18 Temmuz 2010 Pazar
ADALAR POSTASI-2464: evrenin en benzersiz köşelerinden biri olan ve 'insanlık mirası' sayılması gereken bu muhteşem 'ada'nın sahip çıkanı yok mu?
* * *
ADALAR'da TARİHTE O GÜN:
3 Haziran 1902 Salı Büyükada'daki Panaiye Kilisesi Papazı Yunan tebeasından Moralı Aramiye'nin, uygunsuz davranışlarından dolayı tebdilinin Patrikhane'ye tebliğine dair...
* * *
ADALAR'da BİR GÜN:
Fotoğraf: Ugo Antonio Corintio, Büyükada'da, Temmuz 2010.
* * *
ADALAR'da HAVA DURUMU:
19 Temmuz 2010 Pazartesi
Büyükada'da HAVA DURUMU*
Az bulutlu
22/32ºC
% 64/96 nem
Poyraz, KD 21km/sa
Gündoğuşu 05:48... Günbatışı 20:31...
* http://www.dmi.gov.tr/tahmin/il-ve-ilceler.aspx?m=BUYUKADA uyarınca
* * *
Cicely Mary Barker, The White Bindweed Fairy.
* * *
1- Nilgün Cerrahoğlu: "Evrenin en benzersiz köşelerinden biri olan ve 'insanlık mirası' sayılması gereken bu muhteşem 'ada'nın sahip çıkanı yok mu? Olmayacak mı?..."
2- Handan Altıneller: "Ama en azından hayırsever bir kurum Ada insanlarına motora nasıl tırmanılır, inerken yüksekten nasıl düşmeden inilir, acele işiniz olsa da tek tek insanların inmesi beklenirken nasıl doğru nefes alma yollarıyla sakinleşme çalışmaları yapılır yollu bir eğitim açsa koşa koşa almaya gideceğim..."
3- Ada sahilleriyle birlikte kulaklarımızı ve dahi içimizi 'tırmalarmışcasına' sesler çıkaran o yeşil şey yine turlamada!...
4- İsmail Baysal: "1960'lı yıllarda Tepeköy'de Lefter, Can Kasapoğlu'nun top oynadığı tarihi top sahasında ilk defa sübablı topu Almanya'dan getiren Joacchim-Karklütfik kardeşlerden büyüğü olan Joacchim..."
5- Adalar İlçe Emniyet Müdür Yardımcısı Ali Azimli...
6- Türkan Saylan’ın hayatının anlatılacağı 'Türkan' adlı dizi ve 'Deli Saraylı' adlı dönem dizisi ise Büyükada’da çekilecek...
7- Selim İleri: "Hüseyin Rahmi Heybeliada’dan İstanbul’a çok az inermiş. İndiğinde..."
8- Betül Memiş: "Adalar'da talim var..."
9- Selçuk Aral: "Ne yalan söyleyeyim, geçen Çarsamba, saat kulesiyle birlikte (<<<- sanki şimdiye kadar çektiklerim yetmezmiş gibi) etrafın fotoğrafını alırken (<<<- öglen vakti, hava sıcak, rüzgâr esmez, bekle Allah bekle, rüzgâr bayrağı havaya kaldırmaz) bir türlü çekememiş (<<<- Ulan bu ne ya, Bursaspor'un bayrağının burada işi ne?) diye kafamdan geçirmiş (<<<- itiraf ediyorum) hatta içimden (<<<- yalan, yemin ederim yüksek sesle) kalayı basmış çekmeden geçmiştim..."
10- İsmail Baysal: "Daha önce Adalar Eğitim Danışmanlık Hizmetleri'nin yanlış yönlendirilen cep telefonunu düzeltir, özür dileriz..."
11- Mihal Şişko: "Her yıl 70-80 kadar çocuk, okulların kapandığı yaz aylarında, üç hafta süren kamplarda (3 devre olmak üzere) tatil yapar, spor, kültür ve müzik dersleri alırlardı..."
12- Adalar Kültür Derneği'nde Sanat ve Kültür Yaz 2010 Etkinlikleri kapsamında...
13- 'Suya çizilen şeyler' adıyla bu yıl ilk kez düzenlenen Büyükada Plastik Sanatlar ve Müzik Festivali’nin açılında, Türkiye-Ermenistan Gençlik Senfoni Orkestrası sahne aldı. İzlemeye gelen binlerce yurttaşın ve Adalılar’ın coşkulu alkışlarıyla sahneye çıkan orkestrayı, Ermeni sanatçı Nvart Andreasıan ile Cem Mansur birlikte yönetti...
14- The heat causes toxins from the plastic to leak into the water and they have found these toxins in breast tissue...
ADALAR POSTASI'nın 2464. sayısında...
)O(
..........................................................1
Cumhuriyet 18.07.2010
Sağnak/ Nilgün Cerrahoğlu
Büyükada’da Eksen Kayması
“Şavarma, şavarma, şavarma!”
Çarşı içindeki “dönerciler”; müşterilere artık böyle sesleniyor.
Müşteriler Arap. Ada'nın ikinci dili de bu durumda Arapça.
Aklınıza gelebilecek her Arap ülkesinden turist var bu yaz: Fas, Mısır, Irak, Suriye, Ürdün, Suudi Arabistan, Katar, Kuveyt, Birleşik Arap Emirlikleri…
Renk renk türbanlar, çarşaflar, peçeler…
“Büyükada” deyince, gözümde artık sadece tesettür ve örtünmenin çeşitli halleri canlanıyor…
Çarşaf ve peçelilerin halleri örneğin bambaşka…
Peçeli kadınlar.. tek başlarına yürümüyor.
Mutlaka “aile”yle dolaşıyorlar.
“Aile” derken.. “genişletilmiş aile”yi kastediyorum: Önde -genelde “entarili”- kara gözlüklü, kara tenli bir erkek; arkada iki, üç kara çarşaflı, peçeli kadın.. üç-beş de çocuk bulunuyor…
Fransızlar “peçeyi” yasaklamanın gerekçesi olarak boşuna; “peçe” yalnız bir örtünme biçimi değil, aynı zamanda “kadını ikinci/üçüncü/beşinci sınıflaştırmanın” ve çok kadınlı evliliğin simgesi diye tutturmuyor…
“Ada”, avuç içi kadar olduğu için; mikroskop altına tutulmuş gibi burada farklı “örtünme tarzlarına” karşılık gelen “yaşam anlayışlarını” da.. öyle uzun boylu sosyolojik araştırmalara gerek kalmadan saptayabiliyorsunuz.
“Örtünme”nin dilini.. değişik inceliklerini, ötesini, berisini, sosyolojisini, uluslararası farklarını.. kestirmeden incelemeye merakınız varsa.. Fatih’in “Çarşamba” mahallesi falan kesmez. Yaz ayları bir “ada” gezmesi yapmanızı öneririm. Temmuzun en can yakıcı sıcaklarında mendil büyüklüğündeki Büyükada çarşısında bulacağınız “örneklemenin”, daha zenginine dünyanın başka hiçbir köşesinde rastlayamayacağınıza bahse girerim.
Son yeniliğimiz: Pakistan açılımı
“Türk Arapsız yaşayamaz; kim ki yaşar der… delidir!” düsturunun yaşama dönüştürüldüğü ada sokaklarındaki “şark manzaralarına”; vizenin kalktığı son ülkelerden.. Pakistan’dan gelen konuklarımız da ilave oldu bu yıl.
Saat kulesinden 23 Nisan Caddesi’ne uzun bir insan zinciri halinde kıvrıla kıvrıla uzanan fayton kuyruğunda “şalvar-kamiz” tabir edilen renkli Pakistan giysileriyle bekleşen turistler, bu 2010 sezonunun son yeniliği…
Ada'nın “eksen sapması” öyle bir hal aldı ki; bugün yalnız “dönerci” -pardon “şavarmacı”!- “lahmacuncu”, çeşit çeşit “köftecinin” bulunduğu çarşıya vaktiyle şortla, mini etekle indiğimiz günleri düşündüğümde… “Acaba ben mi yanlış hatırlıyorum? O Büyükada’yı biz yaşadık mı? Öyle bir Büyükada hiç oldu mu? Var mıydı?” diyorum. Ve nerdeyse aklımdan şüphe ediyorum.
Yirmi, otuz, kırk yıl öncesinin Büyükada’sını hatırlayanlar söylesin…
Sahiden var mıydı öyle bir ada? Yoksa onu yalnız ben mi hayal ettim?
Bu ne pehriz, ne lahana turşusu!
Konserleri, festivalleri, sergileri, bir yıldır duyuruları yapılan müze açılışları.. ile bir yandan da “hava”sından geçilmeyen “Büyükada”nın bu son hali; İstanbul’un -küçük ölçek- bir “mikrokozmos”u oldu.
Bakıyorsunuz, metropoldeki gibi tam; şimdiye dek adada hiç benzerine rastlamadığımız etkinlikler yapılıyor…
Kumsal boyunda “antika pazarları” kuruluyor….
Çocuklar için özel resim sergileri düzenleniyor…
Deniz otobüsü iskelesinin karşısındaki “Atatürk Meydanı’nda”; gelen herkese açık, bedava, dört dörtlük klasik müzik konserleri veriliyor…
O kadar ki kendinizi Venedik’in muhteşem “San Marco” meydanında sanabilirsiniz...
Ama bir de o konser gecesinin sabahını göreceksiniz…
Sabah 10-11 sularında, aynı mekâna yanaşan “Mavi Marmara”(!) seferlerinden -bir, iki, üç, beş…- inen Arap kafileleri; bulut gibi birden çarşı içine yayılıyor. Kimi fayton kuyruğuna yollanıyor. Kimi adam başı “25 liraya” fiks menü sunan sahil restoranlarına dağılıyor ve -gün oluyor- restoran sandalyelerinde bağdaş kurup, yemek yiyorlar.
“Atatürk Meydanı” çimlerindeki ağaçların altına çekilip serinlemeyi yeğleyenler; bakıyorsunuz; gazete kâğıdı, bez parçası.. —kirlidir, temizdir demeden— üzerinde namaza duruyor…
Bunlar her gün tanık olduğumuz manzaralar…
Bir de hafta sonları var...
“El Arabiya” karelerine o zaman.. kendi, yerli turistlerimiz de ekleniyor.
Dipleri pet şişelerle “çöplüğe” dönüşen küçük palmiyeler arasına kurulan bebek salıncakları mı istersiniz; entarileriyle denize giren kadınlar mı; atlet, don, havlularını.. sahil boyu çalılara, ağaçlara asan; çıtlattıkları çekirdek kabuklarını gam yemeden sağa sola saçan tatilciler mi; dövmeci, simitçi, şekerci, mayocu.. aklına estikleri her yere tezgâh açan işportacılar mı?
Bu ne perhiz, ne lahana turşusu…
Müzesiydi, konseriydi.. yıllardır olmadığı denli iddialı etkinliklerle adından söz ettiren bir sayfiye yerine, bu denli başıboşluk reva mı? Evrenin en benzersiz köşelerinden biri olan ve “insanlık mirası” sayılması gereken bu muhteşem “ada”nın sahip çıkanı yok mu? Olmayacak mı?
..........................................................2
From: HANDAN ALTINELLER
Date: July 17, 2010 2:54:52 PM GMT+03:00
To: emine.cigdem.tugay@gmail.com
[...] Yolcuların tırmanması için motora koydukları merdivenin kenarında duruyordum ve deniz de çalkantılı idi. Motor yalpalayınca merdiveni oynattı o ağır çelik de tam bileğime vurdu olanca hızıyla, kırıldı sandım. İçeri girip oturduğum yerde baktım ne oldu diye, tabii epeyce örselenmişti. Ekimoz oluştu sonrasında... 2 ayı geçmesine rağmen hala bileğimde sancı var. Uçmayı bilmediğimize göre bu durumları da göze alarak biniyoruz kerhen de olsa... Ama en azından hayırsever bir kurum Ada insanlarına motora nasıl tırmanılır, inerken yüksekten nasıl düşmeden inilir, acele işiniz olsa da tek tek insanların inmesi beklenirken nasıl doğru nefes alma yollarıyla sakinleşme çalışmaları yapılır yollu bir eğitim açsa koşa koşa almaya gideceğim...
Bunların dışında o canım Kınalıada çocuklarının gittiği günlerdeki fırtınalı havalarda da gidip geldim ve bir sürü de kamera görüntüsü çektim, motorun içiyle ilgili... Çok yaşlı bir hanım panik atak geçirdi, motor Bostancı'dan hareket ettikten sonra... Tüm motoru birbirine kattı "hepimiz öleceğiz" diye... İçecek dolapları neredeyse düşüyordu. Yaşayıp göreceğiz daha ne rezillikler olduğunu. Dalga geçer gibi bir de ADA VAPURU mopuru yapmışlar ki evlere şenlik... [...]
Handan Altıneller
..........................................................3
Pazar sabahı 10:28... Hangi gün hangi saat olursa olsun ayrıca... Ada sahilleriyle birlikte kulaklarımızı ve dahi içimizi 'tırmalarmışcasına' sesler çıkaran o yeşil şey yine turlamada! Gürültü kirliliğine engel olma teranesinin ruhuna okurcasına! Adalar Kaymakamlığı, Sahil Güvenlik nerede? İki kişi bir tuhaf sefa sürecek diye tüm Ada'ya böylesine bir cefa nasıl görülebilir ki reva? Mopurların ayyuka çıkan sesleri de caba!
)O(
..........................................................4
From: İSMAİL BAYSAL
Subject: Nazım Hikmet'in mezarına Büyükada toprağı
Date: July 17, 2010 4:07:32 PM GMT+03:00
To: adalar.postasi@gmail.com
Nazım Hikmet'in ölümünün 47. yılında Adalar Kültür Derneği'nin Moskova gezisine katılanlar tarafından Novodoviçye Mezarlığı başında anıldı. Büyükada toprağı İsmail Baysal tarafından mezara dökülerek dua edildi ve mezarından alınan toprak da Ada'ya getirildi.
* * *
İKİ ÇOCUKLUK ARKADAŞI 45 YIL SONRA BÜYÜKADA'da BULUŞTU
1960'lı yıllarda Tepeköy'de Lefter, Can Kasapoğlu'nun top oynadığı tarihi top sahasında ilk defa sübablı topu Almanya'dan getiren Joacchim-Karklütfik kardeşlerden büyüğü olan Joacchim çocukluk arkadaşı olan emlakçı İsmail Baysal'ı bürosunda buldu.
Yıllar sonra birbirine kavuşan iki arkadaş 1960'lı yıllarda top oynadıkları sahanın resimlerini görünce gençlik anılarını canlandıran koyu bir sohbete başladı. Özellikle Bumin ve İstemi Ulusoy'un yakın arkadaşı olan Joacchim şimdiki sahanın yerine yapılan sözde üniversite binasını görünce gerçek Adalılar gibi üzüldü. Daha sonra Kınalı'daki kardeşi Kaspar'ın evinde bir hafta kalan ve bu arada gidene kadar 3 defa İsmail'e gelen Joacchim, ADA GAZETES'ni inceleyip çok beğendi, sonra da birkaç eski sayıyı da beraberinde götüren Joacchim seneye tekrar gelmek üzere vedalaştı.
ADA GAZETESİ
..........................................................5
DHA, 16.7.2010
Sinan Bilgili
http://www.haberler.com/istanbul-emniyeti-nde-terfi-ve-tayinler-2152186-haberi
İstanbul Emniyeti'nde Terfi ve Tayinler
İstanbul Emniyet Müdürlüğü'nde Görev Yapan İl Emniyet Müdür Yardımcısı ve Emniyet Müdürlerinin Görev Yerleri Değiştirildi.
[...]
İL EMNİYET MÜDÜR YARDIMCILARI
[...] Ali Azimli Adalar İlçe Emniyet Müdürlüğü, [...]
..........................................................6
Televizyon Gazetesi, 18.7.2010
http://www.haberler.com/bu-yilin-dizi-cennetleri-2154639-haberi
Bu Yılın Dizi Cennetleri
Yeni Başlayacak Diziler Nerede Çekilecek?
[...] Türkan Saylan’ın hayatının anlatılacağı Türkan adlı dizi ve Deli Saraylı adlı dönem dizisi ise Büyükada’da çekilecek.
..........................................................7
Radikal-Kitap, 11.6.2010
Selim İleri
http://www.radikal.com.tr/Radikal.aspx?aType=RadikalEklerDetay&ArticleID=1002200&Date=18.07.2010&CategoryID=40
Hüseyin Rahmi'yi anmak...
[...] Hüseyin Rahmi Heybeliada’dan İstanbul’a çok az inermiş. İndiğinde, Hilmi Kitabevi’ne uğrayıp, pencere önüne oturup, Bâbıâli Yokuşu’nu, ‘sokağı’ seyreder, sonra yine adasına dönermiş. [...]
..........................................................8
HaberTürk, 19.10.2010
Betül Memiş
http://www.haberturk.com/yazarlar/533724-kesfi-grace-jones-ve-sedef-adasi-ile-kapatinca
[...]
ADALAR’DA TALİM VAR
Adalar Belediyesi; İstanbul'un kültürel ve tarihi çeşitliliğini yansıtan Prens Adaları'na ait 'İstanbul'un Avrupalı Kardeşleri' başlıklı İstanbul Adalar Kültür ve Sanat Festivali'nin ilkini, 2010 İstanbul Avrupa Kültür Başkenti etkinlikleri kapsamında düzenliyor. 30 Temmuz'da başlayacak festivale, Yunanistan'ın Orestiada şehrinden sanatçılar da katılacak. Büyükada Vapur İskelesi ve Deniz Otobüsü İskelesi'nin önündeki büyük alanda gerçekleştirilecek festival kapsamında; müzik, edebiyat, resim, fotoğraf, sahne ve gösteri sanatları ücretsiz olarak sanatseverlere sunulacak. Programda, Orestiada'dan gelen 30 kişilik Laogrifiko Musio Orestiadas müzik, koro ve dans grubu; Berk Özbek, Çelik Kasapoğlu, Dünya Kızılçay’dan oluşan “Üç Tenor” konseri; Tekfen Filarmoni Solistleri “Üç Denizin Solistleri” konseri; Buzuki Orhan Osman konseri; Apostrophe Rock Grubu konseri ile TRT İstanbul Hafif Müzik ve Caz Orkestrası yer alıyor. Adalar’a yolunuz düşerse, bu etkinliği de belki ajandaya not edersiniz.
..........................................................9
Kinalida.net, 18.7.2010
Selçuk Aral
http://www.kinaliada.net/index.php?news-1054
Bu bayrak kimin?
(<<<- Bursaspor? <<<- Adalar Spor?
<<<- Vefa gene hic olamaz!!!)
Foto: ADALAR POSTASI
Sayin Ismail Baysal, Sevgili Adalilar!
Ne yalan söyleyeyim, gecen Carsamba, saat kulesiyle birlikte (<<<- sanki simdiye kadar cektiklerim yetmezmis gibi) etrafin fotografini alirken (<<<- öglen vakti, hava sicak, rüzgar esmez, bekle Allah bekle, rüzgar bayragi havaya kaldirmaz) bir türlü cekememis (<<<- Ulan bu ne ya, Bursaspor'un bayraginin burada isi ne?) diye kafamdan gecirmis (<<<- itiraf ediyorum) hatta icimden (<<<- yalan, yemin ederim yüksek sesle) kalayi basmis cekmeden gecmistim.
Gecen sene buna benzer bir sey de Kadiköy’de olmustu. Adamlar gidip tam Altiyol Meydani'na (<<<- Kadiköy'ün bir numarali bulusma noktasina <<<- Türkcesi meetingpoint <<<- Hahaha…) zebellah gibi Diyarbakirspor bayragini asip bütün yaz kaldirmamislardi.
Sorarim size Allah askina, Diyarbakir nire, Kadiköy nire?
Bundan yillar önce Fatih’te ben de sizlerin cogunlugu gibi (<<<- daha dogrusu her Istanbullu cocuk gibi ya sari-lacivert, ya sari-kirmizi, yahutta siyah-beyaz) belli renklerden birisini tasiyarak dogmustum.
Bizim zamanimizda mactan sonra yenilen takimin renkleriyle bezenmis kovasini pencereye, tabutunu mahalle meydaninda iki duvar arasina asmak büyük modaydi.
Eee… Lise yillari geldi, basketbol oynamaya basladik. Söyle kendi kendime düsündüm:
Yahu, sen lisesine gidersin (<<<- Biz Vefa Lisesi ögrencileri, kalbi fesat dolu fikri gerici, Abanoz yapacagiz yurtta her yeri. Hahaha… <<<- aslinda bu ögrenciler arasinda degistirilmis okul marsinin icersinde ne müstehcen kelimeler oldugunu ancak icinizde yasi kemale ermis <<<- hatta biraz da gecmis olanlar anlayacagi icin sansürsüz yazdim. Hahaha…) üstelik Vefa’nin kulübünde oynarsin (<<<- bir zamanlar üc büyükten sonra o gelirdi), Vefa semti burnumuzun ucunda.
Sen git taaa… Kadiköylerden takim tut: Olur mu bu hic? Yaptigin hic delikanliliga yakisir mi? diye düsünmüs ve bugüne kadar (<<<- kalmasa, silinip gitse, ölüp-dirilse de) Vefa‘dan ayrilmamistim.
Aslinda ben Adalar futbol takiminin (13 galibiyet bir beraberlikle) 17 gurup icersinde, bizden evvelki futbol oynayan neslin sartlarinda (<<<- saha yok, soyunma odasi yok, maclar rakip sahada vs.) namaglup sampiyon oldugunu gazetede (<<<- Kinaliada Haber Bülteni) okumus hatta icimden "Helal olsun cocuklara!" demistim. Yalniz aklimin kösesinden bile o bayragin onlarin olabilecegi gecmemisti.
Burada Pazar günü sohbetimi noktalarken sampiyon takimi kutlar, sizlere tatli bir hafta sonu dilerim.
Hosca ve dostca kalin...
Selcuk Aral
..........................................................10
From: İSMAİL BAYSAL
Subject: Telefon numarası düzeltmesi
Date: July 18, 2010 11:10:49 AM GMT+03:00
To: adalar.postasi@gmail.com
Merhaba,
Daha önce Adalar Eğitim Danışmanlık Hizmetleri'nin yanlış yönlendirilen cep telefonunu düzeltir, özür dileriz.
Not: 0537 673 93 14 düzeltilmiş numaradır.
Saygilarımızla,
İsmail Baysal
..........................................................11
Kinaliada.net, 24.12.2008
Mihal Şişko
http://www.kinaliada.net/index.php?news-368
Mihal Sisko’nun Kinaliada Hatiralari - #3
Hritos Manastiri
Sevgili Kinaliada’lilar, Yazlikcilar, Günübirlikciler !
Manastir bazi dönemlerde yazliga gidemeyen ailelere oda oda kiralanirdi. Tam 27 ailenin barinabilmesine yetecek kadar yer vardi. Genc kizlarla, delikanlilar adeta birbirleriyle kardes gibiydiler. Cumartesi aksamlari bu gencler manastirda bulunan büyük sarnicin üsütünde gramofon veya agiz mizikasi esliginde sarkilar söyler, dans eder kendi aralarinda eglenirlerdi.
Gecenin ilerleyen saatlerinde gülüsmeleri Ada’nin sahil kesimlerinden bile duyulur ve onlari seyreden anne ve babalari da onlara bakarak mutlu olurlardi.
Foto: Selcuk Aral ©
Manastir Athenagoras Patrik oldugu zamanlarda, onun arzusuyla, uzun bir zaman yaz aylarinda hasta ve bakima muhtac fakir cocuklarin temiz havaya, denize olan ihtiyaclarini gidermek amaciyla genclik ve cocuk kampi olarak kullanildi.
Her yil 70-80 kadar cocuk, okullarin kapandigi yaz aylarinda, üc hafta süren kamplarda (3 devre olmak üzere) tatil yapar spor, kültür ve müzik dersleri alirlardi.
Kamplar bir müdür ve gönüllü egitmenler tarafindan yönetilirdi. Bu gönüllülerin icersinde, herkes tarafindan en taninan ve sevileni, Yani Kalamaris, idi. Bu örnek sporcu ayni zamanda hafta sonlarinda Pazar günleri daha cok Istanbuldan gelen misafir takimlarla, Kinaliada futbol takimlari arasinda yapilan maclarda hakemlik yapardi.
Manastir ayni zamanda cocuklarin haricinde calisan genc kizlarin da kamp yaptiklari yerdi. Ne yazik ki zaman icersinde Istanbul’da yasayan Rumlarin sayilari giderek azaldi ve kimsecikler kalmadi.
Sevgili Okurlar, gelecek yazimda bulusmak üzere bugün, bu yazimi, burada noktaliyorum.
Mihal Sisko
NOT: Bu yazi daha önce Ada Gazetesinde yayinlanmistir.
Foto: Selcuk Aral ©
..........................................................12
From: ADALAR KÜLTÜR DERNEĞİ
Subject: [adalarkulturdernegi] Fwd: Adalı ressamlar segisi
Date: July 19, 2010 10:10:43 AM GMT+03:00
To: adalarkulturdernegi@yahoogroups.com
...
From: ADALAR KÜLTÜR DERNEĞİ
Subject: [adalarkulturdernegi] [düzeltme] FERİDE PETİLON-DORA DEBAHAR SERGİSİ
Date: July 19, 2010 10:19:17 AM GMT+03:00
To: adalarkulturdernegi@yahoogroups.com
...
From: ADALAR KÜLTÜR DERNEĞİ
Subject: [adalarkulturdernegi] Fwd: MARETA KHACHATRYAN VE TALEBELERİ PİANO KONSERİ
Date: July 19, 2010 10:12:55 AM GMT+03:00
To: adalarkulturdernegi@yahoogroups.com
...
From: ADALAR KÜLTÜR DERNEĞİ
Subject: [adalarkulturdernegi] Fwd: HÜSNÜ ÇORUK 45 LİK PLAK DİNLETİSİ
Date: July 19, 2010 10:12:15 AM GMT+03:00
To: adalarkulturdernegi@yahoogroups.com>
..........................................................13
http://www.adalar.bel.tr/haberler/hbr98.asp
ADALAR’DA TÜRK-ERMENİ DOSTLUĞU…
Adalar Belediyesi tarafından bu yıl ilk kez düzenlenen ‘’Büyükada Plastik Sanatlar ve Müzik Festivali’ başladı. Festivalin ilk gecesine Türk-Ermeni dostluğu damgasını vurdu.
Adalar Belediye Başkanı Dr. Mustafa Farsakoğlu; festivalin açılışında yaptığı konuşmada ‘’Adalar, dinlerin, medeniyetlerin, insanlığın buluştuğu Dünya’daki ender noktalardan biridir. Burada sevgiyi, barışı, dostluğu, kardeşliği paylaşmak için varız’’ dedi.
‘’Suya çizilen şeyler’’ adıyla bu yıl ilk kez düzenlenen Büyükada Plastik Sanatlar ve Müzik Festivali’nin açılında, Türkiye-Ermenistan Gençlik Senfoni Orkestrası sahne aldı. İzlemeye gelen binlerce yurttaşın ve Adalılar’ın coşkulu alkışlarıyla sahneye çıkan orkestrayı, Ermeni sanatçı Nvart Andreasıan ile Cem Mansur birlikte yönetti.
Başkandan Dostluk Mesajı
Başkan Farsakoğlu bilgi çağının yaşandığı 21. yy da kavgaya düşmanlıklara yer olmadığını ifade ederek bu gece gerçekleştirilen konserle dostlukların ve barışın kalıcı olmasını diledi. Farsakoğlu organizasyonda emeği geçen Adalar Belediyesi Kültür Sanat Danışmanı Raffi Hermon Araks ve Oya İslimyeli’ye teşekkür etti. Adalar’da ‘’Suya çizilen şeyler’’ Üç gün sürecek olan festivalde, Büyükada Atatürk Meydanı’nda gün boyunca çeşitli etkinlikler düzenlenecek. Meydanda 18 Temmuz akşamına kadar saat 10.30 ile 19.00 arasında workshop, performans, enstalasyon çalışmalarıyla resim, heykel ve grafik sanatçıları Adalılarla buluşacak. Festivale plastik sanatlar dalında tanınmış birçok ünlü sanatçı katkı verirken, akşamları da eski sokak eğlenceleri İstanbul Laterna ekibinin gösterileri, İndian Sound Nostalgia grubunun Kızılderili Show’u, Alatav, İstanbul Trombon Dörtlüsü, Gökçen Kaynatan ve Arkadaşları’nın Show Orkestrası, Latin üstadı Herman Heder ile 68-70 kuşağının Rock kralı Erkut Taçkın konserleri, Adalılar’a renkli saatler yaşatacak.
..........................................................13
From: EVA KENT
Subject: FW: Kanser vak'alari neden artiyor ÇOK ÖNEMLİ
Date: July 18, 2010 10:20:22 AM GMT+03:00
To: emine.cigdem.tugay@gmail.com
LUTFEN ÖZELLİKLE EŞİ, KIZ ARKADASI YA DA KIZI OLAN TUM ARKADASLARIMIZA ILETELIM.
Sonuna kadar okuyun!
Cancer Update from Johns Hopkins
Johns Hopkins Universitesinden kanser raporu
This information is being circulated at Walter Reed Army Medical Center as well.
Bu dokuman Walter Reed Army Medical Center tarafindan DA dagitilmaktadir.
Bottled water in your car is very dangerous.
Arabanizda bulunduracaginiz plastik su sisesindeki su cok tehlikelidir.
This is how Sheryl Crow got breast cancer. She was on the Ellen show and said this same exact thing. This has been identified as the most common cause of the high levels in breast cancer, especially in Australia .
Plastik su siseleri Sheryl Crow'un gogus kanseri olmasinin en buyuk nedenidir. Plastik siseler ozellikle Avustralia DA yuksek sayida gorulen gogus kanseri vakalarinin en buyuk nedenidir.
A friend whose mother was recently diagnosed with breast cancer and the Doctor told her: women should not drink bottled water that has been left in a car.
Annesi cok yakinda gogus kanseri teshisi konulan bir arkadasimiza doktor sunu soyledi. "Kadinlar arabalarda birakilmis plastik su siselerinden su icmemelidir"
The doctor said that the heat and the plastic of the bottle have certain chemicals that can lead to breast cancer. So please be careful and do not drink bottled water that has been left in a car, and, pass this on to all the women in your life.
Doktor yuksek sicaklik ve sise plastiklerindeki belli kimyasallar gogus kanserine neden olabilir. Lutfen dikkatli olun ve arabada birakilmis plastik siselerden su icmeyin.
Lutfen bu bilgiyi etrafinizdaki butun bayanlara iletiniz.
This information is the kind we need to know and be aware and just might save us!
Bu bilgi kesinlikle iyi bilmemiz gereken ve sakinmamiz gereken bir tehlike ile ilgilidir. Bu bilgi yasam kurtarabilir.
The heat causes toxins from the plastic to leak into the water and they have found these toxins in breast tissue.
Use a stainless steel canteen or a glass bottle when you can!
Yuksek sicaklik plastigin icindeki toksinleri suya ve yiyeceklerimize geciriyor ve doktorlar bu toxinleri kanserli hucrelerimizin etrafinda kolaylikla gozleyebiliyorlar.
MUMKUNSE, PASLANMAZ CELIKTEN BIR TERMOS YA DA CAMDAN YAPILMIS SISELER, KAPLAR KULLANALIM !
No plastic containers in microwave.
Mikrodalga firinlarina plastik tabak ve kutulari koymayiniz.
No water bottles in freezer.
Plastik su siselerini buzluga koymayiniz.
No plastic wrap in microwave.
Plastik tabak ortulerini (SARAN WRAP) mikrodalga firinina koymayiniz.
A dioxin chemical ca uses cancer, especially breast cancer.
Dioxin isimli kimyasal madde kansere neden olur, ozellikle gogus kanseri.
Dioxins are highly poisonous to the cells of our bodies.
Don't freeze your plastic bottles with water in them as this releases dioxins from the plastic..
Dioxin maddesi vucudumuzdaki hucreler icin bir zehirdir.
Plastik siseleri icinde su varken dondurmayiniz. Bu durumda plastik icindeki Dioxin'i aciga cikartmaktadir.
Recently, Edward Fujimoto, Wellness Program Manager at Castle Hospital, was on a TV program to explain this health hazard. He talked about dioxins and how bad they are for us.
Gecen gunlerde. Edward Fujimoto, Wellness Program Manager (Castle Hospital) bir TV programinda bu saglik tehdidini acikladi. Dioxinlerin bizler icin NE kadar tehlikeli oldugu gercegini anlatti.
He said that we should not be heating our food in the microwave using plastic containers...
Yiyeceklerimizi mikrodalga DA plastik kutular icinde isitmamamizi istedi.
This especially applies to foods that contain fat.
Bu ozellikle icinde yag olan yiyecekler icin daha onemlidir.
He said that the combination of fat, high heat, and plastics releases Dioxin into the food and ultimately into the cells of the body...
Yag, yuksek sicaklik ve plastiklerin bir araya geldiklerinde Dioxin aciga cikarttiklarini ve bunun vucudumuzdaki hucrelere gectigini acikladi.
Instead, he recommends using glass, such as Corning Ware, Pyrex or ceramic containers for heating food... You get the same results, only without the dioxin .
Plastikler yerine Cam, Pyrex, Corning Ware yada seramik den yapilmis kaplarin kullanilmasini tavsiye etti.
So such things as TV dinners, instan t ramen and soups, etc., should be removed from the container and heated in something else. Paper isn't bad but you don't know what is in the paper. It's just safer to use tempered glass, CorningWare, etc.
Microwave icin hazir uretilmis cabuk isitilabilen yiyecek paketlerini baska bir kaba aktararak isitiniz. Kagit cok kotu bir malzeme degil AMA icinde NE olabilecegini hic bir zaman bilemeyiz. Pyrex, ISIcam, Corning Ware gibi kaplari kullanmak cok daha guvenlidir.
He reminded us that a while ago some of the fast food restaurants moved away from the foam containers to paper. The dioxin problem is one of the reasons...
Bazi zincir (fast food) restoranlari yakin gecmiste plastik kutulardan kagida gectiler. Bunun en buyuk nedeni dioxin problemidir.
Also, he pointed out that plastic wrap, such as Saran, is just as dangerous when placed over foods to be cooked in the microwave.
Ayrica, Saran wrap ismi altinda satilan tabak ve kutularin uzerine orttugumuz ince plastik film de mikro dalga firinina girdiginde diger plastikler kadar tehlikelidir.
As the food is nuked, the high heat causes poisonous toxins to actually melt out of the plastic wrap and drip into the food. Cover food with a paper towel instead.
Mikrodalgada yiyecek isinlanirken yuksek sicakliklar ince plastigi eritebilir ve erimis plastk yiyeceginize karisabilir. Mikrodalga kullanirken yiyecek kaplarinizi plastik yerine kagit havlu ile ortunuz.
This is an article that should be sent to anyone important in your life!
Bu yaziyi tum tanidiklariniz gonderiniz.
Dr. Cengiz Camci MCT
Professor of Aerospace Engineering
The Pennsylvania State University_
NOT:
Anadolu’nun hemen hemen her yerinde plastik kaplar içine turşu kuruluyor. Bu turşu keskinleştikçe, plastik bidon ile yukarıda bahsedilenlerden çok daha fazla reaksiyona giriyor. Ve bir zaman sonra plastik, kağıt helva gibi kırılgan hale geliyor. Plastiğin zararlı tüm bileşenleri ise turşuya geçiyor. Bugün Anadolu’nun birçok yerinde, “nedeni anlaşılamıyor” dedikleri kanser vakalarının nedeni bu plastik kaplar.
Çevre Bakanlığı plastik ile ilgili, şirketlere bazı yaptırımlar getirmelidir. Halkı bilinçlendirmelidir.