13 Aralık 2011 Salı

ADALAR POSTASI-2629: adalar çirkinleştirme derneği'nin kimi faaliyetleri...



* * *

ADALAR'da TARİHTE O GÜN:

25 Ekim 1910 Salı günlü, Heybeliada'da oturan Aleksandros'un çok ucuza satmakta olduğu kehribar ağızlıkların Beyoğlu'nda altı ay evvel soyulan dükkanların eşyası olma ihtimali olduğundan gerekli tahkikat ve takibatın yapılmasına dair...

* * *

ADALAR'da BİR GÜN:

Fotoğraf: Ugo Antonio Corintio, Büyükada'da, 2011.

* * *

ADALAR'da HAVA DURUMU:

13 Aralık 2001 Salı
Büyükada'da HAVA DURUMU*
Parçalı bulutlu
8-15ºC
%63-80 nem
Keşişleme, GD 15km/sa
Gündoğuşu 07:17... Günbatışı 16:36...


* * *


Cicely Mary Barker, The Blackthorn Fairy.

* * *


1- Yusuf Ziya Ortaç: "Eskiden böyle bir dernek vardı Büyükada'da. Otuz, kırk yılın gerisinden uzatıp parmağını bir tek güzellik gösterebilir mi acaba: işte bunu ben yaptım diye..."


2- Adalar Çirkinleştirme Derneği'nin kimi faaliyetleri...


3- Haluk Direskeneli: "Eski köşklerdeki piyanoların sayısını çıkarsak, kullanılabilir olanların akortlarını yaptırsak. Köşkleri, ev konserlerine açsak, yaz akşamları misafirler gelse..."


4- Selin Aygün: "Bu resim 1930'ların ortalarında çekilmiş..."

5- Serap Uzunlar: "Bir ağaçtım ormanda / Güvenli ilçe Adalar'da..."


6- Adalar'da plastik poşet istemiyoruz!...

7- STK'ların davet edilmemesinin tepki topladığı, Bakan Günay ve belediye başkanlarının katılımıyla yapılan siluet zirvesine Adalar ilçe belediye başkanı da katıldı!...

8- İbrahim Mert Okan yaşamını yitirdi. Okan'’ın cenazesi 9 Aralık 2011 tarihinde İstanbul Heybeliada Camisi’'nde kılınacak ikindi namazından sonra Heybeliada Mezarlığı'’nda toprağa verilecek...

9- Deniz Tüfekçi: "Dün Heybeliada'da Mert'i ada toprağına verdik..."

10- Reflector dergisinden, yaz aylarında eğlencenin açık mekânlara, bahçelere kaydığını anlıyoruz. Bunların Taksim’in yanında Tarabya, Bebek, Sarıyer, Moda, Suadiye, Caddebostan ve Büyükada gibi yerlerde bulunduğu anlaşılıyor...

11- Hovsep Özacar: "CorISTAnbul & Dolce Brass Quintet'ten Yeni Yıl Konseri'ne davetlisiniz!..."


12- Ahmet Özal: "Uçakta 13 kişiyiz. Büyükada üstündeyiz. Tırmanıyoruz, yine gitti ışıklar, düğmeye bastılar ışıklar geldi..."

13- Şükrü Abanoz: "Kerbela'yı anma günü Burgazada Cemevi'nde yapıldı..."

14- Zeki Müren: "Sevgi Yağmuru..."

)O(



_______________________________________________________1

Milliyet, 12. 12.9.1965
Pazar'dan Pazar'a

Yusuf Ziya Ortaç

Çirkinleştirme Derneği

İkinci yazım da İstanbul üstüne. Hangimizin gönlünde o yok: Bütün güzellikleri ve bütün çirkinlikleriyle?

Bir coğrafya cenneti ve bir tarih hazinesi içinde yaşıyoruz.

Cenneti ve hazineyi bu hâle getirenler utansın!

İstanbul'un kıyısında köşesinde yokluk içinde çabalayan güzelleştirme dernekleri vardı eskiden. Şimdiye kadar neyi güzelleştirmişlerdir bilmem. Bâzılarının iyi niyetli, babacan üyelerini tanırdım: Bir gün olsun kendi kılıklarını, kıyafetlerini güzelleştirememişlerdir. Sırtlarındaki gömlek, kıravatlarına uymazdı, ceket hiçbirine!

Ama adamcağızlar kararlı, geçmişler derneklerin başına, illa el attıkları semti güzelleştirecekler.

İnsan nasıl düşünmez, nasıl anlamaz, nasıl bilmez en güç şeyin güzellik olduğunu?... Tanrı bile güçlük nedir bilmeyen o koca kudretiyle, yine de çirkini ne kadar çok, güzeli ne kadar az yaratmıştır.

Eskiden böyle bir dernek vardı Büyükada'da. Otuz, kırk yılın gerisinden uzatıp parmağını bir tek güzellik gösterebilir mi acaba: işte bunu ben yaptım diye.

Gösteremez. Ada'da her güzellik Tanrı'nın, her çirkinlik insanındır.

Temmuz başında iskeleye çıkıp da Nizam'a doğru kıvrılınca, yeni bir çirkinlikle karşılaştım bu yaz: Partizan şütü ile Trakya'yı boylıyan namuslu kaymakam, yol üstüne bir avuç yeşillik serip Atatürk'ün rölyefini oturtmuş!

Kendisine, dilimiz döndüğü kadar nasihat etmiştik o zamanlar: Vazgeçin bu hevesten, Atatürk'ün heykeli her yere dikilmez diye...

Onun çapı, büyük meydanlarda büyük anıtlar içindir.

Sen, asfalt yolda at pisliğini süpürme, beygir sidiğini yıkama, mısır koçanını toplama, karasineği yok etme ve bir avuç yeşil ortasına yaldızlı bir sümüklüböcek çizgisi dik!

Atatürk sağ olsaydı, sirozdan önce bu çirkinlik onu öldürürdü.

Ah benim ipek yürekli, çelik karakterli genç dostum, bir nutuk çekip bir kurdele kesmeye değer miydi bu!

Ama asıl konumuz başkadır bizim. Size bir kuşkumu açıklayacağım bugün:

Bilmem emniyet teşkilâtı farkında mıdır? Şehrimizde, çalışmaları son aylarda büsbütün artan bir gizli dermek var. Yok yok, sosyalist maskeli komünist derneği değil. Ondan da beter: İstanbul'u Çirkinleştirme Derneği!

Bakıyorsunuz, Şişli-Levent yolu üstünde, ağaçlar arasından bir bina yükselmiş. Birinci kat yeşil, ikinci kat turuncu, üçüncü kat mor, dördüncü kat pembe...

Demek apartmanın mimarı, bu Çirkinleştirme Derneği'nin üyelerinden!

Maçka yolundan Dolmabahçe'ye doğru iniyorsunuz. İstanbul'un, Kızkulesi'ni Üsküdarı'nı, Sarayburnu'nu da içine alarak bütün Marmara'yı kucaklayan bir masal kornişidir burası. Sağdaki kır çeşmesinde şoförler otomobil yıkarlar, yol boyu çamurlu sular akıtarak. Demek bu şoförler de o gizli derneğin üyelerinden!

Biraz aşağıda, stadyumun o kupkuru, o cascavlak çimento suratlı otoparkı... Stadyumun çevresi bir keleş toprak, ağaçların kökleri dışarı fırlamış. Yüzü, çevik yapılı atlet kabartmalarıyla anıtlaştırılacağına çirkin ilânlarla panayır salaşına çevrilmiş... Bunun yöneticisi de Devlet Bakanı... Bunun sorumlusu da Beden Terbiyesi... Aman Allahım, onlar da mı Çirkinleştirme Derneği'nin gizli üyeleri?

Bari Devlet Bakanı'nın başından "devlet"i, Beden Terbiyesi'nin sonundan da "terbiye"yi kaldırsak da hiç olmazsa şu iki kelimenin haysiyeti kurtulsa!

Biraz gidiyorsunuz, köşede bir çeşme iskeleti: Mermer, balmumu olmuş, ipek olmuş, köpük olmuş usta elinde... Ama ak alnına ikişer yongalı tahtayı çaprazlama çakmışlar, toz içinde, toprak içinde, moloz içinde duruyor. Üç gündür değil, üç yıldır!

Daha ötede, Kabataş iskelesi karşısında, mermerden bir başka mücevher kutusu: Sebil!...

Vakıflar İdaresi kiraya vermiş burasını... Kime mi? Bir kahveciye!

Bir Şark kahvesi olabilirdi belki, bir zevk adamı elinde. Ama, renk renk kaba masaların dizildiği bir mahalle kahvesi olmuş! İlgili devlet adamına telefon ettim, bir İstanbullu acısı ile... Bana, ezile ezile: "Vallâhi haberim yok beyefendi, irşat buyurdunuz," demesin mi?...

Aradan bir yıl geçti, hâlâ haber yok!... Hâlâ irşat buyuramadım!

Ama asıl dram başka... Asıl İstanbul dramı bütün şehre salgın:

1965 baharıyla beraber, bahçelerde güller, kırlarda erguvanlar açmaya başlarken, meydanlardaki, yol boylarındaki ağaçlarda da ilânlar açmaya başladı, dergi yaprağı boyunda ilânlar, yağlı güreş ilânları, çalgılı gazino ilânları, kadın berberi, özel okul, yabancı dil ilânları...

Derken, baktılar ki aldıran yok, önce küçük ilân sanayii genişledi: Daha beyaz kâğıda iki renklilerini, üç renklilerini, beş renklilerini basmaya başladılar. Şimdi her ağaç bir ilân kulesi!

Size, tüylerinizi ürpertecek, uykularınızı kaçırtacak bir haber vereyim mi?... İstanbul'da devlet otoritesi diye bir şey kalmamıştır.

Biz saldırıyı, sokakta bağırta bağırta adam soymak sanıyoruz. Yol boyunda kazma kürek arsa yağma etmek sanıyoruz. Benim bahçemin duvarına, benim evimin kapısına, benim apartmanımın yüzüne, benim mağazamın köşesine yağlı çirişi, yapışkan tutkalı, kara zifti sürüp de ilân yapıştırmak saldırı değil mi?... Mala, mülke tecavüz değil mi?

Taksim, Şişli, Nişantaşı, Maçka... Bütün o yepyeni, o tertemiz binaların yüzlerinde, yan yana, üst üste yapışık ilânlar... Hele en acısı, en utandırıcısı, okul ilânları!

Çocuklarımız bu mekteplere gidecekler de bilgi öğrenecekler, terbiye öğrenecekler, öyle mi?

Asıl bu okulların şehir terbiyesinden yoksun kurucularını bir eğitimden geçirmek lâzım!

Şehrin, troleybüs geçen, elektrikle aydınlatılan bütün caddelerine bakınız: İki yanlı direkler, ilânlarla donanmıştır. 

Bir gün, ağlaya ağlaya kaldırım üstüne yığılmayı göze alarak, önlerinde durup okudum: Karakulak ilânı!... Çamaşır suyu ilânı!... Özel okul ilânı, İngilizce kursu ilânı!

Çok değil, sekiz, on müessese koca İstanbul'un kendi çıkarına perişan ediyor, kepaze ediyor...

Bu saldırıdan şehrin anıtlarını bile kurtaramıyoruz: Mısır Çarşısı'nın suratında hâlâ ilân artıkları duruyor. Vakıflar İdaresi'nin bu büyük gelir kaynağında bir tek duygulu adam, bir tek bekçi, bir tek koruyucu yok mudur?

Yeni Camii'nin kemer yüzünü kapkara çizgilerle bölmüş, devlet eliyle seçim seçim propagandasına vermişiz. 

Din ile dünyayı ayıran da devlet, politikayı dinin temeline yamayan da devlet!

Uzak değil, Valikonağı'nın karşısındaki elektrik direkleri, nerdeyse yan yatıp sayın Niyazi Akın'ın gözüne batacak:

— Vali bey, biraz bana bak diye!

Maçka caddesindekiler de İşcan dostumuzun...

O apartman duvarlarına, o elektrik direklerine yapıştırılan ilânların değerleri nedir? Tanesi otuz kuruşu geçmez. Ama o duvarı, o direği temizleteyim, boşaltayım derseniz, kaç yüz lira ister acaba?... Hatta kaç bin?... Bütün şehri hesaplarsanız kaç milyon!...

Hamidiye sebilinin mermer yüzü çingene suratına dönmüş, lekeden, çamurdan, bakımsızlıktan...

Evkaf Nazırı Hayri Efendi merhumun onarttığı bu güzel sanat eseri, şimdi böyle mi olmalı idi?... Şimdi diyorum, çünkü oğlu Başbakan'dır! 

Doktorlar, komaya girmiş hastaları muayene ederken gözkapağını açıp parmaklarının ucuyla gözbebeğine basarlar: Hayatı müjdeleyen bir tepki görebilmek için...

Biz, sorumluların gözbebeklerine parmağımızın ucuyla değil, elektrik direğinin ucuyla dokunuyoruz bugün... Ne dersiniz, bir kıpırdama, bir canlılık izi belirecek mi acaba?...

Allah'tan ümit kesilmez.


_______________________________________________________2


Adalar Çirkinleştirme Derneği'nin 
kimi faaliyetleri...


Terrace-Lido, 12.5.2011

Seferoğlu, 12.5.2011

Seferoğlu, 30.11.2011

Büyükada, 19.10.2011

Büyükada, 24.10.2010

Heybeliada, 24.10.2010

Büyükada Aya Nikola, 21.10.2010

Büyükada Nizam Caddesi'nde, 6.5.2011

Büyükada çamlıklarında, 25.5.2008

Büyükada İskelesi, 12.5.2011

Büyükada İskelesi, 14.2.2011

Büyükada Türkoğlu Sokağı, 12.6.2011


Büyükada Nizam Köprüaltı 6.5.2011

Büyükada Aydoğdu Sokak, 8.5.2011

Büyükada Aydoğdu Sokak, 12.6.2011

Büyükada antik Karye Köyü mevkii, 12.6.2011


ne yazık ki Adalar Çirkinleştirme Derneği faaliyetleri devam ediyor!...


_______________________________________________________3


From: HALUK DİRESKENELİ
Subject: Piano Piano
Date: December 12, 2011 11:07:53 AM GMT+02:00
To: adalar.postasi@gmail.com

Piano Piano...

St. Pacifico Kilisesi armoniumunu restore eden Fra. Giuseppe Gandolfo ile İsmail Usta, 
Splendid Palas'ın C. Bechstein piyanosunu gözden geçirirken, 8.7.2008.

Prinkipo adasında çok sayıda eski köşk vardır, bu eski köşklerde güzel eski piyanolar vardır. Piyanoların çoğu kullanılmaz, atılmaz, satılmaz, süs olarak durur! Sanki biri gelse de bilen biri çalsa diye bu piyanolar bekler. Sahiplerinin çalma isteği/ yeteneği kalmamıştır, gençler ayrılmışlardır. İkinci el satış pratik değildir. Öte yandan her yıl günübirlik veya akraba- arkadaş misafiri olarak çok sayıda genç adamıza gelir, aralarında konservatuar öğrencisi olanlar vardır, piyano çalmayı bilenler mutlaka vardır. Uzun dönem Ada'da kalmak durumunda bu öğrenciler piyono ararlar bulamazlar. Sadece Adalar Vakfı'nda bir elektronik piyano var, isteyenler izin alarak konser verebiliyorlar. Bu yıl bir konsere misafir olduk. Aklımdan bir organizasyon geçiyor. Eski köşklerdeki piyanoların sayısını çıkarsak, kullanılabilir olanların akortlarını yaptırsak. Köşkleri, ev konserlerine açsak, yaz akşamları misafirler gelse, çay-kahve, beyaz soğuk şarap eşliğinde klasik müzik dinleseler, piyanoyu çalan genç arkadaşımıza 1 saat için uygun ücret ödesek. Bilmem nasıl olur? Rent-a-piano gibi bir organizasyon meselâ, Bach günleri veya Mozart/ Chopin/ Listz günleri yapabiliriz veya Jazz/Jam session olabilir Jazz/Jam session için kıyıdaki Eddie belki daha uygun olabilir derim. 

Prinkipolu Sisyphus


_______________________________________________________4


From: SELİN AYGÜN 
Subject: 
Date: December 12, 2011 1:51:54 PM GMT+02:00 
To: adalar.postasi@gmail.com 


Bu resim 1930'ların ortalarında çekilmiş... 




Dedem İbrahim Atalay, askerlik için geldiği Adalar'da, Adalı güzel 1920 doğumlu Leman Atalay'a gönlünü kaptırır. Leman Atalay, eski Nizam muhtarı rahmetli Bilal Ertürk'ün yeğenidir. 1937'de evlenirler. Hep Büyükada'da yaşarlar. Anneannem 1972'de vefat eder. Dedem onu hiç unutmaz. 1993'de hayatının aşkı Lemanı'na kavuşur… Büyükada mezarlığında onun yanına gömülmektir vasiyeti... Mezarlığa yolunuz düşerse, bir dua da onlar için edin lütfen!...

Selin Aygün


_______________________________________________________5


From: SERAP UZUNLAR
Subject: ağaç
Date: December 6, 2011 4:22:15 PM GMT+02:00
To: adalar.postasi@gmail.com

ağaç....


Bir ağaçtım ormanda
Güvenli ilçe Adalar'da
Bir balta kesti beni
Dediler doğal afet yıktı seni!

* * *

Ormanın kıyısında duran ağaç bahtı kara,
Beli kırık ağaç korkma artık,
kimse zarar veremez sana
Zararlının kim olduğu anlaşıldı nasıl olsa…

* * *
:)
Splendid Palas'tan...


_______________________________________________________6


Atlas, 08.12.2011

http://www.kesfetmekicinbak.com/category/detay.aspx?haberid=2841&AspxAutoDetectCookieSupport=1 

“Adalarda Plastik Poşet İstemiyoruz”


Adalar Belediyesi, meclis kararıyla Adalar ilçesinde bulunan süper market, market, manav, restoran vb. plastik poşet kullanılan işletmelerde; 31 Aralık 2011 tarihinden itibaren doğada %100 çözünebilen biyo-bozunur poşet, kesekağıdı, bez, file torba kullanımının teşvik edilmesi ve plastik poşet kullanılmasının yasaklanması kararı aldı. Tüketicilerin bilinçlenmesini sağlamak amacıyla 10 Aralık 2011 Cumartesi günü “Adalar'da Plastik Poşet İstemiyoruz!” etkinliği gerçekleştirilecek.

Adalar Belediyesi’nin MBB (Marmara Belediyeler Birliği), TURMEPA (Deniz Temiz Derneği), AKUT, YUDOSK (Dağcılık ve Doğa Sporları İhtisas Kulübü Çevre Gönüllüleri), Tuğçe Kazaz ve Nasuh Mahruki'yle beraber gerçekleştireceği etkinlik, Heybeliada Halki Palas’ta saat 14:00’te yapılacak olan basın toplantısıyla başlayacak. Günlük hayatta alışverişte çok sık ve yaygın olarak kullanılan polietilen alışveriş poşetleri çevreye ve toplum sağlığına olumsuz etkiliyor. İstanbul’da günde 10 bin tona yakın çöp çıkarken, bunun ⁒10’unu naylon poşetler oluşturuyor. Plastik naylon poşetler, petrol artıklarından yapıldıkları için doğada bozulmaya başladıklarında, çevreye zararlı kimyasal maddeler yayarak, toprak ve su vasıtasıyla besin zincirimizi yavaş yavaş kirletiyor. Denizleri, gölleri, nehirleri kirleten naylon poşetler aynı zamanda nesli tehlikede olan türlerin de yok olmasına neden oluyor.

Yer: Heybeliada-Halki Palas
Tarih: 10 Aralık 2011 Saat: 14:00

Adalar Belediyesi


_______________________________________________________7


Dünya Bülteni, 6.12.2011 
Haber Merkezi 


http://www.dunyabulteni.net/?aType=haber&ArticleID=186655 


Siluet Zirvesi'nde STK'lar yok! 




Geçtiğimiz hafta İstanbul'da Bakan Günay ve belediye başkanlarının katılımıyla yapılan siluet zirvesine STK'ların davet edilmemesi tepki topladı 

2 Aralık 2011 günü Lütfi Kırdar Kongre Sarayı'nda yapılan, İstanbul'un siluetini bozan gökdelenlerin durumunun görüşüldüğü zirveye konu ile ilgilenen STK'ların çağrılmaması tepkilere neden oldu. Lütfi Kırdar'da yapılan zirveye Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay'ın yanı sıra Vali Hüseyin Avni Mutlu, Büyükşehir Belediye Başkanı Topbaş, tarih ve yapılaşmayla ilgili üst düzel bürokratlar, koruma kurullarının üyeleri ile Adalar, Beyoğlu, Beşiktaş, Üsküdar, Kadıköy, Fatih, Zeytinburnu, Bakırköy ilçe belediye başkanları katıldı. Sultanahmet'in minareleri arasından tarihi yarımada silüetine giren gökdelenlerle, Dolmabahçe Sarayı'nın yanında yükselen 14 katlı otelin ele alındığı zirveye konu ile ilgilenen STK'ların davet edilmemesi ise tepkilere neden oldu. STK Temsilcileri, zirvenin gizli yapılmasını ve STK'ların davet edilmemesini eleştirdi. Zirvede en çok tartışılan konu Zeytinburnu'nda yapılan 'onaltı dokuz' isimli 3 gökdelen inşaatı oldu. Bu konuda Zeytinburnu Belediye Başkanı Murat Aydın ile Kültür ve Turizm Bakanı Günay arasında gergin bir konuşma yaşandı. Başkan Aydın, 'izinlerin Büyükşehir Belediyesi'nin imar planlarına göre verildiğini, inşaat alanı ile bitişik parselin turizm alanı olduğunu ve yüksek kat izni bulunduğunu' söyledi. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan vekili Ahmet Selamet de Murat Aydın'ı destekledi. Bunun üzerine Bakan Günay "Bu bizim sorumluluk alanımızda değil" diyerek karşı çıkınca zirvede gerginlik yaşandı. Vali Hüseyin Avni Mutlu araya girerek gerginliği yumuşattı. 

KİPTAŞ DA SİLUETİ BOZACAK 
İstanbul Büyükşehir Belediyesi iştiraki KİPTAŞ'ın Zeytinburnu'nda Sultanahmet'in minareleri arasından görünen Astay Rezidans'ın hemen yanında daha yüksek bir rezdians dikmesi de İstanbullular tarafından tepkiyle karşılanıyor. 'The Veliefendi' adını taşıyan projede 362 metrelik bir rezidansın yanı sıra 10 ayrı blok bulunuyor. İstanbul'un tarihi siluetini bozduğu gerekçesi ile tepki çeken Astay Rezidans'ın boyu ise 352 metre. Konuyla ilgilenen STK'lar ise bu konuda da bilgi alamamaktan yakınıyorlar.


_______________________________________________________8


Emlak Kulisi, 9.12.2011 


http://www.emlakkulisi.com/er-bakir-elektrolit-in-aci-gunu-ibrahim-mert--97029.html 

İbrahim Mert Okan vefat etti!...

Er Bakır Elektrolit Bakır Mamulleri’'nin Ticaret Müdür Yardımcısı İbrahim Mert Okan yaşamını yitirdi. Okan'’ın cenazesi 9 Aralık 2011 tarihinde İstanbul Heybeliada Camisi'’nde kılınacak ikindi namazından sonra Heybeliada Mezarlığı'’nda toprağa verilecek. İbrahim Mert Okan'’ın vefatından dolayı Abalıoğlu Holding, Er Bakır, Ahmet Nuri Erikoğlu Holding, Elki Kablo, Altın Kablo, Kablo ve İletken Sanayicileri Derneği ve Ören Kablo gibi kuruluşlar taziyelerini açıkladı.


_______________________________________________________9

From: DENİZ TÜFEKÇİ 
Subject: Mert Okan 
Date: December 10, 2011 2:10:47 PM GMT+02:00 
To: Undisclosed-Recipient:; 

Mert'i ada toprağına verdik...

Dün Heybeliada'da Mert'i ada toprağına verdik... Ne dinin ne de formalitenin gereği nedeniyle oraya kimse gelmemişti, gelen kalabalık sanki inanılmaz bir şeye şahit olmak, yitirilişinin gerçek olup olmadığını görmek, sınamak, son yolculuğunda tabutuna dokunabilmek, Leyla'ya kızına, ablasına ve Adalılar'a Mert'in ne kadar sevildiğini bir kez daha göstermek, onları onurlandırmak için oradaydı. Daha ilkokul sıralarında tanıdığım, bir çok Adalı'nın çocuklarına onun ismini verdiği, güzel insanı son yolculuğuna uğurlamak için gelenler, kimi çocukluk, kimi mahalle, kimi iş arkadaşı, kimi beraber futbol oynadıkları, ailesi... galiba hepsi onun ailesi...
Mert... Artık hep Ada'da... aramızda.
Allah rahmet eylesin. 

Deniz Emin Tüfekçi 


_______________________________________________________10

Hürriyet, 6.12.2011
Gazanfer İbar 


30’larda gece hayatı 


[...] Reflector dergisinden, yaz aylarında eğlencenin açık mekânlara, bahçelere kaydığını anlıyoruz. Bunların Taksim’in yanında Tarabya, Bebek, Sarıyer, Moda, Suadiye, Caddebostan ve Büyükada gibi yerlerde bulunduğu anlaşılıyor. [...]


_______________________________________________________11


From: HOVSEP ÖZACAR
Subject: Hovsep Özacar seni "CorISTAnbul & Dolce Brass Quintet'ten Yeni Yıl Konseri" etkinliğine davet etti.
Date: December 11, 2011 3:53:06 PM GMT+02:00
To: adalar.postasi@gmail.com

CorISTAnbul & Dolce Brass Quintet'ten 
Yeni Yıl Konserii'ne davetlisiniz!...

CorISTAnbul & Dolce Brass Quintet'ten Yeni Yıl Konseri 
24 Aralık Cumartesi, 15:30
Yer: Büyükada (Istanbul)

* * *

https://www.facebook.com/events/230974020306260

CorISTAnbul & Dolce Brass Quintet'ten 
Yeni Yıl Konseri 

Herkese Açık Etkinlik

Düzenleyen: Natali Boğosyan Esayan ve Arda Ardaşes Agosyan

24 Aralık 2011 Cumartesi 15:30-16:30

Yer: Saint Pacifico Latin Katolik Kilisesi, Büyükada
Venue: Saint Pacifico Latin Catholic Church, Prinkipo

Giriş ücretsiz / Admission free 

Gelin Adalar Belediyesi sponsorluğunda vereceğimiz Yeni Yıl konserimizde bize katılın!
Come share the joy of New Year with us on the island of Prinkipo under the sponsorship of Municipality of Princes' Islands! 

CorISTAnbul Müzik Direktörü ve Koro Şefi: Arda Ardaşes Agoşyan
CorISTAnbul Music and Choir Director: Arda Ardaşes Agoşyan

Yardımcı Şef: Natali Boğosyan
Assistant Director: Natali Boğosyan 


& Dolce Brass Quintet

Bakır Üflemeli Çalgılar Beşlisi:
Trp. Volkan Cosar
Trp. Utku Akyol
Korno Tuna Erten
Trb. Gokay Goksen
Tuba Kemal Oksal

****

Vapur Saatleri / Boat Schedule: 


Gidiş: Kabataş-Büyükada: 12:00
Dönüş: Büyükada Kabataş: 17:30 (Kadıköy'e uğruyor)
18:15 (Direk Kabataş)

Gidiş: Bostancı-Büyükada: 12:35
Dönüş: Büyükada-Bostancı: 18:50

***
PROGRAM / PROGRAMME: 

1. Water Music G.F. Händel
Dolce Brass Quintet

2. Concerto Grosso A. Vivaldi Op. 3 No. 9
Dolce Brass Quintet

3. Locus Iste (Latin) A. Bruckner

4. What Child is This* (English) Arr. A.A. Agoşyan
Doublebass solo: A.A. Agoşyan
Conducted by: Natali Boğosyan

5. Psalm Trilogy* (English) A.A. Agoşyan
Doublebass solo: A.A. Agoşyan
Conducted by: Natali Boğosyan

6. Hear My Prayer, O Lord (Eng.) H. Purcell

7. Hallelujah (English) G.F. Händel
Acc. Dolce Brass Quintet

8. A Betlemme di Giudea (Italian) A. Lohmann

9. Rondeau J.J. Mouret
Dolce Brass Quintet

10. My Spirit Be Joyful J.S. Bach
Dolce Brass Quintet

11. Cantate Domino (Latin) C. Monteverdi
Acc. Dolce Brass Quintet

12. Gloria (Latin) A. Vivaldi
Acc. Dolce Brass Quintet

13. Joy to the World G.F. Händel
(English, Armenian, German) Acc. Dolce Brass Quintet

* Dünya Prömiyeri / World Premiere


_______________________________________________________12

PostMedya, 7.12.2011 


Özal'ın Oğlu Bombayı Patlattı!  


Turgut Özal'a suikast girişimini oğlu ilk kez açıkladı Turgut Özal'a suikast girişimini oğlu ilk kez açıkladı Sekizinci Cumhurbaşkanı Turgut Özal'ın oğlu Ahmet Özal, Mecmua Dergisi'ne verdiği röportajda çarpıcı bir suikast girişimi iddiasında bulundu. İşte oğul Özal'ın 'İlk kez açıklıyorum' dediği o olay: 

IŞIKLAR GİTTİ GELDİ 
'87'deki suikast girişiminden hemen önce Başbakanlık uçağıyla biz İstanbul'dan Ankara'ya gideceğiz. Uçak Gulfstream'di. Özel uçakların Rolls Royce'dur. Ben uçağa önceden girdim, babam da gazetecilerle VIP salonunda.uçakta kaptan pilot, ikinci pilot, hostes kız ve ben varız. Motorlar çalışırken uçağın ışıkları bir anda gitti. İkinci pilot kalktı düğmelere bastı, tekrar ışıklar geldi. 'Ne oldu' dedi pilota. O da 'Sigortalar efendim, önemli değil' dedi. 'Derken babam uçağa bindi. Uçakta 13 kişiyiz. Büyükada üstündeyiz. Tırmanıyoruz, yine gitti ışıklar, düğmeye bastılar ışıklar geldi. Be babama 'Uçağı tekrar geri döndüreceğim' dedim. 'Nasıl biliyorsan öyle yap' dedi. Bana her bakımdan güvenirdi anlayacağınız. Kaptan pilota döndüm, o diyor ki hala; 'Bir şey yok Ankara'da baktırırız!' 'Kardeşim uçakta başbakan var şakası yok bu işin geri dön' deyince içinden küfür ede ede döndü. Bir anda sağ motor bam dedi gitti. Sol motor zorlanmaya başladı. 

DENİZE ÇAKILACAKTIK 
Kısa bir süre önce. Uçak da otomatik pilottan çıktı, kapaklandı, biz aşağıya denize doğru gidiyoruz diklemesine... Bir anda dumana boğulduk, göstergeler gitti, telsizler çalışmıyor, yangın çıktı. Herkes çığlık çığlığa bağırıyor, ben de camdan bakıyorum uçak böyle denize doğru iniyor. Babam karşımda. Onun yanında da acil çıkış kapısı vardı. Uçak denize inerse 20 dakika suyun üzerinde yüzer. İnerse diyorum, kapıyı açar ve babamı dışarı iter kurtarırımÖ Hostes düştü bayıldı, orada midesi delinmiş kızın. 

TEKERLEĞİ PATLADI 
Babam önce gazete okuyordu. Tabii ışıklar sönünce bıraktı. Babamı hayatımda ilk defa öyle bağırırken gördüm. 'Herkes yerine otursun Allah'ın dediği olur...' Ardından bir sakinleşme oldu. Uçak pistin ucuna vurdu, teker patladı, durdu. Dumanlar çıkıyor uçaktan, pistin ortasındayız.. Gece karanlık. Her an bir uçak inebilir üzerimize. Kaptan pilot, 'Herkes dışarı çıksın uçak patlayacak' diye bağırdı ama kapı açılmıyor. Çünkü kabin basıncı ve dışarısı eşit değil. Hemen koştular kargoyu açtılar. Kargo kapısı yerden çok yüksektir... 2.5 metre yükseklikte ve yer beton. Hemen korumalar atladı. Babamı omuzlardan tutarak indirdiler. Ondan sonra da herkes sıraya girdi. Mehtap var o gece, hiç unutmuyorum. Babam o kadar rahat insan ki, 'Çocuklar' dedi 'Mehtap denize ne güzel vurmuş şu manzaraya bir bakın'. Adam şiir yazacak neredeyse, millet korkudan titrerken' ABD'den uzmanlar gelip inceledi... Olayın ardından ABD'den uçağın mühendisleri geldi. İki kablo birbirine sürtmüş, kısa devre yapmış. Benzin kanatların içinde durur ya ve benzinin içinde elektrik kabloları kısa devre yapıyor işte. 60 milyon dolarlık uçakta öyle aptal bir şey olmaz. Belli ki birisi oynamış kablolarla! Fakat o gün es geçildi ve raporda ne diyor biliyor musun? 'Bu durumda, bu uçağın infilak etmeme ihtimali yüzde 5!' yani havada olsa yüzde 95 infilak edecektik. Ve bu o zaman ciddiye alınmadı.  


_______________________________________________________13

AdaGazetesi, 10.12.2011
Şükrü Abanoz

http://ada-gazetesi.com/wp/?p=1866 

Kerbela’yı Anma Günü Burgaz Ada Cem Evinde Yapıldı 




Kerbela Olayı, 10 Ekim 680 (10 Muharrem 61) tarihinde bugünkü Irak sınırları içindeki Kerbela şehrinde yaşanmıştı. Hz. Muhammed’in torunu İmam Hüseyin’e bağlı küçük bir birlik ile Emevi halifesi Muaviye’ye bağlı ordu arasında cereyan etmişti. Bu savaşta ordu komutanı I. Yezid, İmam Hüseyin ve taraftarlarını tuzağa düşürerek katletmişti. Bu savaş Alevi ve Şii inanışının belkemiğini oluşturan en önemli olaylardan biridir. Kerbela Olayı, Alevi ve Şiilerce her yıl çeşitli etkinliklerle yâd edilir. Halkımız arasında "12 İmam Oruçları" olarak bilinen yas etkinlikleriyle başlayan anmalar, "Aşure Günü"yle bitirilir. Kerbela, Alevi ve Şii coğrafyada birçok edebi ve müzikal esere konu ve Halk edebiyatı ve müziğinde de yeni türlerin doğuşuna neden olmuştur. Bu yıl Kerbela Olayı'nın yıldönümünde, Adalar Belediyesi, Büyük Halk Ozanımız Sadık Gürbüz’ün seslendireceği deyişlerle Alevisi, Sünnisi, Yahudisi, Hristiyanı'yla tüm inanışlardan Adalılar'la Kerbela’yı anma günü düzenledi, anma gününe Adalar Belediye Başkanı Dr. Mustafa Farsakoğlu, meclis üyeleri ve AKUT temsilcileri katıldı. AKUT'tan gelen temsilciler anma gününe katılan Adalılara "Naylon Poşet’e Hayır!" kampanyası kapsamında bez poşet dağıttılar.



Haber-Fotoğraf Şükrü Abanoz


_______________________________________________________14

 Veeee huzurlarınızda Zeki Müren... 

 "HEP O ŞARKI" filminden, Sevgi Yağmuru...

 

bu yağmur ah bu yağmur 
seni bana getirsin 
gök bulut deniz çiçek 
ne varsa aşka girsin 
ben artık ben değilim 
sen artık sen değilsin 
nasıl sevdim ben seni 
nasıl yandım bilmezsin 

bu yağmur ah bu yağmur 
seni bana getirsin 
bu yağmur ah bu yağmur 
seni bana getirsin 

bu yağmur 
getirecek mutlu güzel ne varsa 
bu yağmur 
ikimizin saçlarına yağarsa 
bir gün nazlı sevgilim 
sevdiğim anlarsa 

bu yağmur ah bu yağmur 
seni bana getirsin 
bu yağmur ah bu yağmur 
seni bana getirsin