18 Mayıs 2010 Salı

ADALAR POSTASI-2432: burgaz adası rıhtımından aya yorgi manastırı'na giden yolun avusturyalı mösyö yani lombar tarafından kapatıldığına dair...



* * *
ADALAR'da TARİHTE O GÜN:

28 Haziran 1900 Perşembe günlü Burgaz adası rıhtımından Aya Yorgi Manastırı'na giden yolun Avusturyalı Mösyö Yani Lombar tarafından kapatıldığına dair ada halkı tarafından yapılan şikayetin tahkiki hakkında...


* * *
ADALAR'da BİR GÜN:

Fotoğraf: Ugo Antonio Corintio, Adalar vapurunda, Mayıs 2010.


* * *
ADALAR'da HAVA DURUMU:

18 Mayıs 2010 Salı
Büyükada'da HAVA DURUMU*
Kuvvetli sağanak yağışlı
12/21ºC
% 61-80 nem
Lodos, GB 35km/sa

Gündoğuşu 05:44... Günbatışı 20:17...

* http://www.dmi.gov.tr/tahmin/il-ve-ilceler.aspx?m=BUYUKADA uyarınca


* * *

Cicely Mary Barker, The Thrift Fairy.


* * *

1- Gökhan Karakaş: "Kınalıada’ya gitmek için Bostancı’dan bindikleri balıkçı teknesinin alabora olması üzerine kaybolan 4 genci arama çalışmaları dün gün boyu sürdü..."

2- Avedis Hilkat: "Bostancı-Kınalıada arası elim bir kaza neticesinde kaybolan 4 gencimizi denizde arama çalışmalarına başlanması gerekmektedir..."

3- Adalar Orman İşletme Şefliği'nden ne haber?: "16 Mayıs Pazar günü 26. Ekotur'a katılmak için Büyükada'ya gelen, Darüşşafaka Eğitim Kurumu 7. sınıf öğretmen ve öğrencileri önce Adakule'yi ziyaret etti..."

4- Selçuk Aral: "Kınalıada'da bir tavla partisi..."

5- Adalar Vakfı: "Adalı Dergisi'nin Mayıs sayısı çıktı..."

6- Adalar Müzesi'ne kavuşuyor!

7- Banu Bozdemir: "Bu yazıyı bu kadar nostaljik yazmama sebep olan şey, geçen sene Büyükada'da açılan yazlık sinemadır. Çok da yakıştı Büyükada’ya… Ada hep yazı hatırlattığı için belki de bu kadar çok yakıştığını düşündüm…"

ADALAR POSTASI'nın 2432. sayısında...

)O(


Büyükada Aya Yorgi Kilisesi, 5.5.2010.

Haydi siz de bir dilek dileyip de atın Dilek Kutusu'na!
Ne olur ne olmaz tutmaz ya tutacağı da tutabilir!
)O(



..........................................................1

Milliyet, 18.5.2010
Gökhan Karakaş

http://www.milliyet.com.tr/kaybolan-dort-genc-araniyor/yasam/haberdetayarsiv/18.05.2010/1239367/default.htm


KAYBOLAN DÖRT GENÇ ARANIYOR

Kınalıada’ya gitmek için Bostancı’dan bindikleri balıkçı teknesinin alabora olması üzerine kaybolan 4 genci arama çalışmaları dün gün boyu sürdü


Adalar’a giden son motoru kaçıran Cihan Şahin (25), Yücel Yazgan (27), Şerafettin Yakar (25) ve Abdulkadir Himmet (32) ve Tolga Baştepe (20) önceki akşam arkadaşlarının Bostancı’daki düğününden sonra 5 metrelik tekneyle yaklaşık 3.5 deniz mili (6.5 km) uzaklıktaki Kınalıada’ya doğru yola çıkmıştı. Tekne lodos nedeniyle Kınalıada açıklarında alabora olurken sadece Abdulkadir Himmet karaya çıkmayı başarmıştı. Gece ara verilen arama çalışmaları dün yeniden hız kazandı.Sahil Güvenlik Komutanlığı’na bağlı bir sürat botu, 1 tekne ve 1 helikopter arama çalışmalarına başladı.



..........................................................2

ACİL ACİL ACİL

Sevgili Adalılar,
Saygıdeğer Büyükada Su Ürünleri Kooparatifi, Heybeliada Su Ürünleri Kooparatifi, Burgazada Su Ürünleri Kooparatifi, Kınalıada Su Ürünleri Kooparatifi tekne sahibi balıkçı dostlarım, tekneleri elverişli olan tüm Adalılar malesef geçtigimiz günlerde Bostancı-Kınalıada arası elim bir kaza neticesinde kaybolan 4 gencimizi denizde arama çalışmalarına başlanması gerekmektedir Bunun için birleşmemiz birbirimizle koordine olmamız şarttır. ACİL olarak KINALIADA SU ÜRÜNLERİ KOOP'de 19 Mayıs 2010 günü saat 15:00'te toplanılacaktır. İRTİBAT: Gürsel 0533 575 96 35

Avedis Hilkat Kınalıada İst. 0532 312 80 00



..........................................................3

ADALAR ORMAN İŞLETME ŞEFLİĞİ'nden NE HABER?

http://www.adalarorman.com//index.php?option=com_content&task=view&id=249&Itemid=1


DARÜŞŞAFAKA EĞİTİM KURUMU ÖĞRENCİLERİ ADAKULE’Yİ ZİYARET ETTİ...

Yazan Yüksel ÖZCAN

16 Mayıs Pazar günü 26. Ekotur'a katılmak için Büyükada'ya gelen, Darüşşafaka Eğitim Kurumu 7. sınıf öğretmen ve öğrencileri önce ADAKULE'yi ziyaret etti. Orman idaresinin orman yangınlarıyla mücadele ve müdahale konularıyla ilgili bilgilendirmesinin ardından piknik yapıp çay içen öğrenciler bir yandan da manzarayı seyrettiler.

Daha sonra yürüyüşe geçen öğrenciler Birlik Meydanı'nı takiben Rum Yetimhanesi'ne giderek, yetimhaneyi ziyaret edip kısa bilgiler aldılar. Yetimhane etrafındaki ormanlık alanda yapılan ekolojik denge çalışmaları konusunda bilgilendirilen öğrenciler İsa Manastırı'nı da ziyar etti. Maymun Tırmanmaz ağacını gördükten sonra vapurla uğurlandı.



..........................................................4

Kınalıada.net, 17.5.2010
Selçuk Aral

http://www.kinaliada.net/index.php?news-973


KINALIADA'da BİR TAVLA PARTİSİ (İstanbul)

Foto: Selçuk Aral ©

Allah hiçbirinizi altıkapı'ya sokmasın,
Gelenizi az eylesin,
Koltuk-altınızda tavlayla dolaştırtmasın!

[...]

Devamı: http://www.kinaliada.net/index.php?news-973



..........................................................5

From: SİBEL AKKAŞOĞLU
Subject: ADALI DERGİSİ DUYURU
Date: May 17, 2010 9:01:40 PM GMT+03:00
To: emine.cigdem.tugay@gmail.com


Adalı Dergisi mayıs sayısı çıktı.

Adalar Vakfı'nca yayınlanan dergi artık düzenli olarak her ay yayınlanıyor.

Bu sayıda yer alan yazı başlıklarını ve derginin satış noktalarını ilişikteki dosyalarda bulacaksınız.

Ayrıca Adalar'la ilgili haber ve fotoğraflar de yer alıyor.

Adalar Vakfı


...

ADALI DERGİSİ SATIŞ NOKTALARI

BÜYÜKADA
BÜYÜKADA GAZETE BAYİ
ADAEVİ (216) 382 52 80

HEYBELİADA
HEYBELİADA GAZETE BAYİ
KORE GIDA
DENİZ BÜFE
MAVi RESTORAN

BURGAZADA
BURGAZADA GAZETE BAYİ

KINALIADA
KINALIADA GAZETE BAYİ

ADA DIŞI
EKİN YAYINCILIK
(212) 233 97 54 ENGİN BEY

İRTİBAT VE ABONELİK İÇİN
ÜMİT AYAZ
(216) 382 52 80



..........................................................6

http://www.adalar.bel.tr/#




..........................................................7

GazetePort, 18.05.2010 - 12:08
Banu Bozdemir

http://www.gazeteport.com.tr/Sinema/NEWS/GP_687257


YAZ GELİNCE SİNEMALAR DA YAZLIK OLSA KEŞKE!

Hepimizin hafızasında geri planda kalmış bir kelime yazlık sineması… Sanki daha yaşlanmış, beli bükülmüş, bir sandalyede oturup da kalmış bir kelime… Elinde çekirdeği ve gazozuyla… Açıkhava sineması denince daha önce yazlık sinemada film izlememiş olanların aklına bile bu görüntü takılır… Herkes için birincil ve geçerli olan bir görüntüdür bu…


Eskiden, daha çok yani seksenli yıllardan önce, sinemaya gitme, evden çıkıp toplu hareket etmenin, toplu olarak gülmenin ya da gözyaşı dökmenin ritüeliymiş… Her şehirde, her kasabada nüfusa göre birer ikişer hatta beşer tane yazlık sinema varmış. Anıları biraz kurcalarsak İstanbul’da her semtte neredeyse bir tane… Balat, Yedikule, Kasımpaşa, Kuzguncuk, Beylerbeyi ve daha niceleri… Sanki yazlık olmaları, daha bir deniz kenarında olmalarından kaynaklı gibi… Akşamları çocuklarının dışarı çıkmasına izin vermeyen anne babalar bile izin verme haklarını geceye yayılan bu nostalji perdesi için kullanırlarmış…Filme gerek bir ağacın tepesinden gerekse çimenlere uzanarak dahil olmanın tadı ise unutulmaz!

Yazları Mayıs sonunda açılır, sonbaharda okulların açılmasıyla son bulurdu yazlık sinema keyfi. Kışın otopark olarak kullanılan bu mekanlar özellikle 21.00 seanslarında herkesin katılımıyla dolar, çekirdek çıtırtıları ve sandalye gıcırtıları filmin sesine karışırdı. Sandalyeler ayrı ayrı ya da bir sıra boyunca birbirine bağlı olurdu ve renkleriyle sinemaya ayrı bir hava katarlardı. Renkli ampulleri de unutmamak gerek tabii…

Bazen aniden bastıran bir yağmur yüzünden film yarın kalırdı, o zaman işletmeci ertesi gün için bedava bilet dağıtırdı herkese. Bilimkurgu ve fantastik filmler çok fazla ilgi çekmez, artistlerin oynadığı filmlerle, mecera ve aşk filmleri herkesi gözyaşlarına boğarak zirve yapardı.

Sonra sinemanın yerini televizyon aldı ve herkes apar topar evine çekildi… Yazlık sinemalar da teker teker topladı sandalyesini, yere dökülen çekirdek kabuklarını ve gazoz şişelerini… Alaska Frigo ambalajlarını…Sanki başka bir ülkeye doğru yollandı… Ama aslında herkesin hafızasının derinliklerinde yaşıyor… Sanki bir gün çıkıp gelecek olan eski bir aile büyüğü gibi…

Bu yazıyı bu kadar nostaljik yazmama sebep olan şey, geçen sene büyükadada açılan yazlık sinemadır. Çok da yakıştı Büyükada’ya… Ada hep yazı hatırlattığı için belki de bu kadar çok yakıştığını düşündüm…
Tahta sandalyeler, kocaman bir perde, projeksiyon makinesinin tıkır tıkır dönen sesi, çekirdek ve gazoz tekrar geri geldi sanki… Yazlık sineması kelimesi bir anda doğrulttu belini, gençleşti…

Çocukların duyguları o kadar katışıksız ki… Her güzel şey gibi yazlık sinemayı da çok çabuk sevdiler, uyum sağladılar… Onlar için yeni bir şeydi, ya da birkaç kere tanık oldukları kır düğünü gibiydi… Tahta sandalyeler tanıdık gelmişti onlara, sonra gazoz, dondurma, kuruyemiş…
Gençler biraz daha mesafeliydi bu eskilerden çıkıp gelmiş eski tarz eğlenceye… Her şeyin küçücük elektronik düzeneklere sığdığı bir dünyada bu kadar büyük eğlenceye ne gerek vardı ki? Onlar sinemayı kapalı salonlarda tanımış, DVD’den izleyip, bilgisayarlarına gece boyu müzik ve film indirmişlerdi… Her şey kulaklıklarının ucundaydı… Böyle büyük çaplı, üstelik de çoluk çocuk yapılan eğlenceye çoktan tıkamışlardı kulaklarını…

Ama hani deriz ya… Sinema bir büyü diye… Uzak duran gençler yavaş yavaş yerleşmeye başladılar tahta sandalyelere… Geriye bir tek rahatlayıp, herkesin pür dikkat gözlerini diktiği perdeye bakmak kalmıştı… O da oldu… Yazlık sinema tüm nostaljik tadıyla gençleri de kucakladı…
Aslında yazlık sinema geleneği tam anlamıyla bitmemişti, son yıllarda şekil değiştirmişti… Büyük otellerin havuz başlarında ya da geniş alanlarında yapılıyordu… Gayet az kitleye… Otele gidebilecek, gayet rahat koltuklarda, garsonların hizmetinde bir sinema keyfi yaşayanlar için… Orada çekirdek çıtırtısı duyamazdınız, çocuk sesleri de… Herkesin kenetlendiği, mutluluktan gözlerinin ateşböceği gibi parladığı bir yer olmalıdır yazlık sinemalar… Ve herkese açık… O yüzden Büyükada’da açılan sinema umarım diğerleri için tekrardan bir öncü kuvvet olur… Maddi yetersizliklerden dolayı sinemaya gidemeyen, eğlence olarak sadece televizyonu algılayan bir kesim… Geçen sene İstanbul’da da belediyenin organizasyonuyla bir sürü yerde yazlık sinemalar kurulmuştu… Çok da güzel olmuştu…

En ufak boş alana otopark yapma zihniyetinin de önüne geçilmiş olur böylece… Dünyada arabalar azalırken, biz de her geçen gün daha fazla araba oluyor ortalıkta… Yazlık sinemaları feda edip, otoparklar yapıldı zamanında… Eskiden boş arazilere ‘sinema yapılabilir’ diye bakarmış girişimci ruhlar! Şimdilerde herkese arabalara yer bulma derdinde…
Filmler nasıl olsa evde izlenir oldu… O yüzden açılan her yazlık sinemayı kurtarılmış bir alan kabul ediyorum… Herkesi yazlık sinemaları ziyarete davet ediyorum… Çok keyifli gerçekten de…