31 Mart 2011 Perşembe

ADALAR POSTASI-2565: adalar'da eski dönemlerden bugüne kalan imar durumuna aykırı kaçak yapılaşmalar mevcut ancak bunlarla ilgili alınmış olan kararlar...



* * *

ADALAR'da TARİHTE O GÜN:

20 Haziran 1908 Cumartesi günlü, Büyükada'daki kulübün tarassuduna dair...

* * *

ADALAR'da BİR GÜN:

Fotoğraf: Ugo Antonio Corintio, Büyükada'da, 12 Mart 2011.

* * *

ADALAR'da HAVA DURUMU:

31 Mart 2011 Perşembe
Büyükada'da HAVA DURUMU*
Çok bulutlu
7/15ºC
% 75-94 nem
Günbatısı, B 13km/sa
Gündoğuşu 06:51... Günbatışı 19:26...

* * *

Cicely Mary Barker, The Dog-Violet Fairy.

Büyükada'nın Köpek Menekşesi
Abdül.ham.it Cuma'nın bahçesinden!

* * *

1- Cem Eğrikavuk: "Geçen sonbaharda bir motor, ismini 'Ada Vapuru' olarak değiştirince epey tepki göstermiştik..."

2- Arif Çağlar: "Büyükada'da üç sorunlu inşaat ve üç inşaat ruhsatı levhası..."

3- Topbaş'tan öneri: Kaçak binalara geçici ruhsat!... Adalar'da eski dönemlerden bugüne kalan imar durumuna aykırı kaçak yapılaşmalar mevcut ancak bunlarla ilgili alınmış olan kararlar gerek makine parkı imkânsızlığı ve gerekse iskânlı binaların tahliyesi sağlanamadığı için uygulanamıyor...

4- Adalar Belediyesi hoparlöründen duyurulur: "Adalar'a İBB'den şafak baskını... İBB'den Adalar'da ikinci kez zabıta terörü..."

5- Selçuk Aral: "Dur yolcu! Bilmeden önünden geçtiğin... Yavuz'un başdireği...

6- Martin Hemming: "At pislikleriyle ilgili halledilmesi gereken bazı sorunlar var ama ben Prens Adaları’nın bu halini çok beğendim. Teşekkür ederim..."

7- Aslı Doğan: "Biz Büyükada'da oturuyoruz. Ona [Richard Laniepce] Ada'da 'muhtar' diyorlar...."

8- Halim Bulutoğlu: "İpek Çalışlar’ın ‘Mimoza Kokulu Kadın’ adını verdiği Fethi Okyar’ın eşi Galibe Hanım ile Latife Hanım arasındaki mektupları okuyarak başladığı konuşması oldukça ilginçti..."

9- 1955 yılında Büyükada'da...

)O(


_______________________________________________________1

From: CEM EĞRİKAVUK
Subject: motor isimleri
Date: March 29, 2011 1:03:13 PM GMT+03:00
To: adalar.postasi@gmail.com

motor isimleri...

Geçen sonbaharda bir motor, ismini "Ada Vapuru" olarak değiştirince epey tepki göstermiştik.

Sanırım tepkilerimizi haklı bulmuşlar, yeni motorlara daha gerçekçi isimler veriyorlar.



_______________________________________________________2

From: ARİF ÇAĞLAR
Subject: inşaat ruhsatı levhaları
Date: March 29, 2011 10:48:45 PM GMT+03:00
To: adalar.postasi@gmail.com


Büyükada'da üç sorunlu inşaat 
ve 
üç inşaat ruhsatı levhası:

seferoğlu imar ruhsatı levhası 20110327

Seferoğlu arazisinin altını üstüne getiren hafriyatla birlikte Çankaya caddesi tarafına asılmış inşaat ruhsatı levhasında yazı okunmuyor.
büyükada con paşa köşkü restorasyonu ruhsat levhası ve kameriye 20110328

İkinci ruhsat levhası Con Paşa köşkünün kameryesi duvarına asılı, düzgün bir levha ve yazılar okunuyor yani olması gerektiği gibi ama bunda da başka bir sorun var: Büyük Tur yolu üzerinde Heybeliada'nın en güzel manzarası tuğla duvarla engellenmiş. Levha doğru, duvar yanlış - başlıbaşına bir konu.

Üçüncü ruhsat levhası Lido inşaatına ait ve en büyük özelliği olmayışı. Böyle bir ruhsat levhasının Lido inşaatına asıldığını şimdiye kadar gören olmamış. Bu nedenle fotoğrafını gönderemiyorum. Diğer ikisinin fotoğrafı ekte.

Adalar Belediyesi bu üç örnekte belediye yasalarını uygulamakta zorlanıyor. Üstelik sorun sadece ruhsat levhalarında değil: Seferoğlu inşaatı Büyükada'nın bu güzel yamacının topografyasını şimdiden değiştirdi, ruhsat levhasını okuyabilsek belediyenin izni olup olmadığını anlayabileceğiz.

seferoğlu bantlı kaldırım engeli 20110328

Ayrıca 60 cm yüksekliği geçmemesi gereken ama 3 metreyi geçen demir perdeyle deniz manzarasını kapattığı yetmiyormuş gibi (inşaat izini ve ruhsatı olmadan iki yıldır deniz manzarasını branda beziyle kapattıktan sonra) pazar gününden beri ağaçlara gerdiği çirkin bir plastik bantla kaldırımı da kapatmış durumda.


Lido inşaatını belediye mühürledi ama mühürlenmiş binada inşaatın sürdürülmesine engel olmuyor.

Bakalım bu bilmeceler ne zaman çözülecek.

Arif Çağlar


_______________________________________________________3

Radikal, 29.3.2011


Topbaş'tan öneri: Kaçak binalara geçici ruhsat


İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş, İstanbul’da halkın deprem riski taşıyan binaları kullanmaya devam ettiğini, bu yapılar kullanımda olduğu için de müdahale edilemediğini belirterek, "Deprem güçlendirmesi adına müracaat yapanlar belediyelerden ruhsat alamadığı için bir çözüm gelmesi gerekiyor. Bununla ilgili, bir af sayılmayacak, geçici bir kullanım belgesi verilmesi için çalışmalar yapıyoruz. Bunu, Hükümete ve TBMM’ye teklif edeceğiz," dedi.

Topbaş, Sarıyer Çayırbaşı Tüneli’nde AK Parti İstanbul İl Başkanlığı'nca düzenlenen "2009 Yerel Seçimlerinin 2. Yılı Değerlendirme Toplantısı"nın ardından gazetecilerin sorularını yanıtladı.

Bir soru üzerine Topbaş, 2011 yılı ve bundan sonraki yıllarda İstanbul’un depreme karşı hazır hale gelmesi ve özellikle vatandaşların yaşadığı alanlarla ilgili deprem güçlendirmesi çalışmalarına öncelik verdiklerini söyledi.

-"AF SAYILMAZ, AMA ÇALIŞMA YAPIYORUZ"-

Fikirtepe’de başlattıkları çalışmaları bütün şehir genelinde devam ettirdiklerini belirten Topbaş, konuşmasını şöyle sürdürdü:

"Bir de buna paralel olarak İstanbul’daki 1 milyon 600 bin yapılmış binanın yüzde 60-70’inde imara aykırılıklardan bahsediyoruz. Bu binaların bir kısmı kendi parselinde de olsa ruhsatlı da başlasa, imara aykırı eklemeler nedeniyle ruhsat alamıyor. Halkımız deprem riski taşıyan binaları kullanmaya devam ediyor. Bu yapılar kullanımda olduğu için müdahale edemiyorsunuz. Deprem güçlendirmesi adına müracaat yapanlar, belediyelerden ruhsat alamadığı için bir çözüm gelmesi gerekiyor. Bununla ilgili, bir af sayılmayacak, ama diğer taraftan geçici bir kullanım belgesi verilmesi için çalışmalar yapıyoruz. Böyle bir hazırlığımız var. Bunu, Hükümete ve TBMM’ye teklif edeceğiz. Kanun tasarısı olarak teklif edebiliriz.

Buradaki mevcut yapıların ekonomik ömürleri bitene kadar, vatandaşların kullanmakta olduğu yapılara bir geçici kullanım izni vermek ve iskan harcının belli bir kısmını almak suretiyle, bu yapıları kullanım belgeli hale getirmek ve böylece yapılarında güçlendirme yapmak isteyenler rahatlıkla belge, ruhsat alabilecekler."


Ruhsatsız iş yerlerinin de böylece çalışma ruhsatı alabileceğini ifade eden Topbaş, "Bina ekonomik ömrünü bitirdiğinde, yeniden yapılmak istendiğinde, mevcut plandaki imar neyse onu yapabilecek. Dolayısıyla yeni bir hak olmayacak" dedi.
Kaçak kat ve her türlü ilave yapmış olanların, farklı halde konumlandırılmış binalar için de bu uygulamanın düşünülebileceğini anlatan Topbaş, şunları kaydetti:
"Çünkü bir gerçek var, bu şehirde bir deprem riski var bunu zaten konuşuyoruz. Kentsel dönüşüm yapılması gerekiyor, diğer taraftan binalarını güçlendirmek isteyen insanlar var. Bina iskansız olduğu için Belediye bunlara güçlendirme ruhsatı veremiyor. Çünkü bina yasal değil. Yasal hale getirilmesi de mümkün değil. O halde biz bunlara geçici belge verelim ki güçlendirme ruhsatı alabilsin. Esas fikir buradan çıktı."

-"YASA ŞU ANDA DEĞİL, SEÇİMDEN SONRA ÇIKAR"-

Bir gazetecinin, "Siz tabii çok iyi bir niyetle yaklaşıyorsunuz ’deprem güçlendirmesi’ diyorsunuz. Peki bu belgeyi kötü niyetle kullanmak isteyenler olamaz mı? Bu binalarla ilgili ’şu tarihten itibaren yapılmış’ diye bir süre vermeyecek misiniz? Bu seçim döneminde akla başka şeyler de getirebilir" sorusu üzerine Topbaş, şu yanıtı verdi:

"Bu belediye seçimi değil. Yasa da şu anda değil, seçimden sonra çıkar. Seçimle alakalı olarak bunu söylemiyoruz. Aslında bundan ben daha önce de bahsetmiştim, ama anlaşılan medyamızdan kaçmış. Binalara bir tarih koyamazsınız ya da buna bir tarih koyamazsınız. Ne kadar yapı varsa hepsini kapsamak durumundasınız. Zaten o binalar kullanılıyor, o binalara müdahale edemiyor, etmiyorsunuz. Onbinlerce, yüzbinlerce yapı var.

Bunları yasal hale getirmek, boşaltmak gibi bir imkanımız yok ve orada yaşanıyor. Burada oturan vatandaşlar binasını güçlendirmek istiyor. Ruhsat alamıyor, belediye ruhsat vermiyor. Bunun için geçici bir belge alabilirse, bir sıkıntıya düşmeden güçlendirme imkanı verilir. Ancak bu ileride bir hak doğurmayacak. Plandaki mevcut duruma göre imar verilecek. Bu mevcut yapıyı, kullanabildiği kadar kullanabilecek. Güçlendirme yapabilecek, ancak binasını yeniden o şekliyle yapamayacak. O binada iskan alsaydı ne kadar harç verecekti diye bakılacak. Onun belirli bir oranı alınacak, harç olarak ileride binasını yıkıp yaptığı zaman daha önce verdiği mahsuptan düşülecek."

-"ÖRTÜLÜ AF DİYE DEĞERLENDİRMEMEK LÂZIM"-

Başka bir gazetecinin "İster istemez örtülü af gibi anlaşılıyor. Ne diyeceksiniz?" sorusu üzerine Kadir Topbaş, şunları söyledi:

"Örtülü af diye değerlendirmemek lazım. Şu anda bu binalar kullanılıyor. Bu binalar arasında deprem riski taşıyan birçok bina var. Vatandaş binasını güçlendirmek istiyor, belediye hiçbir şekilde buna ruhsat veremez. Çünkü belediyenin kayıtlarında bu binaların imara aykırılıkları var. Belediyeye gittiği zaman belediye ’binanı yasal duruma getir’, ’yık yeniden yap’ diyor. Bu da mümkün değil. Binayı da güçlendirmesi gerekiyor, deprem riski var. Burada depremden korunmak mı daha doğru olur, yoksa bu kanun tasarısının arkasından daha başka maksatlar mı aramak daha doğru?

Bence depremden korunmak, olası bir depremdeki kayıpları en aza indirmek veya ortadan kaldırmak adına bu riske de katlanılır diye düşünüyorum. Gerekirse katlanmak da lazım diye düşünüyorum. Bunu bana birileri empoze etmedi, bu tamamen kendi fikrim. Doğru olduğuna inanıyorum, çünkü vatandaşlarımız mevcut binasına güçlendirme izni alamıyor. Geliyor vatandaş bana söylüyor, ’Başkan ben filan ilçede oturuyorum binamı güçlendirmek için belediyeye gidiyorum, belediye güçlendirme izni vermiyor’ diyor. Bu binaları ortadan kaldırmanız mümkün değil, böyle yüzbinlerce bina var."

Topbaş, bu tür bir düzenlemenin, bütün Türkiye için geçerli olabileceğini düşündüğünü belirterek, "Bu İstanbul’a özel olmaz. Buna siyasilerimiz ne der, partilerimiz nasıl bakar bilemiyorum. Bir teknik adam olarak ben bu tasarının doğru olduğunu düşünüyorum. Başka türlü riskli binayı güçlendirip, kullanıma devam ettiremezsiniz. Ya diyeceksiniz ki yık binanı imara uygun yap veya riskine kendin katlan" dedi. (aa)

İSTANBUL'DAKİ KAÇAK SAYISI

Bayındırlık ve İskan Bakanlığı’nın verilerine göre, 2010 Haziran ayı itibarıyla İstanbul'daki kaçak yapı sayısı şöyle:

ADALAR: İlçede eski dönemlerden bugüne kalan imar durumuna aykırı kaçak yapılaşmalar mevcut, ancak bunlarla ilgili alınmış olan kararlar gerek makine parkı imkânsızlığı ve gerekse iskânlı binaların tahliyesi sağlanamadığı için uygulanamıyor. [...]


_______________________________________________________4


Adalar Belediyesi hoparlöründen duyurulur!...



ADALAR’A İBB’DEN ŞAFAK BASKINI!


İstanbul Büyükşehir Belediyesi ile Adalar Belediyesi arasında sorun haline gelen Büyükada’daki Mimar Mehmet Bölük Kültür ve Sanat Parkı, bu sabah Büyükada’ya çıkarma yapan Büyükşehir’e bağlı zabıta ekipleri tarafından yıkıldı. 10 yıldır atıl durumdayken ve bir mezbelelikken Adalar Belediyesi tarafından düzenlenen ve Nisan ayında açılışına hazırlanılan park yerle bir edildi. Sabah saat 06: 00’da iki grup halinde, iki farklı iskeleden adaya adeta çıkarma yapan çevik kuvvet destekli 400 kişilik zabıta ve yıkım ekibi, parka gelerek Adalar Belediyesi tarafından yapılan çalışmaları yıktı. Ekipler, parkın alanını daralttı.

Adalılar Eylem Yaptı

Sabah uyandıklarında parkın içinde yıkımı gerçekleştiren ve adaya yayılmış kalabalık zabıta ve yıkım ekibini karşılarında gören ada halkı şaşkına döndü. Adalılar öğle saatlerinde belediye binası önünde bir araya gelerek bu durumu protesto etti. Adalılar hazırladıkları ‘Adalılar yapar, Büyükşehir yıkar!’, ‘Adalar’da Büyükşehir terörü istemiyoruz!’, ‘Büyükşehir parkımdan elini çek!’, ‘Parkımdan çık, vapurumu geri ver!’, ‘Park bahane, müdahale şahane!’, ‘Kışın baskına gelme, yazın yardıma gel!’ yazılı dövizlerle eylem yaptı.

Adalar Belediye Başkanı Dr. Mustafa Farsakoğlu İBB’nin yaptığı çıkarma ile gerdiği ada halkına hitaben yaptığı konuşmada şunları söyledi:

“Yıllardır bu parka çivi dahi çıkılmamış. İçindeki Atatürk büstünün kaidesi kırık döküktü. Atların işgalinde olup at pisliklerinden geçilmiyordu ve insanlar yararlanamıyordu. Ayrıca Adalara gelen yerli ve yabancı ziyaretçiler açısından da çirkin bir görüntü yaratıyordu. Yıllardır bir şey yapılamadığı için parkın yapımını projelendirdik ve yapmak için kolları sıvadık. Çok da güzel çalışmalar yaptık. İlk başta parkın alanını genişlettik. Peyzaj mimarımız bu park için güzel projeler hazırladı. İnsanların oturup rahat bir soluk alacakları bir dinlence haline getirecektik. Atatürk büstünü kaidesi ile beraber yeniledik. Mimar Mehmet Bölük Kültür ve Sanat Parkı olarak Nisan başında açmaya hazırlanıyorduk ki, sabahın erken saatlerinde gelip yıktılar. 10 yıldır hiçbir çalışma yapmadıkları park, biz sahip çıktık diye mi yıkıldı ve Ada halkı cezalandırıldı?”


 Mimar Mehmet Bölük Kültür ve Sanat Parkı



Hizmette yavaş, yıkımda hızlı


Adalar Belediyesi önünde toplanan 250 kişiye seslenen Başkan Farsakoğlu şöyle devam etti: “Bir süredir İBB’nin Adalar’da hukuka va yasalara uymayan tutum ve uygulamalarıyla karşı karşıyayız. Bunları Büyükşehir Belediye Meclisi’nde soru önergeleriyle ilettik. Dün İstanbul Valisi ile görüşerek durumu anlattık, ilgili raporları kendisine sunduk, İBB’nin yaptığı hukuk dışı uygulamayı gözler önüne serdik ve kendisi sessiz kaldı. Asıl üzücü olan Çevik Kuvvet gönderilerek bu hukuksuzluğa göz yumulmasıdır. Biz hiçbir zaman kavgacı bir üslup içinde olmadık, hatta gelin projelerimize destek olun dedik. Ama görüyorsunuz yaptığımız çalışmalar destekleneceğine engelleniyor. Biz şimdi kendilerine çağrı yapıyoruz, daha düzenlenmesi gereken, projesi hazır 12 adet parkımız, 20 adet meydanımız var gelin aynı hızla bunları da tamamlayın. Destek olmayacaksanız da gölge etmeyin yeter.”

İBB Adalıları cezalandırıyor


İBB’nin göreve başladıklarından bu yana yardımları kestiğini ifade eden Farsakoğlu kendilerine oy çıkmayan Adalar’ın bu şekilde adeta cezalandırıldığını belirtti. Farsakoğlu şunları söyledi:

“2 yıl önce yapılan yerel seçimlerde Adalar’da CHP ilk kez Belediye Başkanlığı’nı kazanmış ve Belediye Meclisi’nde başarı sağlamıştır. 25 yıl sonra ilk defa yönetime gelen bizlere şu an iktidar sahiplerinin elinde bulunan İBB bir ayrımcı tutum içinde Adalıları cezalandırmaktadır. Seçimlerden önce İBB’den her ay 300 Bin TL Adalar Belediyesi’ne nakit yardım yapılmaktaydı.Bunun yanında deniz-kara taşıtlarının onarımından, gübre ve bordür taşına kadar ayni yardım göndermekteydiler. Bu yardımlar Adalar Belediyesi’nin yıllık bütçesinden daha fazlaydı. Ama 2 yıldır bütün taleplerimize rağmen 1 kuruş yardım, 1 tek taş bile göndermemiştir. Yoğun bir borç yüküyle devraldığımız belediyede ilk önce çalışanlarımıza borçlarımızı ödeyerek göreve başladık. Gecemizi gündüzümüze katarak hizmete devam ediyoruz.”

Kamuoyu bilgilerine sunarız.

* * *


İSTANBUL BÜYÜKŞEHİR BELEDİYESİ’NDEN 
ADALAR'DA İKİNCİ KEZ ZABITA TERÖRÜ

17. 03. 2011 Perşembe günü İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nden, bir kısmı resmi görevli, bazıları ise (çakma zabıta denilen) resmi olmayan, 150 kişilik bir ekip, adeta savaşa gider gibi Adalar Belediyesi’nin, Çınar Caddesi’ndeki küçük bir parkta yaptığı düzenlemenin şikayet edilmesi üzerine Büyükada’ya gelmişlerdir. Herhangi bir hukuka ve yasal yetkiye dayanmayan böylesi bir fiil, yasalara göre suç oluşturmaktadır. Söz konusu cadde ve park alanı, (5216 sayılı Büyükşehir Belediyesi Kanunu’nun 7.Maddesi ve 5393 sayılı Belediye Kanunu’nun 79. Maddesi) Adalar Belediyesi’nin yetki, görev ve sorumluluğundadır.

Anayasa ve yasalar uyarınca tüzel kişiliğe sahip bir kamu kuruluşu olan Adalar Belediyesi’nin yaptığı iş ve işlemlerle ilgili olarak, İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin herhangi bir denetim, müdahale veya işlem yapabilmesi yasal olarak mümkün değildir. Adalar Belediyesi üzerinde ancak hukuki denetim söz konusu olabilir. Bunun yanı sıra merkez yönetiminin sınırlı düzeyde vesayet denetimi bulunmaktadır.

Adalar, 31.04.1984 tarih ve 234 sayılı Taşınmaz Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Yüksek Kurulu Kararı ile sit alanı bütünü ilan edilmiştir. 5216 SAYILI BÜYÜKŞEHİR BELEDİYE KANUNU’NUN 7 MADDESİ, 5393 SAYILI BELEDİYE KANUNUN 79. MADDESİ, 2918 SAYILI KARAYOLLARI TRAFİK KANUNU’NUN 3. MADDESİ, İSTANBUL III NOLU KÜLTÜR VE TABİAT VARLIALARINI KORUMA KURULUNUN 16.06.1999 TARİH VE 11012 SAYILI KARARI, BELEDİYE MECLİSİ’NİN 07.06.2010 TARİHLİ 54 SAYILI VE UKOME KARARLARINA GÖRE “MİMAR MEHMET BÖLÜK KÜLTÜR VE SANAT PARKI”, ÇINAR CADDESİ VE YAYA YOLUDUR.

5216 sayılı Yasa’nın 7. maddesi “İstanbul Büyükşehir Belediyesinin yetki alanındaki meydan, bulvar, cadde ve ana yolları yapmak, yaptırmak, bakım ve onarımını sağlamak, kentsel tasarım projelerine uygun olarak bu yerlere cephesi bulunan yapılara ilişkin yükümlülükler koymak; ilân ve reklam asılacak yerleri ve bunların şekil ve ebadını belirlemek; meydan, bulvar, cadde, yol ve sokak ad ve numaraları ile bunlar üzerindeki binalara numara verilmesi işlerini gerçekleştirmek” çerçevesinde, İBB ve UKOME’nin Kanunlarla tanımlanmış yol, anayol, meydan gibi yerlerin sınıflarını belirleme ve tanımlarını değiştirme yetkisi yoktur.

Bütün bu yasal yetkiler çerçevesinde, Çınar Caddesinde ve bu alandaki parkta peyzaj düzenlemesi için Adalar Belediyesi tarafından bir proje hazırlanmış ve uygulanmaya başlanmıştır. Söz konusu proje mevcut parkın iyileştirilmesini sağlamak, tamamı yaya yolu olan bağlantı yollarının yol kaplamasını değiştirmek, yeni ağaç ve çiçek dikerek çevre düzenlemesi yapmaktan ibarettir.

Kamuoyu bilgilerine sunarız. 


_______________________________________________________5

From: SELÇUK ARAL
Subject: Dur yolcu! - Bilmeden önünden gectigin...
Date: March 20, 2011 2:32:21 PM GMT+02:00
To: emine.cigdem.tugay@gmail.com

Kinaliada.net, 26.3.2011
Selçuk Aral

http://www.kinaliada.net/index.php?news-220

Dur yolcu! - Bilmeden önünden gectigin...
Yavuz'un Basdiregi



Sevgili Ziyaretciler !
Sevgili Istanbullu Hemse(h)rilerim!
Icimizden yüzde altmisimizin bile yasadiklari sehirde dogmadiklari, yarisindan cogunun Adalar'in adlarini sirasiyla sayamadiklari, daha azinin Sirkeci’den Halkali’ya, hatta cok daha azinin Haydarpasa – Pendik tren istasyonlarini söyleyemedikleri, her tarafi bir tarih-hatira vs. ile dolu bir kentte yasamaktasiniz. Cogu zaman önünden neyin ne oldugunu bilmeden gecer gideriz.

Iste sizlerin yukarda görmüs oldugunuz (bende su an carsaf gibi *1280x960* acilmis gözümün önünde duran, baktikca gözlerimi nemlendiren) fotografta anlattiklarimdan birisi. Burasi Heybeliada, Deniz Lisesi'nin (Önceleri Deniz Harp Okulu) Büyükada seferini yapan vapurdan (yâni denizden) görünüsü. Bu resimde hemen bakinca görünen (1773) digeri dekor zannedilip farkedilmeyen iki ayri tarih yatiyor. Müsade ederseniz bilmeyenleriniz icin laf acilmisken anlativereyim.

Deniz Lisesi:
1773'te Kaptan-i Derya Cezayirli Gazi Hasan Pasa'nin önderliginde, ilk deniz okulumuz olan Tersane Hendesehanesi'nin kurulusuyla temelleri atilan Deniz Lisesi; egitim ve ögretim gelenegi yaratabilmis yapisiyla ve uzun tarihsel geçmisiyle dikkati çeken, ender egitim kurumlarimizdan biridir.

1834 yilina kadar Kasimpasa'da etkinliklerini sürdüren okul, o yil Heybeliada'daki Kalyoncu Kislasi'na tasinmis; 4 yil sonra da halen Kasimpasa Deniz Hastanesi, o zamanlar ise Gazi Hasan Pasa Konagi olan ve mühendishane binasi olarak hazirlanan binalara geçmistir.

Okul, 1851'de yeniden Kasimpasa'dan Heybeliada'ya tasinmistir. 18. yüzyila kadar babadan ogula geçen denizcilik meslegi (inanin benim ailemde de durum aynisiydi), Deniz Lisesi'nin kurulusuyla bilimsel bir nitelik kazanmistir.

1924'te, Egitim Birligi Yasasi'nin kabulüyle, Deniz Lisesi Maarif Vekaleti'ne baglanmistir. 1928 yilina kadar Bahriye Mektebi olarak anilan okulu, bu tarihten sonra Deniz Lisesi, 1935'te Deniz Hap Okulu ve Lisesi Komutanligi adini almis, 1963 yilinda ise Deniz Lisesi Komutanligi ve Deniz Harp Okulu Komutanligi olarak iki ayri komutanliga ayrilmistir. 1985'te Tuzla'daki yeni tesislerine tasinan Deniz Harp Okulu'nun Heybeliada'daki tesis ve kuruluslarini da bünyesine alan Deniz Lisesi; egitim-ögretim etkinliklerini, olanaklarini daha da artirmis olarak burada sürdürmektedir.

Yavuz:
Solda görmüs oldugunuz, flimlerde gördügümüz —korsan gemilerin gözetleme kulesine benzeyen— bu yapi göze hos gelsin diye oraya kondurulmus bir dekarosyon degildir. Hâlâ kalplerimizde yatan, zamaninda tas baskisi resimlerine en ücra Anadolu kahvelerinin duvarlarinda bile rastlanan, adina sarkilar söylenip "Yavuz geliyor Yavuz sulari yara yara..." diye türküler yakilan, Atatürk'ün naasini tasiyan, unutulmasi mümkün olmayan, Türkiye Cumhuriyeti donanmasinin sancak gemisi, Sanli Yavuz'dan kalan son bir hatira: Yavuz'un Basdiregi'dir.

Hoscakalin!

Selcuk Aral (26 Mayis 2006)

NOT: Burada görmüs oldugunuz direk Yavuz'un hakiki basdiregidir. Deniz Harp Okulu'nun Tuzla'ya tasinmasiyla birlikte bu diregin aynisi (sembolik olarak) oraya da dikilmis olsa da, asli olmayip, sadece bir kopyasidir.

NOT²: 70'li yillarin basinda, zamanin Türk hükümeti, sanli Yavuz'u (Alman Imparatorlugu'nun son gemisi) müze yapmalari icin tekrar geriye, Almanlar'a satmak ister.

Almanlar'in ilgi göstermemeleri üzerine (yüzen tarihimiz) jilet olmak üzere hurdaciya verilir. Bugün (20.03.2011) ögrendim.


_______________________________________________________6

HaberTürk, 28.3.2011

http://ekonomi.haberturk.com/turizm/haber/615017-prens-adalari-sundey-timesta

Prens Adaları Sunday Times'ta


İngiliz gazeteci yazdı...



İngiliz Sunday Times gazetesinin muhabiri Martin Hemming, “İstanbul’un sevgili, küçük sırrı” başlığıyla Prens Adaları’yla iligili bir yazı kaleme aldı. İstanbul’un eskisi gibi otostopçuların uğrak noktası olmadığını vurgulayan Hemming “İstanbul artık popüler bir geleceğe doğru yol alan Avrupa başkenti” ifadesini kullandı.

BERBERE ÖVGÜLER
Sakin birkaç gün geçirmek için Prens Adaları’na gittiğini anlatan Hemming, “Kiliselerle minareleri yan yana gördüğüm 80 dakikalık bir yolculuktan sonra Heybeliada’ya vardım. Orada ya yürüyor ya da fayton kiralıyorsunuz, araç yok,” diyerek 1875’te yapılan Karamanyan’ın birinci katında kaldığını yazdı.

Hemming, “İşaret diliyle anlaştık ve rekor sürede tıraş oldum,” sözleriyle adanın berberi Ertay’ı övdü. Ada'da midye dolması ve patlıcan salatası servis eden lokantalardan sözedilen yazıda Büyükada’ya da yer verildi.

Aya Yorgi’ye çıkarken eşekle tırmanmak yerine yürümeyi tercih ettiğini belirten Hemming’e göre köfte ve salatası mükemmel olan Yücetepe Kır Gazinosu, St George’un da yorucu bir günden sonra tercih edeceği bir mekân olabilirdi!

‘BU HALİNİ ÇOK BEĞENDİM’
Büyükada’daki, Prens Adaları Müzesi’ni de “görülmeye değer” bulan İngiliz gazeteci burada bisiklet turu yapmanın keyfini çıkardığının altını çizdi. Hemming yazısını, “At pislikleriyle ilgili halledilmesi gereken bazı sorunlar var ama ben Prens Adaları’nın bu halini çok beğendim. Teşekkür ederim,” sözleriyle bitirdi.


_______________________________________________________7

Akşam, 29.3.2011

http://www.aksam.com.tr/2-kisilik-asktan-6-muzik-grubu-dogdu--29794h.html

2 kişilik aşktan 6 kişilik müzik grubu doğdu


Hayalini kurduğu belgeseli çekmek için Anadolu ve Balkan müziğinin izini sürerken Türkiye'ye gelen Fransız Richard Laniepce, âşık olduğu Aslı Doğan uğruna İstanbul'a yerleşti.

Belgeseli çekemedi ama repertuvarı düğün müziklerinden oluşan Kolektif İstanbul adlı grubu kurdu. Müzikle sadece dinleyici olarak ilgilenen eşi Aslı'yı da grubun vokali yaptı.

Richard Laniepce, Fransa'nın batısındaki Bretagne'da dünyaya geldi. 10 yaşında konservatuvara yazıldı ancak 2 yıl sonra bıraktı. Liseyi bitirdikten sonra teknik üniversitenin enstrüman yapımı bölümünde okudu. 20 yaşında da bölgenin geleneksel müzik aleti olan gayda çalmaya başladı. Zaman içinde bölgesel müziklere merak saran Richard, Anadolu ve Balkan müziği üzerine bir belgesel hazırlamaya karar vererek yolculuğa çıktı. Bosna ve Bulgaristan'ın ardından Eylül 2001'de İstanbul'a geldi. Aynı yılın ekim ayında Galatasaray Üniversitesi Sinema ve Televizyon Bölümü öğrencisi olan ve o dönem Fransız Kültür Merkezi'nde Belgesel Sinema Festivali'nde görev alan Aslı Doğan ile tanışıp âşık oldu.
Aslı'ya hayalini kurduğu müzik belgeselinden bahsetti. Aslı'nın rehberliğinde, birlikte Tophane'den Karadeniz'e yolculuk edip köy düğünlerine katıldılar. Richard'ın müzik belgeseli hayata geçemedi ama köy düğünlerinde yaptıkları kayıtların verdiği esinle yeni bir müzik grubu kurdular. Böylece 2004 yılında Kolektif İstanbul doğdu. Solisti de Richard'ın ısrarı ile Aslı oldu.

Büyükada'nın muhtarı büyük küçük herkesle dost
Kolektif İstanbul, 14 Şubat Sevgililer Günü’nde 5’inci yılını Cemal Reşit Rey’de müzikseverlerle kutladı. Kısa sürede Türkçe de öğrenen grubun kurucusu “yabancı damat” Richard, “Aslı ile aramızdaki aşk olmasaydı Kolektif İstanbul da olmazdı. Aslı ile yaşadığımız ilişkiden Kolektif İstanbul doğdu” diyor. Yaklaşık 10 yıldır Türkiye’de yaşayan eşi Richard’ın Türklerle çok iyi iletişim kurduğunu anlatan Aslı Doğan ise “Richard Türkiye’deki kültürel kodlara çok hakim. Nerede güzel lokum satıldığını bile biliyor. Düğün müziklerinin kaydı için gittiğimiz köylerde büyükten küçüğe herkesle dost oluyor. Biz Büyükada'da oturuyoruz. Ona Ada'da 'Muhtar' diyorlar. Ve belki de en önemlisi hayata ayırdığı vakit, müziğe ayırdığından çok daha fazla. Sanırım işin sırrı da burada" diye anlatıyor.

FRANSA'YA VEDA
Repertuvarını Anadolu ve Balkan düğün müzikleriyle süsleyen grup, kısa zamanda büyük sempati topladı. Richard, İstanbul'a geldiği ilk yıl arada bir ülkesine gidiyor, kısa bir süre kalıp geri dönüyordu. Sonunda Aslı ile evlenmeye karar verdi ve tamamen İstanbul'a yerleşti. 2007'de Büyükada'da bir kır düğünüyle evlendiler. Düğünde kendileri çalıp kendileri söyleyerek hayatlarını birleştirdiler.
"Boğaz, rakı, balık, kebap, lokum" derken Türk kültürüne hâkim olan "yabancı damat" kısa zamanda öğrendiği Fransız aksanlı kırık Türkçesi'yle "Aslı ile aramızdaki aşk olmasaydı Kolektif İstanbul da olmazdı. İlişkimiz Kolektif İstanbul'u doğurdu" diyor.

Kolektif İstanbul
Kolektif istanbul, geleneğe saygıyı terazinin bir tarafında tutarak Doğu Avrupa geleneksel düğün müziklerine dayalı repertuvarını funk ve jazz altyapılarıyla yeniden yorumluyor. Grubun üyeleri ise şöyle: (Soldan sağa) Aslı Doğan (Vokal), Richard Laniepce (Saksofon, Gayda), Tamer Karaoğlu (Akordeon), Talat Karaoğlu (Klarnet), Ertan Şahin (Tuba), Ediz Hafızoğlu (Davul) Konuk Sanatçılar: Sinan Çelik (Kaval), Şenol Filiz (Ney), Birol Topaloğlu (Tulum), Selim Sesler (Klarnet), İzzet Kızıl (Perküsyon), Elena Hristova (Vokal), Ahmet Özden (Kaba zurna)


_______________________________________________________8

Şalom, 23.3.2011
Tilda Levi


'Vitae'

İstanbul kısa aralarla birkaç mevsimi art arda yaşıyor. Geçtiğimiz yalancı baharın az öncesinde kar yağışına tanık olmuştuk. O hafta Büyükada’da gerçekleşecek ‘Mimoza Şenliği’ başlıklı bir yazı yazmıştım. Hemen ardından Adalar Vakıf Başkanı Halim Bulutoğlu’ndan günün nasıl geçtiğiyle ilgili bir e-posta aldım. "Toplantı ve geziye isteyip de katılamamanıza üzüldüm. Kış ayları araya mesafe koyuyor. Bu tür buluşmalar dostlarla yeniden karşılaşma, sohbet imkânı veriyor. Havanın çok soğuk olmasına, Anadolu Kulübü’nün büyük salonunun ısıtma sorunlarına rağmen, hem adadan hem de şehirden 70-80 kişilik bir topluluk keyifli saatler geçirdi. Başkan Farsakoğlu’nun ve benim konuşmalarımızın ardından, Gürsan Ergil ve İÜ öğretim üyelerinden Erdal Üzen ada mimozası üzerine konuştular. Özellikle Üzen’in sunumu oldukça ilgi çekiciydi. Mimozanın akasyagillerden olduğunu, gerçek mimozanın bizimkine göre biraz farklı olduğunu, bilimsel adı farklı olsa da bizimkinin de ada mimozası olarak tanımlanabileceğini söyledi. İpek Çalışlar’ın ‘Mimoza Kokulu Kadın’ adını verdiği Fethi Okyar’ın eşi Galibe Hanım ile Latife Hanım arasındaki mektupları okuyarak başladığı konuşması oldukça ilginçti. Kent Orkestrası’nın dinletisinden sonra, bu sene mevsim koşulları nedeniyle hâlâ açamamış mimoza ağaçları için Fethi Okyar korusuna mimozalı yola gidildi."

Karlı bir kış günü katılımcı olmadan mimozalar hakkında edindiğim bilgiler için Halim Bulutoğlu’na teşekkür ediyorum. [...]


_______________________________________________________9


1955 yılında Büyükada'da...