16 Ocak 2012 Pazartesi

ADALAR POSTASI-2638: "büyükadam'dan ayrılmayacağım!..." demişti büyükadalı büyük adam!...

Heybeli'de.

* * *

ADALAR'da TARİHTE O GÜN:

20 Ocak 1911 Cuma günlü,  Altı mahalleye ayrılan Büyükada ile üç mahalleye ayrılan Heybeliada'nın mahallelerine verilen isimlere dair...

* * *

ADALAR'da BİR GÜN:

Fotoğraf: Ugo Antonio Corintio, Büyükada'da, 2010.

* * *

ADALAR'da HAVA DURUMU:

16 Ocak 2012 Pazartesi
Büyükada'da HAVA DURUMU*
Hafif kar yağışlı
-2/1ºC
%51-76 nem
Günbatısı, B 18km/sa
Gündoğuşu 07:26... Günbatışı 17:01...


* * *
Cicely Mary Barker, The Pine Tree Fairy.

* * *


LEFTER'in 
taziye
DEFTERİ: 


1- Nalan Altınışık: "Sempatik, neş'eli, mütevazi ve başarılı, harika bir insandı. Ada'ya geldiğimde bir yerde mutlaka karşılaşırdık..."


2- Ayşegül Tunca: "Kime sarılıp öpeceğim kiminle şakalaşacağım?..."

3- Ugo Antonio Corintio: "Mekânın cennet olsun Ordinaryus..."

4- Stathis Arvanitis: "ADALAR POSTASI üyelerinin, tüm Büyükadalılar'ın ve eşi Stavri'nin, kızları Eleni ve Roula'nın ve bütün Türk halkının başı sağolsun..."

5- Begüm Yavuz: "Baba dostu Lefter Abi, çocukluğumdan beri her yazı sizinle açtık ve sizinle kapattık..." 

6- Bülent Baviker: "Başta kederli ailesi olmak üzere tüm spor camiasının, Fenerbahçeliler'in, sporseverlerin ve Adalılar'ın, acısını paylaşır, başsağlığı ve sabırlar dilerim..."

7- Mehmet Gözgücü: "Büyük İnsan Lefter’den sonra hepimize sabırlar diliyorum..."


8- Haluk Direskeneli: "Aya Dimitri Kilisesi'nde Lefter için dua ediyoruz, mekânı cennet olsun..." 

9- Ali Cemal Kimverdi: "Ada'da doğmaktan, Fenerbahçeli olmaktan, sizi tanımaktan, aynı partinin üyesi olmaktan her zaman onur duydum...."


10- Nur Çakmak: "Aynı gün, 2 Ada 2 Ölüm!..."

11- İlkim Erkan Karaca: "Bu dünyaya gelişiniz gibi sonsuz âleme gidişiniz de yeryüzü insanlarına barışı hatırlattı ve hep barışı hatırlatacaksınız. Mekânınız cennet olsun..."

12- Avni Kurtuldu: "Daha yapılacak çok işimiz var seninle o yüzden "güle güle" diyemiyorum sana Lefter Abi!..."

13- Mustafa Farsakoğlu: "Ada için, Adalılar için, bizim için o sadece efsanevi bir futbolcu değildi, beyefendi kişiliğiyle, dostluğuyla, sıcak gülüşüyle içimizden biriydi..."

14- Elpidophoros Lambriniadis: "Rahmetli Lefter, sporun barış ve birliktelik olduğunu varlığınla kanıtladın. Milyonları sevindirdin, şimdi milyonlar senin için ağlıyor. Bu dünyadan ayrılışınla,  bir kez daha seni sevenleri; bu kadar farklı dinden, dilden, kültürden insanları, yeşil sahalara hükmettiğin dönemlerde olduğu gibi biraraya getirmeyi başardın. Gönüllerimizde ebediyen yaşayacaksın. Ruhun şad olsun..."

15- Volkan Dilmaç: "Lefter'i uğurladık..."

16- Can Dündar: "Lefter’e 1955’te hayatının en büyük acısını yaşattık. 6-7 Eylül’de Büyükada’daki evini basan çapulcular taşlayıp 'Vurun şu gâvura' diye bağırdılar. Lefter sabaha dek elde silah kapıda bekledi. Siz olsanız ne yapardınız? 'Ne yapmış' diye sordum Nebil’e [Özgentürk]... Yine kapattırmış kamerayı... Sadece 'Günlerce ağladım,' demiş. Ayrıntılara girmeye çekinmiş. Ama Türkiye, o gaddar çapulculardan ibaret değil tabii..."

17- Mümtaz Soysal: "Belki duymuşsunuzdur: Lefter Küçükandonyadis'e Büyükada polis karakolunda iki tokat atmışlar..."

18- Oral Çalışlar: "Yıl 1965. Lefter, Fenerbahçe’de futbolu bıraktıktan sonra Mersin İdman Yurdu’na antrenör-futbolcu olarak gelmişti. Ben de Tarsus İdman Yurdu’nda oynuyordum. Lefter 40’ında ben 19’umdaydım. O maçta birlikte çektirdiğimiz fotoğrafımı bir arkadaşım yıllar sonra gönderdiğinde çok mutlu olmuş, fotoğrafı Lefter’le paylaşmanın mutluluğuna kavuşmuştum..."

19- Ali Sirmen: "Yaşamımda üç adanın üç adalısının da çok önemli yeri oldu: Burgazlı Sait Faik, Büyükadalı Lefter, Kıbrıslı Rauf Denktaş..."

20- Lefter ölümsüzleşti!...

21- Binlerce insan Lefter için Büyükada'ya akın etti!...

22- Lefter ölmedi, kalbimizde yaşıyor!...

23- Şükrü Abanoz: "Lefter Abimizi son yolculuğuna uğurladık!..."

24- Ariana Ferentinou: "Farewell to Lefter..."

25- Zafer Şahin: "Türk hukuk tarihine geçmeye aday mobbing davası, Adalar Belediyesi Fen İşleri biriminde memur olarak çalışan A.A'nın şikâyeti üzerine başladı..."

26- Sare Tanrıverdi: "İzinsiz yapıldığı gerekçesiyle Adalar Belediyesi'ni ve Orman Bölge Müdürlüğü'nü karşı karşıya getiren Büyükada'daki Orman Yangın Gözetleme Kulesi'nin yıkılmamasına karar verildi..."

27- Adalar Kültür Derneği Yönetim Kurulu: "Gezgin dostlarımız, bahar gezimizde hep birlikte olmak dileğiyle..."

28- Nazan Çorta: "Çocukluğum İstanbul, Kınalıada'da geçti. 

)O(




LEFTER'in 
taziye
DEFTERİ...


_______________________________________________________1


From: NALAN ALTINIŞIK 
Subject: 
Re: ADALAR POSTASI-2637: lefter'in defteri... http://adalar-postasi-guncel.blogspot.com/2012/01/15-2637.html 
Date: January 15, 2012 7:53:39 AM GMT+02:00 
To: adalar.postasi@gmail.com 


Sempatik, neş'eli, mütevazi ve başarılı, harika bir insandı. Ada'ya geldiğimde bir yerde mutlaka karşılaşırdık, herkesi çok severdi. Dün sabah buradan öğrendiğimde çok üzüldüm. Hepimiz için çok büyük kayıp. Başımız sağolsun. 


_______________________________________________________2


From: AYŞEGÜL TUNCA 
Subject: Ayşegül Tunca senin bağlantına yorum yaptı. 
Date: January 15, 2012 10:32:38 AM GMT+02:00 
To: adalar.postasi@gmail.com 


Saat Meydanı'nda gözüm onu arayacak. Kime sarılıp öpeceğim kiminle şakalaşacağım? Nurlar içinde yat LEFTER Abi. 


_______________________________________________________3


From: UGO ANTONİO CORİNTİO 
Subject: Emailing: DSC06767 
Date: January 15, 2012 10:35:17 AM GMT+02:00 
To: adalar.postasi@gmail.com 




Geçen sene Nisan ayında Büyükada'da dolaşırken bu kareyi çektim... Allah rahmet eylesin! Mekânın cennet olsun Ordinaryus... Nur içinde yat... Bütün spor camiasının ve de Büyükadalılar'ın başı sağolsun! 
Ugo 


_______________________________________________________4


From: STATHİS ARVANİTİS 
Subject: 
Date: January 15, 2012 10:40:58 AM GMT+02:00 
To: adalar.postasi@gmail.com 


ADALAR POSTASI ÜYELERİ'NİN, TÜM BÜYÜKADALILAR'IN VE EŞİ STAVRİNİ'NİN, KIZLARI ELENİ VE ROULA'NIN VE BÜTÜN TÜRK HALKININ BAŞI  SAĞOLSUN. DİLERİM ONU KAPLAYACAK BÜYÜKADA'NIN TOPRAĞI HAFİF VE MEKÂNI CENNET OLSUN. 


BÜYÜKADA'DAN ESKİ MAHALE KOMŞUNUZ, AİLE DOSTUNUZ 
ATİNA'DAN STATHİS ARVANİTİS 


_______________________________________________________5


From: BEGÜM YAVUZ 
Subject: Re: ADALAR POSTASI-2637: lefter'in defteri... http://adalar-postasi-guncel.blogspot.com/2012/01/15-2637.html 
Date: January 15, 2012 11:56:51 AM GMT+02:00 
To: adalar.postasi@gmail.com 


BABA DOSTU LEFTER ABİ, 
Çocukluğumdan beri her yazı sizinle açtık ve sizinle kapattık... İskelede koşa koşa yanınıza gelir hayırlı yazlar ya da yaz bitti yine derdim. Tebessüm ederdiniz, "hayırlısı kızım, hayırlısı," derdiniz. Sevgi yağmurları ışıkları getirsin size... 
Babama selâm söyleyin. 
Begüm 


* * *

BABA YADİGÂRIM... BABAM'A, "ABI BEN SENİN KADAR GÜZEL ELENİKA KONUŞAMIYORUM," derdi. Babam'ın çok hoşuna giderdi.
Işıklar yağsın üzerlerine... 
Begüm Yavuz


_______________________________________________________6


From: BÜLENT BAVİKER 
Subject: Re: ADALAR POSTASI-2637: lefter'in defteri... http://adalar-postasi-guncel.blogspot.com/2012/01/15-2637.html 
Date: January 15, 2012 12:04:50 PM GMT+02:00 
To: adalar.postasi@gmail.com 


Değerli büyüğümüz, Büyükadalı Hemşerimiz, Lefter Küçükandonyadis Beyefendi'nin vefatından dolayı üzüntüm sonsuzdur. Başta kederli ailesi olmak üzere tüm spor camiasının, Fenerbahçeliler'in, sporseverlerin ve Adalılar'ın, acısını paylaşır, başsağlığı ve sabırlar dilerim. 
Bülent Baviker 


_______________________________________________________7


From: MEHMET GÖZGÜCÜ 
Subject: Re: ADALAR POSTASI-2637: lefter'in defteri... http://adalar-postasi-guncel.blogspot.com/2012/01/15-2637.html 
Date: January 15, 2012 12:16:11 PM GMT+02:00 
To: adalar.postasi@gmail.com 


Çok Değerli ADALAR POSTASI,
Biraz geç kaldığım için bağışlanmamı dileyerek Büyük İnsan Lefter’den sonra hepimize sabırlar diliyorum.
Mehmet Gözgücü 


_______________________________________________________8


From: HALUK DİRESKENELİ 
Subject: Prinkipolu Lefter 
Date: January 15, 2012 4:35:58 PM GMT+02:00 
To: adalar.postasi@gmail.com 

Bugün Prinkipo Adası'nda hepimiz Rum Ortodoks olduk, Aya Dimitri Kilisesi'nde Lefter için dua ediyoruz, mekâni cennet olsun. Saat Meydanı'nda, bazen Prenses Oteli, bazen Yüksek Kahve'deki masasında, bazen Kadıyoran Caddesi, Golf Apartmanı bahçesinde hep onu hatırlayacağız. 


Prinkipolu Sisyphus 

_______________________________________________________9

From: ALİ CEMAL KİMVERDİ 
Subject: Ali Cemal Kimverdi senin bağlantına yorum yaptı. 
Date: January 15, 2012 11:47:31 PM GMT+02:00 
To: adalar.postasi@gmail.com 

"ADA'DA DOĞMAKTAN, FENERBAHÇELİ OLMAKTAN, SİZİ TANIMAKTAN, AYNI PARTİ'NİN ÜYESİ OLMAKTAN HER ZAMAN ONUR DUYDUM....
RUHUN ŞAD OLSUN.." 

_______________________________________________________10

From: NUR ÇAKMAK 
Subject: 2 Ada 2 Ölüm ! :( 
Date: January 15, 2012 6:36:04 PM GMT+02:00 
To: adalar.postasi@gmail.com 

Aynı gün, 2 Ada 2 Ölüm! :( 

Büyükada 


Lefter Küçükandonyadis artık aramızda değil :( 
O, artık çok sevdiği ada topraklarının koynunda! Adamız renklerinden birini daha yitirdi:( O, takım ayırt etmeksizin tüm Büyükadalılar'ın hatta tüm Adalılar'ın kendisiyle öğündüğü, gençlerinin futbol idolü olan, öncelikle Fenerbahçeliler'in ve ardından miili takımımızın efsaneleşmiş, unutulmaz oyuncularından biri olarak; futbol tarihimizin sayfalarında altın harflerle adını yazdırmış biri olarak hep kalplerde ve anılarda yaşayacaktır! Gösterdiği üstün oyunculuk yeteneğiyle "futbolun ordinaryüsü" ünvanıyla anılan ilk ve tek futbolcumuzdur. Bu özellikleri nedeniyle onun vefatı yalnızca ailesini, yakınlarını ve hiç terketmediği Adalı dostlarını değil, ülkemiz spor camiasını da derinden üzmüştür! Ailesinin, biz Adalıların, tüm Fenerbahçeliler'in ve Türkiye spor camiasının başı sağolsun! Ailesine sonsuz sabırlar, kendisine de rahmet diliyorum, ışıklar içinde, huzurla yatsın! 


Kıbrıs (Adası) 


Rauf Denktaş da artık bizimle değil! :( 
O da yıllardır Kıbrıs için hayatını adamış biri olarak tarihteki yerini aldı! Kıbrıs Türk halkı, KKTC'ın tanınması için durmadan uğraşan bu bağımsızlık savaşçısı liderlerini unutmayacaktır! Kıbrıs halkının başı sağolsun! Denktaş ailesine sonsuz sabırlar diliyorum! Işıklar içinde huzurla yat sayın Denktaş! Allahın rahmeti üstüne olsun! [...]


Nur Çakmak 

_______________________________________________________11


From: İLKİM ERKAN KARACA 
Subject: yazim....ilkim Karaca 
Date: January 15, 2012 12:49:04 PM GMT+02:00 
To: adalar.postasi@gmail.com 


İKİ ADA'DAN İKİ EFSANE ÖLÜM 
Rauf Raif DENKTAŞ 
Lefter KÜÇÜKANDONYADİS 


Nazım Hikmet RAN'ın ''Ölüme dair'' şiirinde okumuştum. ''Bir eski Acem Şairi, "Ölüm Adildir," diyor, ''Aynı haşmetle vurur Şah'ı Fakiri''. Ölüm hiç yakışmıyor sevilen insana ve insan ölüm haberini duyunca kendi kendine soruyor, "en son ne zaman, ne söylemisti?'' diye. 


Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin kurucu ve ilk Cumhurbaşkanı Rauf Raif DENKTAŞ Beyefendi'yi son kez hatırladığımda Anavatan'dan Yavruvatan'daki bir hastaneye gitmek isteyişini ve şimdi oğlu Serdar DENKTAŞ Beyefendi'nin acı haberi verişini dinliyorum. Türk Dünyası'nın, Yeryüzü Tarihi'nin, Ailesi'nin, sevenlerinin, çok sevdiği Boncuk'un, hepimizin başı sağolsun. 


Bir öğle yemeğinde sofrasında bulunma, güzel, gerçek, samimi sohbetine katılma şansını ve kıvancını yaşadım. KARKOT DERESİ adını verdiği kitabını bana hediye ettiği için okuyup bilgilendiğim için ayrıca şanslıyım. Çok sevdiği, ömrünü adadığı Ada'sının koynunda ebedi istirahate başkoyacak. Hep sevgi, saygı, rahmetle hatırlayacağım. Ada, yetim kaldı. 


Yeryüzü tarihi 13 Ocak 2012'yi yazdığında, bir başka efsane daha bu hayata gözlerini yumdu. Doğma büyüme Büyükadalı olan, Türk Futbolu'nun efsane futbolcusu Lefter KÜÇÜKANDONYADİS Beyefendi'nin, Ailesi'nin, Türk Futbol ve illa FENERBAHÇE camiasının, sevenlerinin, denizdeki balıkların, sevdiği kedisinin, hepimizin başı sağolsun. 


Ada'da bir akşam yemeğinde daha doğrusu arkadaşım Lena'nın doğumgünü yemeğinde sevgili eşiyle birlikte şeref konuğumuz olan, mütevazi ve samimi sohbetiyle kalbimizde insanî tahtını da kuran Lefterimiz de Ada'nın koynunda uyuyacak artık. 


Hayattayken kendi heykelini de gördü, Palamut Sokağı'na Fenerbahçeli Lefter adının verilişini de. Ve ben onu son kez, TV'de Aziz YILDIRIM Beyefendi için yazdığı son mektupla hatırlıyorum, herkesi sevecen sözleriyle yüreğiyle selamlamasını hatırlıyorum ve Lefter bana hep yeryüzü barışını hatırlatıyor, sporun barışa olan hizmetini hatırlatıyor. 


Mavi Akdeniz'de bir gitar şeklinde yer alan Kıbrıs Adası'nda, Atatürk sevdalısı Rauf Raif DENKTAŞ Beyefendi'nin, Efsane Cumhurbaşkanımızın heykelinin, ATATÜRK heykelinin yanında yer alacagığını hayal ediyorum. Rauf Raif DENKTAŞ diyor ki, "'Herkesin, gelecek nesillere bırakabileceği önemli, değerli, öğütleri, anıları vardir diye düşünüyorum... Fakat, 'vaktim yok ki' mazeretini de gayet iyi bilirim. 'Vaktim yok ki' sözünün hiçbir anlamı yoktur. 'Ben bu işe vakit ayırmak istemiyorum, isteksizim,'' anlamından başka!'. 


Ey güzel insanlar, ey efsaneler, farklı inançlarla, özgürce yaşadığınız bu hayattan sadece sevgiyi, huzuru, barışı beklediniz. Yeryüzü tarihine isimlerinizi en kıymetlisiyle yazdınız, kalbimize adeta nakşettiniz, efsaneler unutulmaz, sanat gibi, sanatçı gibi sonsuzsunuz... Bu dünyaya gelişiniz gibi sonsuz âleme gidişiniz de, yeryüzü insanlarına barışı hatırlattı ve hep barışı hatırlatacaksınız. Mekânınız cennet olsun. 

_______________________________________________________12


From: AVNİ KURTULDU
Subject: Lefter abiye
Date: January 16, 2012 9:38:24 PM GMT+02:00
To: adalar.postasi.1@gmail.com

"Güle Güle" diyemiyorum sana LEFTER Abi!...

İnsanlığın ve duygusallığın futbolunun önündeydi bana göre. Çünkü ben yaşım itibarıyla gollerine yetişememiştim ama yirmi yıllık arkadaşlığımız ve dostluğumuz süresince o güzel insanlığına yakından tanık olmuştum. Acem Hasan Abi'yle şakalaşmaların ve esprilerinle hem kendin eğlenir hem de etrafındakilere hoşça vakit geçirtmekten büyük zevk alırdın. Rahmetli Yorgo Abi ve Doğan Abi'yle karşılıklı atışmaların ne kadar ince bir zekâya sahip olduğunu gösterirdi bizlere.

Hiç abartmıyorum bir kaç yıl öncesine kadar —sağlık durumun bozulmadan önce— emekli maaşının tamamını Büyükada'nın kedi ve köpeklerine harcardın. Senin sesini duyan bütün kedi ve köpekler etrafına toplanır günlük yiyeceklerini elinden alırlardı. "Hayvan sevmeyen insan sevemez,"' derdin bizlere koca yürekli Lefter Abi.

Daha ilk günden yokluğunu hiçbir şeyin dolduramayacağını anladık Büyükada'da Lefter Abi. Adalar'ın sembolü olarak vapur, martı ve faytonu bilirdik. Ama anladık ki Büyükada'nın ve Adalar'ın sembolü senmişsin. Meğer sensiz Büyükada ne kadar boşmuş Lefter Abi.

Her Büyükadalı nefes aldığı sürece seni beyninden ve kalbinden silemez. O yüzden "güle güle" diyemiyorum sana Lefter Abi. Sen hep bizimle beraber olacaksın.

Bu arada FB'li, GS'li, BJK'li, TS'li hemen hemen tüm Türkiye'yi büyük bir "çoğunluk"la tek işaretinle sevgi temelinde birleştirerek ''azınlık'' tarifinin yeniden düşünülmesi gerektiğini gösterdin.

Ayrıca Lefter Abi senin adına Büyükadalılar olarak, olası tepkileri bile bile göze alıp sağlığında gösterdiği sevgi ve saygıyı cenaze törenine de katılarak gösteren Sn. Başbakan'a teşekkür ediyoruz.

Senin eski CHP Meclis üyesi olman, Atatürk ve Bülent Ecevit'e özel bir sevgi duyman sebebiyle gözlerimiz üst düzey bir CHP yöneticisi aradı ama...

Yeni nesillere senin adını ve kişiliğini aktarabilmek için Büyükada'ya yapılacak "Lefter Küçükandonyadis" spor kompleksi ve müzesi için FB'li, GS'li, BJK'li, TS'li AKP'li, MHP'li, CHP'li el ele vermeye hazırız.

Daha yapılacak çok işimiz var seninle o yüzden "güle güle" diyemiyorum sana Lefter Abi!

Avni KURTULDU

_______________________________________________________13

Adalar Belediyesi, 15.1.2012
Mustafa Farsakoğlu



Türkiye'de bir çok ilke imza atmış, futbol yaşamı ve kişiliğiyle parmakla gösterilen Lefter Küçükandonyadis'i kaybettiğimizin haberini aldığımda derin üzüntü duydum. O sadece futbolcu kimliğiyle değil, Türkiye'deki çok kültürlülüğünün de simge isimlerinden biri olarak artık anılarımızda yaşayacak. Ada için, Adalılar için, bizim için o sadece efsanevi bir futbolcu değildi, beyefendi kişiliğiyle, dostluğuyla, sıcak gülüşüyle içimizden biriydi. "Dünyanın birçok yerini dolaştım, birçok yerde kalabilirdim ama ben Adamı hiçbir şeye değişmem. Benim ailem için de Ada çok önemlidir, vazgeçilmezdir," derdi. Türkiye, bugün bir efsaneyi kaybetmenin acısını yaşıyor, biz ise çok sevdiğimiz ve değer verdiğimiz bir dostumuzu kaybetmenin... Başta ailesi olmak üzere hepimizin başı sağolsun. Dr. Mustafa Farsakoğlu


_______________________________________________________14

Elpidophoros Lambriniadis, 15.1.2012 


Lefter Küçükandoniyadis’in 
cenazesindeki konuşmam

(Büyükada, 15 Ocak 2012)


Spordaki başarılarıyla olduğu kadar, ahlâkı ve erdemleriyle hepimizin gurur kaynağı, Büyükada’nın yetiştirdiği efsanevi futbolcu Lefter Küçükandoniyadis’in naaşı başında, ona beslediğimiz derin sevgi ve saygıyla bugün burada biraraya geldik. Rahmetli'nin kederli ailesine, Fenerbahçe camiasına, dostlarına ve tüm sporseverlere, Rahmetli'nin ruhunun huzuru ve Allah’ın Cenneti’ne kabulü için dua eden İstanbul Rum Patriği I. Bartholomeos’un, taziyelerini iletmek isterim. Keza, yurtdışında bulunduğundan cenazeye katılamayan Adalar Metropoliti Sayın İakovos’un derin üzüntülerini ve taziyelerini iletmeyi görev addetmekteyim. Rahmetli Lefter, sporun barış ve birliktelik olduğunu varlığınla kanıtladın. Milyonları sevindirdin, şimdi milyonlar senin için ağlıyor. Bu dünyadan ayrılışınla,  bir kez daha seni sevenleri; bu kadar farklı dinden, dilden, kültürden insanları, yeşil sahalara hükmettiğin dönemlerde olduğu gibi biraraya getirmeyi başardın. Gönüllerimizde ebediyen yaşayacaksın. Ruhun şad olsun.

https://www.facebook.com/media/set/?set=a.10150607909245628.462969.790675627&type=1

Ἡ κηδεία του Λευτέρη Αντωνιάδη 

Fotoğraflar: Apostolos Ntovas.






























































_______________________________________________________15




_______________________________________________________16

From: MEHMET GÖZGÜCÜ 
Subject: Can Dündar 
Date: January 15, 2012 1:07:33 PM GMT+02:00 
To: adalar.postasi@gmail.com 

Milliyet, 15.1.2012
ADA
Can Dündar


Lefter teybi kapattırdı 
ve “Bunları yazma” dedi 

Düşünün: 17 yaşındasınız. Bir gün çevrenizdeki akrabalara birer ikişer anormal vergi cezaları bindirildiğini görüyorsunuz. Ödeyemeyenler toplama kamplarına gönderiliyor. Orada taş ocaklarında çalıştırılıyor. Ne yaparsınız? Lefter bunu yaşamıştı 17 yaşında... Ne mi yaptı? Gönüllü olarak askere yazıldı.
* * *
İçinde bir eziklik duygusu kalmış mıdır? Ölümünden bir yıl önce onun belgeselini yapan Nebil Özgentürk’e sordum bunu... Kamera arkasından bir anı anlattı. Bu bahis açılınca 87 yaşındaki Lefter, “Şu kamerayı kapat hele evlat” demiş. Kameranın kapalı olduğundan emin olunca da Nebil’in kulağına eğilip, “Babama da çok çektirdiler. O, yoksulluğu sayesinde sürgüne gitmekten kurtuldu, ama bütün akrabalarım Türkiye’yi terk etmek zorunda kaldı” demiş. Asıl acı olan, Lefter gibi bir efsanenin, Varlık Vergisi faciasından 70 yıl sonra, 87 yaşındayken bile, bu kadarcık bir serzenişi kamera karşısında söyleyememesiydi.
* * *
Onu ve Türkiye’yi anlamak için bir başka anekdot: 50’li yıllar... Lefter artık sadece Türkiye’de değil, dünyada “futbolun ordinaryüsü” haline gelmiş. “Ver Lefter’e/yaz deftere” tekerlemesi dillere yerleşmiş. Dünya karması Florentina’da oynarken tribünleri “Türko Türko” diye inletmiş. Milli formayı giyip Yunanistan’a gol atmış... İşte o Lefter’e 1955’te hayatının en büyük acısını yaşattık. 6-7 Eylül’de Büyükada’daki evini basan çapulcular taşlayıp “Vurun şu gâvura” diye bağırdılar. Lefter sabaha dek elde silah kapıda bekledi. Siz olsanız ne yapardınız?
* * *
“Ne yapmış” diye sordum Nebil’e... Yine kapattırmış kamerayı... Sadece “Günlerce ağladım,” demiş. Ayrıntılara girmeye çekinmiş. Ama Türkiye, o gaddar çapulculardan ibaret değil tabii... Bir de güzel yüzü var bu ülkenin... Lefter’in evinin basıldığını duyan Fenerbahçeliler hemen Kartal’dan motorlara binip Ada’ya koşturmuşlar. Lefter’in evinin önüne barikat kurmuşlar. “Sana bunu kim yaptıysa söyle, haddini bildirelim” diye isim sormuşlar. Hepsini isim isim tanıdığı halde kimseyi ihbar etmemiş Lefter... Şikâyetçi de olmamış. Fenerbahçelilerin verdiği o destekten güç bulmuş. “Her toplumda olur böyle şeyler,” demiş, susmuş.
* * *
Şimdi onun ardından sıralanan cömert övgüleri dinledikçe bunlar geliyor aklıma... Dün onu statta alkışlayanlar, bugün ardından iltifat yağdıranlar arasında ailesini sürgüne yollayanların, evini taşa tutanların çocuklarının, torunlarının da olduğunu düşünüyorum. Bunca özrün gündeme geldiği çağımızda, Türkiye’nin gelmiş geçmiş en büyük futbolcusundan bir özrü bile esirgemiş olmamızdan dolayı üzülüyorum. Onun 87 yaşındayken ve ölüm döşeğindeyken bile başına gelenleri anlatırken -belki korkudan, belki memlekete zarar vermemek için- kamera kapattırmasından, eleştirmeyip yutkunmasından dersler çıkarıyorum. Onu saygıyla anıyorum.


_______________________________________________________17

Milliyet, 25.9.1974
AÇI
Mümtaz Soysal

Belki duymuşsunuzdur: 

Lefter Küçükandonyadis'e Büyükada polis karakolunda iki tokat atmışlar. Tokattan da ağırı şu: Ay yıldızlı formayı 50 defa giyen ordinaryus futbolcuya, "Ulan biz sizi Anadolu'dan sürüp İzmir'de denize döktük. Buradan da atacağız," diye bağırılmış.

Aslında, tokat atan ve bağırıp çağıran adam, polis değil, avukat. Ama, vaktiyle Emniyet Amirliği yaptığı, şimdi de Polis Koleji'nde öğretmen olduğu için polistenmiş gibi davranıyormuş. Nitekim karakoldaki görevliler de onun bu hışmı karşısında tek bir şey yapamamışlar. Şimdi Büyükada Emniyet Amiri'nden başlayıp İstanbul Valisi'nden Başbakan'a kadar uzanan bir "gönül alma" zinciri, Lefter'in yüzündeki hisleri, kulaklarındaki yankıları gidermeye çalışmaktadır. Resmî makamlar bu konuda ne kadar titiz davranmış olurlarsa olsunlar, bir tek kişinin yaptıkları bütün bir olumlu görünüşü yıkmaya yetiyor.

İpotekli bir ev yüzünden karakola işi düşen Lefter, 20 yıla yakın süre milyonlarca kişinin neredeyse  taptığı bir "stad ilahı" olarak bilinmeseydi, belki de olaydan haberimiz bile olmayacaktı. Ama bu olayın gerisindeki zihniyetten haberimiz var. Her konuyu çarpılarak ırk ve din düşmanlığına dönüştüren zihniyet hiç yabancımız değil.

Toplumdaki dengesizlikleri bir ekonomik ve sosyal sistemle açıklayacak yerde, yığınlardaki kızgınlığı din, ırk, dil ayrılıkları üzerine çekmek, uydurma günah keçileri bulup bozuk düzeni sürdürmek, Mussolini'den, Hitler'den beri pek sık başvurulan bir yol. Türkiye'de de bunu deneyenler çok oldu. Ekonomik düzenin kendisini eleştirmek yerine, bundan yararlanan azınlıklara yüklenmek, geçmişteki örnekleriyle de pek yakından tanıdığımız bir tutumdur. [...]


_______________________________________________________18

Radikal, 15.1.2012
Oral Çalışlar

O sade bir Büyükadalıydı... 

1993'te ailecek Büyükadalı olunca Lefter'in komşusu olmak hayatımıza değişik bir boyut kattı. 



Yıl 1965. Lefter, Fenerbahçe’de futbolu bıraktıktan sonra Mersin İdman Yurdu’na antrenör-futbolcu olarak gelmişti. Ben de Tarsus İdman Yurdu’nda oynuyordum. Lefter 40’ında ben 19’umdaydım. O maçta birlikte çektirdiğimiz fotoğrafımı bir arkadaşım yıllar sonra gönderdiğinde çok mutlu olmuş, fotoğrafı Lefter’le paylaşmanın mutluluğuna kavuşmuştum. 

1993 yılında biz de ailecek Büyükadalı olduk. Rüyalarımın, çocukluğumun efsanesi Lefter’in komşusu olmak hayatımıza değişik bir boyut kattı. Onunla eczacı Avni’nin dükkânında uzun futbol muhabbetleri, geçmiş günlere yolculuklar yapıyorduk. Lefter, şık giyinmeyi ve yakışıklı görünmeyi severdi. İkimizin birlikte çektirdiği fotoğrafı heyecan içinde gösterdiğimde pek hoşlanmadı. “Ben şişman görünüyorum, öyle değildim,” şeklinde bir tepki gösterdi. 

Eczacı Avni’nin o fotoğrafımızı Merkez Eczanesi'nin vitrinine asmasını da bu yüzden pek istemedi. Ama o fotoğraf benim için bir gurur vesilesi olarak kaldı. 

Lefter İstanbullu'ydu ama asıl olarak Büyükadalı’ydı. Kızları, damatları, torunları Büyükadalı’ydı. Bizim onu ilk kez yakından tanıma şansı bulduğumuz 1990’lı yıllarda en büyük dostu Yorgo’ydu. Yorgo, 70’in üzerindeydi, Lefter 70’ine yaklaşmıştı. Sıradışı renkler içeren, elektriği yüksek, oldukça sürprizli bir şekilde akan sohbetlerini dinlemek ilginçti. Lefter’in teknesine sabahın köründe birlikte binerler, Büyükada’nın arkasındaki Tavşan adasına giderler, —kendi iddialarına göre— çıplak, denize girerlerdi. Dostlarından birisi, eski milli yüzücülerden Doğan Bey’di. 

Yaz akşamları Lefter ve dostları Büyükada’nın merkezindeki kahvelerden birisinde buluşurlar, saatler süren muhabbetlere dalarlardı. Önce Doğan Bey'i, sonra Yorgo’yu kaybettik. Lefter’in sohbet çevresi azaldı. İlk günden son gününe kadar yanından ayrılmayan sıkı dostu ve en yakası açılmadık öyküleri paylaştığı arkadaşı Azeri Hasan Efendi, o günlerde onun yüzünü güldüren son kişilerdendi. 

Ondan adanın eski günlerine, futbolun eski günlerine ilişkin unutulmaz öyküler dinlerdik. Atatürk’ün Büyükada ziyaretlerini, geçmişin elleri eldivenli Rum, Ermeni arabacıların kibarlığını, zarafetini anlatırdı. Atatürk’ün Büyükada’ya geldiği günleri de sık sık anlatmaktan zevk alırdı: “Atatürk’ü hatırlamaz mıyım? Gider elini tutardık, polisler kovalarlardı bizi. Bir arkadaşım vardı, öldü şimdi Arnavut. Derdik ki, Atatürk’ün elini kim tutacak daha evvel. [...] Polisler sağında solunda. Sivil polisler. Biz kaçardık onların arasından. Giderdik, hemen üzerimize gelirdi polisler. O okşardı bizi. Hoşuna giderdi. ‘Bırakın çocukları’ derdi. Onunla giderdik. Yat Kulübü'ne —şimdiki Anadolu Kulübü— giderdi. Bir gece kalıp dönerdi.” 

Milli takımda oynadığı günlerde hâlâ eniştesinin yanında haftalıkla elektrikçi çıraklığı yaptığını söylediğinde şaşırmıştım. Türkiye’nin süper starı olduğu yıllarda hayatının bu kadar sade ve sıradan olması, onun orijinal yönlerinden sadece biriydi. Fenerbahçe maçlarından çıktığında, futbol ayakkabılarını omzuna asıp, tramvaya yetişmek için koşturması, biran önce Büyükada’ya varma aşkı, Lefter gerçeğinin parçasıydı. 

1994 yılındaki söyleşimizde Büyükada aşkını ve dönemin sade yaşamını şöyle anlatmıştı: “O zaman Salı-Perşembe idman vardı. Futbolu severek ve isteyerek yapıyorduk. Amatör bir ruhla forma için oynuyorduk. Şimdiki futbolda para var. [...] Çok büyük imkânlara sahip olmuştum. Nice’te evim vardı. Param çoktu, istediğim arabayı alabilirdim. Ama Ada hepsinin üstünde. Ada’nın böyle olacağını bilsem hiç geri dönmezdim, kesinlikle dönmezdim. [...] Eskiden büyüklerimiz bize bir şey dedikleri zaman hazırol vaziyetinde karşılarına giderdik, istedikleri yere gönderirlerdi.” [Oral Çalışlar, Portreler kitabı, Everest Yayınları]

Omuzlarda da taşındı evi de taşlandı 
Lefter doğma büyüme Büyükadalı’dır. 6-7 Eylül 1955 saldırılarının en şiddetlilerinden birisi orada yaşandığında, kışkırtıcılar, Lefter’i ve evini de hedef aldılar. Türk futbolunun gözbebeğiydi. Gol kralıydı. Efsanesiydi. Irkçılar buna rağmen, ona saldırmaktan geri durmadı. Saldırıyı haber alan arkadaşları, o dönemin milli futbolcuları Basri’ler, Naci’ler, Can’lar atlayıp Büyükada’ya geldiler ve Lefter’e saldıranlara karşı durdular. Sohbetlerimiz sırasında “Şunu görüyor musun, şimdi dost davranıyor. Bunun babası 6-7 Eylül’de saldırganların, yağmacıların başındaydı,” dediğini duymuşumdur. 

Dünyanın dört bir yanına dağılmış akrabaları vardı. Büyük bir bölümü Atina’daydı. (Çeşitli tarihlerde yaşanmış saldırıların etkisiyle, Büyükada Rumlar'dan “temizlenmiş”ti.) Ada'da yaz sona erdiğinde, otomobiliyle Atina’ya gitmekten zevk alırdı. Birkaç ayını kızkardeşlerinin, yeğenlerinin yanında geçirirdi. Uçağa binmekten korkması otomobil yolculuklarının asıl nedeniydi. 

Bir keresinde Atina yolunda kaza geçirdi. Hastanelerde yattı. Geçen yıl Atina’ya son yolculuğunda kalp krizi geçirdi. Fenerbahçe Başkanı Aziz Yıldırım’ın gayretiyle özel uçakla Türkiye’ye getirildi. Son kalp krizi onu çok sarstı. Giderek, kahve buluşmalarına tekerlekli sandalyeyle gelmeye başladı. Son karşılaşmamız Kasım ayıydı. Soğuk bir havada eşi onu adayı dolaşmaya çıkarmıştı... 

Artık, Büyükada’da Lefter yok. Büyükada tarihinin önemli bir sayfası daha kapandı...


_______________________________________________________19


Cumhuriyet, 15.1.2012

Ali Sirmen

Adalılar  

Sevgili,
1991 güzüydü. Atina’dan Girit’te uçmuştuk. Ege’nin bu güzel adasına iner inmez tuhaf bir duyguya kapıldım. 

Kokusuyla, havasıyla, daha da izah edemeyeceğim başka etkenleriyle, bildik bir yerdeydim. 

Daha önce oraya hiç gitmemiştim. Deja vu duygusu, Girit’in ada olmasından kaynaklanıyordu. Ve bu adada benim çocukluğumun ölmez adası Büyükada’daki gibi konuşulan dil de Rumca'ydı. 

O sırada “Dünyanın bütün adaları birbirlerine benzer” duygusuna kapıldım. 

Bir İstanbullu olarak, bendeki gelişmiş ada tutkusu başta Büyükada olmak üzere, İstanbul adaları ya da “Prens Adaları”ndan kaynaklanır.

İstanbul’un burnunun dibinde doğayla kucak kucağa, bu asude köşe, sanki İstanbullular'a armağan bir yeryüzü cennetidir. 

Önce Büyükada’yı tanıdım. Burgaz’ı ortaokul yıllarında önce Sait Faik’ten okuyarak, çok sonraki yıllarda, dostlarım Leyla ve Tevfik Uran’ların evlerinde yaşadım. 

Kıbrıs’ın yaşamıma girmesi daha sonra lise yıllarında oldu 

*** 

Yaşamımda üç adanın üç adalısının da çok önemli yeri oldu: Burgazlı Sait Faik, Büyükadalı Lefter, Kıbrıslı Rauf Denktaş. 

Nice kişiye yazını sevdiren, öykülerini bıkmadan usanmadan dönüp dönüp okuduğum Sait Faik’i 1954 yılında yitirdik. 

Lefter Küçükandonyadis, sekiz yaşından beri adını bildiğim, yıllar yılı futbolunu, Galatasaray’ın en büyük rakibi Fener’in yıldızı olmasına karşın, hayranlıkla izlediğim bir süper yıldızdı. 

Daha sonra Lefter ile birlikte Milliyet’te birlikte spor yazarlığı yapmak mazhariyetine eriştim. 

Rauf Denktaş, bir ulusal kahraman, parlak bir diplomat, yılmak bilmeyen bir mücadeleciydi. 

Onu da Lefter ile birlikte aynı gün, bu cuma yitirdik. 

Üçü ayrı dünyanın adamı bu üç kişinin de ortak noktaları adalı olmalarıydı. Sait Faik, Adalar’daki küçük insanların yaşamlarını ölümsüzleştirmiş, Lefter ülkesinin ölçülerini aşan başarılarla dolu yaşamında, hep “adasını” bir sığınma noktası olarak görmüş, Denktaş küçücük bir Akdeniz adasında teslim olmamamın azmiyle dünyaya meydan okumuş bir kahramandı. 

Önceki gün adalı üç kahramanımdan son ikisi de gitti. Onları tanımaktan mutluluk ve onur duydum. 

Adalı kahramanlarım sayesinde dünya daha güzel bir yer oldu. 

[...]


_______________________________________________________20

Milliyet, 26.5.1993

Lefter ölümsüzleşti!

Futbolun ordinaryusu Lefter Küçükandonyadis'in adı Büyükada'da Palamut Sokağı'na verildi. Sokağın ismi, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Nurettin Sözen'in önerisi üzerine ve dün düzenlenen törenle Fenerbahçeli Lefter Sokağı olarak değiştirildi. Törene Nurettin Sözen, Adalar Belediye Başkanı Recep Koç, Fenerbahçe Başkanı Güveni Sazak yönetici Erol User, Lefter ve Ada halkı katıldı. Törende konuşan Sözen, Lefter gibi başarılı ve ahlaklı bir sporcunun ismini yaşatmanın bir görev olduğunu belirtti. Sözen'e teşekkür eden Lefter'in, isim tabelası sokağın başına çakılırken çok duygulandığı gözlendi. Bu arada başkan Sözen, Güven Sazak'a, "Seçimeniz süpriz oldu, tüm kamuoyunu şaşırttınız," dedi.


_______________________________________________________21

From: MEHMET GÖZGÜCÜ 
Subject: LEFTER Date: January 15, 2012 12:48:19 PM GMT+02:00 
To: adalar.postasi@gmail.com 


Hürriyet, 16.1.2012


Lefter Küçükandonyadis 
son yolculuğuna uğurlandı


Fenerbahçe ve Türk futbolunun önceki gün vefat eden 'Ordinaryüs' lakaplı efsane futbolcusu Lefter Küçükandonyadis, Büyükada'da düzenlenen cenaze töreninin ardından toprağa verildi. Rahatsızlığı nedeniyle tedavi gördüğü hastanede önceki akşam hayatını kaybeden 86 yaşındaki Lefter için Şükrü Saracoğlu Stadı'nda tören düzenlendi. Türk futbol tarihine adını altın harflerle yazdıran Lefter, Kadıköy’deki törenle, Şükrü Saracoğlu Stadı’nın çimlerine son kez çıktı. Tribünlerde sadece Fenerbahçeliler değil, diğer takım taraftarları da yer aldı.

İŞTE YILDIRIM VE LEFTER'İN BİRBİRLERİNE YAZDIĞI MEKTUP / WEB TV

LEFTER'İN NAAŞI SARACOĞLU'NDAN BÖYLE ÇIKARILDI / WEB TV

Rahatsızlığı nedeniyle tedavi gördüğü hastanede önceki gün vefat eden 86 yaşındaki 'Ordinaryüs' lakaplı efsane futbolcu için yapılan tören, sarı-lacivertli camianın yanı sıra diğer çok sayıda kulübün yöneticileri, temsilcileri ve eski sporcuları olmak üzere, futbol camiasını Kadıköy'de bir araya getirdi. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Lefter Küçükandonyadis için düzenlenen törene katıldı. Başbakan Erdoğan ile birlikte Avrupa Birliği Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış da törende yer aldı. Başbakan Erdoğan, saygı duruşu sırasında saha içinde bulunurken daha sonra protokol tribününe çıkarak töreni buradan takip etti.


BÜYÜKADA'DA AYİN YAPILDI





Şükrü Saracoğlu Stadı'nda yapılan tören sonrasında Lefter'in naaşı, Büyükada'ya götürüldü. Kilisede yapılan ayin sonrasında Lefter Küçükandonyadis'in naaşı Büyükada'daki aile kabristanına götürüldü. Büyükada'da düzenlenen törene Avrupa Birliği Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış ile İstanbul Valisi Hüseyin Avni Mutlu da katıldı. Törende Fenerbahçe Kulübü Başkan Vekili Nihat Özdemir'in yanı sıra çok sayıda yönetici, Lefter'in ailesi ve yakınları, Büyükada'daki tanıdıkları ve taraftarlar yer aldı.

LEFTER SON YOLCULUĞUNA BÖYLE UĞURLANDI / WEB TV

BAĞIŞ: LEFTER, BU ÜLKENİN SEMBOLLERİNDEN BİRİSİ OLDU

Kilisede duaların okunmasının ardından Lefter ile ilgili konuşmalar yapıldı. Avrupa Birliği Bakanı ve Başmüzakereci Bağış, yaptığı konuşmada, Lefter'in 10 numara futbol oynamakla kalmayıp 10 numara bir hayat sürdüğünü, örnek olacak davranışlarıyla Türkiye'nin gerçekten çok önemli insanlarından birisi olduğunu kaydetti. Bağış, "Lefter farklılıkların zenginlik olduğunu bize öğretenlerden birisi oldu. Bu ülkenin sembollerinden birisi oldu. Bugün burada ona veda ederken de hayatı boyunca çok güzel yaptığı bir şeyi bir kez daha yaptı. Bu ülkeyi bütünleştirdi. Hem sabah Fenerbahçe Şükrü Saracoğlu Stadı'ndaki törende hem buradaki kilisede Türkiye'nin bütün renklerini, bütün zenginliklerini tek vücut yapmayı bir kez daha bizlere gösterdi” diye konuştu. Lefter'in, sevgiyi, hoşgörüyü, muhabbeti ve saygıyı miras bıraktığını anlatan Bağış, “Bundan sonra onun o mirasını daha da güçlendirmek bizim görevimiz. Lefter'e yakışan davranışı bundan sonra inşallah hep birlikte ortaya koyacağız. Hem buruk hem de onurlu bir vazifeyi yerine getirmiş olmanın hazzını yaşıyoruz. Ruhu şad olsun. Bütün ailesine sevenlerine bütün milletimize başsağlığı diliyorum” şeklinde konuştu.

BİNLERCE İNSAN LEFTER İÇİN BÜYÜKADA'YA AKIN ETTİ / WEB TV

ERDOĞAN’IN ANONS EDİLDİĞİ SIRADA DUYULAN "ISLIK" LARA KOÇ MÜDAHALE ETTİ

Başbakan Erdoğan, Lefter’in saha içindeki tabutu başında saygı duruşunda bulunduktan sonra protokol tribününe çıkarak, töreni izledi. Ancak, Başbakan’ın anons edilmesi ve tribüne geçişi sırasında "ıslık" sesleri duyuldu. Bunun üzerine Fenerbahçe Spor Kulübü Asbaşkanı Ali Koç, tribünde oturanların yanına gelerek, sakin olmaları konusunda uyarıda bulundu. Bu uyarının ardından ıslıklar kesildi. Buradaki törenin ardından Lefter’in cenazesi, Büyükada’ya götürüldü. Başbakan Erdoğan, törenin ardından Kısıklı’daki evine döndü Lefter Küçükandonyadis'in naaşı, motor ile Büyükada'ya böyle götürüldü...

LEFTER SARACOĞLU'NA SON KEZ ÇIKTI / WEB TV

KADIKÖY'DE GÖZYAŞLARI SEL OLDU / WEB TV

TÖRENDEN AYRINTILAR

- Küçükandonyadis'in naaşı, taraftarların alkışı ile futbolcuların omuzlarında statdan çıkarıldı. Naaşı, Büyükada'ya götürülmek üzere yola çıktı. 
- Lefter Küçükandonyadis'in vefatından kısa bir süre Başkan Aziz Yıldırım'a yazdığı mektup taraftarların alkışları eşliğinde okundu. Sonrasında da Aziz Yıldırım'ın Lefter'e yazdığı mektubu Ali Yıldırım okudu.. 
- Fenerbahçe Futbol Takımı adına konuşma yapan Alex şunları söyledi: "Burada Türkiye içinde kendi adıma yaşadığım en gururlu ve en onurlu olduğum günlerden biriydi Lefter'i Ada'da ziyaret ettiğim gün.. Özellikle son zamanlarda kendisinin geçirdiği son günler ve en sonunda da vefat etmesi beni yabancı olsamda çok içten yaraladı. Fakat bu tip insanlar hiçbir zaman ölmezler. Fenerbahçe gibi kulüplerde böyle efsaneleri hiçbir zaman öldürmezler. Son yolculuğunda şunun sözünü vermeliyiz. Onun büyük gururla bıraktığı çubuklu formayı ben burada olduğum sürece en iyi şekilde gururla taşıyacağım, her şey için teşekkürler Lefter.." 
- Torunu Lefter'in "Aziz Yıldırım'ı çıkarsınlar beni alsınlar" sözünü yeniden dile getirence tribünler ayağa kalkarak uzun süre ayakta alkışladı. 
- Lefter'in torunu kürsüde konuşma yaparken gözyaşlarına hakim olamadı.. Küçükandonyadis'in torunları konuşma yaparken gözyaşlarına hakim olamadı... 
- Saygı duruşu sonrasında Lefter Küçükandonyadis'in hayat hikayesi okundu. 
- Kadıköy'de Lefter Küçükandonyadis, Rauf Denktaş, Aslı Nemutlu ve hayatını kaybeden tüm şehitlerimiz için 1 dakikalık saygı duruşu gerçekleştirildi. 
- Kadıköy'de binlerce kişi ayakta, Fenerbahçeli futbolcular Lefter Küçükandonyadis'in naaşını sahaya çıkardı..

SARACOĞLU'NDAKİ TÖRENDEN FOTOĞRAFLAR - Foto Galeri -



Ali Koç, taraftarlara yönelik olarak yaptığı açıklamada "Buraya acımızı paylaşmaya gelen herkese teşekkürler. Camiamıza yakışan bir şekilde Lefter'i uğurluyoruz. İyi ki varsınız" dedi. 
- Törene katılmak üzere Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, İstanbul Büyülşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş ve Milletvekili Hakan Şükür de Şükrü Saracoğlu Stadı'na geldi. 
- Galatasaray yöneticileri Ali Dürüst ve Refik Arkan ile Beşiktaş 2. Başkanı Metin Keçeli, Lefter'in cenaze töreni için Şükrü Saracoğlu'nda.. 
- Kadıköy'de tribünlerdeki kalabalık her geçen dakika artıyor.. Fenerbahçe Spor Kulübü'nün tüm sporcuları tribündeki yerlerini alıyorlar.. 
- Lefter'in naaşını taşıyan cenaze arabası stadın protokol tribünü girişi önündeki yolda görününce stat önünde tören için bekleyen futbolseverler, Lefter'i alkışlarla karşıladı. 
- Ordinaryüs'ün naaşı, 10:30 itibariyle Kadıköy Şükrü Saracoğlu Stadı'na getirildi. 
- Lefter Küçükandonyadis'in naaşı, saat 09:50 itibariyle Amerikan Hastanesi'nden alınarak Kadıköy Şükrü Saracoğlu'na doğru yola çıkarıldı.


_______________________________________________________22


GazeteVatan, 15.1.2012
Ali Can / Spor Servisi

http://haber.gazetevatan.com/Haber/424466/1/Gundem

‘Ordinaryüs’ son maçında ağlattı! 

Başbakan, Lefter'in töreninde yuhalandı 


50’li yıllarda sadece Türkiye’de değil tüm dünyada ‘futbolun ordinaryüsü’ haline gelen, Fiorentina’da oynarken tribünleri “Türko Türko” diye inleten, Türk milli formasıyla Yunanistan’a gol atan Lefter Küçükandonyadis, Şükrü Saracoğlu Stadı’nda binlerce kişinin katıldığı bir törenle sonsuzluğa uğurlandı...


Lefter'e son görev 

Fenerbahçe ve Türk futbolunun unutulmaz efsane ismi, “Ordinaryüs” lakaplı Lefter Küçükandonyadis, futbol camiasına yakışır bir törenle son yolculuğuna uğurlandı. Tüm yöneticiler ile diğer kulüplerden yönetici ve taraftarların hazır bulunduğu cenaze törenine, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, bakanlar ve milletvekilleri, belediye başkanları, Yüksek Divan Kurulu Başkanı Yüksel Günay, eski başkanlardan Faruk Ilgaz ve Ali Şen, eski yöneticiler, UEFA Asbaşkanı ve TFF Onursal Başkanı Şenez Erzik, Sportif Direktör ve Teknik Sorumlu Aykut Kocaman, yüksek divan kurulu üyeleri, tüm branşlardan altyapıdaki sporcuları, eski sporcular, kulüp çalışanları, Lefter’in ailesi ve yakınları ile basın dünyasından birçok isim ve binlerce taraftar katıldı.

‘Lefter kalbimizde yaşıyor’ 
Tören öncesinde Lefter’in naaşı, Türk ve Fenerbahçe bayraklarına sarılı olarak Fenerbahçe Şükrü Saracoğlu Stadı’na getirildi. Ardından Asbaşkanlardan Ali Koç, taraftarlara yönelik olarak yaptığı konuşmada, “Buraya acımızı paylaşmaya gelen herkese teşekkürler. Camiamıza yakışan bir şekilde Lefter’i uğurluyoruz. İyi ki varsınız” dedi. Daha sonra Lefter’in naaşı, Profesyonel Futbol Takımı oyuncuları tarafından sahanın ortasına taşındı. Bu anı ayakta alkışlayan taraftarlar, “Lefter ölmedi kalbimizde yaşıyor” tezahüratında bulundu.

Dede’ye son seslenişler



Cenaze töreni saygı duruşu ile başladı. Ardından Lefter Küçükandonyadis’in özgeçmişi okundu. Daha sonra konuşmalara geçildi. İlk olarak Lefter Küçüaknadonyadis’in torunları Özlem ve Özcan Katmer, ‘Dedemize son sesleniş’ konuşmasını yaptı: “Hayatını adadığın Fenerbahçe’nin yaşadığı bu sancılı sürecin seni ne kadar üzdüğüne biz torunların şahidiz. Yaşamının son dönemecinde bile, şu anda uzun zamandır eli kolu bağlı olan ve sana çok büyük vefakarlık gösteren başkanımız Aziz Yıldırım’a gidip moral vermek için ne kadar çaba sarfettiğine, ve sana sağlığın için gitmene izin vermeyen doktorlarına ne kadar kızdığına yine bizler, torunların şahidiz. Bu Son yaptığın röportajında söylediğin, ‘Aziz Yıldırım’ı çıkarsınlar beni alsınlar oraya’ diyerek verdiğin mesaja ise tüm Türkiye şahittir. Senin efsanen: dürüstlüğün, başarıların, güzel yüreğinle hayatımıza kattığın değerlerle birlikte milyonlara mal olan büyük sevdan ve örnek insanlığındır... Dedemiz Lefter Küçükandonyadis’i ebediyete yolcu ettiğimiz bugün, buraya gelenlere ve gelemeyen ama kalbi burada olan milyonlara, tüm ailemiz adına minnet ve teşekkürlerimizi sunarız. Rahat uyu, hepimizin efsanesi sevgili dedemiz. Haklarınızı helal ediniz.”

Alex’ten veda konuşması 
Lefter’in takım arkadaşı Şükrü Ersoy’un duygusal konuşmasının ardından Profesyonel Futbol Takımı adına konuşma yapan Kaptan Alex de Souza ise “Lefter’i Ada’da ziyaret ettiğim gün, Türkiye’de bulunduğum günler içinde, belki de yaşadığım en mutlu en onurlu ve en gururlu olduğum anlardan bir tanesiydi. Özelikle son zamanlarda kendisinin sağlığı açısından yaşadığı zor günler ve vefatı beni çok üzdü. Fenerbahçe gibi büyük taraftara sahip olan kulüplerde böyle büyük efsaneler hiçbir zaman öldürmezler. Burada onun son yolculuğunda, şunun sözünü vermemiz gerekiyor ki, onun büyük başarılarla bıraktığı çubuklu formayı en iyi şekilde taşıyacağım. Bunun yapılması için de elimden geleni yapacağım” dedi.

Yıldırım’ın mektubu okundu
Törende daha sonra söz alan Yüksek Divan Kurulu Başkanı Yüksel Günay ise,”Öncelikle hepiniz hoş geldiniz.Acımızı paylaştınız. Sizler taraftar olarak sevdanızı bir kere daha gösterdiniz. Hepinize teşekkür ediyorum” dedi. Ardından Lefter’in, hastaneye kaldırılmadan önce Başkan Aziz Yıldırım’a yazdığı mektup okundu. Bu mektuba cevaben Başkan Aziz Yıldırım’ın Lefter Küçükandonyadis’e yazdığı mektup ise Başkanın kardeşi ve Yönetim Kurulu Üyesi Ali Yıldırım tarafından okundu.

Ali Koç’tan ‘ıslık’ uyarısı
Fenerbahçe Şükrü Saracoğlu Stadı’na takım otobüs girişi kapısından giriş yapan Başbakan Erdoğan, Avrupa Birliği Bakanı Egemen Bağış, İstanbul Valisi Hüseyin Avni Mutlu, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş ile birlikte soyunma odaları koridorunda bulunan ve Fenerbahçeli sporcuların başında saygı nöbeti tuttuğu Lefter’in Türk bayrağı ve Fenerbahçe bayrağına sarılı naaşının yanına gitti. Başbakan Erdoğan, Lefter’in saha içindeki tabutu başında saygı duruşunda bulunduktan sonra protokol tribününe çıkarak, töreni izledi. Ancak, Başbakan’ın anons edilmesi ve tribüne geçişi sırasında “ıslık” sesleri duyuldu. Bunun üzerine Fenerbahçe Spor Kulübü Asbaşkanı Ali Koç, tribünde oturanların yanına gelerek, sakin olmaları konusunda uyarıda bulundu. Bu uyarının ardından ıslıklar kesildi.

Çim sahada saygı duruşu 
Lefter Küçükandonyadis’in tabutu daha sonra Fenerbahçeli futbolcular tarafından omuzlara alınarak, futbolcuların sahaya giriş yaptığı tünelden sahaya götürüldü. Başbakan Erdoğan, Lefter Küçükandonyadis’in torunları ve diğer katılımcılar da naaşın arkasından sahaya giriş yaptı. Lefter Küçükandonyadis’in naaşı, katafalka konuldu ve futbolcular da başında saygı nöbeti tuttu. Daha sonra Lefter’in naaşı Profesyonel Futbol Takımı oyuncularının omuzlarında ve binlerce taraftarıın tezahüratlarıyla stattan Büyükada’ya gönderildi.

Denktaş, Aslı ve şehitler için de saygı duruşu 
-Ordinaryüs’ün naaşı, 10:30’da Kadıköy Şükrü Saracoğlu Stadı’na getirildi. -Lefter Küçükandonyadis, Rauf Denktaş, Aslı Nemutlu ve hayatını kaybeden tüm şehitlerimiz için 1 dakikalık saygı duruşu gerçekleştirildi. -Saygı duruşu sonrasında Lefter Küçükandonyadis’in hayat hikayesi okundu. -Lefter’in naaşını taşıyan cenaze arabası stadın protokol tribünü girişi önündeki yolda görününce stat önünde tören için bekleyen futbolseverler, alkışlarla karşıladı. Alex Türkçe konuşma yapabilir misin diye soranlara. Hata yaparım yanıtını verdi ve konuşmasını Portekizce yaptı. -Rıdvan Dilmen ev sahipliği yaptı. Başbakan’ı kapıda karşıladı. Tabutun olduğu VIP bölümüne gelene kadar Başbakan’a Fenerbahçeliler’i tek tek tanıttı. Daha sonra kulüp müdürü Serkan Acar gelip Dilmen’den görevi devraldı.

Doğduğu topraklara gömüldü
Lefter’in naaşını Büyükada’da kalabalık bir grup karşıladı. ‘Lefter ölmedi, kalbimizde yaşıyor’ tezahüratları yükseldi. Lefter’in naaşı, omuzlarda kiliseye kadar taşındı. Daha sonra Aya Dimitri Kilisesi’nde ayin yapıldı. Törene Avrupa Birliği Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış ile İstanbul Valisi Hüseyin Avni Mutlu da katıldı. Törende Fenerbahçe Kulübü Başkan Vekili Nihat Özdemir’in yanı sıra çok sayıda yönetici, Lefter’in ailesi ve yakınları, Büyükada’daki tanıdıkları ve taraftarlar yer aldı. Ayinin ardından Lefter’in cenazesi alkışlar ve tezahüratlarla, atların çektiği cenaze arabasına konularak Büyükada Rum Ortodoks Kabristanı’na götürüldü ve toprağa verildi.


_______________________________________________________23


AdaGazetesi, 15.1.2012
Şükrü Abanoz 

http://ada-gazetesi.com/wp/?p=2457

Lefter Abimizi Son Yolculuğuna Uğurladık 


Dünya'nın, Fenerbahçe'nin ve Türkiye'nin efsanevi oyuncusu Lefter Küçükandonyadis’i son yolculuğuna uğurladık. Fenerbahçe stadındaki törenden sonra Büyükada'ya getirilen Lefter’i yüzlerce Fenerbahçeli, marşlar eşliğinde kiliseye getirdi. Ayios Dimitrios Kilisesi'nde yapılan cenaze ayinine, T.C. Avrupa Birliği Bakanı Egemen Bağış, İstanbul Valisi Hüseyin Avni Mutlu, Fenerbahçe as başkanı Nihat Özdemir, Ali Koç ve yöneticiler, Adalar eski Belediye Başkanı Coşkun Özden, Adalar Belediye Başkan vekili Hıdır Uvaçin ve Meclis üyeleri, AKP İlçe başkanı Erdoğan Yılmaz, CHP İlçe başkanı Mehmet Dündar Tıraş katıldı. Cenaze ayininde bir konuşma yapan Egemen Bağış; “Sayın valimizle birlikte, Fenerbahçe Kulübü Başkan vekili Nihat Bey’le birlikte Lefter'e sizlerle birlikte hem buruk hem de onurlu bir vazifeyi yerine getirmiş olmanın memnuniyeteni yaşıyoruz. Gerçekten büyük bir insandı, Avrupa'da futbol oynarken hep stadlarda "TURKO, TURKO Lefter" diye inletirdi. Bu ülkenin gerçek bir temsilcisi olabilmiş milli takım formasını sırtında uzun yıllar gururla taşıyabilmiş ve bugünün gençlerine örnek olacak ahlâklı hayatıyla hepimize ışık tutmuş bir insandır, ruhu şad olsun, bütün ailesine, bütün sevenlerine, bütün milletimize baş sağlığı diliyoruz, hepinize teşşekkür ediyorum,”.

_______________________________________________________24


From: HALUK DİRESKENELİ 
Subject: Article: ARIANA FERENTINOU - Farewell to Lefter of Prinkipo
Date: January 16, 2012 12:22:55 PM GMT+02:00
To: adalar.postasi@gmail.com

Hürriyet Daily News, 16.1.2012

Ariana Ferentinou

http://www.hurriyetdailynews.com/farewell-to-lefter-.aspx?NewsCatID=422&nID=11526&pageID=449 

Farewell to Lefter 

By the time this column is read, the body of the all-time Turkish footballer Lefteris Küçükandoniadis is already resting in the Greek Orthodox Cemetery of his native Prinkipo (Büyükada), one of the Princes' Islands in the Marmara Sea, just a few miles off the coast of Istanbul. He was 87 years old and his statue outside the football stadium of his beloved team, Fenerbahçe, on the Anatolian side of Istanbul, is just a reminder of the importance of the man in the popular football mythology of Turkey for decades. The announcement of his death last Friday, although expected due to his ill health, caused an amazing reaction in his native country Turkey; even the Turkish prime minister, a former footballer himself, expressed his genuine sorrow and pride for a man who for millions of Turks was known just by his Greek Orthodox first name: Lefter. I am the last person who would attempt to analyze the unique skills of Lefter Küçükandoniadis as a sports legend; this has been passed into the hands of experienced sports commentators who are already talking about it. But I would like to add a footnote in Lefter’s presence in this country not only as a national symbol for Turkish football, but as a member of a small religious minority: the Greek Orthodox community, known as the Rums. Lefteris Antoniadis – as his real name was – was a native of Prinkipo. The son of a fisherman and a Turkish mother, he was one of 11 children. Born in 1925, he grew up in a period when he must have experienced the shrinkage of his community on the Princess Islands and must have seen the number of children studying in the Greek Orthodox schools on the islands being reduced dramatically, especially after the mass exits of the Rums in 1955 and 1964. However, he did not leave Turkey and was among the 40 or so permanent residents who remain on his beloved island today. I met him once, during the traditional Easter celebrations a few years back. Among the crowd of elderly people that Saturday night you could immediately spot him for his brisk pace – he walked as if he did not touch the ground. When I asked who that man was, everybody looked at me with some contempt, pointing out my unforgivable ignorance. When I decided to conduct research for my university on the Rums, he was among the first on the list to interview. However, he declined: “He does not like to give interviews,” the messenger I had sent told me, who also informed me that he was a family man. Both his daughters were married to Turks and he lived part time on the island and Athens. I was unhappy about his refusal to open his heart to me. I wanted to ask him how it was to be a member of a minority and a national celebrity at the same time. I wanted to ask him how he could balance these two seemingly opposite sides of his personality: Does he feel Greek, Christian, Turk? How can he survive trying to balance all these elements? He never gave his answers. However, a friend of his did. Dimitri Mantaci, born around the same time as Lefter on Prinkipo and lived there all his life, was a feature of the island until his death five years ago. You could not have missed his small office in the archway of the port as you disembarked from the boat. He was there working for the Turkish Municipality guiding tourists and feeding them with interesting information he had accumulated as a local historian. He was happy to be interviewed on tape, and he answered all the questions destined for Lefter. “Our [the Rums] life resembles a sea: When there is calm you sail with pleasure, and when a storm comes, you are filled with fear. But it seems that the few of us who stayed here and did not leave, whenever things got bad, we used to say that ‘this is a small cloud and will pass.’ The bitterness and pains that one experiences during difficult days – let them resemble the pains of pregnancy that later bring joy. And we who remained here, made sure to tune our life like the sundial clock which shows only the days of sunshine.” That was the wisdom of Dimitri Mantaci, who lived and died on his beloved island Prinkipo. Although I can never be sure, that must have been the wisdom of the great Lefter Antoniadis.


_______________________________________________________25

Yeni Asır, 15.1.2012
Zafer Şahin


Kadın memurun mobbing zaferi 

Çalışanların korkulu rüyası haline gelen mobbing artık yapanın yanına kâr kalmıyor. İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin, Belediye'de çalışan memur ve işçilere mobbing uyguladığı gerekçesiyle İstanbul'un Adalar Belediye Başkanı Mustafa Farsakoğlu hakkında soruşturma izni verdi. Böylece Türkiye'de ilk kez bir belediye başkanının mobbing nedeniyle yargı önünde hesap vermesinin yolu açılmış oldu. İçişleri Bakanlığı müfettişleri, Adalar Belediyesi'nde çalışan bir kadın memurun şikâyeti üzerine gerçekleştirdikleri ön incelemeye ilişkin raporu tamamladı. Bakan Şahin'e sunulan raporda, başkanın çalışanlar arasında ayrımcılık yaptığı, psikolojik baskı uyguladığı, eski personel hakkında 'beceriksiz ve işe yaramaz' gibi sıfatlar kullandığı ve onları emekli olmaya zorladığı belirtildi. Farsakoğlu'nun mobbingle ilgili Başbakanlık genelgesine riayet etmediği ve Kamu Görevlileri Etik Davranış İlkeleri Yönetmeliği'ni de ihlal ettiği yönünde görüş bildiren müfettişler Bakanlık'tan soruşturma izni istedi. Bakan Şahin, müfettiş raporuyla tespit edilen mobbing uygulamaları nedeniyle Başkan Farsakoğlu hakkında soruşturma izni verdi.

İTİRAZ HAKKI
CHP'li başkanın kararın kendisine tebliğ edilmesinden sonra 10 gün içinde Danıştay'a başvurarak itiraz etme hakkı bulunuyor. Danıştay'ın itirazı kabul etmemesi durumunda, Farsakoğlu hakkında Cumhuriyet Başsavcılığı'na suç duyurusunda bulunacak. Türk hukuk tarihine geçmeye aday mobbing davası, Adalar Belediyesi Fen İşleri biriminde memur olarak çalışan A.A'nın şikâyeti üzerine başladı. 26 Ekim 2011 tarihinde Adalar Belediyesi'ne gelerek A.A. ve şahit olarak gösterdiği belediye çalışanlarını dinleyen İçişleri Bakanlığı müfettişleri, başkan hakkında şok bir rapor hazırladı. 21 Kasım 2011 tarihinde Bakan Şahin'e sunulan raporun karar bölümünde şu ifadelere yer verildi:

MAĞDURİYET KONUSU
"Müşteki, eski belediye görevlileri ve halen belediyede çalışan görevlilerinin ifadelerinde, çalışanlar arasında ayrımcılık yapıldığını, kısa süreli yer değişikliklerine gidildiğini, çalışanlara kadro ünvanlarıyla uyumlu olmayan görevlendirmeler yapıldığını, sürekli takip altında tutulduklarını, psikolojik baskı uygulandığını, kendilerine usulüne uygun olmayan işler yaptırılmak istendiğini, bunları yapmayınca görevden alındıklarını, uzman olmadıkları konularda görevlendirilerek imza atmaya zorlandıklarını, belediye başkanının eski çalışanların işe yaramaz ve beceriksiz olduklarına dair gazetelere demeç verdiğini, emekli olmaya zorlandıklarını belirttiklerini, böylece Adalar Belediye Başkanlığı'nca, Başbakanlık'ça yürürlüğe konulmuş olan Kamu Görevlileri Etik Davranış İlkeleri ile Başvuru Usul ve Esasları hakkındaki yönetmeliğin 10 ve 11. maddeleri hükümlerinin yani üst'ün ast'larıyla ilişkileri yönünden ihlal edildiği, ayrıca Başbakanlığın 19 Mart 2011 tarihli 27879 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan 2011-2 sayılı genelgesine riayet edilmediği, dolayısıyla müştekinin mağduriyetinin söz konusu olduğu anlaşıldığından, olayda sorumluluğu bulunan Adalar Belediye Başkanı Mustafa Farsakoğlu hakkında soruşturma izni verilmesi uygundur." 

"İkna odası" ve Kınalıada'ya sürgün 
Bakanlık müfettişleri, Adalar Belediyesi'nde gerçekleştirdikleri ön incelemede çarpıcı bilgilere ulaşmıştı. Farsakoğlu'nun eski başkan Coşkun Özden döneminde işe alınan işçilere 'ikna odası' kurduğu, bağlı oldukları sendikayı değiştirmeleri yönünde baskı yaptığı iddia edilmişti. Bakanlık müfettişi iddialarla ilgili, 6 şikâyetçiyle birlikte toplam Başkan Farsakoğlu dahil 11 kişinin ifadelerine başvurmuştu. Mobbingle Mücadele Derneği yetkililerinden alınan bilgiye göre, bakanlığa şikâyette bulunarak soruşturma açılmasını sağlayan memur A.A, müfettişlerin adaya gelmesinden sonra, 27 yıldır görev yaptığı birimden alınarak, Kınalıada'ya sürgüne gönderildi. A.A. tuvaleti olmayan 3 metrekarelik bir odada 4 erkek personelle birlikte çalışmak zorunda bırakıldı. Sürgün öncesinde belediyeye kendisini ziyarete gelen kızı güvenlik görevlileri tarafından zorla bina dışına çıkarıldığı bildirildi. 

"Ağır tazminat davası açılabilir" 
Mobingle Mücadele Derneği, Başkan Farsakoğlu hakkında verilen soruşturma iznini "Türkiye'de mobbing konusunda atılmış tarihi bir adım' olarak değerlendirdi. Dernek yetkilileri, başkanın mahkemeye çıkarılması durumunda Türk Ceza Kanunu'nun 94. maddesine göre 3 ila 15 yıl arasında hapis cezası istemiyle yargılanacağı yorumunda bulundu. A.A. dışında başka çalışanların da Farsakoğlu'nu bakanlığa şikâyet etmeye hazırlandığını açıklayan yetkililer, başkanın ağır tazminat davalarıyla karşı karşıya kalabileceğine işaret etti.


_______________________________________________________26

Sabah, 15.1.2012 
Sare Tanrıverdi 


O kule yıkılmaktan kurtuldu 


İzinsiz yapıldığı gerekçesiyle Adalar Belediyesi'ni ve Orman Bölge Müdürlüğü'nü karşı karşıya getiren Büyükada'daki Orman Yangın Gözetleme Kulesi'nin yıkılmamasına karar verildi. Beş Numaralı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu kararını "...yangın gözetleme kulesinin önceki kulenin yenilenmesi şeklinde yapıldığı, fonksiyon itibari ile kamu yararı açısından gerekli olduğu..." diye gerekçelendirdi. Kurul'un aldığı karar, son hüküm niteliğinde. İki kurum arasındaki ilk tartışma, kule ve kuleye giden parke taşlarının izin- siz yapıldığı gerekçesiyle başlamıştı. Belediye yıkım kararı alınca müdürlük de harekete geçti. Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kuru- lu, müdürlüğe ait olan gözetleme kulesiyle ilgili çalışmaların yasal mevzuatlara uygun olduğu yönünde karar verdi. Belediye bu sefer de baz istasyonlarını gerekçe göstererek yıkım kararı aldı ancak kaymakamlık kararı işleme koymadı. Belediye Aralık 2011'de de İstanbul İkinci İdare Mahkemesi'nin kararına göre yine yıkım için gitmiş fakat Orman İdaresi engellemişti.


_______________________________________________________27

From: ADALAR KÜLTÜR DERNEĞİ 
Subject: ADALAR KÜLTÜR DERNEĞİ'NİN HATAY-ADIYAMAN-GAZİANTEP GEZİSİ
Date: January 16, 2012 11:41:20 AM GMT+02:00
To: adalar.postasi@gmail.com

ADALAR KÜLTÜR DERNEĞİ'NİN 
HATAY-ADIYAMAN-GAZİANTEP GEZİSİ

GEZGİN DOSTLARIMIZ,
BAHAR GEZİMİZDE HEP BİRLİKTE OLMAK DİLEĞİYLE
SEVGİ VE SAYGILAR...
Adalar Kültür Derneği Yönetim Kurulu

* * *

ADALAR KÜLTÜR DERNEĞİ KÜLTÜR TURLARI
(RENK TRAVEL ACENTASI İLE)
18-20 MAYIS 2012
HATAY-ADIYAMAN(NEMRUT)-GAZİANTEP TURU

1. GÜN 
İSTANBUL-HATAY 

Sun Express ile uçuş için daha sonra belirteceğimiz saatte Sabiha Gökçen Havaalanında buluşma.

Hatay’a vardıktan sonra Antakya'da Hıristiyanlığın ilk mağara kilisesi olan St. Pierre Kilisesi'ni ziyaret ediyor ve dünyanın ikinci büyük mozaik koleksiyonuna sahip Antakya Müzesi'ni geziyoruz. Müze gezisinin ardından Antakya sokaklarını dolaşarak tipik bir Antakya evi olan Katolik kilisesini ziyaret edip çarşıda yapacağımız alışverişin ardından akşam saat 19.30 da otelimize yerleşiyoruz.

Diğer önemli ören yerlerinden vaktimiz yettiği kadarını gün içinde gezmeye çalışacağız. St. Simon Stylite Manastırı , Yayladağı Barleam Manastırı ve Keldağı Barleam Manastırı önemli manastırlarıdır.

Habib Neccar Cami, Şeyh Ahmet Kuseyri Cami ve Türbesi, Sokullu Mehmet Paşa Külliyesi, Payas Sokullu Külliyesi ve Ulu Cami görülmeye değerdir.

Hatay Arkeoloji Müzesi (Antakya Mozaik Müzesi): Mozaik koleksiyonu zenginliği yönünden dünyada ikinci, para koleksiyonu yönünden ise üçüncü sırada yer alır. Harbiye, Antakya, Aççana, Çevlik, ve İskenderun'da yapılan kazılarda bulunan çeşitli süs eşyaları, heykeller, mezarlar da sergilenen eserler arasındadır.
Harbiye (Defne): Antalya il merkezine 7 km. mesafede olup her tarafı yeşillik olan güzel bir piknik yeridir. Antik çağın ünlü Daphne kentidir. Efsaneye göre Zeus'un oğlu ışık tanrısı Apollon, ırmak kenarında gördüğü genç ve güzel bir kız olan Daphne'ye aşık olur ve onunla konuşmak ister. Daphne'yi kovalar. Daphne kurtulamayacağını anlar. "Ey toprak ana beni ört, beni sakla, beni koru" diye yalvarır. Daphne ağaca dönüşür. Apollon şaşırır. Bu olaydan sonra şiir ve silah zaferi defne ağacının dalıyla mükafatlandırılır ve Defne'nin gözyaşlarının Harbiye'deki şelaleleri meydana getirdiğine inanılır. Geceleme: Hatay BOĞAZİÇİ HOTEL HARBİYE 4* http://www.bogaziciotel.com.tr 

2. GÜN 
KAHTA-NEMRUT-ADIYAMAN 

Sabah kahvaltı sonrası hareketle Kahta'ya geçiyoruz. Atatürk Baraj gölü kıyısında alınacak öğle yemeği sonrasında Karakuş Tümülüsü, Romalılarca yapılan Cendere Köprüsü, Kommagene krallığının yazlık başkenti Arsemia'yı gezip günbatımını izlemek üzere Tanrıların yurdu Nemrut Dağının 2150 m'lik zirvesine çıkıyoruz.
Geceleme: Adıyaman ARSAMES HOTEL 3* http://www.hotelarsames.com de 

3. GÜN 
GAZİANTEP-İSTANBUL 
Sabah kahvaltı sonrası hareketle Gaziantep’e geçiyoruz. Mozaik Müzesini-kaleyi-restore edilmiş eski şehri ve çarşısını geziyoruz.

Öğle yemeğinde meşhur İmam Çağdaş’da Antep kebabı yiyeceğiz.

Akşam saatlerinde yine Sun Express’in İstanbul uçağıyla dönüyoruz.

Tura Dahil-Olanlar
2 gece konaklama yarım pansiyon
Otobüsle 3 gün gezi
Rehberlik hizmetleri
Nemrut’a çıkışta binilecek minibüsler

Tur ücretine dahil olmayanlar
İlk gün kahvaltı
Öğle yemekleri
Yemeklerde alınacak içecekler.

_______________________________________________________28

Son Dakika, 15.1.2012 


Bodrum'un Avukat Kadın Kaptanı 

Nazan Çorta: [...] "Çocukluğum İstanbul, Kınalıada'da geçti. Deniz kenarında yaşadığımız için çocukluğumdan beri hep bir sandalımız, teknemiz mutlaka olmuştur. Benim deniz tutkum ve kaptanlık hevesim çocukluğumdan beri vardır. Şartlar hep beni zorlasa da, bir şekilde kurslara katılarak 20'li yaşlarımda kaptanlık ehliyetimi aldım. Bir sare Avukatlık mesleğimi yapsam da, aklım hep denizdeydi. Mesleğimi bırakarak 14 yıl sonra tekrar, gerçekten istediğim şeyi yapmaya karar verdim. Çünkü karadaki hayat aslında bana uymuyor. Denizde kendimi daha rahat ve huzurlu hissediyorum." [...]