* * *
ADALAR'da TARİHTE O GÜN:
6 Ekim 1904 Perşembe günlü, Heybeliada harikzadeganı namına varid olan telgrafına dair...
* * *
ADALAR'da BİR GÜN:
Fotoğraf: Ugo Antonio Corintio, Büyükada'da, Ağustos 2010.
* * *
ADALAR'da HAVA DURUMU:
23 Ekim 2010 Cumartesi
Büyükada'da HAVA DURUMU*
Yer yer sağanak yağışlı
12/19ºC
% 61-72 nem
Poyraz, KD 34km/sa
Gündoğuşu 07:22... Günbatışı 18:13...
* http://www.dmi.gov.tr/tahmin/il-ve-ilceler.aspx?m=BUYUKADA uyarınca
* * *
Cicely Mary Barker, The Sloe Fairy.
* * *
1- Selçuk Aral: "Minibüsle Aya Yorgi..."
2- Pınar Satıoğlu: "Sarıkız'ın bizim için yeri çok ama çok özel. Ruhumuzdan, bedenimizden bir parça koparılıp alındı sanki. Bize hem sevgisini coşku dolu bir sınırsızlıkla verdi, hem Ada yaşantımızın temelini attı, hem de çok güzel dostluklar edinmemizi sağladı. Bir köpeğin bunları başarabileceğini tahmin bile edemezdik..."
3- Ercan Öztürk: "Ada'da tuhaf işler... Geçen yıl 'görüntü kirliliği' yaratıyor diye yıkılan 20 yıllık otel inşaatının yerinde şimdi alışveriş merkezi ve rezidans yükselecek. SİT alanı olan bölgedeki inşaat, ada sakinlerini ayağa kaldırdı. Proje mahkemeye taşındı..."
4- Ela Deneçli: "İnanlar İnşaat'a Büyük Ada'da büyük kıyak mı?..."
5- Engin Damcı: "Derneğimizin Adalar Orman İşletme Şefliği’ne vermiş olduğu aşağıda suretleri görülen dilekçeyi ve buna verilen cevabi yazıyı Adalar kamuoyunu bilgilendirmek üzere takdim ve arz ederiz..."
6- Avni Kurtuldu:"Gelelim Adalar ilçemizde olup bitenlere ve bu olup biten olaylara gözünü yumup, kulağını tıkayan ilgisiz ilgililere..."
7- Erhan Öztürk: "Yeşil alan olarak kalması şartıyla 26 yıl önce Büyükşehir Belediyesi'ne bağışlanan ardından da Adalar Belediyesi'ne devredilen Sedef Adası'ndaki 30 dönümlük arazinin satılmak istenmesi Çevre ve Orman Bakanlığı'nı harekete geçirdi..."
8- Dündar Kale: "Büyükada’daki Seyhun Villası..."
9- Şükran Özçakmak: "Birçok deprembilimcinin aksine İstanbul adalarının daha güvenli olduğunu ileri süren ve yazın Büyükada’ya yerleşen Prof. Dr. Ahmet Ercan, 'Tsunami adayı siler götürür diyenler galiba adanın yüksekliğinin 120 metre olduğunu bilmiyor. ‘7 metre tsunami olur’ diyenler sayesinde adada konutlar ucuzladı ve o çok sevdiğim ama bir türlü yerleşemediğim Büyükada’da 2007’de ev aldım,' diyor..."
10- (g)özü mugayyir: "Yüksek Kahve'nin tiyatro dekoru misali restorasyonu yanı sıra..."
)O(
_______________________________________________________1
From: SELÇUK ARAL
Subject: Münübüsle Aya Yorgi (Büyükada - Istanbul)
Date: October 18, 2010 12:59:49 PM GMT+03:00
To: adalar.postasi.2@gmail.com
Kınalıada.net, 18.10.2010
Selçuk Aral
http://www.kinaliada.net/index.php?news-1186
Münübüsle Aya Yorgi
Yalanın Kuyruklusu
Foto: Selcuk Aral ©
Sevgili Okuyucularim!
Bu son iki senedir Adalar'da öyle tuhaf, sacma-sapan seyler oluyor ki, insanin icinden, öfkeden sacini basini yolmasi geliyor. Bunu yapan veya yaptiran insanin hangi düsünce ve mantikla hareket ettigini anlayabilmek mümkün degil. Yillardan beri köklesip-oturmus ―Ada'yi Ada yapan Türkiye'nin diger her yerinden ayricalikli kilan― anane-gelenek-görenek-adet-kural vs. neyi-nesi varsa ya yikarak yahutta degistirilerek yok edilmeye calisiliyor. Alin size bir örnek daha: Gecen ay ortalarinda (15 Eylül) Almanya’dan bir kari-koca arkadas bizi ziyarete ―8 günlügüne― Kinaliada’ya geliyor. Onlara Istanbul’u gezdirmeye Aya Yorgi’den basliyorum. Ögleden sonra gec vakit ―Aya Yorgi Kilisesi saat 18'de kapaniyor― önce Büyükada’ya oradan da kapanmadan faytonla Aya Yorgi’ye ―Lunapark Meydani'na― geliyoruz. Arkadaslarima buradan itibaren 800 metrelik yolu ya esek sirtinda yahutta yürüyerek cikacagiz, araba (auto) yasak, faytonsa bu dik yokusu cikamaz diyorum. Hanimlar esekleri sevip-oksadiktan ve üzerlerine binmeyi reddettikleri icin yayan ―tabana kuvvet― yukariya cikiyoruz. Daha yolun yarisina varmadan arkamizdan gelen bir münübüse gecmesi icin yol vermek zorunda kaliyoruz. Önümüzden gelip gecen ―haliyle yokusta zorlanan, muhtemelen birinci veya ikinci vitesle yol alan― münübüsün egzoz duman veya kokusunu yiyen Jochen ―biraz da bana giciklik yapsin diye diger taraftan gercekten astim’i var― bir taraftan öksürmeye baslarken, diger taraftan bana "biraz evel anlattiklarin masalmis" diyor. Ben bir taraftan bana siritarak bakan, münübüsü kullanan genc delikanlinin fotografini cekerken diger taraftan da ―isi kurtarabilmek icin bos olan münübüsün― yukarda bulunan kafe ve lokantaya erzak yani mal tasimak zorunda oldugunu ―o anda aklima baska palavra gelmiyor― söylüyorum. Böylece Jochen’in cenesini kapatiyorum. Biraz sonra zaten öksürügü de kesiliyor. Aradan daha 5 dakika gecmeden ―bir de ne göreyim― ayni münübüs ―muhtemelen dolmus yapiyor― bu defa karsi istikametten ―yokus asagiya― icersi tiklim-tiklim dolu olarak bize dogru gelmiyor mu? Kafamdan, simdi yandik ―naneyi yedik― diye gecerken: Jochen’a dönerek: Öyle yamuk-yumuk bakma! Yukariya erzak götüren münübüs dönüsünde mutlaka ―bos dönmemek icin, etraftaki yasli-sakat-coluk-cocuk-kadin’i― da yanina almistir diyorum. Attigim palavraya ―yalanin kuyruklusuna― hepimiz kahkahayi basiyoruz.
Hosca ve dostca kalin sevgili Okuyucularim,
Selcuk Aral
(18. Oktober 2010, Pforzheim-Germany)
(18. Oktober 2010, Pforzheim-Germany)
Foto: Selcuk Aral ©
_______________________________________________________2
From: PINAR SATIOĞLU
Subject: BİR SOKAK KÖPEĞİNİN ARDINDAN !!!!!!
Date: October 21, 2010 9:14:15 PM GMT+03:00
To: adalar.postasi1@gmail.com
BİR SOKAK KÖPEĞİNİN ARDINDAN!!!!!!
Yıl 2003. Yıllardır yaptığımız gibi 15-30 Mayıs tarihleri arasında Büyükada’da Eski bir sanatoryumdan devre mülke dönüştürülen mekândayız. Sabah 8:00 vapuruyla Bostancı’ya işe geliyor, akşam 20:30 vapuruyla dönüp, adayla özlem gideriyoruz. Çarşamba-Pazar izin günlerimizde ise fotoğraflı tam ada turu ve doğayla enfes paylaşımlar…
Bu yılın bizim için, diğer yıllardan önemli bir farkı var. Ada’ya geldikten 3 gün sonra karşılaştığımız bir SOKAK KÖPEĞİ! Akşam bizi mutlaka vapur çıkışı karşılıyor, birlikte büyük tur Lunapark yoluna yürüyor, devre mülkte kaldığımız odanın altında gece boyunca bizi bekliyor ve sabah tekrar iskeleye kadar gelip vapur adadan uzaklaşana kadar bekleyip, nezaketle yolcu ediyor.
Yıllar sonra karşılaşmış eski dostlar gibiyiz adeta. Uzun süredir görüşemediğimizden, birbirimize anlatacak çok şeyimiz var. Tüylerinin rengine bakarak taktığımız SARIKIZ adına hemen alıştı. Yemekle falan ilgisi yok. Tek istediği, sevgi. O dönem devre mülkte kalan komşular ve işletmeci şaşkın. Önce hepsi bizim köpeğimiz olduğunu düşünmüş.
Devre sonuna doğru hepimizi bir telâş aldı. Biz gidince ne olacak? Ada’dan birkaç esnafa sorduk, pek tanıyan yok. Kulağındaki küpeden, kısırlaştırıldığını ve aşılandığını anlıyoruz. “Tekrar geldiğimizde bulabilir miyiz?” diye düşünüp, evdeki kedilerimiz ve köpeğimiz nedeniyle sahiplenemediğimiz için üzülüyoruz. Ada’dan ayrılmamıza 3 gün kala eşimle aklımıza “neden burada bir ev kiralamıyoruz?” sorusu geliyor. Sanırım Sarıkız da konuşmadan bunu istiyor bizden. Kısa bir araştırmadan sonra Hamidiye Cami sokakta gönlümüze göre eşyalı, ahşap bir eve yerleşiyoruz, yeni komşular, dostlar ediniyoruz. Yaşasın! Artık kısmen de olsa Adalı'yız.
Sarıkız evi beğeniyor, sokağa bakan teras bölümüne yerleşiyor, haftanın 2 günü, zamanının büyük bölümünü bizimle geçiriyor. Komşularımıza hikâyesini anlatıyoruz, şaşırıyorlar. Biz işe gittiğimizde, eve gelip terasta zaman geçirdiğini, bir süre kapıda yattığını söylüyorlar. Günler birbirini kovalıyor…
Bir gün Çınar mahallesinden geçerken Sarıkız yanımızdan ayrılıp bir bahçeye giriyor, içeriden sevgi dolu insan sesleri geliyor. Merak içinde bahçeye yöneldiğimizde gerçek hikâyeyi öğreniyoruz. Sevgili Janet Hanım ve ailesi, 3 yıl önce buldukları yavru köpeği (adını TOFFY koymuşlar), hem büyütmüş, hem aşılamış- kısırlaştırmış ve en önemlisi de sevgilerini vermişler. Biz hikâyemizi anlattığımızda, onların da bizi merak etmiş olduklarını öğreniyoruz, Toffy’nin (yani bizim Sarıkız) sık sık ortadan kaybolmasına bir türlü anlam verememişler.
Hepimiz çok mutluyuz! Sarıkız sayesinde yeni dostluklar kuruluyor, günler günleri kovalıyor, yıllar geçiyor. Ada’da geçirdiğimiz zaman arttı, en önemlisi Ada'nın ilkbahar dışındaki mevsimlerini yaşar olduk. Artık Kuşburnu, Radika, Isırgan, Frenk İnciri, Kantron ve Karabaş otunu tanıyor ve topluyoruz. Bu arada Sarıkız ve tanıştığımız diğer sokak arkadaşları ve ―maalesef şikayetler nedeniyle― adanın konut yerleşimi olmayan arka tarafında yer alan barınakta bakılmaya çalışılan canlara çözüm üretmeye çalışıyoruz, (tabii dostlarımızla birlikte).
Yıl 2008, mevsimlerden sonbahar... Janet Hanım, Sarıkız’ın talipleri olduğunu söylüyor, çok seviniyoruz. Çınar Mahallesi sakinlerinden sevgili Jermen Hanım, kızı Maral Hanım ve ailesi bu yıl Sarıkız’ı kışlık evlerine götürmeye karar vermişler, artık “soğukta ne yapıyor?” diye düşünmemize gerek yok. Kışı geçirip, Ada’ya geldiğinde Sarıkızımızı tanımakta zorlanıyoruz, o kadar iyi bakılmış ki! Tüyler ipek gibi, sağlıklı, neşeli, ev hayatına hemen adapte olmuş. Artık sadece yaz aylarında Adalı. Yine Ada’da uzun yürüyüşler, paylaşımlar. Eşimle, Sarıkız hak ettiği hayata kavuştu diye sevinç içindeyiz. Hem ondan hem de Ada’dan sahiplendirdiğimiz diğer köpeklerimizden gelen güzel haberler bizi çok mutlu ediyor.
2010 yaz sonunda bisikletle büyük turdan dönerken bir anda göz göze geliyoruz. Ben tanıyamadan, Sarıkız peşimiz sıra geliyor. Hemen duruyoruz. Birbirimizi çok özlemişiz. Halı sahada maç yapan ailesini beklediğini öğrendiğimiz Sarıkız’la uzunca süre hasret gideriyoruz. Tabii yaşananların bir anlamda VEDA olduğunu bilmeden.
19.10. 2010 sabahı gelen o telefon. Janet Hanım’ın üzgün sesi, hemen halı saha önündeki karşılaşmanın bir vedalaşma olduğunu anlatıyor bana. Kemiğe yerleşen habis tümör, Sarıkız’ı 10 gün içinde bizden almış. Jermen Hanım’la konuşuyorum. Olay o kadar anî gelişmiş ki… 10 gün önce su içerken bir anda dengesini kaybedip düşene kadar da hiçbir şey belli etmemiş.
Evet eşim, arkadaşlarım, onu tanıyan herkes, hepimiz çok üzgünüz. Sarıkız'ın bizim için yeri çok ama çok özel. Ruhumuzdan, bedenimizden bir parça koparılıp alındı sanki. Bize hem sevgisini coşku dolu bir sınırsızlıkla verdi, hem Ada yaşantımızın temelini attı, hem de çok güzel dostluklar edinmemizi sağladı. Bir köpeğin bunları başarabileceğini tahmin bile edemezdik.
İyi ki yollarımız keşişti Sarıkız! İyi ki Janet Hanım ―yan komşunun şikâyeti üzerine― 2002 yılında barınağa götürdüklerinde, gidip tekrar mahallene getirmiş seni. Bize sınırsız sevginin ne demek olduğunu, o büyük gücü tekrar öğrettin. O minik kulakların, akıllı, sevgi dolu bakışların ve iri cüssenle küçük-büyük hepimize insanlığımızı hatırlattın.
İyi ki varsınız Janet Hanım, Jermen Hanım, Maral Hanım, Şahika Hanım, Nerses Bey, Domi Bey, Mine Hanım, Selin Hanım, Mesut Bey, Metin Bey, Abdullah Bey, Saadet Hanım, Eli Bey… Sokakta yaşamak zorunda kalan canlara gönlünü, evini açan tüm dostlar, çok yaşayın!
Adalar’da önceki dönemlerde sokaktan toplanarak barınağa götürülmüş 300 SARIKIZ, vicdan sahibi insanları bekliyor. Sarıkız’ın vasiyeti, barınakta yaşayan arkadaşları için. Lütfen onları yalnız bırakmayın; mümkünse sahiplenin. Hiç olmazsa ziyaretlerine gidin, başlarını okşayın, göz göze gelin, bakım ve beslenmeleri için yardım edin. Karşılığını fazlasıyla vereceklerinden de emin olun.
Yolun açık olsun SARIKIZ’ımız...
Pınar SATIOĞLU
19 Ekim 2010
_______________________________________________________3
Akşam, 21.10.2010
Ercan Öztürk
http://www.aksam.com.tr/2010/10/21/haber/guncel/16988/buyukada_yla_rezidans.html
Büyükada'yla reziDANS
Ada'da tuhaf işler... Geçen yıl 'görüntü kirliliği' yaratıyor diye yıkılan 20 yıllık otel inşaatının yerinde şimdi alışveriş merkezi ve rezidans yükselecek. SİT alanı olan bölgedeki inşaat, ada sakinlerini ayağa kaldırdı. Proje mahkemeye taşındı.
İstanbul'un cennet mekanlarından Büyükada'da rezidans polemiği yaşanıyor. Tartışma konusu, 1. derece SİT alanı olan ve 1/1000'lik planı bulunmayan bölgede 20 yıl önce yapımına başlanıp geçen yıl yıkılan Lido Otel'in yerindeki inşaat.
Lido Otel inşaatı, mahkemece durdurulmuş, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan da ada ziyareti sırasında, yarattığı görüntü kirliliğine çözüm bulunmasını istemişti. İnşaat geçen yıl Adalar Belediyesi'nce yıkıldı.
Şimdi yerine 30 rezidans ve alışveriş merkezi yapılması planlanıyor. Proje için 5 Numaralı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu'ndan izin çıktı. Ancak, Adalar Kent Konseyi Çevre Komisyonu ve bir vatandaş, mahkemeye başvurdu. Belediyenin uygulama imar planı olmayan yere inşaat izni verdiği belirtilerek, durdurulması istendi.
ADA'NIN ÖLÜM FERMANI
Koruma Kurulu üyesi Kutgün Eyüpgiller, "Bu, adaların ölüm fermanına davetiye çıkarır. Yapılaşma koşullarına uygun değil," diyerek itiraz etti. Mimarlar Odası Başkanı Eyüp Muhçu ise, "Uygulama imar planı olmayan Adalar'da yasa uyarınca sadece geçiş dönemi yapılaşma olabilir. Bu ve benzeri bölgelerde inşaat şartları bellidir. Ayrıca arazinin tamamına 5 emsale denk gelecek inşaat yapılması büyük sıkıntılara yol açar," dedi.
FİRMA: RUHSATLI ALDIK
Adalar Kent Konseyi Çevre Komisyonu Çalışma Grubu yöneticileri "Tamamı Doğal SİT alanı olan yerde yapılacak proje imar mevzuatlarına aykırı. Turizm lejantı olan alanda AVM veya rezidans yapılması büyük suç. Arazinin tamamına 3 emsal inşaat yapılsa bile 7 bin 500 metrekare hakkı olur. Burada yaklaşık 14 bin metrekare inşaat yapılıyor. Bu şartlar İstanbul'da dahi yok" diye konuştu. AVM'yi yapan şirketin bir yetkilisi ise "Bölgenin SİT alanı olması sıkıntı yaratmadı çünkü ruhsatı aldık. Bizim için inşaata başlarken 3 şey önemlidir: Mülkiyet, satılabilirlik ve ruhsat. Terrace Lido'dan sonra Büyükada daha fazla gidilmek istenen bir yer olacak. İşletme için görüşmeler sürüyor. Prensip olarak 2 yıl işin içinde kalacağız" dedi. Rezidanslar, Ada kültürü ve Lido nostaljisini yansıtmak üzere, yazlık-kışlık olarak planlandı, 2 ayrı stil belirlendi.
_______________________________________________________4
From: METİN KARADAĞ
Subject: [vapurlarimizi_vermiyoruz] "... Buyuk Ada'da buyuk kiyak mi?"
Date: October 22, 2010 1:00:31 PM GMT+03:00
To: vapurlarimizi_vermiyoruz@yahoogroups.com
1insaat.com, 22.10.2010
Ela Deneçli
http://www.1insaat.com/tribe/textdetail?id=58577
İnanlar İnşaat'a Büyük Ada'da büyük kıyak mı?
* * *
Akşam, 21.10.2010
Ercan Öztürk
* * *
EDİTÖRÜN NOTU
İnanlar İnşaat Yönetim Kurulu Başkanı Serdar İnan, Ağustos ayında Swissotel'de düzenlediği basın toplantısında, ''Art Deco'' mimari anlayışıyla inşa edilecek ''Terrace Lido''nun, 20 milyon dolara mal olacağını ve inşaata 1 Eylülde başlayacaklarını bildirmişti.
İnan, bu projeyle bir zamanlar Lido Otel olarak Büyükada'nın plaj ve eğlence hayatında önemli rol oynayan anıtsal yapının, rezidans olarak yeniden adaya kazandırılacağını ifade etmişti.
Askon üyesi olan Serdar İnan'a geçtiğimiz yıllarda Başbakan Erdoğan tarafından rozet takılmıştı.
_______________________________________________________5
From: İSTANBUL ADALARI KÜLTÜR ve TABİAT VARLIKLARINI KORUMA DERNEĞİ
Subject: Sıra Selviler
Date: October 22, 2010 2:56:17 PM GMT+03:00
To: adalar.postasi@gmail.com
İSTANBUL ADALARI
KÜLTÜR VE TABİAT VARLIKLARINI
KORUMA DERNEĞİ
Büyükada, 22 Ekim 2010
Sayı : --
Konu : bilgi saklama
ADALAR KAMUOYU’na,
Derneğimizin Adalar Orman İşletme Şefliği’ne vermiş olduğu aşağıda suretleri görülen dilekçeyi ve buna verilen cevabi yazıyı Adalar kamuoyunu bilgilendirmek üzere takdim ve arz ederiz.
Arif Çağlar yerine
Engin Damcı
(başkan yardımcısı)
_______________________________________________________6
From: AVNİ KURTULDU
Subject: Simonlar
Date: October 21, 2010 9:42:54 PM GMT+03:00
To: adalar.postasi.1@gmail.com
Adalar'da Yaşayan Simonlar!
Son günlerin en popüler yazarı Hanefi Avcı'nın, Haliç'te Yaşayan Simonlar kitabında yazdığı ''Simonlaşmak'' tarifi ibretlik bir durum. Avcı'ya göre insanlar ne kadar kötü ve sağlıksız bir ortamda bulunursalar bulunsunlar kişinin bünyesi bu duruma zamanla uyum sağlamakta, kaldıkları ortamdaki yanlışlıklara, hatalara ve bütün anormalliklere alışmaktadırlar. Haliç'teki pis kokuya rağmen piknik havası içinde yiyip içenler gibi bazı insanlar da yaşadıkları ortamdaki faşizan baskıları, yolsuzlukları, gayrı etik ve antidemokratik uygulamaları görmezden gelmekte ve bu pis ortama en ufak bir tepki koyamamaktadır.
''Benim hırsızım iyidir'', ''Benim adamımın yaptığı yanlışları görmem'', ''Bizimkilerin suçlarını körü körüne savunurum'' mantığı Simonlaşmanın tipik örneğidir. Her yörenin kendi Simonları vardır. Önemli olan yaşadığımız bölgede toplumun çoğunluğunun Simonlaşıp Simonlaşmadığıdır. Yaşadığınız yörede yolsuzluk ve usulsüzlük yaşam biçimi haline gelmişse, adam kayırma ve torpil olağan hale gelmişse, faşizan yönetim anlayışı yerleşmişse ve çoğunluk bu durumu kanıksamışsa yaşadığınız yöre Simon istilasına uğramış demektir.
Gelelim Adalar ilçemizde olup bitenlere ve bu olup biten olaylara gözünü yumup, kulağını tıkayan ilgisiz ilgililere. Yaklaşık bir yıldır kaldırım katkı payı adı altında hukuksuz şekilde toplanan ve vatandaşı tedirgin eden uygulama karşısında üç maymunu oynayan ilgisiz ilgililer!
Önce Büyükşehir Belediyesi'ne oradan Adalar Belediyesi'ne korunması amacıyla bağış olarak verilen Sedef Adası'ndaki 35 dönümlük ormanlık arazinin tam bir emanete ihanet örneği olarak satılığa çıkarılmak istenmesine ilgisiz kalan ilgililer!
SİT alanına ''geçiş dönemi yapılaşma'' numarasıyla rezidans ve AVM yapılırken "SİT-tir et gitsin" diyen ilgisiz ilgililer!
Parti içi demokrasi birileri tarafından katledilirken'' bize buradan ne düşer'' diye pusuya yatan ve parsayı toplayan ilgisiz ilgililer!
Benim yanlışım onların yanlışından daha az yanlış gerekçesiyle yanlışa alkış tutan, doğruyu arayıp bulmayı gerekli görmeyen yanlışlardan beslenen ilgisiz ilgililer!
Çifte standart yıkımlara bana dokunmayan yılan bin yaşasın mantığıyla yaklaşan ilgisiz ilgililer!
İstediğimi asarım istediğimi keserim RTE mantığıyla hareket ederek insanları yerinden, yurdundan, işinden, aşından eden anlayışa dur diyemeyen ilgisiz ilgililer!
Bunca olaylar olurken bu kadar ilgisizliğin içinde boğulan ilgisiz ilgililerin Hanefi Avcı'nın Simonlarından farkı nedir?
Sözüm, ilgili konumlara gelip yerleşen nokta kadar menfaat uğruna virgül gibi eğilen, ilkesiz ve kifayetsiz muhterisleredir. Gereğini yapan, makamının hakkını veren, olaylarda ilgisini esirgemeyen ilgili ilgililere sözüm olamaz.
Hedefimiz tüm ilgililerin ilgili olabilmesini sağlamak, Adalar 'da bir tek Simon'un bile barınabilmesinin önüne geçmek olmalıdır.
Hepinize ilgili günler,
AVNİ KURTULDU
_______________________________________________________7
Sabah, 22.10.2010
Erhan Öztürk
http://www.sabah.com.tr/Yasam/2010/10/22/adayi_unutkanlik_kurtardi
Adayı unutkanlık kurtardı
Prens Adaları'nın orman kadastrosunun yapıldığı, ancak Sedef Adası'nın unutulduğu, adadaki 30 dönümlük arazinin satılmak istenmesiyle ortaya çıktı.
Yeşil alan olarak kalması şartıyla 26 yıl önce Büyükşehir Belediyesi'ne bağışlanan ardından da Adalar Belediyesi'ne devredilen Sedef Adası'ndaki 30 dönümlük arazinin satılmak istenmesi Çevre ve Orman Bakanlığı'nı harekete geçirdi. Belediyenin ekim ayı başında yapılan meclis toplantısında gündeme getirdiği satış kararı, bir unutkanlığı ortaya çıkardı. Doğal SİT alanı olan Adalar'ın tamamında orman kadastrosu yapılırken sadece 300 dönümlük Sedef Adası'nda kadastronun unutulduğu ortaya çıktı. Belediyenin satışı gündeme getirmesiyle harekete geçen Adalar Kent Konseyi, Adalar Kültür Derneği, İstanbul Adaları Kültür ve Tabiat Varlıkları Koruma Derneği ile bazı vatandaşların yaptığı araştırma sonucunda 30 dönümün üzerinde ağaçlık alan bulunan tüm bölgeler özel orman statüsüne alınırken, Sedef Adası'nda 50 dönümün üzerinde ağaçlık alan bulunduğu tespit edildi. Bunun üzerine Çevre ve Orman Bakanlığı, Orman Bölge Müdürlüğü ve İstanbul Valiliği'ne kadastronun yapılması için dilekçeler verildi. Diğer adalarda bakanlığın kadastro yaptığını belirten dernekler, Sedef Adası'nda da aynı uygulamanın yapılmasını istedi. Çevre ve Orman Bakanlığı yetkilileri şu açıklamayı yaptı: "Yasalar ortada. 30 dönümün üzerinde ağaçlık alan bulunan bölgelerde özel orman statüsü uygulanır. Vatandaşlarımızın ve derneklerin istemleri dikkate alınacak. Sedef Adası'nda 50 dönümün üzerinde ağaçlık alan var olduğu belirtiliyor."
_______________________________________________________8
Vatan, 21.10.2010
Dündar Kale
http://haber.gazetevatan.com/duayen-mimara-son-gorev/335811/1/Gundem
Duayen mimara son görev
Çok önemli yapıtlara imza atan ve pekçok öğrenci yetiştiren ünlü mimar Prof. Dr. Maruf Önal, İstanbul’da 92 yaşında hayatını kaybetti. Ünlü mimar için 1982-1985 arasında dekanlık yaptığı Yıldız Teknik Üniversitesi’nde tören düzenlendi. Törene Önal’ın yakınları, dostları, akademisyenler ve öğrencileri katıldı. Önal’ın cenazesi daha sonra Zincirlikuyu Mezarlığı’nda toprağa verildi. Büyük Sinan Ödülü’nün de sahibi Önal’-ın eserleri arasında Dr. Belen Evi Büyükada’daki Seyhun Villası, Reks Sineması, Kaplancalı Apartmanı, Beşiktaş Motorest Restoran ve Fındıklı’daki Atlantik Han da var.
_______________________________________________________9
HaberTürk, 19.10.2010
Şükran Özçakmak
http://www.haberturk.com/yasam/haber/562653-adalarda-tehlike-yok-avcilara-dikkat-
"Adalar'da tehlike yok, Avcılar'a dikkat!"
İstanbul’da beklenen depremin yılını 2033-2040 olarak saptadıklarını açıklayan Ülkeler Deprem Kestirme Ağı Türkiye Başkanı Prof. Dr. Ahmet Ercan, Habertürk’e konuştu. Ercan, Adalar’da beklenenin aksine çok büyük bir risk olmadığını iddia etti, Avcılar ve civarını adres gösterdi.
Birçok deprembilimcinin aksine İstanbul adalarının daha güvenli olduğunu ileri süren ve yazın Büyükada’ya yerleşen Prof. Dr. Ahmet Ercan, “Tsunami adayı siler götürür diyenler galiba adanın yüksekliğinin 120 metre olduğunu bilmiyor. ‘7 metre tsunami olur’ diyenler sayesinde adada konutlar ucuzladı ve o çok sevdiğim ama bir türlü yerleşemediğim Büyükada’da 2007’de ev aldım” diyor.
YETİMHANE YIKILABİLİR
Adalar Avrupa yakasına göre daha güvenli. Adaların içinden geçen ana kırık yok ama kırık kuşağının içinde yer alıyor.
Rum Yetimhanesi depremle birlikte yıkılabilir, tehlike altında.
Özellikle batıya bakan; Büyükada’nın Değirmen Plajı, Heybeliada’da su sporlarının bulunduğu yer etkilenebilir.
EN TEHLİKELİ BÖLGELER
Depremin şiddeti en çok Avcılar’ı vuracak. Deprem kırığı, Avcılar ve Küçükçekmece’ye dik olarak gidiyor ve kroşe şeklinde vuracak.
FLORYA, ATAKÖY SAHİLİ RİSKLİ
Florya, Ataköy sahilleri, Bakırköy yat limanı ve küçük koylar süprüntü dalgalarının tehdidi altında. Ancak 2-2.5 metre yüksekliğinde tsunami dalgası oluşacağı için kıyı dolgularını aşamaz.
DERE İÇLERİ DEPREME DUYARLI
İstanbul’un deprem açısından en tehlikeli yerleri; Avcılar, Zeytinburnu, Küçükçekmece, Esenyurt, Beylikdüzü ve Büyükçekmece’nin heyelan alanları. Marmara’ya bakan yamaçlar Kanarya, Haramidere tehlikeli. İstanbul’un bütün dere içleri depreme duyarlıdır.
YEDİKULE DEPREM SAATİ GİBİ
Tarih boyunca her depremde yıkılan Yedikule, depremsaati gibidir. Fatih Camii de 3 kez yıkılıp onarılmış.
TSUNAMİ RİSKİ NERELERDE
Büyük depremde tsunami açısından en tehlikeli yer Teke Yarımadası. Buralarda 2-4metre tsunami oluşabilir. Marmaris, Yıldız, Keçe Adası’yla İçmeler arasındaki bölümdar boğazları oluşturur.
İZMİR KÖRFEZİ RAHAT
İzmir Körfezi’nde tsunami riski yok. En çok 1.5metre olur ki o da etkilemez.
Tsunami riski en çok; Lapseki, Gelibolu, Çanakkale, Biga, Erdek, Yalova, İzmit Koyu, Bandırma’da var.
7.5’İN ÜSTÜNDE YÜZDE 98 YIKILIR
Türkiye’de 7.5’ten büyük depreme dayanacak yapı oranı yalnızca yüzde 2’dir.
‘Dünyada 87 depremin tarihi önceden bilindi’
Depremler sismolojik yöntemle ölçülüyor, biz ise gerginlik dalgaları ile deprem tarihini önceden belirleyebiliyoruz. Atropatena denilen cihazla dünya üzerinde 87 depremi önceden bildiler. Bu benim buluşum değil, üyesi olduğum Ülkeler Deprem Kestirme Ağı’nın (GNFE) buluşu ve İsviçre patentli. Bu cihazın fiyatı 1.5-2 milyon Euro. GNFE, bir cihazı parasız olarak İstanbul’a kuracak ama daha sağlıklı veri için Antalya, Trabzon, Mardin ve Konya gibi illere de birer tane konması gerekiyor. GNFE, cihazın üretimini Türkiye’de yapıp dünyaya pazarlamayı planlıyor ki bu da Türkiye ekonomisi açısından önemli.
_______________________________________________________10
(g)özü mugayyir...
Yüksek Kahve'nin tiyatro dekoru misali restorasyonu yanı sıra reklam panoları, plastik sandalyeler, zeminin ve dahi kaldırımın fayans kaplanması, güneş tentelerinin uygunsuzluğu...