13 Temmuz 2010 Salı
ADALAR POSTASI-2459: şükür bu sene de biraradayız...
* * *
ADALAR'da TARİHTE O GÜN:
16 Ocak 1902 Perşembe günlü Büyükada'daki Hamidiye Camii'nin tamirine sarfedilen meblağın mahsubuna dair...
* * *
ADALAR'da BİR GÜN:
Fotoğraf: Ugo Antonio Corintio, Büyükada'da, Temmuz 2010.
* * *
ADALAR'da HAVA DURUMU:
13 Temmuz 2010 Salı
Büyükada'da HAVA DURUMU*
Parçalı bulutlu
18/27ºC
% 68/94 nem
Yıldız, K 16km/sa
Gündoğuşu 05:42... Günbatışı 20:36...
* http://www.dmi.gov.tr/tahmin/il-ve-ilceler.aspx?m=BUYUKADA uyarınca
* * *
Cicely Mary Barker, The White Campion Fairy.
* * *
1- Nesrin Çokneşeli: "Keşke günübirlikçi herkes gibi akşam üzeri vapuruyla gitseydin sen de..."
2- Sedef Adası’nın yeni mekanı Club Ada Sedef’i İstanbul Life dergisi mercek altına aldı. Gündüz plaj, akşam restoran ve kulüp olarak hizmet veren mekan, İstanbul’da farklı bir eğlence alternatifi arayanların da derdine deva oluyor...
3- Şükran Pakkan: "Sirtaki ustası Vasil Vasilyadis (95), pazar günü evinde nefes darlığından hayata gözlerini yumdu..."
4- Esra Karataş: "James Hughes’un gerçekleştirdiği Troçki’nin Hayaletleri: Bir Sürgünün Kaybolan Mekânları sergisinde, Büyükada’nın terk edilmiş binalarına bir yolculuk var..."
5- Murat Tokay: "Klasik sorudur. Issız bir adaya düşseniz yanınıza alacağınız üç şey ne olurdu? Herkes bu sorunun cevabını aklından bir kez de olsa geçirmiştir. Sevgili okur, siz yanınıza alacağınız üç şeyi düşünedurun ben size düşmek isteyeceğiniz 'ıssız' bir adadan söz edeceğim..."
6- Tilda Levi: "Şükür bu sene de biraradayız..."
7- Sibel Akkaşoğlu: "Bu hafta Adaevi'nde..."
ADALAR POSTASI'nın 2459. sayısında...
)O(
..........................................................1
From: NESRİN ÇOKNEŞELİ
Subject: Gün Batımı
Date: July 13, 2010 9:23:03 AM GMT+03:00
To: adalar.postasi@gmail.com
Fotoğraf: Nesrin Çokneşeli.
Ah be kızım kendi fotoğrafını değil, gün batımını çekeceksin... En azından gün batımına doğru dönseydin de fotoğrafa biraz manzara eklenseydi... Dayanamadım baktım telefonunun ekranına çaktırarak, yanlış mı görüyorum diye...
Keşke günübirlikçi herkes gibi akşam üzeri vapuruyla gitseydin sen de...
..........................................................2
Milliyet / Cadde 34, 10.7.2010
http://cadde.milliyet.com.tr/2010/07/13/HaberDetay/1261494/tatil-cok-yakininizda-
Tatil çok yakınınızda!
Sedef Adası’nın yeni mekanı Club Ada Sedef’i İstanbul Life dergisi mercek altına aldı. Gündüz plaj, akşam restoran ve kulüp olarak hizmet veren mekan, İstanbul’da farklı bir eğlence alternatifi arayanların da derdine deva oluyor
Huzuru ve sakinliği aramak için artık Ege’nin ya da Akdeniz’in yolunu tutmanıza gerek yok. Çünkü kendinizi şehrin yanı başında bir tatil beldesinde hissetmeniz için yepyeni bir mekan var: Club Ada Sedef. Sedef Adası’nın eskiden halk plajı olan bölgesine açılan mekanda, isterseniz gündüz dinlenip tertemiz denizin keyfini çıkarabilirsiniz, isterseniz şehrin eğlence hayatına alternatif bir çözüm bulabilirsiniz. Keyifli bir deniz yolculuğunun ardından ulaşacağınız Club Ada Sedef, uzaktan gördüğünüz anda, tatile çıkmışsınız hissi uyandırıyor. Marmara’nın en bakir adası Sedef Adası’nın doğasına uygun olarak tasarlanan mekan, yeşil ile mavinin uyumlu buluşması olarak nitelenebilir. Plaj, restoran ve bar olarak tasarlanan mekanın restoran ve bar bölümü taş bir binada hizmet veriyor. Dekorasyonda da taş dokunun bozulmamasına özen gösterilmiş. Taş ve ahşap malzemeler restoran ve bar bölümünü adanın dokusuyla bütünleştirmiş. Bu bölüm oldukça geniş. Giriş katı teras özelliği taşıyor ve Büyükada’nın Maden tarafına bakan manzarasıyla sizi dinginleştiriyor. Üst kattaysa manzaranın büyüleyiciliğini ikiye katlayan bir salon var. Ayrıca yat tutkunlularına 12 ay hizmet vermek isteyen Club Ada Sedef, bu ihtiyacı karşılamak için kapalı bir salon da hazırlamış.
Gün doğumuna kadar eğlence
Mekanın plajı ise kısa bir deniz kaçamağı yapmak isteyenlere göre hazırlanmış. Rahat koltuklar, şık şezlonglar dikkat çekiyor. Ayrıca akşamüstü denize nazır bir kokteyl yudumlamak ya da gece eğlencesini plajda yaşamak isteyenler için burada bir bar var. Plajla restoran arasında ağaçların çevrelediği küçük bir oturma alanı mevcut. Rahat bambu koltuklu bu yer, kitap okumayı sevenler için ideal. Gündüz size bu olanakları sunan Club Ada Sedef, gece ise şehir eğlencesine yeni bir alternatif arayanlara çözüm sunuyor. Müzik direktörlüğünü DJ Salih Saka’nın yapacağı beach club’ta tüm sezon boyunca hafta sonları sürpriz performanslar düzenlenecek. Yine hafta sonu eğlenceye erken başlamak isteyenler için düzenli olarak ‘happy hour’lar yapılacak. Burada vakit sınırlaması ve müziğin sesinin yüksek olması gibi sıkıntılar da yok. Eğlenceye sabahın ilk saatlerine kadar devam edebilirsiniz. Club Ada Sedef’in mutfağına gelince... Bir ada mekanı olduğundan burada ağırlık deniz ürünleri ve zeytinyağlılarda. Ancak deniz ürünlerinden hoşlanmayanlar için salata ve et yemekleri de mevcut. Gündüz öğünlerini hafif geçirmek isteyenler için ise günlük mezeler, zeytinyağlılar ile mevsim sebze ve yeşilliklerinden yapılan salatalar var. Elbette yazın vazgeçilmez lezzeti dondurma da özellikle gündüz serinlemek isteyenleri bekliyor. Eğer “Deniz beni çok yorar, kalorili bir şeyler yiyeyim” derseniz mönüdeki makarna ve hamur işleri bu ihtiyacınızı karşılıyor.
NASIL GiDiLiR?
Club Ada Sedef, hem mönüsü hem de sunduğu olanaklarla bu yazın en popüler mekanlarından biri olacağa benziyor. Bu iddiada, mekanın arkasında 45 yıllık Sedef Adalı, işletmeci Habil Gürsoy, Maçka Brasserie’nin iki ortağı Gökhan Cüceloğlu ile Port Sedef’in de kurucu ortağı ve eski işletmecisi Muhittin Ülkü tecrübesi olduğunu da hemen belirtelim. Tüm bu anlattıklarımızdan sonra “Ama burası uzak” diye bir kaygınız varsa, Sedef Adası’na gitmenin Boğaz hattında bir eğlence yerine ulaşmakla neredeyse aynı vakti alacağını söylememizde yarar var. Üstelik bu vakti denizde geçire- cekseniz. Buraya Bostancı ve Kabataş’tan kalkan motor ya da deniz otobüsleriyle Büyükada’ya gidip oradan mekanın teknesiyle ulaşabilirsiniz.
Ama bizim tavsiyemiz Kartal’dan yine mekanın özel teknesiyle Club Ada Sedef’e gitmeniz. Bunun için 0530 780 72 20 numaralı telefonu aramanız yeterli.
..........................................................3
Milliyet, 7.7.2010
Şükran Pakkan
http://www.milliyet.com.tr/sirtaki-krali-na-buzukiyle-ugurlama-toreni/yasam/haberdetayarsiv/13.07.2010/1260102/default.htm
Sirtaki Kralı’na buzukiyle uğurlama töreni
Sirtaki ustası Vasil Vasilyadis (95), pazar günü evinde nefes darlığından hayata gözlerini yumdu.
Vasilyadis, bugün 13.00’te Kurtuluş Rum Ortodoks Kilisesi’ndeki ayinin ardından cenazesinin defnedileceği Kurtuluş Mezarlığı’nda buzuki eşliğinde uğurlanacak. Tophane’de “Vasil Ağa”, arkadaş çevresinde “Tarzan Vasil”, çok sevdiği Burgazada’da ise “Vasil Baba” olarak tanınan Vasilyadis, kendi geliştirdiği, “Tophane usulü” diye tarif ettiği kasap havası ve sirtaki karışımı dansıyla Türkiye ve Yunanistan’da meşhur oldu.
..........................................................4
Taraf, 27.6.2010
Esra Karataş
http://www.taraf.com.tr/haber/trocki-nin-istanbul-buyukada-hatirasi.htm
Troçki’nin İstanbul Büyükada hatırası
JAMES Hughes’un gerçekleştirdiği Troçki’nin Hayaletleri: Bir Sürgünün Kaybolan Mekânları sergisinde, Büyükada’nın terk edilmiş binalarına bir yolculuk var.
Kuzey İrlandalı fotoğraf sanatçısı James Hughes gerçekleştirdiği Troçki’nin Hayaletleri: Bir Sürgünün Kaybolan Mekânları sergisinde Troçki’nin Büyükada’da yaşamış olduğu ve şimdilerde terk edilmiş mekânların fotoğraflarını çekerek, insanlığın ardında bıraktığı izleri sürüyor. Bu sayede anılarımızın oluşmasında payı olan “hayaletlere” bir kez daha bakabiliyoruz, biraz da Troçki’nin dilinden düşürmediği Spinoza’nın ünlü sözünü anımsayarak: “Ne ağlayın, ne de gülün, sadece anlayın.” 18 ağustos tarihine kadar İstanbul Hatırası Fotoğraf Merkezi’nde gezilebilecek olan sergiyle ilgili olarak fotoğraf sanatçısı James Hughes sorularımızı yanıtladı.
Troçki’nin Hayaletleri: Bir Sürgünün Kaybolan Mekânları serginizin oluşum sürecinden bahsedebilir miyiz? Nasıl hayata geçti?
Büyükada’ya ilk kez 2008 kışında geldim. Troçki’nin bu adada yaşadığını biliyordum fakat Issac Deutscher’in kitabı ve Georges Simenon’un 1933’te Troçki ile yapmış olduğu röportaj dışında bilgim yoktu. Adanın kışlıkçılarından dinlediğim öyküler ve daha önemlisi mekânların yansıttığı eşsiz yaşanmışlık duygusuyla çalıştım. Mekânların estetik açıdan çok tatmin edici olduğunu özellikle belirtmeliyim. 30 yılı aşan fotoğraf serüvenimde hemen hemen her zaman konu beni bulmuştur; bu kez de öyle oldu. Daima ilgimi çeken tarih, Troçki’nin gelip geçtiği bu unutulan, yok olmaya yüz tutmuş mekânlarda tarihsel hafızam ve deneyimlerimle buluştu ve bana bir öyküyü adeta dikte etti. Aslında bunu da hemen her çalışmamda yaparım. Beni kendine çeken mekândaki yaşanmışlık duygusuyla bir anlatı kurgularım.
İstanbul Hatırası ile nasıl irtibata geçtiniz?
Resimlerimi 2009 sonlarında İstanbul Hatırası Fotoğraf Merkezi’ne yolladım. Murat Pulat ve Altan Bal konuyla ilgilendiler ve bu sergi onların desteği ve dostluğu ile hayata geçti. Ayrıca Toshiba’dan Doğan Pinhas desteğini bu projeden hiç esirgemedi.
Ancak şunu önemle eklemeliyim. Çok yakın zamanda araştırmacılara açılan Troçki arşivlerinden yararlanılarak yazılan iki kitap beni tarihsel anlamda besledi.
Sergi fotoğrafları Troçki’nin sadece adadaki yaşantısından mı kesitler sunuyor?
Sergideki fotoğraflar Troçki’nin 1929-33 yılları arasında yaşadığı mekânlardan kesitler sunmaktadır ve hepsi Büyükada’dır. Tarihi belgeler ışığında Troçki ve ailesinin kısa sürelerle İstanbul Rus Konsolosluğu ve Kadıköy’de de yaşadığını biliyoruz. Ancak resimlerin pek çoğuna konu olan ev onun Rus devriminin tarihini yazdığı, kızı Zina’nın intiharını haber aldığı ancak zaman zaman da çok mutlu olduğu bir mekân olarak önem taşımaktadır. Kaldı ki amacımız tarihsel/arşiv fotoğrafçılığı yapmak değil, tarihin unutulmaya yüz tutmuş bu çok önemli dönemine ve figürüne durup son bir kez daha bakmak ve anlamaya çalışmaktır.
..........................................................5
Zaman, 18.6.2010
Murat Tokay
http://www.zaman.com.tr/haber.do?haberno=996545&keyfield=62C3BC79C3BC6B616461
Bir tatlı huzur adası Sedef
Klasik sorudur. Issız bir adaya düşseniz yanınıza alacağınız üç şey ne olurdu? Herkes bu sorunun cevabını aklından bir kez de olsa geçirmiştir. Sevgili okur, siz yanınıza alacağınız üç şeyi düşünedurun ben size düşmek isteyeceğiniz 'ıssız' bir adadan söz edeceğim.
Sedef, daha çok denize girmek için tercih edilen bir ada. Halka açık plajı betonla kaplı.
Sokaklarında dolaşırken sadece kuş sesleri duyabileceğiniz; köpek ve kedi görmenin bile neredeyse imkânsız olduğu bu ada öyle çok uzakta değil. İstanbul'a Bostancı'dan bir saatlik mesafede. Belki gitmemiş olsanız bile adını mutlaka duymuşsunuzdur. Bu adanın ismi Sedef... İstanbul'un düş bahçeleri diyebileceğimiz Prens Adaları'nın en küçüğü, en zarifi, en tenhası ve aynı zamanda en bozulmamışı.
Adalar'ın yerleşime açık olan en küçük adası Sedef, uzunluğu bin 3 yüz, genişliği de bin 100 metre büyüklüğünde. Büyükada'nın hemen karşısında. En yüksek noktası 55 metre. Adada yetişen sedef otundan dolayı ada Sedef adını almış. Karakolunda bir polisi, bir bakkalı olan adada 120 ev var. Kışın bahçıvan ve hizmetli olarak görev yapan birkaç ailenin kaldığı adanın yaz nüfusu 300 ile 400 arasında değişiyor. Kalanların çoğu ev sahibi ama yazlık olarak kiralayan da var. Adayla ilgili işler, muhtarlık olmadığı için ada sakinlerinin kurduğu dernek tarafından yürütülüyor. Derneğin teknesi, Sedefliler ve misafirleri için belli saatlerde Büyükada ve Kartal'a seferler düzenliyor. Orhan Pamuk, İdil Biret, Ayşegül Sarıca, Gündüz Vassaf gibi ünlü isimler de yazları adanın sakinlerinden. Otel ve pansiyon bulunmadığı için Sedef'te konaklama imkânı yok.
Adaların klasiklerinden fayton ve bisikleti burada görmek mümkün değil. Adada sadece iki adet motorlu taşıt var. Birisi çöpleri toplayan traktör, diğeri de taşıma işlerinde kullanılan bir pikap.
Ada, denizi için tercih ediliyor
Sedef adası, yürüyerek bir saatte gezilebiliyor. Biz böyle yapsak da ziyaretçiler için adanın tamamını gezmek mümkün değil. Çünkü ada özel mülkiyet olduğu için evlerin bulunduğu bölgeye girmeye müsaade edilmiyor. Eğer adada oturan bir yakınınız yoksa gezintiniz sınırlı kalıyor. Hafta sonu kalabalık olduğu için Sedef'e hafta içi gelmek en akıllıca yol. Adada görülecek tarihî bir yapı yok. Evler, adanın 1956'da iskana açılmasıyla yapılmış. Villalar, geniş bahçeleri, zakkumları, rengarenk çiçekleri ve asmaları ile dikkat çekiyor. Denize bakan yeşilliğin içinde kaybolmuş evlerde oturanlara gıpta etmemek elde değil. Küçük bir meydanı olan adada bakkalı işleten Orhan Ustaömer'le sohbetimizde, evlerin fiyatının 800 bin TL ile 1 milyon TL arasında değiştiğini öğreniyoruz. Adada ev kiralamanın fiyatı ise 10 bin TL ila 15 bin TL. Ada sakinleri daha çok haziran ayında gelip eylül sonuna kadar adada kalıyor.
İstanbullularca daha çok temiz denizi sebebiyle tercih edilen Sedef adasının halka açık bir plajı var. Giriş ücreti olarak 20 TL alınıyor. Sedef plajını bakkalın da sahibi olan 50 yıllık Sedefli, Habil Gürsoy işletiyor. Plaj beton kaplı, çok azı kumluk. Denizi derin. -İyi yüzme bilmiyorsanız denize girmek tehlikeli olabilir.- Plajda şezlonglar ve soyunma kabinleri bulunuyor.
Plajın hemen yanında bir restoran var. Bu yıl açılan Clup Ada Sedef Restaurant'ın da müşterilerine özel plajı mevcut. Bu plaj yaklaşık 100 kişilik. İşletmenin sahiplerinden Muhittin Ülkü, hafta sonları rezervasyonla çalışacaklarını söylüyor.
Sedef adasında yemek içmek için iki alternatifiniz var. Birisi yukarıda da sözünü ettiğimiz Clup Ada Sedef Restaurant. Diğeri ise üç yıldır faaliyet gösteren Port Sedef. Hemen iskelenin çıkışında bulunan Port Sedef, adanın keyfini sevdiklerinizle birlikte çıkarabileceğiniz bir adres.Büyükada'ya bakan muhteşem manzarası eşliğinde yemek yiyebilir, çayınızı yudumlayabilirsiniz. Mekânın işletmecileri Vicki Hünal ve Fatma Bahar Birinci. İşletme müdürü Onur Erdemir, menülerinin Osmanlı ve Akdeniz mutfağı ağırlıklı olduğunu söylüyor. Deniz ürünleri favori yiyecekler arasında. Port Sedef'in 50 kişilik bir plajı var. Şezlongların bulunduğu bölümden müşteriler denize girebiliyor. Port Sedef'te denize girip bir günü geçirmenin maliyeti 70 ile 100 TL arasında değişiyor. Burada bir gün geçirmek istiyorsanız özellikle hafta sonu rezervasyon yaptırmanız şart. Rezervasyon durumuna göre Büyükada'dan müşteriler tekneyle alınabiliyor. (Port Sedef: 0216 382 48 70)
Adanın ilk sahibi Fethi Ahmet Paşa
Sedef Adası'nı gezerken sokak adları dikkatimizi çekiyor. Fethi Ahmet Paşa Sokak, Şair Hüseyin Siret Sokak, Rey'an Menemencioğlu Sokak, Şehsuvar Menemencioğlu Sokak... Bu isimlerin sırrını kısa bir araştırmadan sonra öğreniyoruz. Bu isimler adanın tarihi demek aynı zamanda. Ada, 1850'de Sultan Abdülmecit tarafından damadı Fethi Ahmet Paşa'ya hediye edilmiş. Fethi Ahmet Paşa, buraya bol miktarda zeytin ağacı diktirmiş, bir de yazlık köşk inşa ettirmiş. I. Dünya Savaşı sırasında ağaçların tümü kesilmiş. Fethi Ahmet Paşa'dan sonra adanın mülkiyeti miras yoluyla şair Hüseyin Siret'in eşi Saliha Yegane Hanım'a kalmış. Onun vefatı üzerine ada oğlu Şehsuvar Menemencioğlu ve kızı Reyhan Şehsuvaroğlu'na kalmış. 1956 yılında adanın mülkiyet hakkını ellerinde bulunduran bu aile, bir yapı kooperatifi kurmuş ve bu kooperatifin etkin çalışmalarıyla ilk anda 60-70 ev yapılmış. Daha sonra bu evler satılmış. Adanın bugünkü sahibi Esra Bereket. Ada sit alanı olduğu için uzun yıllardır imar izni verilmiyor.
***
Sedef Adası'na sadece Bostancı'dan vapur kalkıyor. Vapur Heybeliada, Büyükada ve son olarak da Sedef Adası'na uğruyor. Dönüşte de aynı güzergâhı izleyip Bostancı'ya geliyor. Yolculuk yaklaşık bir saat sürüyor. Adanın yerlileri için Kartal'dan motor seferleri var. Dışarıdan gelenlerin bu motoru kullanmasına izin verilmiyor. Ancak birisi vapuru kaçırıp zor durumda kalırsa da yardımına koşuluyor. Ayrıca Sedef Port ve Clup Ada Sedef Restaurant'ın Büyükada'dan belli saatlerde tekne seferleri olacak. Yaz tarifesi vapur saatleri şöyle:
Hafta içi (cumartesi dahil) Bostancı kalkış: 10.20-12.15-13.15-16.30
Sedef Adası kalkış: 11.45-13.20-15.20-17.35-19.15
***
Adanın küçük bir iskelesi var. İskelenin hemen yakınında bir restauran cafe yer alıyor. Büyükada'ya bakan manzarası ile Sedef teknecilerin de gözdesi
..........................................................6
Şalom, 23.6.2010
Tilda Levi
http://www.salom.com.tr/news/detail/16033-Sukur-bu-sene-de.aspx
‘Şükür bu sene de…’
Büyükada’da denizden yararlanılan iki sosyal tesis vardır. Biri Anadolu Kulübü, diğeri ise çok daha sonra inşa edilen Adalar Su Sporları Kulübü’dür. İkisi adanın ters uçlarında bulunur.
Anadolu Kulübü’nün en güzel bölümlerinden biri asırlık çınar ağaçlarının gölgesinde oturulan bahçesidir. Oturma grubunun ortasında sanırım çok eskilerden kalma küçük fiskiyeli bir mermer havuz vardır. Havuzun etrafındaki büyük beyaz çakıl taşlar çocukların en büyük eğlencesidir. Ne kadar engellemeye çalışılsa da havuza çakıl taşı atmayan çocuk yok gibidir. Dediğim ibi, ağaçların gölgesi ile fiskiyeden gelen su sesi insana huzur verir. En sıcak havada bile tatlı bir serinlik duyumsarsanız. Bahçenin müdavimleri genelde yetmiş yaş üstü insanlardır. Kimileri gruplar halinde sohbete dalarlar, kimileri ise yanında refakatçileri denize gidenleri seyrederek oyalanırlar. Bazen gençten bir tanıdık yanlarına yaklaşır, ayaküstü konuşurlar. Gözlerinin parladığını farkedersiniz o zaman.
Geçtiğimiz pazar günü eşimle bahçede oturup sabah kahvesinin keyfini çıkarıyorduk. Önümüzdeki masada önce iki, sonra üç, derken altı kişilik bir grup oluştu. Yakından tanımasam da hepsi ile bir göz aşinalığım vardı. Yaş aralıkları yetmiş ile yetmiş beşti tahminimce. Hepsi bakımlı, saçları yapılmış, giyimleri itinalıydı. Kendi kendilerine yeten, yanlarında yardımcıları olmayan hoş sohbet bir topluluktu. Sanırım kış boyunca birbirlerini görmemişlerdi. Her gelen diğerlerini öptü. Her biri de oturduktan sonra, dikkatimi çeken şu cümleyi tekrarladı: ‘Şükür bu sene de biraradayız.’ Onlar bu sözleri söylerken gerçekten mutluydular. Ama benim içimde bir sızı oluştu. Mutluluk her yaşta farklı kavramlar oluşturuyor. Masadan kalktıktan sonra bir sürü konuşulanların etkisinde kaldım. Ve kendimce bir karar aldım. Hangi konuda olursa olsun hiçbirşey ertelemeyecektim. Amerika’yı keşfetmedim tabi. Belki eksik bir yanımı harekete geçirdim. Zira zaman hızla akıp gidiyor
***
Eve dönünce, çok lazımmış gibi, gözüm eski bir telefon defterine takıldı. Hani şu 147-148 gibi numaralarla başlayan defterlerden. Sayfaların arasında gezindim. Dikkatimi çekenlerden biri numara sahiplerinin üçte birinin artık aramızda olmayışıydı. Diğeri ise, meslek grupları ile ilgiliydi. Bazı meslek dalları geçerliliğini yitirmişti, veya kişiler meslek değiştirmişti. Bu arada yaşıtım kişilerin çocukları hiç bilmediğimiz yeni branşalara yönelmişlerdi. Deftere baktım, baktım, atmaya atmaya kıyamadım. Küçücük bir defter bile ne ipuçları veriyor…
..........................................................7
From: SİBEL AKKAŞOĞLU
Subject: ADAEVİ 12-18 TEMMUZ
Date: July 12, 2010 3:13:58 PM GMT+03:00
To: emine.cigdem.tugay@gmail.com
SEVGILI ADAEVI DOSTLARI,
BU HAFTA ADAEVI'nde 12 TEMMUZ PAZARTESI SAAT 20:30'da FRANSIZ YONETMEN JEAN VIGO'NUN 1933 YAPIMI "HAL VE GIDIS SIFIR" FILMI, 16 TEMMUZ CUMA GUNU SAAT 20:30'da NURI BILGE CEYLAN'IN "UZAK FILMI"ni GOSTERECEGIZ.
17 TEMMUZ CUMARTESI GUNU SAAT 18:00'de AYLA INAC'ın ''PAYLASMAK ISTEDIM'' ISIMLI RESIM SERGISININ ACILISI VAR.
18 TEMMUZ PAZAR GUNU SAAT 20:30'da ise SEVGILI BERCUHI BERBERYAN'LA ADALI YAYINLARINDAN CIKAN SON KITABI ''BURGAZADA SEVGILIM'' UZERINE SOHBET VE IMZA PROGRAMIMIZ OLACAK. ARDINDAN SIZLERE NEDIM HAZAR'IN BURGAZADA BELGESELI ''YAKIN ADA UZAK ADA''yı GOSTERECEGIZ.
HEPINIZI BEKLERIZ...
SELAMLAR SEVGILER,
SIBEL AKKASOGLU
ADAEVI