manzaralı cam içi.

DOLAP İÇİNDE HAYAT

Karaçi ise kutudan ok gibi fırlayıp evin en arkasına gitti, bulduğu ilk dolaba saklandı. Gece dolabın üst rafına çıkmış, iki gün boyunca hiç inmedi. Abartmıyorum; mamasını ve suyunu dolaba koydum diyeyim, siz anlayın! Çişini yapması için bile kucağımda götürdüm kum kabına. Çişini yapar yapmaz, vınnn geriye...

İki gün sonra hareketlenmeye başladı. Önce diğer dolapları ve kütüphanenin en üst raflarını keşfetti, sonra geceleri ufak ufak ortaya çıktı. Banyo, yatak odası derken salona kadar geldi. Bir kedi için küçük, Karaçi için büyük bir mesafe! Mutfağa hâlâ girmedi, korkuyor. Mamasını salona getirdim. İki gündür geceleri yatak odamızdaki camın içinde yatıyor ama hâlâ evde yeteri kadar güvenli ve huzurlu hissetmiyor. Neden böyle bu kedi bilmiyorum ama karakterine saygı duyup, korkutmadan ufak ufak alıştırıyorum. Anlayacağınız, bugünlerde iki küçük bebeğim var: Leyla ve Karaçi.

Evin içini hallettikten sonra sırada dışarısı var. Birinci kattayız ama terastan rahatlıkla kaçabilecekleri noktalar var. O yüzden ikisi de evin kokusuna iyice alışana ve kedi kapısı takılana kadar pencereyi bile aralık bırakmıyoruz. Kokuyu iyice öğrenmeden dışarı çıkarlarsa geri dönemeyebilirler.


_______________________________________________________6

Milliyet- Cadde, 26.10.2010
Gülüm Dağlı

http://cadde.milliyet.com.tr/2010/10/27/HaberDetay/1306038/televizyon-hala-var-mi-gercekten-

[...]

Türk tiyatrosuna göre 'garip' şeyler yazan ve bu yüzden tiyatrosunun önüne 'çağdaş' takısını koyduran yazar, oyuncu, senarist vs. Berkun Oya'yla Santralistanbul'da buluştuk

[...]

İstanbul’da en sevdiğiniz yer Santralistanbul mu?
Büyükada’da oturuyorum. Herhalde en sevdiğim yer orasıdır.

Daha çok çim olduğu için mi seviyorsunuz Büyükada’yı?
Kafam karışmıyor, güzel bir yer.

[...]


_______________________________________________________7

Milliyet, 7.10.2010
Hasan Pulur

http://www.milliyet.com.tr/doktorlara-takilarak-/hasan-pulur/yasam/yazardetayarsiv/27.10.2010/1298790/default.htm

[...]

Meşhur Mazhar Osman’ı Büyükada’ya bir hastaya çağırmışlar, hasta çok varlıklı, zengin bir adam, Mazhar Osman adamı iyice muayene etmiş:
“Maşallah iyisin, önemli bir şeyin yok!”
Belli, hasta boğazına düşkün, bu defa yiyecekleri sormuş:
“Şunu yiyebilir miyim?”
“Yersin, ne istersen yiyebilirsin!”
“Et, tavuk, balık!”
“Onları da yiyebilirsin!”
“Börek?”
“Elbette!”
“Ya fasulye pilakisi?”
“Yoo onu yiyemezsin, seni bir daha görmem lazım!”
* * *
Dönüş için vapura binmişler, Mazhar Osman’ın asistanı Prof. Necmeddin Polvan merak etmiş:
“Hocam fasulye pilakisi yemesine niçin izin vermediniz?”
Mazhar Osman gülmüş:
“Onun, elli lirasını daha almadan, pilaki yemesine izin vereceğimi mi sandın?”

[...]

_______________________________________________________8

(g)özü mugayyir...


Büyükada Malul Gazi Caddesi ile Ücra Sokağı'nda, Adalar'ın Kentsel SİT Alanı bütünü dokusuna tamamiyle aykırı olarak; tarihi evin bahçe duvarlarının 'hamam' misali boydan boya fayansla döşenmesi! Velhasılı Adalar'ın herhangi bir yerleştirilmesine akıllara ziyan bir örnek daha işte!