25 Mayıs 2010 Salı
ADALAR POSTASI-2438: ama o hassasiyet nerede?...
* * *
ADALAR'da TARİHTE O GÜN:
13 Eylül 1900 Perşembe günlü Heybeliada'da rum manastırlarına aid olduğu iddia edilen arazi hakkında Karabet tarafından verilen arzuhale dair...
* * *
ADALAR'da BİR GÜN:
Fotoğraf: Ugo Antonio Corintio, Büyükada'da 'el arabası parkingi'... (Benden az önce burayı bir turist de görüntüledi...), Mayıs 2010.
* * *
ADALAR'da HAVA DURUMU:
26 Mayıs 2010 Çarşamba
Büyükada'da HAVA DURUMU*
Az bulutlu
15/25ºC
% 73-87 nem
Günbatısı, B 15km/sa
Gündoğuşu 05:38... Günbatışı 20:24...
* http://www.dmi.gov.tr/tahmin/il-ve-ilceler.aspx?m=BUYUKADA uyarınca
* * *
Cicely Mary Barker, The Wild Thyme Fairy.
* * *
1- Nesrin Çokneşeli: "Yaş, hastalık ve performans itibariyle arzu eden herkesin tepeye tırmanması ise zor görünüyor. Böyle güzel bir görsel şöleni hiçbirimizin kaçırmaması için Yelkenliler'in geçit resmi saatinde Lunapark Meydanı'ndan Aya Yorgi Tepesi'ne sık aralıklarla servis konmasını Belediye Başkanımız'dan istesek çok mu olur?..."
2- Emine Çiğdem Tugay: "Sayın Nesrin Çokneşeli, pür neşenizi kaçırmaktan korkarak da olsa kusuruma bakmazsanız eğer, "YOK ARTIK DAHA NELER!" diyeceğim ―Belediye Başkanımızın huzuruna ulaşmazdan evvel― bu arzuhalinize! Ve dahi..."
3- Esra Boğazlıyan: "Bu kötülüğü güzelim Burgazada'ya yapmayın!... Onlarca kez Belediye'yi aradık. 'Gelin şu görüntüye bir bakın' dedik. İlgilenmediler bile. Oysa görevliler, yeşil alanlara moloz atan kişileri takip etse, yüklü cezalar kesse, bir daha kimse böyle bir şeye cesaret edemeyecek. Ama o hassasiyet nerede!..."
4- Markar Esayan: "TkMM Adalar oturumu ve ‘değişim’den anladığım..."
5- Melda Keskin: "Bu siteye mutlaka bakıp nükleere karşı imza atar mısın? Nükleerle yaşamaya hazır mısın?..."
ADALAR POSTASI'nın 2438. sayısında...
)O(
Büyükada Aya Yorgi Kilisesi, 5.5.2010.
Haydi siz de bir dilek dileyip atın Dilek Kutusu'na!
Ne olur ne olmaz tutmaz ya tutacağı da tutabilir!
)O(
..........................................................1
From: NESRİN ÇOKNEŞELİ
Subject:
Date: May 25, 2010 11:47:19 AM GMT+03:00
To: adalar.postasi@gmail.com
Geçen hafta bazı arkadaşlarımızın ADALAR POSTASI'nda [http://adalar-postasi-guncel.blogspot.com/2010/05/19-2433.html ] duyurduğu gibi 30 Mayıs Pazar günü "Boylu Soylu Efsane Yelkenliler", Karaköy-Kalamış-Adalar etrafında geçit resmi yapacaklar.
[http://www.turkiyeturizm.com/news_detail.php?id=27770&uniq_id=1274579513 ve http://www.istanbul2010.org/HABERLER/GP_666091]
Oluşacak muhteşem görüntüyü bazılarımız teknesinden deniz üzerinde, bazılarımız Ada'da kıyıdan izleyeceğiz fakat Aya Yorgi Tepesi'nden panaromik olarak izlemek daha cazip görünüyor. Yaş, hastalık ve performans itibariyle arzu eden herkesin tepeye tırmanması ise zor görünüyor.
Böyle güzel bir görsel şöleni hiçbirimizin kaçırmaması için yelkenlilerin geçit resmi saatinde Lunapark Meydanı'ndan Aya Yorgi Tepesi'ne sık aralıklarla servis konulmasını istesek çok mu olur?
Belediye Başkanımız'dan rica olunur...
..........................................................2
Sayın Nesrin Çokneşeli,
Pür neşenizi kaçırmaktan korkarak da olsa kusuruma bakmazsanız eğer, "YOK ARTIK DAHA NELER!" diyeceğim ―henüz Belediye Başkanımız'ın huzuruna ulaşmazdan evvel― haddim olmayarak bu arzuhalinize!
Ve dahi geçen yaz Lunapark Meydanı'ndan Yüce Tepe'ye Belediye marifetiyle alenen dolmuş işletildiğini henüz öğrenmiş ―anlaşılan o ki olup bitenden pek bihaber― biri olarak... Geçenlerde de demiştim ya "Aya Yorgi'ye çıkmaktan nefret ediyorum," diye... İşte tam da bu nedenle... Yüce Tepe'ye çıkıp da böylesi alçaklıklarla karşılaşmak kaderimiz midir ki heyhat!
Velhasılı melanur namenizdeki ironiyi kimilerinin ciddiye alabileceğinden bile şüphe duyarak; müsadenizle, halen ve dahi anlamamış biri olabilir diye bir kez daha: "YOK ARTIK DAHA NELER!"
Nicedir pek bir tuhaf ada sahillerinden hayretle selam ederim,
Emine Çiğdem Tugay
)O(
..........................................................3
HaberTürk İstanbul, 25.5.2010
ALO HaberTürk Acil Şikayet Hattı
Esra Boğazlıyan
sikayetediyorum@htgazete.com.tr
..........................................................4
Taraf, 17.5.2010
ARADA
Markar Esayan
markaresayan@hotmail.com
http://www.taraf.com.tr/markar-esayan/makale-tkmm-adalar-oturumu-ve-degisim-den-anladigim.htm
TkMM Adalar oturumu ve ‘değişim’den anladığım
Evvelki Pazar günü, kıymetli dostum Şanar Yurdatapan’ın davetiyle TkMM, yani Türkiye küçük Millet Meclisi’nin Büyükada’da CHP Adalar Belediyesi’nin ev sahipliğindeki oturumunun moderatörlüğünü yaptım.
TkMM, politikanın aşağıdan yukarıya örgütlenebilmesi amacıyla kurulan Yerel Forum Ortak Çalışma Grupları’nın aldığı yeni isim. TkMM bu sene sonu itibarıyla 41 ilde toplantı yapmış olmayı ve kısa sürede 81 ile ulaşmayı amaçlıyorlar. Meclis’in aylık toplantıları TESEV tarafından raporlaştırılıyor ve TBMM’ye sunuluyor. Böylelikle Meclis’teki siyasi partiler, özellikle de hükümet, birinci elden önemli bir bilgi kaynağına ulaşıyor.
Politikanın tabandan tavana örgütlenebilmesi...
Yüzlerce yıllık tebaa yönetimi geleneğinden radikal bir kopuşla toplum mühendisliğinin eline düşen bir halk için çok anlamlı bir girişim doğrusu...
***
İstanbul’daki toplantıya CHP’li Adalar Belediyesi’nin ev sahipliği yapmış olması çok anlamlıydı. Belediye Başkanı Mustafa Farsakoğlu ve Meclis üyesi Raffi Hermonn Araks’a verdikleri destek nedeniyle teşekkür borçlu olduğumuzu düşünüyorum.
Oturumun konusu yargıydı. Böyle olunca da, anayasa değişiklik paketinin tamamı, ülkede yaşanan değişimin nasıl değerlendirileceği, birlikte tartışılan meseleler oldu. En fazla soruya muhatap olan, kendisine epey de yüklenilen BDP temsilcisi oldu. Soru basitti: Kendisi de 12 Eylül Anayasası’nın mağduru olan, sürekli kapatılmaktan tabela kıtlığı çeken bir siyasi parti olarak BDP neden paketi boykot etmişti? Bu ciddi bir çelişki değil miydi?
BDP temsilcisi, ilkesel olarak AKP’nin demokratik adımlarını desteklediklerini, bu konuda bir komplekslerinin olmadığını söyledi. Lakin paket konusundaki boykot kararını temellendirmek konusunda açıkçası tatminkâr argümanlar sunamadı. Hatta, siyasi partilerin kapatılmasının zorlaştırılmasının kendileri için çok da öncelikli olmadığını ifade etti.
Bunu dayandırdığı nokta ise, bugünkü Meclis tablosunda, BDP ile ilgili bir kapatma davasına vize çıkmasının kesinliğiydi. Nasıl olsa kapatıldıktan sonra, bunun Anayasa Mahkemesi veya Meclis tarafından yapılması çok da anlamlı gelmiyordu onlara.
Peki, gelecekteki TBMM’ler?
Ben BDP’nin çekincelerini anlıyorum. Ama iddia ettikleri gibi bir Türkiye partisi iseler, AKP’nin onaylamadıkları politikalarını, açılımın yanlışlarını, KCK ve TSK operasyonlarının yanlışlığını sadece Kürtlere değil, Türkiye’nin geri kalanına daha iyi anlatmalılar. Bunun yerine “Kürtlerin önünde diz çökeceksiniz” türünden Kürde Kürt propagandası yapmak, siyaseti imkânsız kılar, sadece şiddet yanlılarını besler.
BDP’ye en sert tepki ise bir diğer Kürt partisi olan HAKPAR temsilcisinden geldi. Pakete sahip çıkılmaması ona göre vicdansızlıktı. AKP’ye yönelik samimiyet testleri veya bir anayasa değişikliğinin –Meclis’te veya referandumda- en az yüzde 80’lik bir oranla mümkün olması gerektiği savları, aslında tam da, hiçbir şey yapmamayı, statükoyu yeniden önermekti. Kaldı ki, böyle oranlar, 1982 Anayasası gibi faşizm dönemlerinde mümkün olan bir totaliter savrulmaydı.
Samimiyet denince...
Oturumu izleyen genç bir konuk söz alarak Başbakan Erdoğan’ın değişmiş olmasına neden inanılmadığını anlamadığını, insanların gerçekten değişebileceğini kendini örnek vererek anlatmaya koyuldu. İmam Hatipliydi... Devlet kendisini kandırmıştı. Önce üniversite okuma hakkını vermiş, sonra bunu geri almış, üstelik İmam Hatiplilerin klasik liselere geçişini de engellemişti. Önceleri kesinlikle çarşaf giyen bir eş istediğini, sonra eğitim için zorunlu biçimde yurtdışına çıktığını, şimdi ise dünya görüşünün çok değiştiğini söyledi. O değiştiğine göre, Erdoğan neden değişmesindi?
Bu naif örnek, beni aslında çok da hüzünlendirdi. İnsanlar tabii ki değişebilirler, ama sistemin makbul vatandaş dayatmasının şiddeti, kişilerin sürekli olarak sadakatlerini ispat etmek zorunda kalması ne kadar insafsızca! Değişim fetişizmini bir kama gibi beğenmediğimiz, makbul görmediğimiz kesimlerin böğrüne saplama hakkını kim veriyor bize! İçimden o gence, “senin değişimin beni niye ilgilendirsin, değişmesen ve hâlâ çarşaflı bir eş arzulasan dahi, buna da hakkın ve özgürlüğün olmalı, uygar bir ülkede sadece eylemlerinden mesul olurdun, yaşam biçiminden değil” demek geldi.
Evet, o noktadan hâlâ çok uzağız, ama dünden daha değil. Küçük küçük iyileşiyoruz. Benim “değişim”den anladığım bu, şifa bulmak.
..........................................................5
From: MELDA KESKİN
Subject: Bu siteye bir göz at: Nükleerle yaşamaya hazır mısın?
Date: May 25, 2010 6:12:59 PM GMT+03:00
To: cigdem.selim.tugay@gmail.com
Merhaba,
Bu siteye mutlaka bakıp nükleere karşı imza atar mısın?
Nükleerle yaşamaya hazır mısın?
http://nukleer.greenpeace.org
Sevgiler,