5 Nisan 2011 Salı

ADALAR POSTASI-2568: lido neydi?... ne değildi?...

Burgazadası, 1931.

* * *

ADALAR'da TARİHTE O GÜN:

22 Ağustos 1908 Cumartesi günlü, Burgazadası'nda manastır inşasına dair...

* * *

ADALAR'da BİR GÜN:

Fotoğraf: Ugo Antonio Corintio, Burgazadası, 2010.

* * *

ADALAR'da HAVA DURUMU:

5 Nisan 2011 Salı
Büyükada'da HAVA DURUMU*
Parçalı bulutlu
6/12ºC
% 78-91 nem
Yıldız, K 22km/sa
Gündoğuşu 06:43... Günbatışı 19:31...

* * *
Cicely Mary Barker, The Wood-Sorrel Fairy.

* * *

1- Olcay Başeğmez: "Nice nice başarılı yıllar dileklerimle ADALAR POSTASI'nın doğum gününü kutluyorum..."

2- Bülent Aydoğdu: "CHP’li Adalar Belediyesi ile İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne bağlı zabıtalar arasında arbede çıkmasına neden olan Mimar Mehmet Bölük Kültür ve Sanat Parkı dün maskeli protestoya sahne oldu..."

3- Avni Kurtuldu: "Bir Belediye Başkanı; kendisini denetleme yetkisine sahip bir meclis üyesini, emrinde çalışan memurlara, aynı saatte yapılan temizlik ihalesinde ihale komisyonu üyesi olarak ayrı salonda olması muhtemel olan çalışanlara ve sözleşmesiz sözleşmelilere attırdığı imzalarla oluşturduğu TUTANAK'la [TUUU...TANAK] savcılığa sevk edebilir mi?..."

4- Murat Pekin: "[Konuyu (Lido) inceleyince] Ortada bir garâbet olduğunu gördük. Nedir bu garâbet? Bir kere Adalar 2863 sayılı yasanın 17. maddesi uyarınca SİT bölgesi. Bu 17. madde diyor ki: Bir alan SİT bölgesi ilan edildikten sonra koruma plânları yapılana kadar geçiş dönemi yapılaşma şartları belirlenir. Yani bu şu demek..."

5- Lido evveli... Lido neydi?... Ne değildi?...

6- Melih Arat: "Adalar ise fiziksel olarak sıradan sürücülerin bisiklet sürmesine hiç uygun değildir. Yüksek tepelerden oluşan adalarda bisiklet sürmek çok zordur..."

7- Bülent Baviker: "Dostlarınızın babalarının kayıtlarını bulmak için vaftiz adı, doğum yılını kesin olarak bilmeleri gerekmektedir. O zamanlarda vaftizler, Heybeliada Aya Nikola Kilisesi'nde yapıldığından, kayıtları başka yerde değil sadece Aya Nikola'da aramak gerekir..."

8- Günay Tülün: "Vordonisi Yazıları: Deniz Altına Göçen İstanbul Adaları..."

)O(



_______________________________________________________1

From: OLCAY BAŞEĞMEZ
Subject: nice nice basarili yillar
Date: April 3, 2011 12:10:38 PM GMT+03:00
To: adalar.postasi@gmail.com

nice nice başarılı yıllar...

Saygıdeger ADALAR POSTASI emekverenleri,
Nice nice başarılı yıllar dileklerimle ADALAR POSTASI'nın doğum gününü kutluyorum.
Bana Büyükadamız'dan binlerce kilometre uzakta güncel haberleri izleme olanağını veren sizlere tekrar tesekkürler, saygılar, selamlar.

Olcay Başeğmez
(Berlin)


_______________________________________________________2

GazeteVatan, 3.4.2011
Bülent Aydoğdu

http://haber.gazetevatan.com/adada-maskeli-protesto/368894/1/Gundem

Ada’da maskeli protesto

Mimar Mehmet Bölük Kültür ve Sanat Parkı dün maskeli protestoya sahne oldu


CHP’li Adalar Belediyesi ile İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne bağlı zabıtalar arasında arbede çıkmasına neden olan Mimar Mehmet Bölük Kültür ve Sanat Parkı dün maskeli protestoya sahne oldu. Adalar Belediyesi tarafından düzenlemesi yapılan ve açılışına günler kala Büyükşehir Belediyesi zabıta ekipleri tarafından yıkılan parka dün gelen bir grup yüzlerine merhum Mimar Mehmet Bölük’ün resminin bulunduğu maskeler taktı. Bölük’ün arkadaşları olduklarını belirten grup adına yapılan açıklamada parka adından dolayı tahammül edilmediği belirtildi. Açıklamada, Büyükşehir Belediyesi’nin, yazdığı kitaplarla Başbakan Erdoğan hakkında dava açılmasını sağlayan ve 2007 yılında trafik kazasında hayatını kaybeden Mimar Mehmet Bölük’ün ismine tahammül edemediğini ve bu nedenle parkı yıktığı iddia edildi.

Eski arkadaşları düzenledi

CHP İstanbul İl Başkanlığı da yapan Mimar Bölük’ün, 1980 öncesi İstanbul CHP Gençlik Kolları’ndan arkadaşlarının organize ettiği protesto gösterisine; CHP Grup Başkanvekili ve CHP Yalova Milletvekili Muharrem İnce, İstanbul Büyükşehir Belediyesi eski Başkanı Nurettin Sözen, CHP Adalar Belediye Başkanı Mustafa Farsakoğlu, Ataşehir Belediye Başkan Yardımcısı Hüseyin Hışman, sanatçı Ali Rıza Binboğa, Gazeteci-yazar Miyase İlknur, CHP Yalova İl Örgütü, CHP Adalar İlçe Örgütü, CHP Kadıköy İlçe Örgütünün yanı sıra arkadaşları ve oğlu Kaan Bölük katıldı.


_______________________________________________________3


From: AVNİ KURTULDU
Subject: TUUU.....TANAK
Date: April 4, 2011 10:01:53 PM GMT+03:00
To: adalarpostasi@gmail.com


TUUU...... TANAK!

Adalar Belediyesi'nin 03 Ocak 2011 Pazartesi saat 14:00'te başlayan Ocak ayı olaylı meclis toplantısını hatırlayacaksınız. Yer, tarih ve saat çok önemli. Çünkü aynı saat ve tarihte Belediye binasının başka bir salonunda temizlik ihalesi yapılmaktaydı.

03/01/2011 tarihli olaylı meclis toplantısının resmi zabıt tutanakları, sesli ve görüntülü kayıtları olmasına rağmen, bunlara itibar edilmemiş ve yeniden bir tutanak imzaya açılmıştır. İmzacılara baktığımızda iki meclis üyesi dışındakilerin tamamının Belediye Başkanı'nın emrindeki kadrolu, sözleşmeli ya da gönüllü (!) çalışanlar olduğunu görüyoruz.

Bir ilçe Belediye Başkanı, ''Büyükşehir Belediye Meclis üyesi olarak Büyükşehir Belediye Başkanı'nı denetleme ve eleştirme hakkına sahibim,'' derken, ilçe Belediye Meclis üyelerinin de kendisini denetleme ve eleştirme hakkına sahip olduğunu nasıl unutabilir?

Bir Belediye Başkanı; kendisini denetleme yetkisine sahip bir meclis üyesini, emrinde çalışan memurlara, aynı saatte yapılan temizlik ihalesinde ihale komisyonu üyesi olarak ayrı salonda olması muhtemel olan çalışanlara ve sözleşmesiz sözleşmelilere attırdığı imzalarla oluşturduğu TUTANAK'la savcılığa sevk edebilir mi?

İşin en garip yanı bu tutanakta yukarıda da belirttiğimiz üzere iki Belediye Meclis üyesinin de imzasının bulunmasıdır.

04/04/2011 tarihinde gerçekleştirilen Meclis toplantısında Sn. Bülent Mısırlıoğlu tutanakta imzası bulunan iki meclis üyesine ''Böyle bir hukuk anlayışı, böyle bir etik anlayış olur mu? Olamaz, olmamalı,'' diye serzenişte bulununca olanlar oldu.

Adı geçen iki meclis üyesi, böyle bir tutanaktan haberdar olmadıklarını, imza atmadıklarını, attılarsa da farkında olmadıklarını ve Bülent Bey'den özür dilediklerini beyan ettiler.

Tutanağın son paragrafına göz attığımızda şaşkınlığımız bir kat daha artmakta;

"İşbu TUTANAK 03/01/2011 Pazartesi günü saat 16:00'da aşağıda ismi bulunanlar tarafından üç nüsha olarak tanzim edilerek YÜKSEK SESLE okundu ve müştereken imza altına alındı."

Bu durumda arkadaşların ya sağlık sorunu var ya imzayı inkâr var ya da birileri tarafından aldatılmışlık var. İşin bir başka garip yanı tutanak yüksek sesle okunurken salondaki diğer meclis üyeleri ne işle meşguldüler acaba? İmza atmaktan niçin imtina ettiler? Duymadık deseler olmaz. Temizlik ihalesi yapılan salondan bile duyulacak şekilde yüksek sesle okunan Tutanak nasıl duyulmaz?

Bu durumda bu TUTANAK kadük olmuştur. Hepinize TUUU......TANAK olsun!

AVNİ KURTULDU


_______________________________________________________4


Özer Kangür, "Lido İnşaatının İlk Mağduru Murat Pekin", ADA Gazetesi 83 (15-31 Ekim 2010)4-5.

Lido inşaatının ilk mağduru Murat Pekin

Siz halka diyorsunuz ki: Kardeşim bizle niye uğraşıyorsunuz? Biz Ada’ya bir şey kazandırıyoruz. Peki Adaya otel mi kazandırdın? Sen döndün dolaştın Ada’ya inşaat yaptın. Daire yaptın ve daireyi yapmak için de olmayacak bir şey attın ortaya. O zaman mahalle arasında inşaat yapıp satan gariban müteahhitin senden ne farkı var?


Lido size nasıl zarar veriyor?

— İnşaatın yanındaki otelin sahibiyim. Yeni bir şey yapılıyor diye seviniyorduk. Bir gün inşaat firmasının mühendisleri yanıma geldi: “Sizinle görüşebilir miyiz, bir sorunumuz var. Burada inşaata başlıyoruz, sizin tarafınıza istinat duvarı yapacağız ama kazık çakmak için sizin araziyi kullanmamız, kazıkları sizin araziye çakmamız gerekiyor,” dedi. Ben de durumu anlayamadığımı söyleyerek, inşaatı kendi tarafınıza yapıyorsunuz, istinat duvarını da kendi tarafınıza yapacaksınız, benim zaten kendi duvarım var dedim. O da "Maalesef proje yapılırken binanın istinat duvarı dışarı çıkmış," deyince, "Siz komşu parselden 3 metre çekmediniz mi," diye sordum. Bu yasal zorunluluk. Burası ayrık nizam bir yer. Komşu parsele sıfır bina yapılır mı? Yok, çekilmemiş, dedi.

Ben üç metreden de fazla bıraktım. Çünkü benim binanın cephesi geçiş dönemi yapılaşma şartlarına uygun. Bu yüzden cephe 12 metre. Dolayısıyla yanlarda üçer metreden de fazla yer kaldı. Geçiş dönemi yapılaşma şartlarında 12x12 sınırlaması var. 1/5000’lik plânlarda bir de özel plan notu var. Bina, arkadaki yol kotunu bir metreden fazla geçemez. Ben, “Bu bir metre ilerde sıkıntı meydana getirmesin diye binayı yolla aynı hizada yaptık. Bu hakkımızı da kullanmadık. Siz nasıl çekmezsiniz,” diye cevapladım. Biz öbür taraftan, Zeki İpekçi’nin arsasından 5 metre kadar çektik, dedi. Ben de, "Oradan üç metre çekseydiniz, benden de üç çekseydiniz, bir metre kaybı da başka yere doldursaydınız," dedim. "İşte maalesef oldu," dedi. "Peki, benim tarafıma sıfır bina yapıyorsunuz ama bu cepheye pencere nasıl açacaksınız," diye sordum. Komşu parsele pencere açamazsın. Tabii bir şey diyemedi.

Bunun üzerine: "Bu konuyu şimdilik kapatalım, yarın siz bana gelin gelirken de projeyi getirin, proje üzerinden değerlendirelim, ben size yardımcı olmak isterim," dedim. Ertesi gün temel projesiyle geldiler. "Mimarî proje niye yok?" diye sordum. "Bizde yok," dediler. Getirdiğini de katlayıp kaldırdı. "Siz bize yardımcı olmayacaksınız herhalde," dedi. Ben iyice huylandım. "Sizin projeyi nasıl tasdiklediler?" dedim. Mevzî imar plânı yaptıklarını söyledi. Böyle bir şey olamayacağını, 2863 sayılı yasayı okuyan bilir. "Çarşı nereye kadar gidiyor?" dedim. "Ön tarafta dört metreye kadar geliyor," dedi. Çarşının yüksekliğini sordum. Net cevap alamadım.

Bunun üzerine hemen Adalar Belediyesi’ne bir dilekçe yazdırdım. 13 Ağustos tarihli bu dilekçede komşu parselin sahibi olduğumu, projede beni etkileyecek bazı uygulamalar bulunduğunu, buraya bir ruhsat verildiğini öğrendiğimi söyleyip, burayla ilgili kurul kararının ve tasdikli projesinin bir örneğinin tarafıma verilmesini istedim. Fakat alamadım. Ben de anladım ki bu belgeler bana verilmeyecek. Baktım evraka ulaşmam engelleniyor. Daha da rahatsız oldum. Dilekçeme bugüne kadar cevap verilmedi. Sonuçta ben burada sokaktan geçen vatandaş değilim. Sokaktan geçen vatandaş tabii ki kamusal hakkını kullanabilir ancak ben buna ilâveten burada mal sahibiyim. Sonuçta kendi malımı korumak zorundayım. Avukatım Kemâl Bey’e biz davamızı açalım, en azından bu bilgilere dava sırasında vakıf oluruz dedim. Kemâl Bey, 18 Ağustos’ta dava dilekçemizi verdi. İdarî mahkemeden bir ara karar çıktı. Davayı kurul kararına ve Adalar Belediyesi’nin verdiği ruhsata karşı açtık. Bizim arsa sahibiyle bir davamız olamaz. İdarî mahkemeden bir ara karar çıktı. Kurula Eylül’ün 20’si gibi tebliğ olmuş. Adalar Belediyesi’ne de gelmiş. Bu ara kararda mahkeme, bana verilmeyen belgelerin tasdikli örneklerini hem belediyeden hem kuruldan 30 gün içinde istiyor. Dosyasının tüm belge ve bilgilerini içeren onaylı örneğinin gönderilmesini, yerine getirilmemesi halinde dosyada mevcut bilgi ve belgelere göre karar verileceğini bildiriyor. Böyle bir şey olunca işin içine girmiş olduk. İşbu noktaya gelince inceledik.


Konuyu inceleyince ne gördünüz?

— Ortada bir garâbet olduğunu gördük. Nedir bu garâbet? Bir kere Adalar 2863 sayılı yasanın 17. maddesi uyarınca SİT bölgesi. Bu 17. madde diyor ki: Bir alan SİT bölgesi ilan edildikten sonra koruma plânları yapılana kadar geçiş dönemi yapılaşma şartları belirlenir. Yani bu şu demek: Vatandaş plânlar yapılana kadar mağdur olmasın. Siz geçiş dönemi için bir çerçeve çizin. Adamın bir arsası varsa şu kadar zaman beklemesin, mağdur olmasın, buna en azından bir şey verin. Ama adam büyük bir şey, bambaşka bir şey yapmayı düşünüyorsa o plânların işidir diye yaklaşım göstermiş geçiş dönemi. Tabii plânlar yapılmayınca bu geçiş dönemi çok uzamış. 2004’ün Temmuzu'nda kanunda bir değişiklik yapmışlar. Demişler ki: Geçiş dönemi yapılaşma şartları en fazla iki yıl geçerlidir. Mücbir sebeplerle de üç yıl olabilir. Eğer bu üç yıl içinde de plânlar yapılmazsa artık bir daha plânlar yapılıncaya kadar o bölgede geçiş dönemi yapılaşma şartlarına göre de imar verilemez. 2004’te başlayan süre 2006’nın Temmuzu'nda bitmiş, bir yıl da mücbir sebepten uzatmışlar, o da 2007’nin Temmuzu'nda dolmuş. Kurul bazı uygulamalar yapmış. 2007 Temmuzu'ndan önce müracaat edenler var, biz görüşememişiz, vatandaş da mağdur olmasın demiş ve eski müracaatları karara bağlamaya devam etmiş.

Şimdi kurul kararında diyor ki: Bunla ilgili yazışmaların geçiş döneminin yapılaşma şartlarının son bulduğu 2007 Temmuzu'ndan önce verildiği anlaşılmakla... Bu ne demektir hukuk diliyle? Sen geçiş dönemi yapılaşma şartlarının son bulmasından önce bana müracaat etmişsin, ben de bunu geçiş dönemi yapılaşma şartlarına göre inceleyeceğim, karara bağlayacağım anlamına gelmez mi? Mantıklı olarak düşününce bu çıkıyor. Nedir geçiş dönemi yapılaşma şartları? Bir parsele birden fazla bina yapılamaz, cephe 12 metreyi geçemez, komşudan üçer metre çekilir, yoldan beş metre çekilir tarzında bir takım kriterler var. Tabii bu Lido’da olacak bir şey değil. Çünkü 2700 metrekare bir yerde böyle bir şey olmaz. Bu yazıktır. Adamın malına da yazıktır. Adama da yazıktır. Ama o zaman kurul der ki: Kardeşim, evet sana biz bunu veririz. Ama belediyeniz bitirsin 1/5000 ve 1/1000’lik plânlarınızı. Bunlar onaylansın. Biz de o plânları onayladıktan sonra zaten bize gelmenize gerek yok. Ada belediyeniz o plânlara uygun olarak imarınızı verir demesi gerekirken, bunu yapmıyor, geçiş döneminin son bulduğu 2007 Temmuz’undan önce verildiğini söylüyor ama tutuyor geçiş dönemiyle alâkası olmayan, sanki kendisi plân yapmış gibi, mal sahibinin gazetelere verdiği demeçle dört emsal, halbuki benim duyumlarım beş - altı emsal büyüklüğünde bir projeye imza atıyor. Daha doğrusu diyor ki bizim açımızdan sakıncası yok. Tabii bu olacak bir şey değil. Bu karara bir kişi muhalif oluyor.


Dört emsal, beş emsal ne demek?

— İnşaat metrekaresinin arsa metrekaresine bölümüdür. Sizin 10.000 metrekare yerinize 4000 metrekare inşaat izni verirlerse 0.40’dır emsaliniz. Burada 2700 metrekare civarında bir arsa varmış. Mal sahibinin 9700 metrekare inşaat yapıyoruz tarzında beyanları var. Bu neredeyse dört emsale denk geliyor. Maslak’ta plazalarda üç emsal veriliyor. Burda dört, ki benim duyduğum 9700 metrekarenin çok üzerindeymiş. Önemli değil o, …miş’lerle konuşmuyorum, ama ben buna da bir şey demiyorum. Güzel bir şeyse olabilir de. Ama diğer kişilere verilmeyen hakların bu şekilde verilmiş olması tuhaf bir durum oluyor. Bir de buranın 1/5000’lik plânı var. Her ne kadar 1/1000’lik yapılamadığı için yürürlüğe giremediyse de 1/5000’lik plân var ve 5000’lik plânda burası öneri turizm tesis alanı olarak geçiyor. Kurul kararında buranın 5000’lik plânlarda önerilen turizm tesis alanı olduğu belirtiliyor ama 1/1000’lik plânlar olmadığı için, o plânlara göre işlem yapılamazken, tutuyor kararın sonunda teklifin rezidans, —rezidans konut demek zaten— ve işyeri olarak onaylanmasına diyor. Herşey birbirine giriyor. Siz halka diyorsunuz ki: Kardeşim bizle niye uğraşıyorsunuz? Biz Ada’ya bir şey kazandırıyoruz. Peki Ada'ya otel mi kazandırdın? Sen döndün dolaştın Ada’ya inşaat yaptın. Daire yaptın ve daireyi yapmak için de olmayacak bir şey attın ortaya. O zaman mahalle arasında inşaat yapıp satan gariban müteahhitin senden ne farkı var? Ona senelerce bağırdın çağırdın. "Ada'yı beton yığınına çevirdin," dedin. Sen önce otel diyorsun, sonra rezidans konut ve işyeri yapıyorsun, alelacele kat irtifakına çevirip 57-58 tane bağımsız tapu alıp onları satma yoluna gidiyorsun. İş orada kopuyor zaten. Çünkü onun yanındaki otelin sahibiyim. Benim otelimin projesinin üstünde damga var. Kat mülkiyeti kurulamaz diye. Sen bu izni turizm olarak vermişsin. Ben otel yapmışım. Şu ortaya çıktı. 5000’lik plânda zaten yol kotunu 1 metreden fazla geçemez diye bir madde var. Biz 5000’lik plânı konuşuyoruz ama bu da absürd bir şey. Çünkü 5000lik plân da uygulanamıyor ki!

Her kurum bir yasayla kurulur ve her kurumun bir yasası vardır. Her kurumu meydana getiren yasa o kurumun nasıl hareket edeceğini belirtir. Ne görevler yapacağını belirtir. Bunların uygulaması da yine o kanuna uygun yönetmelikle yapılır. Kurul için de böyle. Kurul da 2863 sayılı yasayla şekillenmiş. Ordaki 17. madde de kurulun görevlerini belirlemiş. Siz kurul olarak, benim yasam bu ama bana ne ben bu yasayı takmıyorum, ben bunu böyle uyguluyorum dediğiniz anda olmaz. Kaldı ki ruhsat verme yetkisi kurulda değil ki zaten. Ruhsatı veren yer Adalar Belediyesi. Adalar Belediyesi, bir devlet kurumu olarak 2863’ü okumakla, bilmekle mükellef değil mi? Sokaktan geçen vatandaşı bile bahçesinde bir kazı yaptığı zaman 2863’e aykırı davrandın deyip de savcının karşısına çıkarıyorsun da, burada, efendim ben bilmiyordum deyip, 2863’e aykırı bir projeye nasıl onay veriyorsun? "Efendim kurul onayladı,". Kurul sana kendini at denize dedi atacak mısın? Sen o ruhsatı veremezsin. Kaldı ki 2863’te var. Kurul'un kararları davaya açık. Örnekleri var. Kurul bir karar vermiştir, belediye, hayır burası SİT bölgesi, bu 2863’e aykırı, bizim planlara da aykırı deyip dava açmıştır ve çok yerde kurul kararını iptal ettirmiştir. Hatta bazı olaylar vardır ki kurul bir karar vermiştir, belediyeye sıkıntı çıkacaktır. Kurul yargıya taşınmadan verdiği kararı iptal etmiştir. Sehven verildi deyip geçip atmıştır. Sen konut ve ticaret olarak nasıl gönderiyorsun? Sen bir belediyesin. "Adayı turizme açıyorum," diyorsun. Sonra müteahhit girecek, dükkânlar yapacak, satacak bu olmuyor. Tabii biz bu işe nereden geldik? Kendi malımızın menfaatini koruyalım derken bu noktaya geldik. Yolu bir metreden fazla geçemez diyor, 6.50 geçmiş. Sonra burada bir istikâmet var. Sümer Palas’tan Prenses Oteli’ne kadar hatta Sultanahmet Köftecisi’ne kadar bir istikâmet var. Burda binaların bir istikâmet çizgisi belirlenmiş. Eski Lido binasının belki imara aykırılıkları vardı o tartışmaya girmem, zamanında neler oldu önemli değil zaten, o bina yıkılmış gitmiş ancak, o bina istikâmetin içindeydi. Siz şimdi o çarşıyı yaparak bu istikâmeti kırk metre ileriye taşıyorsunuz. Bu ne anlama geliyor biliyor musunuz? Artık istikâmeti oraya taşıyınca sağındaki ve solundaki hazineye ait parsellere de imar yapma yolunu açıyorsunuz. Öğrendik ki kurulda bir hoca buna muhalefet oyu vermiş. Ayrıca raportör de olumsuz rapor vermiş.


_______________________________________________________5


LİDO evveli...













* * *


LİDO neydi?








* * *


LİDO ne değildi?...









    bu lido değil imar canavarının li(bi)dosu!...


_______________________________________________________6

Zaman, 4.4.2011
Melih Arat


İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı'na davet

[...] Fransa Bisiklet Turu (Tour de France), Fransa'yı her yıl dünya gündemine taşıyan bir yarıştır. Fransa genelini kapsayan bu yarış günler sürer ve Fransa'daki belli başlı ve tüm dağ ve tepeleri döne dolaşa bisikletçiler yarışırlar. Yarışın güzel yanı da her gün Fransa'nın bir başka köşesinde devam etmesidir. İstanbul'un sahilleri deniz seviyesinde dümdüz bir alan olmasına rağmen, İstanbul'da bisiklet deyince akla gelen yer Prenses [Prens] Adaları'dır. Adalar ise fiziksel olarak sıradan sürücülerin bisiklet sürmesine hiç uygun değildir. Yüksek tepelerden oluşan adalarda bisiklet sürmek çok zordur. İstanbul'da şehir içi ulaşımda bisiklet sürmenin yaygınlaşmamasının temel nedenlerinden biri şehirde sayısız tepe bulunmasıdır. Dünya çapında bir yarış için bu bir avantajdır. İstanbul Bisiklet Yarışı'na Boğaz'ın yanı sıra Adalar, Belgrat Ormanları, Çamlıca Tepesi, Karaköy-Taksim gibi parkurlar da dahil edilebilir ve yarış tüm İstanbul'u kapsayarak 7 gün ya da yapılacak programa göre daha uzun devam sürebilir. [...]



_______________________________________________________7

From: BÜLENT BAVİKER
Subject: ethem esendemir.
Date: April 4, 2011 2:19:37 PM GMT+03:00
To: adalar.postasi@gmail.com

Dostlarınızın babalarının kayıtlarını bulmak için...



Merhaba Ethem Esendemir Bey,
Dostlarınızın babalarının kayıtlarını bulmak için vaftiz adı, doğum yılını kesin olarak bilmeleri gerekmektedir. O zamanlarda vaftizler, Heybeliada Aya Nikola Kilisesi'nde yapıldığından, kayıtları başka yerde değil sadece Aya Nikola'da aramak gerekir.

Ancak herhangi bir nedenle (yangın, sel, vs.) gibi hasar görmüşse Adalar (Prinkiponision) Metropolitliği'nden ya da, yine de bulunamazsa Patrikhane'den sorulabilir.

Aya Nikola Kilisesi Mütevelli Heyeti Başkanı Andrea Bey, ya da başkan Yardımcısı Olimbia Hanım'la temasa geçmeniz gerekecek.

Selamlar,

Bülent Baviker

* * *

ADALAR POSTASI-2562/4 (24.3.2011):
http://adalar-postasi-guncel.blogspot.com/2011/03/24-2562.html

From: ETHEM ESENDEMİR
Subject: Bay A. Testa'nin Heybeliada'da dogan babasina ait izler/kayitlar aramaktayim
Date: March 22, 2011 1:30:28 PM GMT+02:00
To: adalar.postasi@gmail.com

Bay A. Testa'nın Heybeliada'da doğan babasına ait izler/kayıtlar aramaktayım...

Adim Ethem Esendemir. Amsterdam da yasamaktayim. Burada bir Turizm firmasinda mudur olarak calismaktayim.

Yillardir cok kadim dostlarim olan Bay Andre Testa ve kardesi Patrick Testa nin Heybeliada da dogmus ve yasamis olan babalarina ait izlerini/kayitlarini arastirmaktayiz. Bay Andre Testa ile 2 kez Heybeliada da konakladik ve hatta muhtara bile gittik lakin muhtarliktan bize babalarinin olasi kayitlarinin muhtemelen kilisede ve/veya Aya Triada manastirinda olabilecegini soylediler.

Bu kayitlara ulasabilmemizde bize yardimci olabilirmisiniz veya kim olabilir?
Bay Testa sayet babasinin dogum kayit orneklerini veya kutuk kayitlarina ulasabilse inaninki cok ama cok mutlu olacaktir cunku babasini kucuk yasta kaybetmis.

Sayet siz bu kayitlara ulasabilir iseniz bana bir kopyasini scan edip gonderebilir iseniz size cok ama cok mutessekur oluruz. Bulamaz olur iseniz de bizi herhangi bir kurum veya kisiye de yonlendirebilirsiniz. Her iki durumda da bu iyiliginizi kesinlikle unutmayiz.

Haberlerinizi bekler, iyi gunler dilerim.

Saygilarimla,

Ethem Esendemir


_______________________________________________________8

TurkishForum, 3.4.2011
Günay Tülün

http://www.turkishforum.com.tr/tr/content/2011/04/03/vordonisi-yazilari-deniz-altina-gocen-istanbul-adalari/

Vordonisi Yazıları: Deniz Altına Göçen İstanbul Adaları

“Kızıl Adalar”…

Yıldız Kayalıkları'ndaki Vortonos Feneri 
(Batık Vordonisi Adası'nın üzerindeki fener)

“Orası neresi, hele bir tarif et!” deseler, çoğumuzun verecek cevabı olmaz bile…. . .. . . O adın unutturulması için harcanan çaba etkendir bunda. İpucu verilince, örneğin Marmara Denizi’nin “Ben İstanbulluyum” diyen bölümünde yer alan dokuz ada hatırlatılınca; ben çok denedim, “Prens Adaları mı?” diye kuşkulu bir merakla dönerler size… Soruyu sorguya çekmek adetmiş gibi…

Türkler, daha İstanbul’u almadan önce irili ufaklı bu güzel adalara, topraklarının rengi nedeniyle “Kızıl Adalar” demiş. Dünya da kabul etmiş. Çok yakışan bu isim varken, “Prens Adaları”nı hortlatmak, içimizdeki işgüzarların eseri.
Ne eser ama…
“Kızıl”ı ısrarla “Prens” yapmışlar.
Hani kızıl deseler, olmazmış gibi…

“Prens Adaları” sözü, taşıdığı binlerce hüzün nedeniyle mutsuz eder bileni…
İşin o yanını bir başka yazıya havale edeyim.
Edeyim de “İncelenebilen geçmişle” günümüz arasında kalan zamanda, bu takımadanın uğradığı sayısal kırımı alalım ele…
Kırım dedim ya, konuyu hiç duymadığı için “Ne kırımı?” diyebileceklere, “Konumuz da zaten o!” diyerek gireceğim söze.
Hele araya şöyle, “Sanmayın ki Marmara’nın İstanbul kesiminde, yalnızca Kızıl Adalar var!’” notunu sıkıştırayım da öyle…

İstanbul adalarını araştırırken, “İncelenebilen geçmişle günümüz bilgilerini karşılaştırdığımız zaman; kimine göre on, bana göreyse on bir ada çıkar karşımıza”. Bilebildiğim ve bulabildiğim adlarıyla sayacağım onları…

1- Neandros, Miandros, Hayırsızada, Balıkçı Adası, Tavşan Adası
2- Ohia, Okseya, Oksis, Hayırsızada, Sivriada
3- Plati, Hayırsızada, Yassıada
4- Proti, Kınalıada
5- Pitye, Pita, Pembeada, Kaşık Adası
6- Erebintus, Antigoni, Antigonos, Pirgos, Terebintos, Panoromis, Panormos, Burgazada
7- Halki, Heybeliada
8- Androvita, Andirkuitos, Terebintos, Terevintos, Tavşan Adası, Sedef Adası
9- Prinkepos, Prinkipo, Megale, Bey Adası, Büyükada
10- Büyük Bardonos, Büyük Vordonos, Vordonisi, Höreke Kayalıkları, Batık Manastır Kayalıkları, Manastır Kayalıkları, Çöken Ada, Dilek Kayalıkları
11- Küçük Bardonos, Küçük Vordonos, Vordonisi, Höreke Kayalıkları, Batık Manastır Kayalıkları, Manastır Kayalıkları, Çöken Ada, Bostancı Vortonosu, Yıldız Kayalıkları

Bu sıralamada, bazı isimlerin tekrarlandığını göreceksiniz.
İnsanlar dönem dönem o adları kullandıkları için yapabileceğim bir şey yok.
Örnek mi?
Terebintos, Tavşan ve Hayırsız adlarının dönem dönem değişik adalarda göründüğünü söyleyip yukarıdaki isim listesine bir kez daha göz atın desem yetmez mi?

İşte bu adaların tümünün bir sıradağa ait doruk noktaları olduğu yolunda bazı veriler var. “Hayır, Kocaeli Yarımadası’ndan kopan toprak parçalarıdır.” diye bu verilere itiraz edenler de…

Bugünün bilimine göre, doğruya en yakın görünen birinci sav. Birkaç bin yıl, öyle çok değil, tarih için oldukça çabuk geçen sekiz bin yıl kadar önce, dünyamızın yaşadığı son buzul çağının bitiminde, eriyen buzulların yükselttiği denizler o zamana kadar nehir ve gölleriyle bir tatlı su cenneti olan Marmara’yı doldurmuş, her yeri etkisi altına alarak, az önce sözünü ettiğim o dağların doruklarına kadar tırmanmış. Koskoca dağları adalara çevirip “Doğanın orasını burasını çekiştirmeyin. Sonra karışmam, ha!” diye, ta o günlerden haber yollamış bize.
Bu olay, İstanbul Marmara’sının coğrafi açıdan bilebildiğimiz en büyük felaketi. Demografik değil, “Coğrafi açıdan en büyük felaket” sözcüklerini vurgulayıp geçmiş atalarımıza ağıtlar yakarak, asıl konumuz olan ikinci büyük felakete demir atalım sessizce…
40° 54′ 53,21″ kuzey, 29° 05′ 20,16″ doğu ile 40° 55′ 0,61″ kuzey, 29° 05′ 33,65″ doğu koordinatlarından söz açsam harita okumayla uğraşmamış çok kişi aklımdan şüphe edip “Ne diyor bu adam?” der de “Aman, üstüme sıçramasın!” nidalarıyla son hızla uzaklaşır yanımdan.

Dnz.K.K.Haritası-Vordonisi Adaları-Soru İşaretli

Ancak, bu koordinatların; yaklaşık 900 yıl kadar önce, bir depremle su altına gömülen, kimine göre bir kimilerine göreyse iki İstanbul adasının yerini işaretlediğini söylersem, belki merakını yenemeyip ilgilenen birileri çıkar da dinler beni…
Büyük ve Küçük Vordonos ya da Vordonisi ismi verilen bu adalar; üzerindeki çok büyük manastır dizgesiyle birlikte deniz altına kayan, iki kayıp adasıdır İstanbul’un…
Bu göç sırasında ne kadar can kaybı olduğunu bilmiyoruz. Bilip gördüğümüzse Kınalıada’yla Küçükyalı arasında, anakaraya daha yakın bir yerde, balıklara ev sahipliği yaptığı için, balıkçılar tarafından sıkça ziyaret edilen anıt beldelerdir Vordonisi Adaları…
Bu adalar, elimizin altında durmasına rağmen, bilemediğimiz ya da kesinleştiremediğimiz başka şeyler de var. Hangisinin büyük hangisinin küçük olduğu gibi.
Bu konudaki bilgiler de çelişkili…
Bir rivayette biri büyük, diğerinde öteki…
İnsanın her gün karşısına geçip baktığı, üzerinden gelip geçtiği yerler bile ne derin trajediler ne derin öyküler saklıyor.

Olay, eğer biraz olsun merakınızı uyandırdıysa “Vordonisi Yazıları”na dönem dönem devam edeceğimi ve konuyu, bugün için ortaya dökülmüş gerçekleri derlemek suretiyle bilgilerinize sunacağımı da söylemeliyim.
“Vordonisi Yazıları”nı, aralarını fazla açmadan yayına vermektir amacım.
Bu nedenle bir sonraki yazımda görüşebilmek umuduyla hemen başlıyorum çalışmaya…
O güne kadar; esen kalın, mutlu kalın, dost kalın…
.
Günay Tulun
.


Yıldız Kayalığı'nın 1,2 mil güneyindeki Dilek Kayalığı Feneri 
(Kayalık su üstünden görünmez)

.

BİLGİ İÇİN

A-Adaların isimleri, özellikle okunuş şekillerine uygun yazılmıştır.

B- Yazıda yer alış sırasına göre fotoğraflarla ilgili açıklamalar:

I- Bugün “Yıldız Kayalıkları” adıyla da anılan batık “Küçük Vordonos Adası”nın üzerinde yer alan ve genelde “Vortonos Feneri” veya “Bostancı Vortonos”u olarak bilinen deniz çakarı.

II- Vordonisilerin bugünkü konumunu gösteren, “SHOD [Seyir, Hidrografi ve Oşinografi Dairesi Başkanlığı]” tarafından yayınlandığını tahmin ettiğim haritanın, isimleri belirginleştirilmiş bir kopyası…

III- Yukarıda sözü geçen “Bostancı Vortonos”unun 1,2 mil güneyinde yer alan, bugün “Dilek Kayalıkları” olarak anılan ve batık “Büyük Vordonos Adası” üzerinde kurulmuş diğer “Vortonos Feneri”…