1 Eylül 2010 Çarşamba

ADALAR POSTASI-2488: prens adaları'ndaydı prensesler...

Fotoğraf: Prens Abbas Halim Paşa (29.1.1866-10.1.1935); Prenses Hatice Halim (2.5.1879-22.2.1951) ve kızları Prenses Vicdan Halim (31.3.1897-4.2.1966), Prenses Kerime Halim (15.3.1898-28.3.1971), Prenses Emine Halim (1.6.1899-6.12.1979) Heybeli'de, 1901. Prenses İkbâl Saviç Albümü'nden.

* * *

ADALAR'da TARİHTE O GÜN:

7 Eylül 1903 Pazartesi günlü Büyükada'da bir jandarma tarafından bir İtalyalı'nın öldürülmesi ve bir mülazımın bir İtalyalı'nın evine zorla girdiği hususlarının yapılan tahkikat sonucu asılsız olduğunun anlaşıldığı hususunun Sadaret'e takdimine dair...

* * *

ADALAR'da BİR GÜN:

Fotoğraf: Ugo Antonio Corintio, Büyükada'da, Ağustos 2010.

* * *

ADALAR'da HAVA DURUMU:

1 Eylül 2010 Çarşamba
Büyükada'da HAVA DURUMU*
Gökgürültülü Sağanak Yağışlı
18/21ºC
% 76-90 nem
Yıldız, K 19km/sa
Gündoğuşu 06:30... Günbatışı 19:36...

* http://www.dmi.gov.tr/tahmin/il-ve-ilceler.aspx?m=BUYUKADA uyarınca

* * *

Cicely Mary Barker, The Queen of the Meadow Fairy.

* * *

1- Emine Çiğdem Tugay: "Seneye yine Büyükada San Pacifico Kilisesi Şan ve Harmonyum Konserleri'nde buluşmak üzere..."

2- İpek Bozkurt: "Zaman zaman yaşanan kimi tatsız olaylar hakkında ADALAR POSTASI’na gelen mailleri üzülerek okuyordum. Fakat bizim de böyle bir olay yaşayabileceğimiz aklıma gelmemişti. Bu mailin amacı ne kimseyi suçlamak, ne de zan altında bırakmaktır. Sadece yaşadığımız oldukça şüpheli bu olayın bir daha tekrarlanmamasını sağlamak umuduyla anlatacağım..."

3- İsmail Baysal: "Büyükada'da Kasapoğlu rüzgârı..."

4- Nesibe Günalp Kal: "Velhasılı gönderdiğim bu davetiye, böyle bir heyecanı içeriyor... 50m2 İncir Ağacı (4 Eylül-9 Ekim 2010) Gülsün Erbil (enstelasyon-performans)..."

5- Oya İslimyeli: "Stockholm Saksafon Dörtlüsü ve Bakır Üflemeli Çalgılar Konseri'ne tüm Adalılar ve sanatseverler davetlidir..."

6- İletişim Vakfı, Adalar Belediyesi ve Anadolu Kulübü işbirliğiyle takının gelişimi ve günümüz takılarının ulaşmış bulunduğu noktanın anlatıldığı, telkari ve takı sanatçılarının eserlerinin sergilendiği ve bu eserlerin satışlarına olanak sağlandığı sergi ve etkinlikler, 1 Eylül- 1 Ekim tarihlerinde Anadolu Kulübü'nde, Kulüp üyeleri ve Ada halkının ziyaretine açılacaktır...

7- Adalar Belediyesi olarak tüm çocuklarımızı ve gençlerimizi 4 Eylül 2010 Cumartesi akşamı saat 20:30'da Büyükada Atatürk Meydanı'nda sahnelenecek olan bu güzel gösteriye bekliyoruz...

8- 9. Adalar Fotoğraf Yarışması Ödül Treni ve Sergi Açılışı... Adalar'da zaman...

9- Birol Topaloğlu'yla Karadeniz Gecesi...

10- İpek Betni Resim Sergisi...

11- 101 Yunanlı ressam İstanbul’un izini sürüyor...

12- Eğitime açılması yıllardır tartışılan Heybeliada Ruhban Okulu’nun kapıları 30 yıl aradan sonra ilk kez bir sergi için açıldı...

13- Tirajı günde 51.223 olan Ta Nea gazetesinin 28 Ağustos 2010 tarihli sayısında, Aristotelia Peloni imzasıyla ve "Saygılı Tayyip Erdoğan" başlığı altında yayımlanan haberin çevirisi şöyledir...

14- 'Adalar Müzesi' etkinlikleri kapsamında Büyükada'da düzenlenen 'İstanbullu denizini özlüyor' programında, İstanbul'un denizi ve balıklarının son 40 yıllık serüveni ele alındı...

15- Adalar Belediyesi, balık avı sezonu öncesi Adalar çevresinde gırgır avına kapalı bölgenin sınırlarının genişletilmesi ve yasağı delenlerin engellenmesi için bastırıyor.

16- 1934 yılında Büyükada Anadolu Kulübü'nde Şehir Tiyatrosu sanatçıları tarafından ilk kez sahnelenen Cemal Reşit Rey ve Ekrem Reşit Rey'in Adalar Revüsü, bu tarihten 76 yıl sonra yeniden Anadolu Kulübü'nde...

17- İstanbul Avrupa 2010 Kültür Başkenti etkinlikleri kapsamında İstanbul Şehir Tiyatroları'nın sunacağı 'Adalar Revüsü' adlı müzikal 5 Eylül Pazar günü Büyükada Anadolu Kulübü'nde ücretsiz olarak müzikseverlerle buluşacak.

18- Burası Adalar İcra Müdürlüğü değil mi?

19- Adalar Platformu adına Hayati Önel: "Önümüzdeki haftalarda Büyükada'da Kaldırım Vergisi/KATKI PAYI hususunda bir avukat arkadaşımız tarafından bilgilendirme toplantısı yapılacaktır. Toplantıya katılım ücretsizdir. Bilgilendirme toplantısına katılmak isteyenlerin..."


)O(



_______________________________________________________1


Seneye yine
Büyükada San Pacifico Kilisesi Şan ve Harmonyum Konserleri'nde
buluşmak üzere...


Alto Atilla Enginol ile harmonist/bariton Giuseppe Gandolfo, 29 Ağustos 2010 Pazar günü saat 19:00'da Büyükada San Pacifico Kilisesi'nin sıralarını dolduran yaklaşık 100 kişiyi aşkın dinleyiciye unutulmaz bir konser verdiler.



Cherubini'nin Ave Maria, Sains-Saëns'in Ave Maria, Franck'ın Panis angelicus, Gandolfo'nun Verso n. 1, Gandolfo'nun Benedictus, Bach-Gounod'un Ave Maria, Stradella'nın Pietà, Signore!, Gandolfo'nun Verso n. 2, Schubert'in Ave Maria, Pergolesi'nin Quae moerebat, Pergolesi'nin Eja Mater, Gandolfo'nun Verso n. 3, Caccini'nin Ave Maria adlı eserlerini seslendiren sanatçılar dinleyenler tarafından ayakta alkışlandılar.


Heybeliada sakinlerinden Alto Atilla Enginol ve tarihi harmonyumun yine bakım ve akorduyla eserlerin fevkalâde bir biçimde icrasıyla birlikte seslendiren harmonist/bariton Guiseppe Gandolfo yanı sıra değerli katkılarıyla konserin gerçekleşmesini sağlayan Mehmet Selim Tugay'a, Büyükada San Pacifico Kilisesi sorumlularından Bay Andreas'a, Bay Antonio'ya, Bay Ricardo'ya ve konsere gelerek bu güzel ezgilerde yerini alan tüm dinleyicilere en içten teşekkürlerimizle...


Seneye yine Büyükada San Pacifico Kilisesi Şan ve Harmonyum Konserleri'nde buluşmak üzere...

ADALAR POSTASI adına
Emine Çiğdem Tugay
)O(


_______________________________________________________2

From: İPEK BOZKURT
Subject: Gazete Bayii'nde yaşanan anlamsız olay
Date: August 29, 2010 8:27:21 PM GMT+03:00
To: adalar.postasi@gmail.com


Merhaba,

Zaman zaman yaşanan kimi tatsız olaylar hakkında ADALAR POSTASI’na gelen mailleri üzülerek okuyordum. Fakat bizim de böyle bir olay yaşayabileceğimiz aklıma gelmemişti. Bu mailin amacı ne kimseyi suçlamak, ne de zan altında bırakmaktır. Sadece yaşadığımız oldukça şüpheli bu olayın bir daha tekrarlanmamasını sağlamak umuduyla anlatacağım.

Yaz-kış Büyükada’da oturan 3 kişilik bir aileyiz. 29 Ağustos Pazar sabahı saat 09:00 sularında şehir dışından gelen kuzenim ve babam deniz otobüsüne binmek için akbil doldurmak istiyor ve Ada'da oturan herkesin mutlaka yolunun düştüğü Gazete Bayii’ne gidiyor.

Akbili ve 50 TL’yi Gazete Bayii’nde çalışan kişiye veren babam, kısa bir süre sonra çalışanın “Abi parayı vermedin,” uyarısıyla şaşırıyor. Verdiğini gözleriyle görmesine rağmen kendinden şüpheye düşerek kuzenime dönüyor, kuzenim de parayı akbille birlikte verdiğini gördüğünü söylediğinde ise babam çalışana parayı düşürmüş olabileceğini söylüyor.

Çalışan ise paranın babam ve kuzenim fark etmeden, büfenin dışına doğru onların gözü önünde ―rüzgârsız bir havada― uçmuş olabileceğini savunarak paranın verilmediğinde ısrar ediyor. Babam ve kuzenim parayı verdiklerini tekrarlayınca çalışan daha önceki parayı vermediniz iddiasından vazgeçerek “Ben parayı verdiğinizi gördüm, ama düşmüş herhalde,” diyor. Fakat düşen parayı aramak için büfenin içinde hiçbir çaba göstermiyor.

Babam ve kuzenim, çalışanın kendisine akbil ile verilen paranın elinden uçup, iki kişinin önünde durduğu bir camdan ve onlar görmeden rüzgârsız bir havada uçmuş olduğu teorisiyle deniz otobüsüne yetişmek zorunda oldukları için baş edemeyip yeni bir 50 TL ile akbili doldurtuyorlar. Fakat bu şüpheli durumun da paranın tüm fizik koşullarını yenerek düşmesinin veya uçmasının da mantıklı bir açıklamasını bulamıyorlar.

Ada'da yaşayanlar, Ada halkı ve esnaf arasındaki güvene dayalı ilişkiyi bildikleri için anlayacaklardır, burada çoğu zaman çıkışmayan paranın veya o an için verilemeyen para üstünün bile hesabı yapılmaz. Çünkü Ada esnafı ne günübirlik gelen turistlerin ne de Ada sakinlerinin güvenini zedeleyecek bir davranışta bulunmamıştır.

Böyle bir ortamda yaşanan bu garip olay bizi hem şaşırttı hem de üzdü. Çalışanın mantık çerçevesine oturtamadığımız çelişkili sözlerini ve parayı verdiklerinden emin olan iki kişinin kendilerinden bile şüpheye düşerek paranın düşmüş olabileceğini kabul etmesine rağmen çalışanın büfede parayı aramak için hiçbir çaba göstermemesini hâlâ anlayabilmiş değiliz.

Bunun gibi bir olayın tekrarlanmamasını dilerim.

Saygılarımla,

İpek Bozkurt
Büyükada


_______________________________________________________3

From: İSMAİL BAYSAL
Subject: Koço Kasapoğlunun Büyükada ziyareti
Date: August 29, 2010 5:21:34 PM GMT+03:00
To: adalar.postasi@gmail.com


Büyükada'da Kasapoğlu rüzgârı


İstanbulspor'da 1975'li yıllara kadar top oynayan 501 penaltıdan 500 gol atan, 'Penaltı Kralı' ünlü Koço Kasapoğlu 24 yıl aradan sonra 1999 yılında gelip Ağustos depremine yakalanınca tekrar ailesiyle birlikte Atina'ya dönmüştü. Tekrar çok sevdiği arkadaşlarını ve Büyükada'yı görmek için Temmuz ayı sonunda Ada'ya gelen, oynadığı futbolu ve hassas yapısı, mütevaziliğiyle herkesin gönlünde taht kurdu...

Attığı 501 penaltıdan sadece ayağı sekerek yere vurarak (eski toprak sahalarda) 1 penaltı kaçırmış ve başka goller de atmıştı. Biz küçükken onu Tepeköy'de top oynarken hayranlıkla izler attığı topları toplardık. Eski İnönü stadındaki maçlarda birçok Adalı'yı kontenjandan stada bedava aldığını tüm Adalılar bilir. Fenerbahçeli Cemil ve Alpaslan'ın İstanbulspor'dan top arkadaşı olan Kasapoğlu 2. Amatör Lig'de şampiyon olan Adalarspor Kulübü'nü de yürekten kutladı. "Ada'da olsam gençlere seve seve gönülü hocalık yaparım," derken çok duygulanan Kasapoğlu, geldiği gün hemen heyecanla yıllarını verdiği, bizim de Ada'nın ve bizim için futbol mabedi diyebileceğimiz tarihi Tepeköy top sahasına çıktı. Sahanın yerinde yeller estiğini, yapılan çirkin okul binasını da görünce şaşıarak üzüldüğünü ve gözlerinden yaşlar geldiğini söyleyen Kasapoğlu "yazık çok yazık," dedi. Biz bile yadırgadığımız yaklaşık 24-25 sene önce yapılan bina, yaklaşık 12-13 seneden beri kapalı, boş, vaziyette çirkinlik abidesi. İçinde fareler cirit atıyor çok yazık. Adalılar için yapılan sözde okulun içi boş ve ne olduğu belli değil. Çocuklar yeşil alan yokluğundan yollarda süratle geçen kamyonlar arasında canları pahasına top oynamaktadırlar. İşte nerede son dönemini gördüğümüz yeşil alanlar! Bari kalanını son yeşil alanları koruyun, halka ve çocuklara mini futbol, basket sahası ve park olarak kazandırın. Gençlik spor yapmazsa yönetim olarak imkân vermezsen gençliği kahvelerden veya başka yerlerden toplarsın. İşte Kasapoğlu'nun da bizlerin de üzüldüğü bu.

Kasapoğlu'nun en büyük özelliklerinden biri de topa vuruş şekli, bana ve arkadaşlarımıza her zaman ilham vermiş, örnek olmuştur. Kaleye attığı şutlar direğin ya bir karış içinden veya bir karış dışından çıkardı. Şimdi 1. ligde top oynayıp 18 üstünde attıkları şutlar neredeyse auta değil, taca çıkacak gibi şaşmamak mümkün değil. Auta uzak ara atılan her topta kulaklarını çınlatıp herkese de anlatırım.


Ortalama 10 gün boyunca her gününü Ada'da geçirip dostlarıyla, yemek yiyip muhabbet eden, eski anılarını paylaşan Kasapoğlu, özelikle Mehmet Karsan abisi terzi Selahaddin, Taylan, Rıdvan Karaduman, kuaför Niko Katakuzino, Hayri Özen. Berber Özkan'ın babası Etem Kirpi vs. gibi sevdiği ve hatırladığı isimlerden. Son iki günü emlakçı İsmail Baysal'ı ziyaret edip muhabbet eden Kasapoğlu eski Tepeköy ve ada resimlerini de görünce çok mutlu oldu. Son gün Adalar Kültür Derneği'nde kamera çekimi ve röportajı yapılan Koço Kasapoğlu veda çayları içildikten sonra en kısa sürede sağlıklı şekilde buluşmak üzere Atinada'ki eski dostlara da selam söylenerek vedalaşıldı. Seni seviyoruz Kasapoğlu...

Kasapoğlu ve sevgili ailesine Büyükada'dan selam ve sevgiler,

Tekrar görüşmek ümidiyle...

İsmail Baysal
Gokhan Emlak

Not: Resimler Şöför Mustafa Albayrak, terzi Selahattin Karsan, Etem Kirpi ve büro önünde İsmail Baysal ve (İtalyan) Mehmet Karsan ile çekilirken Prenses Otel önünde Lefter'le beraber...






_______________________________________________________4

From: NESİBE GÜNALP KAL
Subject: FW: davetiye
Date: August 29, 2010 1:45:58 PM GMT+03:00
To: cigdem.selim.tugay@gmail.com


Bursa'da dekorasyonunu yaptığım bir apartman dairesinin duvarında duran ve bizim de evin sahibiyle korumaya özenle gayret sarfettiğimiz seramik panosunun izini Büyükadalar'da da sürdüğüm Gülsün Erbil'le önceki gün tanıştık! Ada Festivali çerçevesinde, Turing'in İskele üstündeki mekânındaki son etkinlik olarak eski eşi Devrim Erbil'in söyleşisinde, oğulları iç mimar Evrim Erbil'e yazdığım not sayesinde komşu olduğumuzu öğrenip telefonlarımızı vermiştim. Bize akşam çayına geldi kendisi. Yakında Ada'da, bize yakın, kendisine ait küçük bir arsada, bir sergi ve performansı olacağından söz etti Gülsün Hanım. Davetiye getirdi ve daha sonra da eserlerini içeren kitabında Bursa'daki tablosunun bulunmamasından yakındı. Ben de Bursa'yı arayarak, Ekim ayında o evde bir kavuşma için, evin sahibesinden söz aldım. Velhasılı gönderdiğim bu davetiye, böyle bir heyecanı içeriyor.

Sevgiler,

Nesibe

* * *



_______________________________________________________5

From: OYA İSLİMYELİ
Subject: Stokholm Saksafon Dörtlüsü
Date: August 29, 2010 8:31:31 PM GMT+03:00
To: adalar.postasi@gmail.com


Tüm Adalılar ve sanatseverler davetlimizdir.

Adalar Belediyesi Kültür-Sanat Koordinatörü
Oya İslimyeli



_______________________________________________________6

From: OYA İSLİMYELİ
Subject: Büyükada Anadolu Kulübü'nde Takı Sergisi
Date: August 30, 2010 4:41:05 PM GMT+03:00
To: adalar.postasi@gmail.com


İletişim Vakfı, Adalar Belediyesi ve Anadolu Kulübü işbirliğiyle takının gelişimi ve günümüz takılarının ulaşmış bulunduğu noktanın anlatıldığı bir takı sergisi ziyarete açılacaktır. Bayan telkari ve takı sanatçılarının eserlerinin sergilendiği ve bu eserlerin satışlarına olanak sağlandığı sergi ve etkinlikler 1 Eylül- 1 Ekim tarihlerinde Anadolu Kulübü'nde Kulüp üyeleri ve ada halkının ziyaretine açılacaktır.

Serginin açılışı yine 1 Eylül Çarsamba günü Büyükada Anadolu Kulübü’nde saat 18:00'de yapılacak bir defileyle başlayacaktır. Sergi sonunda sergide yer alan yapıtların sanatçıları tarafından uygulama ve teknikleriyle ilgili üretim aşamaları sunulacaktır.

Sergide çeşitli atık malzemelerden oluşan takılara yer verildiği gibi kumaş parçaları, iğne ve tığ oyaları, cam ve düğmelerden çalışmalar yanı sıra altın ve gümüş işçiliğinin değerli taşlarla birleşiminden oluşan yapıtlara imza atan sanatçılarımızla da tanıyabileceksiniz.

Anadolu'nun geleneksel takıları arasında yer alan Telkari tekniğiyle güzel çalışmalara imza atan ve günümüzde yaşatılması için büyük çaba harcayan Ayfer Akbulut ve öğrencilerinin çalışmaları gümüş ve altını birleştirip değerli ve yarı değerli taşlarla Osmanlı sanatının ince zevkiyle yaratılan geleneksel motiflerimizle günümüze yorumlayan Lale Merkit, Türk kilim sanatının motiflerini ince bir zevkle yorumlayan Vecdi Örkün, çeşitli atık malzemeleri kumaşla, gümüşle, ahşapla birleştirerek güzel tasarımları üreten Ayda Ataman, geçmişten günümüze kalan eski gümüş parçaları ve yarı değerli taşlarla günümüze yorumlayan eski gümüşlerle çalışan Fatma Tan, Tülay Ağaoğlu, doğal ve yarı değerli taşlar kullanarak butik çalışmalar yapan Sevil Abamor, “Kentim İstanbul'un, Bizans ve Osmanlı kültürel zenginliğinden de derinden etkileniyorum," diyen son dönem çalışmalarında 0.8 mikron inceliğindeki gümüş iplerle oluşturduğu dantel takılar estetik olmakla birlikte gümüşe bilimsel yaklaşımı ve geleneksel modern bileşkesiyle de bu alanda bir ilk olan Nilgün Berber’in yapıtlarını izleyebilirsiniz.

_______________________________________________________7

From: OYA İSLİMYELİ
Subject: Bu kez Adalı çocuklar ve gençlerimiz için bir gösterimiz var.
Date: August 31, 2010 9:39:11 PM GMT+03:00
To: adalar.postasi@gmail.com


Adalar Belediyesi olarak tüm çocuklarımızı ve gençlerimizi 4 Eylül 2010 Cumartesi akşamı saat 20:30'da Büyükada Atatürk Meydanı'nda sahnelenecek olan bu güzel gösteriye bekliyoruz.

Adalar Belediyesi Kültür-Sanat Koordinatörü
Oya İslimyeli


_______________________________________________________8

From: ADALAR KÜLTÜR DERNEĞİ
Subject: [adalarkulturdernegi] FOTOĞRAF YARIŞMASI ÖDÜL TÖRENİ VE SERGİSİ
Date: August 30, 2010 1:28:43 PM GMT+03:00
To: adalarkulturdernegi@yahoogroups.com



_______________________________________________________9

From: ADALAR KÜLTÜR DERNEĞİ
Subject: [adalarkulturdernegi] KONSER
Date: August 30, 2010 1:30:32 PM GMT+03:00
To: adalarkulturdernegi@yahoogroups.com



_______________________________________________________10

From: ADALAR KÜLTÜR DERNEĞİ
Subject: [adalarkulturdernegi] SERGİ
Date: August 30, 2010 1:29:48 PM GMT+03:00
To: adalarkulturdernegi@yahoogroups.com



_______________________________________________________11

Taraf, 28.8.2010

http://www.taraf.com.tr/haber/101-yunanli-ressam-istanbul-un-izini-suruyor.htm


101 Yunanlı ressam İstanbul’un izini sürüyor


101 Yunanlı sanatçının eserlerinden oluşan İstanbul’un İzini Sürmek adlı resim sergisi, yarın saat 19.00’da Heybeliada Ruhban Okulu’nda Ekümenik Patrik Bartholomeos tarafından açılıyor. Buna paralel olarak sergi, bugün saat 19.00’da Yunan Konsolosluğu binasında Yunanistan İstanbul Başkonsolosu Vasileios Bornovas tarafından ziyarete açılacak.

Sergi; Heybeliada Ruhban Okulu, Yunanistan İstanbul Başkonsolosluğu ile Atina Belediyesi “Technopolis” Kültür Kuruluşu’nun ev sahipliği ile gerçekleşiyor. Serginin düzenlenmesini ise sanat tarihçisi İris Kritikou yaptı. Anastasia Manou’nun İstanbul’un İzini Sürmek adlı belgesel çalışması da ilk defa Heybeliada’nın ve aynı zamanda Atina Belediyesi “Technopolis” in sergi için özel olarak hazırlanmış kısımlarında gösterilecek. Hazırlanması İstanbul’un 2010 Avrupa Kültür Başkenti ilan edilmesi ile aynı zamana denk gelen İstanbul’un İzini Sürmek adlı toplu resim sergisi, görsel sanatlar alanından 101 usta Yunan yaratıcısının İstanbul’dan aldıkları ilhamın bir yansıması, daha önce örneği bulunmayan bir sanat etkinliği olmaya aday.


_______________________________________________________12

Milliyet, 30.8.2010

http://www.milliyet.com.tr/heybeliada-ruhban-okulu-nda-tarihi-sergi/guncel/haberdetay/30.08.2010/1282698/default.htm


Heybeliada Ruhban Okulu’nda tarihi sergi

101 Yunan sanatçının 101 eserinin yer aldığı “İstanbul’un İzini Sürmek” başlıklı serginin açılışını Fener Rum Patriği Bartholomeos yaptı

Eğitime açılması yıllardır tartışılan Heybeliada Ruhban Okulu’nun kapıları 30 yıl aradan sonra ilk kez bir sergi için açıldı. 101 Yunanlı sanatçının eserlerinden oluşan “İstanbul’un İzini Sürmek” adlı serginin açılışını Fener Rum Patriği Bartholomeos yaptı.
İstanbul’un sadece bu yıl için değil, tarihi ve kültürel değerleriyle her zaman kültür başkenti olduğunu dile getiren Bartholomeos, “Ruhban okulumuzun tekrar açılmasını temenni ediyoruz. Bunu hükümetimizden en kısa zamanda bekliyoruz” dedi.

‘Okul tekrar açılsın’ talebi
Açılışa katılan Yunanistan Kültür Bakanı Pavlos Yerulanos ise tarihi olarak nitelendirilen anların var olduğuna dikkati çekerek, en iyi ve umut verici anların da bir şeylerin iyiye doğru gittiği hissini veren anlar olduğunu söyledi. Yerulanos, serginin Heybeliada Ruhban Okulu’nda gerçekleştirilmesinin önemine işaret ederek, “Eğer serginin mekanı geçmişte gerginlik nedeni olmasaydı bugün bu rutin bir sergi olacaktı. Geçmişte ortodoksluğun bir çok önderini yetiştiren bu okulun tekrar faaliyete geçirilmesini diliyoruz” dedi. Heybeliada Ruhban Okulu, Yunanistan’ın İstanbul Başkonsolosluğu ile Atina Belediyesi “Technopolis” kültür kuruluşunun ev sahipliğinde gerçekleştirilen “İstanbul’un İzini Sürmek” isimli sergi White Fox şirketince organize edildi.

Sergi Atina’ya taşınacak
Küratörlüğünü sanat tarihçisi İris Kritikou yaptığı, UNESCO’nun himayesinde gerçekleştirilen sergide, 101 Yunanlı sanatçının, çoğunluğu özel olarak hazırlanan resim, heykel, fotoğraf ve video yoluyla 101 görsel anlatıdan oluşan eserleri yer alıyor.
“İstanbul’un “İzini Sürmek” adlı belgesel de ilk kez tüm sergi boyunca Heybeliada’da gösterilecek. Belgesel, Yunanca, Türkçe, İngilizce, Rusça ve ayrıca engellilere yönelik olarak hazırlandı. 23 Eylül tarihine kadar gezilebilecek olan sergi Ekim ayında da Atina’da açılacak.

* * *

http://www.posta.com.tr/dunya/HaberDetay/Egitime_degil__sanat_a_acildi.htm?ArticleID=41561


_______________________________________________________13

HaberBu, 31.8.2010

Dinî Özgürlüklerle İletişim Oyunu


Yunan basınından Türkiye'ye eleştirel bir bakış

TA NEA:
SAYGILI TAYYİP ERDOĞAN



Tirajı günde 51.223 olan Ta Nea gazetesinin 28 Ağustos 2010 tarihli sayısında, Aristotelia Peloni imzasıyla ve yukarıdaki başlık altında yayımlanan haberin çevirisi şöyledir:

--Dinî Özgürlüklerle İletişim Oyunu--

Sümela Manastırı'nda düzenlenen ayinden sonra Atina, Ankara'nın tam not aldığını kabul ediyor. Şimdi Türkiye, Yunanistan'a karşı "Casus Belli"yi kaldırmaya niyeti olduğuna dair haberler sızdırıyor ve Heybeliada Ruhban Okulunun yeniden açılmasıyla ilgili görüşmeleri gündeme getiriyor. Diplomatik kaynaklar bu stratejinin felsefesinin Tayyip Erdoğan'ın bir cümlesinde saklı olduğunu söylüyor: "Ne kaybettik? Gerçekte kazanıyoruz."

Son dönemde iftar sofraları, Türk İslamcıların dışarıya iyi görüntü verme çabasına dönüştü. Tayyip Erdoğan, Güneydoğu'da bir iftar sofrasında, Sümela'da ayin yapılmasına izin verilmesiyle ülkesinin kârlı çıktığını kaydetti, daha doğrusu bir şey kaybetmediğini. Ancak diplomatik kaynakların dikkat çektiği gibi Türk Başbakan, Atina'da cami inşası konusunu yeniden gündeme getirme fırsatını değerlendirerek tüm sorunları karşılıklılık esasına göre gündeme getirmek isteyen Ankara'nın sabit taktiğine döndü.

Bir kaç gün önce, 161 Azınlık Vakfının iftarına katılan Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, Heybeliada Ruhban Okulu konusuna değinerek sorunun yasal olduğunu ve zorlukların aşılacağını belirtti. Şimdilik Ankara'nın önlemleri, Patrikhanenin sözde var olması için yabancı din adamlarına Türk tabiiyeti vermekle sınırlı. Bu tür bir hareketlilik ilk kez yaşanmıyor ve Türk makamları talebin yakın zamanda gerçekleşeceğini söylüyor. Ayrıca Türk basını, Atina'da cami konusu çözülmedikçe Ruhban Okulunun açılmayacağında ısrarlı.

--Temkinli Tutum--

Atina tüm bu gelişmelere ilgili ancak daha çok ihtiyatla takip ediyor, çünkü İslamcıların iletişim oyununu iyi oynadığını ve izlenim yaratmayı bildiğinin farkında. Ancak çoğu kez izlenimler ve gerçek arasında büyük fark var. Örneğin diplomatik kaynaklar Türk Başbakanın geçen sene ağustos ayındaki Büyükada ziyaretini ve Ekümenik Patrik ve Müslüman olmayanların liderleriyle görüşmesini hatırlatıyor. Orada liderlere sorunların çözüleceğine dair garanti vermişti. Erdoğan'ın Büyükada ziyareti, Komisyonun Türkiye'nin ilerleme raporunda iltifatlı yorumlarla yer almıştı. Ancak Heybeliada Ruhban Okulu yeniden açılmadı.

Bu yüzden Komisyonun bir sonraki raporunda Sümela'daki ayinle ilgili övgüleri şimdiden tahmin edenler az değil. Rapor hazırlanıyor ve kasım ayında tamamlanacak. Bu yüzden diplomatik kaynaklar Ankara'nın, insan hakları ve dinî özgürlüklerle ilgili Avrupa müktesebatını uygulamak taahhüdünü yerine getiriyor görüntüsü vermek istediğini söylüyor.

--Atina Temkinli--

Atina, Erdoğan hükûmetinin ilişkilerin düzeltilmesi niyetini memnuniyetle kabul ediyor ancak daha çok eylem görmek istiyor ve şu an bir çok şeyin Tayyip Erdoğan'ın 12 Eylül referandumu öncesinde izlenim yaratmak isteğiyle yapıldığını görmezden gelmiyor. Önümüzdeki aylar belirleyici olacak çünkü Temmuz 2011 seçimleri yaklaştıkça kimse Tayyip Erdoğan'ın, ılımlı tutumuna yatırım yapmaya devam edeceğinden emin değil çünkü milliyetçilerin de oylarını alması gerekecek.

Dışişleri Bakanlığı çevreleri şimdilik atılan olumlu adımları takdir ediyor ancak "Casus Belli"nin kaldırılması gibi daha ihtiraslı konularda temkinli davranıyor. Yetkili kaynaklar, kendiliğinden anlaşılır şeyleri önemli konulara dönüştürmemiz gerektiğini vurguluyor. Bu kendiliğinden anlaşılır şey, Türkiye'nin bir AB üyesi ülkeyi, kara sularını 12 deniz miline çıkarmak yönünde yasal hakkını kullandığı takdirde savaşla tehdit edemeyeceğidir. "Casus Belli"ye neden olan şeyin Yunanistan'ın, kara sularını 12 mile çıkarma hakkı tanıyan sözleşmeyi imzalamış olduğu tezi Ankara'nın sabit tezlerinden biridir. Diplomatik kaynaklar, "Böyle bir görüşme söz konusu değildir. Kara sularının genişletilmesi hakkımızdır ve bunun üstünde görüşme yapılamaz." diyor.


_______________________________________________________14

Son Dakika, 28.8.2010

http://www.sondakika.com/haber-istanbullu-denizini-ozluyor-etkinligi-2211983


'İstanbullu Denizini Özlüyor' Etkinliği

'Adalar Müzesi' etkinlikleri kapsamında Büyükada'da düzenlenen 'İstanbullu denizini özlüyor' programında, İstanbul'un denizi ve balıklarının son 40 yıllık serüveni ele alındı.

Büyükada'da düzenlenen etkinlikte, denizde yaşanan sorunlar üzerine bir sunum yapan Adalar Belediye Başkanı Mustafa Farsakoğlu, Adalar ve çevresinin aşırı su ürünleri avcılığı nedeniyle tehdit altında olduğunu belirterek, bu bölgenin koruma altına alınması gerektiğini söyledi.

Adalar bölgesinde yaşayan birçok su canlısının soyunun tükendiğini veya tehlikeye girdiğini ifade eden Farsakoğlu, bu bölgede dil, pisi, tekir, barbunya, kalkan, kırlangıç, eşkina, mersin, orkinos ve uskumru balıkları, deniz çayırları, deniz atı, siyah mercan, ıstakoz, kabuklu omurgasızlar ve yunus türleri gibi korunması gereken canlıların bulunduğunu ve bu türlerin sayısının her geçen gün azaldığını aktardı.

Farsakoğlu, Adalar'ın ekolojik olarak Akdeniz ile Karadeniz arasında biyolojik bir koridorun başlangıcını temsil ettiğini ve bu koridoru kapatacak her türlü ekolojik yıkıma karşı önlem alınması gerektiğini vurgulayarak, bu bölgenin, biyoçeşitlilik açısından çok önemli olan palamut, torik, lüfer gibi göçmen balıkların geçiş yolu üzerinde olduğunu, bu balıkların da Karadeniz balıkçılığı için çok önemli olduğunu belirtti.

Kaçak olarak avcılık yapan gırgır ve trollerin dip canlılarının yaşam alanlarını yok ettiğini ifade eden Farsakoğlu, ayrıca dibe takılarak denizde kalan ağ artıklarının, zamanla birikerek Adalar çevresinde uzun vadeli zararlara neden olduğunu kaydetti.

Gırgır avcılığının ayrıca Adalar'ın ana karadan deniz dibi borularıyla aldığı elektrik, doğalgaz, telefon gibi temel hizmetlerini ve deniz trafiğini de tehdit ettiğini söyleyen Farsakoğlu, bu nedenle Adalar çevresinde gırgır sistemi ile su ürünleri avcılığının yasaklanması için Adalar Kaymakamlığının 2001 yılında harekete geçtiğini belirtti. Bu sayede 2872 sayılı Çevre Kanunu'nun ilgili maddelerince Adalar çevresinde gırgır ile avlanma yasağı getirildiğini anlatan Farsakoğlu, ayrıca, Adalar ile Kadıköy-Kartal sahili arasında kalan bölgede 'gırgır ile avlanma yasağı uygulama alanının genişletilmesi' için Kültür ve Turizm Bakanlığı İstanbul 5 Numaraları Kültür ve Tabiat Varlıkları Koruma Bölge Kuruluna başvurulduğunu bildirdi.

Farsakoğlu, bu bölgede gırgır sistemi ile avlanmanın yasaklanmasından sonra, özellikle olta balıkçılığının geliştiğini dile getirdi.

-DİĞER KONUŞMACILAR-

İstanbul Bölgesi Su Ürünleri Kooperatifleri Birliği Başkanı Ali Güney de Türkiye'de 27 milyon hektarlık su alanı bulunduğunu, bunun 24 milyon hektarını denizlerin, diğer kısmını da iç suların oluşturduğunu söyledi.

Bu suların kullanımının çok önemli olduğunu vurgulayan Güney, denizin üstünde ve dibinde yapılacak her değişikliğin, ekolojik sistemi ve balıkçıları etkilediğinin unutulmaması gerektiğini dile getirdi. Güney, balık üretmenin çok önemli ve dikkat edilmesi gereken bir nokta olduğunu belirterek, çipura ve levrek satın alınırken dikkat edilmesi gerektiğini, çiftliklerde üretilen bu balıkların özellikle kalın ve küt gözüktüğünü, şekilleri bozuk olanların ise genetiği oynanmış balıklar olduğundan, kesinlikle alınmaması gerektiğini belirtti. Bakırköy Su Ürünleri Kooperatifi Başkanı Müfit Çıkrıkçıoğlu da denizlerde yaşanan kirliliğe dikkat çekerek, özellikle İzmit Körfezi'nde sanayi atıkları nedeniyle balıkların etkilendiğini dile getirdi. Çıkrıkçıoğlu, denizin etkin bir şekilde kullanılması gerektiğini vurgulayarak, su, doğa ve çevre korunamazsa, insanların da bunlardan etkilenebileceğini aktardı.

Slow Food ve Fikir Sahibi Damaklar adlı çevre koruma gruplarının önde gelen üyelerinden Defne Koryürek ise denizlerdeki kaynakların kullanımı ve bu kaynakların doğru kullanımının devamlılığının sağlanması, sürdürülebilir balıkçılık nasıl yapılır konularında çözüm üretilmesi gerektiğini söyledi.

(FLZ-KÖS-SO) - İSTANBUL

_______________________________________________________15

Radikal, 30.8.2010
Emre Alptekin

http://www.radikal.com.tr/Radikal.aspx?aType=RadikalDetay&ArticleID=1016376&CategoryID=77


Balık soykırımı isyan ettirdi!

Adalar Belediyesi, balık avı sezonu öncesi Adalar çevresinde gırgır avına kapalı bölgenin sınırlarının genişletilmesi ve yasağı delenlerin engellenmesi için bastırıyor. Adalar Belediye Başkanı Farsakoğlu: Yasak bölgede gırgırlar 1 tonluk doğalgaz muhafaza betonlarını söküyor!


İSTANBUL - “Eskiden burada ne balıklar vardı. Nasıl bir hayat vardı. Gorgonlar (yumuşak mercanlar) vardı. Şimdi aşağısı terk edilmiş köyler gibi...” Her gün bir parçası daha terk edilmiş köylere dönen bu yerler, bir zamanlar Sait Faik’in ‘Sinağrit Babası’nın dolandığı denizçayırları.

Sergio Ekşiyan, yaşadığı yerin altını-üstünü karış karış merak edenlerden. Adada yaşıyor, 1973’ten beri Adalar etrafında dalıyor. ‘İstanbullu Denizine Hasret Kalmasın’ toplantısına da denizden çıkıp gelmiş. Gerçi cismen çıkmış, fikren kalmış. Kürsüye çıktığında sadece anlatmıyor, havada yüzer gibi hareketlerle, bütün bedeniyle konuşuyor. Bazen denizdibinde süzülen serseri bir ağ oluyor, bazen dibe güm diye vuran 6 ton kurşun ağırlık. Hayali ağını toplarken salondaki masa, sandalyeler hayali gözeneklere takılıp ona doğru sürükleniyor: Gırgır geliyor. Ağını salıyor. Ağın ucunda aralıklarla takılı 400 gramlık ağırlıklar var. 1-1.5 kilometrelik ağda toplam ağırlık 5-6 tonu buluyor. ‘Normalde’ ağın ve ağırlıkların denizdibine vurmaması, yüzeyden yukarıda süzülmesi gerekiyor. Ama ‘uyanık’ balıklar alttan kaçmasın diye bazen sığ suya bile uzun ağ atılıyor. 6 tonluk ağırlık, inşaat sahasına inen gülle gibi denizcanlıların arasına iniyor. Sonra çevirme ve büzme işlemi başlıyor. Dibe değmemesi gereken ama değen ağ ve kurşun ağırlıklar kaya, yuva, çayır, çimen önüne ne gelirse süpürüp alıyor. Alması sorun, alamaması daha büyük sorun. Kimi zaman ağlar, büyük kayalıklara takılıp kalabiliyor. O zaman metrelerce ağı kesip denize atmak gerekiyor. Kesilip atılan bu ağ, gelip geçen canlıların takılıp telef olduğu bir tuzağa dönüşüyor. Eskiden pamuk iplikten yapılan ağlar, artık sentetik malzemeden yapıldığı için çürümüyor da. Dipte kalan kurşun ağırlıklar da suyu ağır ağır zehirliyor.

“Ben denizden çok ekmek yedim, borcumu ödüyorum” diyen Sergio Ekşiyan, yıllardır gönüllü olarak bu ağları denizden topluyor. En son 5 bin 300 metrekare ağ çıkarmış.

Balık avı sezonunun başlamasına iki gün kala, Adalar’da bir kez daha gırgır avcılığına bağlı sorunlar ele alındı. Adalar Müzesi etkinlikleri kapsamında Adalar Belediyesi, TÜDAV ve Fikir Sahibi Damaklar grubu tarafından düzenlenen toplantıda, Adalar çevresinde gırgır avına yasak alanının genişletilmesi ve ‘zaten var olan yasakların da uygulanması’ isteği konuşuldu.

Bu ilk deneme değil
Sınırsız, sorumsuz gırgır avcılığı Adalar’da yeni bir sorun değil, çare arayışları da eskiye uzanıyor. Adalar çevresinde gırgırla av yasağını ilk kez gündeme getiren dönemin Adalar Kaymakamı, şimdinin Adalar Belediye Başkanı CHP’li Mustafa Farsakoğlu.

Adaların çevresi dil, pisi, tekir, barbunya, kalkan, kırlangıç, eşkina, mersin, orkinos, uskumru, deniz atı, ıstakoz yatağı. -Veya yatağıydı.- Palamut, torik, lüfer gibi göçmen balıklar da Ege’den Karadeniz’e Karadeniz’den Ege’ye göçlerini bu hattan yapıyorlar. Adalar’ın suyu, elektriği -artık doğalgazı da- sualtından geçen hatlarla karadan yollanıyor.

Deniz Lisesi’nden AKTAŞ’a ve TÜDAV’a tüm ilgili kurumlarla iletişime geçen Farsakoğlu, 2001 yılında Adalar Kaymakamı olarak harekete geçti. 2872 sayılı Çevre Kanunu’na dayanarak Adalar çevresinde gırgır ile avlanma yasağı getirildi. Yasak nedeniyle bakanlıkların baskısıyla karşı karşıya kaldığını söyleyen Farsakoğlu, bir süre sonra kaymakamlıktan ayrıldı.

2009’da Adalar’a bu kez belediye başkanı olarak dönen Farsakoğlu, bunda 2001 yılında uygulamaya koyduğu gırgır yasağının ve o kısa dönem özellikle olta balıkçılığında yaşanan bolluğun etkisi olduğuna inanıyor. Bazı adalılar o dönemi, “İskeleden olta atardık, balık dolardı” diye hatırlıyor. Bakırköy Su Ürünleri Kooperatifi Başkanı Müfit Çıkrıkçıoğlu yasağın önce Adalar’a balık sonra Farsakoğlu’na oy getirdiği konusunda hemfikir. Çıkrıkçıoğlu ve Bostancı Su Ürünleri Kooperatifi Kooperatifi üyesi Yalçın Günay Çelik (Baba Yalçın) balıkçılığa bakıp aynı şeyi görüyor, ama biri iyimser diğeri kötümser.

Tablo şu: Balıkçılığın mazottan, komisyoncuya, kaçak avdan arz kanallarının parsellenmesine kadar yumak gibi dolanmış pek çok sorunu var. Sonuç, Marmara balıkçılarının artık neredeyse yedi-sekiz ayı hiçbir şey avlayamadan öylece kıyıya bağlı olması.

Eskiden yılın yedi ayı bereket fışkıran deniz, artık balıkçıya bir şey vermiyor. Bunun bir nedeni, denizde yaşayan, gelip geçen balık miktarının azalması olsa da ötesi var: Kimi yerleşik kimi birbirini sürüler halinde kovalayarak dolaşan balıklar için Boğaz ve Marmara bir zamanlar dünyanın en cazip yerlerinden biriydi. Boğaz’ın, Adalar’ın kayalıkları, çayırları buralarda takılan, yumurta bırakan balıklarla dolup taşıyordu. Bütün kayalıkları düzlenip otopark haline getirilmiş, denizçayırları dümdüz edilmiş, kirli, tepesinden geçen tankerlerle gürültülü sularda, kuvvetli ışıklar ve sonarlarla kovalanan balıklar için Marmara takılıp ürenecek değil can havliyle tüyülecek bir yer.
Çıkrıkçıoğlu ‘iyimser’: Çünkü, sorunlar büyük de olsa giderek daha geniş bir kesimin balıkçılıkla ilgili yanlışlara uyandığını ve tepki verdiğini düşünüyor. Baba Yalçın ‘kötümser’ çünkü yıllardır aynı şeylerin konuşulduğunu, gerekli radikal adımlar atılmazsa yıllarca da konuşulacağını düşünüyor.

Adalar ve çevresinde küçük de olsa bir ‘cennet’in açılması, bu dallı budaklı sorunun nasıl çözülebileceğini gösterecek olması açısından çok önemli. Adalar çevresinde halen gırgırlara hatta dalışa yasak olan bölgeler var. Ancak gırgır ağlarının elektrik ve su hatlarını hatta doğalgaz hattını sabitleyen 1 tonluk beton blokları koparıp sürüklemesi, bu yasağa pek de aldıran olmadığını gösteriyor.

Adalar Belediye Başkanı Farsakoğlu ise denizdibindeki arkeolojik kalıntılar nedeniyle Adalar ile Kadıköy-Kartal sahili arasında kalan bölgede, gırgır ile avlanma yasağı uygulama alanının daha da genişletilmesi için Kültür ve Turizm Bakanlığı İstanbul 5 Numaraları Kültür ve Tabiat Varlıkları Koruma Bölge Kurulu’na başvurdu. Farsakoğlu ayrıca ilgili bakanlıklardan yasağın ‘gerçekten’ uygulanmasını istiyor.

Fosil lezzet
Eylül ayında kapılarını açmaya hazırlanan Adalar Müzesi’nde bir de ‘yemek’ bölümü olacak. Müzenin yemek bölümünün sorumlusu Aylin Öney Tan, müzede Adalar’da tarih öncesi çağlarda yaşamış zırhlı balık fosilinin yanı sıra düzenleyecekleri sergilerle Adalar’ın ‘kaybolan’ lezzetlerine dair anılara da yer vereceklerini söylüyor. Zırhlı balıkla birlikte müzelik olacak bu anıların arasında çok değil 15 yıl öncesine kadar var olan, ancak artık Adalar’da bulunmayan, bulunsa da zahmet edilip pişirilmeyen balıklara, kabuklular da var.


_______________________________________________________16

From: ADALAR MÜZESİ
Subject: Adalar Müzesi Adalar Revüsü Etkinliği Davetiye
Date: August 31, 2010 5:56:07 PM GMT+03:00
To: emine.cigdem.tugay@gmail.com



_______________________________________________________17

Haberler.com, 31.8.2010

http://www.haberler.com/istanbul-avrupa-2010-kultur-baskenti-etkinlikleri-2215022-haberi


İstanbul Avrupa 2010 Kültür Başkenti Etkinlikleri

İstanbul Avrupa 2010 Kültür Başkenti etkinlikleri kapsamında İstanbul Şehir Tiyatrolarının sunacağı 'Adalar Revüsü'adlı müzikal 5 Eylül Pazar günü Büyükada Anadolu Kulübünde ücretsiz olarak müzikseverlerle buluşacak.

Konuya ilişkin yazılı açıklamaya göre, İstanbul'un ilk çağdaş kent müzesi Adalar Müzesi tarafından organize edilen müzikalde İstanbul Şehir Tiyatrolarının genç sanatçıları sahne alacak.

Cemal ve Ekrem Reşit Rey'in birlikte yazdıkları, ilk kez 1934 yılında Büyükada Anadolu Kulübünde sunulan 'Adalar Revüsü' bu etkinlikle 76 yıl sonra yeniden seyircilerin karşısına çıkacak.

Müzik yönetmenliğini Selim Atakan'ın yaptığı proje koordinatörlüğünü Bahar Göze'nin yürüttüğü 'Adalar Revüsü'nde İstanbul Şehir Tiyatrosu sanatçıları Bahar Göze, Berk Samur ve Çağrı Hün, müzikalin elde bulunan şarkılarını dönemin diğer operet parçalarıyla birlikte seslendirecek.

(MTL-SOY-ZVR) - İSTANBUL (Anadolu Ajansı) 31.08.2010 00:23 [2215022]


_______________________________________________________18

HaberTürk-Ekonomi, 31.8.2010
Barış Erkaya

http://ekonomi.haberturk.com/makro-ekonomi/haber/547469-yanlislikla-cami-sahibi-oluyordu


[...] BURASI ADALAR İCRA MÜDÜRLÜĞÜ DEĞİL Mİ?
İşiniz icralık ürünlerin yayımlanması olunca birçok komik olayla da karşılaşabiliyorsunuz. İşte Özoral’dan bir örnek:
”İcralik.com’u ilk kurduğumuz zamanlar. Büyükçekmece’de 40 metrekarelik bir ofisimiz vardı, beşinci katta. Bir gün ofise girdim, iki kişi oturuyor. Ters ters de bakıyorlar. “Hoş geldiniz” dedim. Yine ters bir şekilde “hoş bulduk” dediler. Nasıl yardımcı olabileceğimizi sordum. “Burası Adalar İcra Müdürlüğü değil mi” dedi. Anlatmaya çalıştım buranın Adliye’ye benzer hiçbir yanı olmadığını, aradıkları yerin muhtemelen Adalar’da olduğunu... “Nasıl yani benim arabam burada değil mi, o zaman niye internetten yazınca Adalar İcra Müdürlüğü diye senin telefonun ve adresin çıkıyor” dedi.
Meğer bizim sitenin ilanı çıkmış ve gördükleri telefon numarası ve adresi görmüşler, görür görmez de gelmişler. Zar zor ikna ettik aradıkları yerin bizim büromuz olmadığına.” [...]

_______________________________________________________19

From: ADALAR PLATFORMU
Subject: 'KALDIRIM VERGİSİ' KATKI PAYI HAKKINDA HUKUKİ BİLGİLENDİRME
Date: August 18, 2010 9:42:43 AM GMT+03:00
To: To: adalar.postasi@gmail.com


ADALILAR'IN
'KALDIRIM VERGİSİ' KATKI PAYI HAKKINDA
HUKUKİ BİLGİLENDİRİLMESİ



Değerli Adalılar,
Önümüzdeki haftalarda Büyükada'da Kaldırım Vergisi/KATKI PAYI hususunda bir avukat arkadaşımız tarafından bilgilendirme toplantısı yapılacaktır. Toplantıya katılım ücretsizdir. Bilgilendirme toplantısına katılmak isteyenlerin ADALAR POSTASI'na (adalar.postasi@gmail.com) isim-soy isim ve cep telefon numaralarını elektronik postayla iletmeleri rica olunur.

ADALAR PLATFORMU adına
Hayati Önel

Toplantıya katılmak isteyenler: Okan Aydın, Osman Bozkurt, Fatma Bozkurt, İpek Bozkurt, Alper Zihni Ünsan, Hatice Karakaş, Güneş Turkan, Akgün Dilmaç, Volkan Dilmaç, Hilmi Orhan, Arif Canbaz, ...