1 Nisan 2012 Pazar

ADALAR POSTASI-2690: adeta nisan 1 şakası! 7 yaşında ADALAR POSTASI...



* * *

ADALAR'da TARİHTE O GÜN:

6 Aralık 1915 Pazartesi günlü, Adalar açıklarında Yarhisar Torpidosu'nu batıran düşman denizaltısının, aynı gece bir ara Kınalıada taraflarında görüldüğü, Yarhisar Torpidosu'nun kurtarılan mürettebatının Heybeliada'daki mektebe teslim edildiğine dair...

* * *

ADALAR'da BİR GÜN:

Fotoğraf®To Angel Aj Adam Photography 
© in the person of Mohamed Khaled, "Kızıl Adalar",  2012.

* * *


ADALAR'da HAVA DURUMU:

1 Nisan 2012 Pazar
Büyükada'da HAVA DURUMU*
Kuvvetli sağanak yağışlı
10/19ºC
%57-92nem
Lodos, GB28km/sa
Gündoğuşu 06:50... Günbatışı 19:26...


* * *
Cicely Mary Barker, Crocus Fairies.


__________________________________________

1- İstanbul Adaları'nda Trafik Canavarının Usulsüz Seyrine Seyirci Kalmayacağız!...  Faytonlarımızı da Vermeyeceğiz!...

2- Adeta Nisan 1 şakası! 7 yaşında ADALAR POSTASI...

3- Buket Uzuner'den ADALAR POSTASI'na bir armağan!...

4- Emre Zeytinoğlu: "Size bir Büyükada öyküsü anlatayım. Bu öykünün Aziz Nesin'le ya da Fernandel'in Don Camillo'suyla hiçbir ilişkisi yoktur; öyküyü aktaranın bizzat yaşadığı bir olaydır —olaylar dizisi demek daha doğru..."

5- Emre Zeytinoğlu: "İDO şaşırtmaya devam ediyor —aslanım İDO, kim tutar seni— Bostancı vapur iskelesinden bir hikâye..."

6- İpek Ceylan Ünalan: "İstanbul Ulaşım Koordinasyon Merkezi (UKOME), Adalar'ın simgesi faytonların bir kısmının kaldırılarak yerine elektrikli faytonların faaliyet göstermesine karar verdi. Ancak faytoncuların, esnaf ve Ada halkının yürüttüğü 'Faytonlarımıza Dokunmayın' kampanyası, elektrikli fayton projesini rafa kaldırmış gibi görünüyor..."

7- Zeynep Semiha Sarıgül Avcılar: "Kampana ve nal sesi susmasın!..."

8- Hıncal Uluç: "Adalar benim için faytondur... Kordon'un fayton olduğu gibi... Viyana'nın fayton olduğu gibi... Büyük Ada'da fayton yasaklanamaz..."

9- Balçiçek İlter: "Evet, teoride 'Baş edemediğini yasakla' anlayışı doğru değil, kesinlikle katılıyorum. Ama pratikte durum hoş değil..."

10- Cengiz Semercioğlu: "Atlar adanın yokuşlarını çıkamıyor...”

11- Son Haberler: "Elektrikli fayton..."

12- Yakup Barokas: "Anlaşılan, kebap kokularından rahatsız olmayanlar eski Adalılar'ın alışkın olduğu at pisliği kokusundan tedirgin oldular. Hayırlısı olsun elektrikli faytonla yaşam kalitesi yükselecekse pek çoğumuzun Büyükada’yı anılarımızın bir köşesine yerleştirmesi gerekecek..."

13- Show Haber: "Adalar'a akülü fayton..."

14- Esra Boğazlıyan: "Adam'ı böyle isyan ettiriyorlar!..."

15- Bülent Mısırlıoğlu: "Adalar'da faytonların sorunları..."

16- Ahmet Kemal Şenpolat: "Adalar'daki faytonlar kademeli olarak kakmalı!..."

17- Ece Ayhan: "İntihar karası bir faytonun ağışı göğe atlarıyla birlikte..."

18- Gökhan Karakaş: "Heybeliada’da bir GSM firması tarafından izinsiz olarak kurulmak istenen baz istasyonu, ada halkının uzun süreli direnişi sonucunda mühürlenirken iskelenin de kaçak olarak inşa edildiği ortaya çıktı..."

19- Son Dakika: "Bir kısmı Hayat Cihangir'de bir kısmı da Burgazada'da çekilen ve merakla beklenen klip Dağüstün'ün sevenleri tarafından büyük beğeni topladı..."

20- Kuşlar Âlemi'nden...

21- Yüzler Defteri'nden...

)O(



_____________________________________________
_____________________________________________

Adeta Nisan 1 şakası!
7 yaşında ADALAR POSTASI...


ADALAR POSTASI
aslında hiç kimse... aynı zamanda siz... herkes... hepimiz!
gerçekte 1 nisan 2005'ten beri sanal alemde bir haberleşme ağı sadece...
7 yaşındayız böylece!
kutlu olsun!


1 Nisan 2005'te 30 kişiyle başladığı seferine 1 Nisan 2012'de 857 abone, FaceBook'ta 787 arkadaş, 56 abone, Twitter'da 171 takipçisiyle;
http://adalar-postasi.blogspot.com adresinin 15.038 kere tıklanması suretiyle, 
Sevgili Metin Karadağ maharetiyle Kent Duyuruları ve Kent Haberleri'nde de yer alarak kendine ve kentine duyarlı 67.080 kişi ve kurumun bilgisine ulaşan ADALAR POSTASI'nda
seyreden tüm okur ve yazarlara candan teşekkürlerimizle, 
daha nice seferlere...
Hristos eteklerinden selam ve sevgiler,
ADALAR POSTASI adına
Emine Çiğdem Tugay
)O(



><((((º> UKOME çok yanlış bir karar aldığını itiraf etti! Adalar'da faytonlarımız dün, bugün ve daima!

<º))))>< Adalar'da lüzumundan fazla motorlu araç tesbit edilerek cümlesi gerisin geriye anakaraya gönderildi!

><((((º> Adalar'da Kentsel ve Doğal SİT alanı kaideleri harfiyen uygulanmakta!

<º))))>< Adalar'ın Koruma İmar Planı nihayet gereği gibi yapıldı!

><((((º> Büyükada Seferoğlu Korusu'nun kesilen ağaçları ansızın yerden bitiverdi! 

<º))))>< Büyükada Seferoğlu'ndaki bina ordusu 1 gecede yok oluverdi!

><((((º> Heybeliada da dahil hiçbir adaya baz istasyonu konulamayacak!

 <º))))>< Mimar S.İnan, Büyükada'da kaçak inşaat ettikleri Terrace-Lido'yu yıkacaklarını beyan etti!

 ><((((º> Büyükada sahilindeki Terrace-Lido nihayet yıkıldı!...

<º))))>< Adalar Belediye Başkanı M. Farsakoğlu kaçak binaların yıkımına başladı!


><((((º> Fenerbahçe ve Paşabahçe vapurlarımız yeniden sefere alındı!

<º))))>< Adalar-Yalova vapur seferleri başladı!

><((((º> Sirkeci Adalar vapur iskelesi açıldı!

<º))))>< Mopurlar seferden kaldırıldı!

><((((º> Ada sahilleri mopurkondu iskelelerinden temizlendi!

<º))))>< Heybeliada'nın (b)öngörünümü giderildi!

><((((º> Büyükada tarihi iskele binasını gölgede bırakan uygunsuz dev çelik tente kaldırıldı!

<º))))>< Adalar'da trafik canavarının yolu kesildi!

><((((º> Büyükada'da zevat bundan böyle Aya Yorgi'ye yürüyerek çıkacak!

<º))))>< Ada sokaklarına dökülen otoban asfaltı kaldırıldı!

><((((º> Kınalıada'daki kaçak iskele inşaatı durduruldu!

<º))))>< Adalar'da kaldırımlar indirildi! Katkı payı kaldırıldı!

><((((º> Adalı esnaf bundan böyle kaldırımları işgal etmeyeceğini beyan etti!

<º))))>< Adalar'da uygunsuz usulsuz reklam panoları kaldırıldı!

><((((º> Adalar Kaymakamı A. Arabacı, mimoza dallarının kırılmasını yasakladı.

<º))))>< Adalar'da yol kenarlarındaki ağaçlar hunharca budanmayacak!

><((((º> Adalar Belediyesi yol kenarlarına akasya, tesbih ağacı neviinden genç fidanların dikimine başladı.

<º))))>< Bu yaz temizlenen Adalar denizine doyamayacaksınız!

><((((º> Doldurulan ada sahilleri boşaltıldı!

<º))))>< Trollerin ada sahillerinde kaçak avlanması nihayet engellendi!

><((((º> Ada bostanı açıldı, Adalılar GDO'suz organik ürünleri tercih ediyor!

<º))))>< Adalar'da süpermarketler kapatıldı, esnafın yüzü gülüyor!


><((((º> Adalar da "citta slow/sakin belde" oldu!

<º))))>< Adalar'a çıkmak hevesindeki Turizm Canavarı kendi ağzının suyunda boğuldu!

><((((º> Tarihi ada evleri aslına uygun gereği gibi restore ediliyor!

<º))))>< Adalar'ın Cumhuriyet Savcıları sıkı takipte! Kanunsuzluğa göz açtırmıyorlar adeta!

1 NİSAN! :(

)O(



ADALAR POSTASI-1(1.4.2005):

From: EMİNE ÇİĞDEM TUGAY
Subject: ADALAR POSTASI
Date: April 1, 2005 12:13:21 AM GMT+03:00
To: Angela-Korhan Berzeg, Arif Çağlar, Ayşe Çağlar, Aysel Özakın, Behiç Ak, Canan ve Mete Alioğlu, Deniz Kandiyoti, Dilek Bektaş, Dilek Zaptçioğlu, Emine Çiğdem Tugay, Emre Zeytinoğlu, Fatma Artunkal, Gündüz Vassaf, Huricihan İslamoğlu, İdil Özsöyler, Jurgen Gottschlich, Leyla Çağlar, Leyla Özalp, Mehmet Selim Tugay, Nilgün Mısırlı, Orhan Bursalı, Osman Bahadır, Özlem Yüzak, Panoyati Nikolaidis, Rıfat Kandiyoti, Şebnem Selışık Aksan, Selçuk Esenbel, Talat Hıtay.

ADALAR POSTASI



29 Nisan 1905 İkdam

Adalar Postası İstanbul Şeref-sâdır olan irade-i lutf-âde-i cenab-ı mülûkane mucib-i âlisince adalarla vukua gelmekte olan münakalâtın Haydarpaşa-Maltepe hattından istifade edilerek tezyidi için İdare-i Mahsûsa ile Anadolu Şimendifer Kumpanyası arasında bir suret-i tesviye husule gelmiştir. Bu suret-i tesviyeye göre Köprü'den Adalar'a ve Adalar'dan Köprü'ye giden yolcular günde altı seferi şimendifer vasıtasıyla icra edebileceklerdir. Bu sayede Adalar'da bulunan sayfiye-nişinler sabah saat on iki raddelerinde Köprü'ye vasıl olarak akşam saat bire yakın Köprü'den azimet edebileceklerdir. İdare-i Mahsûsa'nın ve Anadolu Şimendifer Kumpanyası'nın ahaliye böyle bir suhûlet göstermelerine zaten çoktan beri intizar edilmekte idi. 

(Hazırlayan: Emel Seyhan), Osmanlı Basınında Yüzyıl Önce Bu Ay, Toplumsal Tarih 136 (Nisan 2005)110.

_____________________________________________

Vaktiyle Buket Uzuner tarafından 
ADALAR POSTASI'na verilen 
bu pek manidar armağanla hatırasını paylaşmak istedim 
ADALAR POSTASI'yla yeniden...
)O(

ADALAR POSTASI-1141(26.12.2006):

From: BUKET UZUNER
Subject: YENİ YIL ARMAĞANI
Date: December 26, 2006 6:56:39 PM EET
To: operad@e-kolay.net

YENİ YIL ARMAĞANI


SEVGİLİ ADALILAR VE EMİNE ÇİĞDEM HANIM, 
BIR KURGU YAZARI OLARAK SİZLERE NASIL BİR YENİ YIL VE BAYRAM ARMAĞANI YOLLARIM DİYE DÜŞÜNÜRKEN UZUN ZAMANDIR AKLIMDA OLAN BİR DÜŞÜNCEYİ SİZLERLE PAYLAŞMAYA KARAR VERDİM. BUYRUN: UMARIM EĞLENİRSİNİZ: SONUÇTA EDEBİYAT VE SANAT HERŞEYDEN ÖNCE GÜNLÜK HAYATIN SERT RUTİNİNDEN YUKARI VE/VEYA İÇE ÇEKİLİP, BAŞKA AÇILARDAN BAKMAYA VE ELBETTE EĞLENMEYE YARAYACAĞINA GÖRE...

EFENDİM, GÜNÜN BİRİNDE İÇİMİZDEN/ ADALILARDAN BİRİ SON YILLARDA ADALARDA OLUP BİTEN TALANA, ZORAKİ 'TEKTIPLEŞME'YE VE KÜLTÜREL YOKSULLUĞA DAYANAMAYIP KENDINE EMİNE ÇİĞDEM TUGAY ADINI TAKARAK, CİDDİ BİR YAZIŞMA GRUBU KURAR VE BU İŞİ NEREDEYSE AKADEMİK BİR DİSİPLİNLE YARI AÇIK (!) SİVİL TOPLUM ÖRGÜTÜNE DÖNÜŞTÜRÜR. SONUÇ KENDİSİNİN DE BEKLEMEDİĞİ KADAR BAŞARILI OLUNCA BU OYUNA DEVAM EDER VE ARADA BİR KİTAP BAHANESİYLE DEVREDEN ÇIKINCA OLUŞAN BOŞLUĞA BAKARAK DAHA GÜÇLENMİŞ BİÇİMDE GERİ DÖNER! 

KİMDİR EMİNE ÇİĞDEM TUGAY? BİR ARSEN LUPIN, Ms. MARPLE? YA DA JESSICA FLETCHER? VEYA AUGUSTE DUPIN, FOX MULDER MI? YOKSA YEREL BİR SİYASETÇİ Mİ? BELKİ DE TANINMIŞ BİR AKADEMİSYEN VEYA GAZETECİ? KİMSE BİLMEZ VE KİMSE TANIMAZ, ÇÜNKÜ KIMSE ONUNLA NE ÇAY İÇMİŞTİR, NE RAKI AMA HERKES ONA HAYRANDIR!

HERKES TARAFINDAN KABULLENİLDİĞİNİ ARTIK KUŞKU YARATMADIĞINI SANAN EMİNE ÇİĞDEM HANIM'IN ASLINDA ARAMIZDAN BİRİ —BÜYÜK OLASILIKLA BİR ERKEK— OLDUĞUNU ANLAYAN BİR ADA KUŞU ONUN PLANLARINI BOZAR VE ADALI BIR YAZARA BU HABERİ UÇURUR. EH BU YAZAR BİR ROMANCIYSA OTURUP BEKLEYECEK DEĞİLDİR YA! EY EMİNE ÇİĞDEM HANIM, HODRİ MEYDAN YENİ YILDA ADALARIN BİRİNDE BİZİMLE RAKI-ŞARAP-ÇAY-KAAVE İÇMEYE GELİN BAKALIM! DİYE SORMAZ MI! SORAR AMA YANIT YOKTUR. ÇÜNKÜ BÖYLE BİRİ YOKTUR! VARSA YENİ YILDA BU BULUŞMAYA KİMLER GELECEKTİR? 

GELECEK MİSİNİZ GERÇEKTEN, ADADA YENİ YIL İÇKİSİNE EMİNE HANIM? YA SİZ ADALILAR? YENİ YILIN İLK GÜNÜ ÖĞLEDE ELİMİZDEN ALINACAK OLAN BÜYÜKADA TURING KAFE'DE KAAVEYE VAR MISINIZ? 

SESSİZLİK DEVAM EDERKEN, YAZAR MASADAN KALKAR VE SON VAPURA DOĞRU TEK BAŞINA YÜRÜR, ARKASINDA YALNIZCA BİR ÇİFT AYAK İZİ VARDIR... 

İYİ YILLAR, KANSIZ BAYRAMLAR! 

SELAMLARLA,

BUKET UZUNER



ADALAR POSTASI-1165(2.1.2007):

From: EMİNE ÇİĞDEM TUGAY 
Subject: ADALAR POSTASI-1165: yeni yilin ilk kahvesi...
Date: January 2, 2007 7:27:41 PM GMT+02:00
To: ADALAR POSTASI

yeni yılın ilk kahvesi...

 

Yeni yılın ilk kahvesini hep birlikte* yudumladık günlük güneşlik Ada sahillerinde... 


Martılar da katıldı bu keyifli sohbete... 



1 Ocak 2008'de Büyükada TURİNG İskele Kahve'de bulusmak üzere... 


*  Canan Alioğlu, Mete Alioğlu, Batu Boylu, Burcu Boylu, Orhan Bursalı, Gülseren Doydum, Lale Göral, Teoman Göral, Kurşat, Eren Sagay, Emine Çiğdem Tugay [fotoğraftaki gölge], Buket Uzuner, Dicle Sema Yılmazkardeşler, Ethem Yılmazkardeşler, Özlem Yüzak... ve de martılar...
)O(


_____________________________________________

Günün anlam ve önemine binaen 
—her ne kadar ağlanacak halimize de olsa—
biraz gülelim eğlenelim istedim...
Şöyle bir bakınca da maziye 
Sevgili Emre Zeytinoğlu'nun iki yazısı geldi akla evvela...
)O(



Akıllı bilet! Akılsız millet!




Size bir Büyükada öyküsü anlatayım. Bu öykünün Aziz Nesin ile ya da Fernandel'in Don Camillo'su ile hiçbir ilişkisi yoktur; öyküyü aktaranın bizzat yaşadığı bir olaydır (olaylar dizisi demek daha doğru).

13 Ekim Perşembe sabahı, Büyükada'da ikâmet etmekte olan biri deniz otobüsü iskelesine gelir. 8.05 deniz otobüsüne binmeyi düşünmektedir. Akbil kartının boşalmış olduğunu görür ve gişeden doldurmak ister. Gişedeki hanım kıza kartı uzatır. Bu sahnede, adam ile hanım kız arasında şöyle bir konuşma geçer:

Hanım kız- Akbil doldurmuyoruz efendim.
Adam- Aaa, neden?
Hanım kız- Makine vapur iskelesine taşındı da ondan (adamın diğer iskeleye gidebilmesi mümkün değildir, çünkü aralarında en az 200 m. vardır; 200 de dönüş, 400 m.).
Adam- Hay allah, o zaman bir jeton alayım bari.
Hanım kız- Buyurun jetonunuzu.
Adam jetonu alır, hafifçe kazıklanmış olduğunu hissetse de, pek üzerinde durmaz.

17 Ekim sabahı saat 7.55'te adam bu kez ilk olarak vapur iskelesine uğrar. Aklı sıra iskeledeki Akbil gişesinden kartını dolduracak ve deniz otobüsü iskelesine geçecektir. İskeleye girer, üzerinde AKBİL DOLDURULUR yazan gişenin önüne gelir. Gişe kapalıdır. Sağa sola bakınır, ortalıkta kimseler yoktur. Üstelik diğer gişeler de kapalıdır. Üzerinde BAŞ MEMURLUK yazan kapıyı zorlar, karanlık gişelerden içeri bakar, dışarı çıkar dolaşır, sonra yine içeri döner. Kimseler yoktur. Adamın gözü tavana, duvarların yüksek noktalarına kayar. Bir kamera görse rahatlayacak, bunun bir kamera şakası olduğuna kanaat getirecektir. Ama kamera filan da bulamaz. O sırada iskeleden, deniz otobüsünün gelmekte olduğunu farkeder, telaşlanır. Son bir kez, karanlık gişelerin içine eğilir ve birden tezgahın yanıbaşına büzülmüş genç bir görevli görür. Camı vurur. Genç görevli kafasını kaldırmadan, gişe penceresini açmadan ve daha kendisine bir şey sorulmamışken “kimse yok” der. Sonraki konuşmalar şöyle gelişir:

Adam- Nasıl kimse yok?
Genç görevli- Yok işte.
Adam- Yahu ben Akbil doldurtacağım.
Genç görevli- Akbili dolduran arkadaş şimdi deniz otobüsü iskelesinde jeton satıyor.
Adam- Nasıl olur ya, bana oradan dediler ki, Akbilinizi iskeleden doldurun...
Genç görevli- Tamam işte, ama arkadaş öteki tarafta.
Adam- Eee? Öteki tarafta makine yokmuş?
Genç görevli- Evet yok.
Adam- O'lum sen benimle dalga mı geçiyorsun?
Genç görevli- Estafurullah beyefendi, o nasıl söz?
Adam- Peki bunlar bir araya gelemiyorlar mı? O arkadaş ile makine yani...
Genç görevli- Efendim biz durumu baş memurluğa anlatıyoruz.
Adam- Onlar nerede?
Genç görevli- Daha gelmediler.

Bu arada deniz otobüsü, 200 m. ötedeki iskeleye yanaşmak üzeredir. Adam vapur iskelesinden fırlar, ter içinde deniz otobüsü iskelesine varır. Hanım kız yine oradadır. Aralarında bir konuşma daha geçer:

Adam- Akbil memuru sizmişsiniz.
Hanım kız- Evet.
Adam- Ben Akbil doldurmak istiyorum.
Hanım kız- Makine öteki tarafta.
Adam- Orasını öğrendim, peki nasıl dolduracağım?
Hanım kız- Ben oraya gidince.
Adam- Ne zaman gideceksiniz?
Hanım kız- Deniz otobüsü kalkınca.
Adam- Yeter be! Siz milletle hakikaten dalga geçiyorsunuz.
Hanım kız- Lütfen terbiyeli olun. Ne yapayım yani? Aynı anda hem orada hem burada nasıl olayım ha? Söyleyin nasıl?
Adam- Her gün jetona 5 lira vermek zorunda mıyım?
Hanım kız- Bana ne?
Adam- Bir jeton verin.
Hanım kız- Buyurun jetonunuzu.

Adam deniz otobüsüne biner, içerde kaptanın anonsunu duyar: “Günaydın sayın yolcularımız.” Adam da kaptana, uzun zamandır kullanmadığı edebiyat madeninden derlenmiş güzel bir buket sunar (içinden tabii).

Emre Zeytinoğlu

_____________________________________________

ADALAR POSTASI-2307/2(17.10.2009):


From: EMRE ZEYTİNOĞLU
Subject: Re: ADALAR POSTASI-2326: adalilar seytanin bacagini kirip pabucunu ido'ya firlattilar...
Date: October 16, 2009 12:00:53 AM EEST


ido şaşırtmaya devam ediyor (aslanım ido, kim tutar seni)
bostancı vapur iskelesinden bir hikâye:


lodos fırtınası yüzünden vapur seferleri iptal edilmiştir; tüm gün iskele kapalıdır. fakat saat 23.00 gibi fırtına hafifler, yağmur başlar. saat 23.30 gibi ise fırtına tamamen durur, deniz sakinleşir. salak adam ada'ya gidecektir, fırtınanın durduğunu ve denizin sakinleştiğini görünce 00.10 vapuruna binmek için bir kez daha iskeleye saldırır (salaktır ya, o bakımdan yani).

salak adam iskeleye gelince, iskele kapısının yine duvar olduğunu görür. ışıklar da söndürülmüştür. ne vapur vardır ortalıkta, ne de başka bir şey... salak salak beklemeye başlar, çünkü fırtına durduğu için vapurun kesinlikle çalışacağını sanmaktadır (salak işte). biraz bekler, ortalık hiç hareketlenmez. o zaman salak adam, kafayı demirlerden içeri sokar "hooooğ" diye bağırır ki, içerde birilerini bulsun... nitekim de bulur.

resmi kıyafetli iki adam, salak adama "ne var, ne istiyorsun?" diye sorar. salak adam onlara "vapur niçin kalkmıyor?" der. iki resmi kıyafetli adamdan biri, "fırtına var, deniz kötü" diye cevap verir. salak adam "ne fırtınası ya, fırtına mı var?" diye terslenir. resmi kıyafetlilerden biri, "olsun bu havada denize çıkılmaz, vapur çalışamaz" der.

ama tam o sıra, deniz taksilerden biri, zart der iskeleden adalar'a doğru yola çıkar. salak adamın gözleri parlar ve o tekneyi iki resmi kıyafetli herife göstererek, "ya nasıl çıkılamaz, baksanıza küçücük tekne bile gazladı ada'ya gidiyor" diye haykırır. iki resmi kıyafetli herif de önce tekneye sonra salak adama bakıp, aynı anda ve bir ağızdan "eee o özel, o gidebilir" cevabını yapıştırır. fırtına durup deniz sakinleşince vapurların yeniden çalışmaya başlayacağını sanan salak adam, bu cevap üzerine söyleyecek bir şey bulamaz, iyice salaklaşır, salak salak bakmayı sürdürür.

iki resmi kıyafetli herif de, böylece salak adama bir kez daha salaklığını hatırlatmış, bu yolla görevlerini yerine getirmiş olur. salak adam ise, salak salak (gecenin yarısından sonra) iskeleden ayrılmak zorunda kalır. salak işte salak...


_____________________________________________

Akşam, 30.3.2012
İpek Ceylan Ünalan


Faytonlarımıza dokunmayın 


İstanbul Ulaşım Koordinasyon Merkezi (UKOME), Adalar'ın simgesi faytonların bir kısmının kaldırılarak yerine elektrikli faytonların faaliyet göstermesine karar verdi. Ancak faytoncuların, esnaf ve Ada halkının yürüttüğü 'Faytonlarımıza Dokunmayın' kampanyası, elektrikli fayton projesini rafa kaldırmış gibi görünüyor. 

Denizi, doğası, huzurlu ortamı ve sakinliğiyle İstanbulluları cezbeden, keyifli bir vapur yolculuğuyla ulaşılabilen cazip kaçamak yerlerinden biri Adalar... Bu kaçışa eşlik eden ve onu zevkli hale getirense geçmişi 1830'a kadar uzanan, Adaların sembolü faytonlar... 

Ancak bugünlerde İstanbul Ulaşım Koordinasyon Merkezi'nin (UKOME) hazırladığı rapor, faytoncuları da fayton sevenleri de tedirgin ediyor. Raporda Büyükada'daki 226 faytondan 86 tanesinin kamulaştırılacağı ve ilk aşamada 40 elektrikli aracın kullanılacağı belirtiliyor. Gerekçe; çevre kirliliği, yüksek fiyatlar ve barınakların yetersizliği... Ancak Adalar Belediyesi Başkanı Mustafa Farsakoğlu, doğal görüntüyü bozacağı gerekçesiyle elektrikli faytonlara karşı. Adaların doğal güzellikleri, özel konumu nedeniyle SİT alanı ilan edildiğini, iç ulaşımın dünyada eşi bulunmayan biçimde plakalı faytonlarla yapıldığını söyleyen Farsakoğlu, 277 faytonun onlarca aileye istihdam sağladığını da belirtiyor. Elektrikli taşıtların Ada trafiğine dahil edilmesiyle Ada'nın 4-5 metre genişliğindeki, bisikletlerin de geçtiği yollarında sıkıntı yaşanacağının altını çiziyor. 

UKOME'nin önerisi elektrikli faytonlar, tek geçim kaynağı faytonculuk olan faytoncuları da düşündürüyor. 'Faytonlarımıza Dokunmayın' başlığıyla imza kampanyası başlatan Faytoncular Odası, kısa zamanda büyük bir kitleye ulaşmayı başarmış. 

ELEKTRİKLİ FAYTON OLMAZ 
Faytoncular Odası Başkanvekili İsmail Adnan Karsan 'Kampanyaya destek için Ada'ya gelenler var. Faytonların kaldırılması, yerine elektrikli faytonların getirilmesi istenmiyor' diyor. Faytonların sayılarının azaltılmasının çözüm değil, çözümsüzlük getireceğini belirten Karsan'ın önerisi; etkin bir denetim mekanizmasıyla faytonların iyileştirilmesi. 

Adalılar'ın, esnafın ve faytoncuların tepkilerine İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş'ın cevabı şöyle: 'Esasında faytoncuların da talep ettiği şekilde, ahırlar yetmediği için sayılarının azaltılması söz konusu. Faytonlar kalktığı zaman elektrikli olur ya da olmaz bu ayrı bir tartışma konusu. Böyle bir şey olursa, esnafı da mağdur etmeyi düşünmeyiz. Halk ne istiyorsa o olur. 'Ada'da fayton azaltılmasın' deniyorsa veya 'elektrikli olmasın' deniyorsa, evet. Biz orada insanlar için varız.' 

İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş'ın bu açıklamalarının ardından UKOME'nin nasıl bir adım atacağı Adalılar tarafından merakla bekleniyor.


_____________________________________________

From: ZEYNEP SEMİHA SARIGÜL AVCILAR
Subject: Zeynep Semiha Sarıgül Avcılar senin bağlantına yorum yaptı.
Date: March 31, 2012 2:24:48 PM GMT+03:00
To: adalar.postasi@gmail.com

Kampana ve nal sesi susmasın!


Yıllardan beri gelen fayton geleneği sona eriyor ve biz Adalılar olarak da buna göz yumacağız öyle mi? Yazıklar olsun o zaman "Biz Adalıyız" diyenlere...

Hani "faytonlar Ada'nın simgesiydi" hani "Atatürk'ün imzası vardı kaldırılamazdı" ne oldu?

Arkadaşlar şimdi bizim atlardan ne farkımız kaldı taktık at gözlüklerini dediklerini paşa paşa yapacak mıyız?

Adalar elden gidiyor, şehirleşiyor ve biz de sessiz mi kalacağız?

Hayvan hakları diyorlar; Büyükada'daki barınağı hiç mi kimsenin gözü görmedi hani nerde hayvanseverler?

Bugün akülü fayton getirirler, yarın havaalanı yaptırırlar.

Seferoğlu'nun orada yapılan koca binaları kimse görmüyor, turizme katkı amacı altında yapılan oteller, pansiyonlar da cabası! Adalar artık 'sayfiye yeri' olmaktan çıktı! Sağolsun bu kadar otel ve pansiyonlar sayesinde Polenzköy'e döndü!

Adalı olmak ayrıcalıktır, faytonuyla, temiz havasıyla, deniziyle, güneşiyle...

Sonuna kadar ben de sizlerleyim, "Faytonlarımızı Vermiyoruz, Akülüleri İstemiyoruz!"

Kampana ve nal sesi susmasın!


_____________________________________________

Sabah, 30.3.2012
Hıncal'ın Yeri

Hıncal Uluç

http://www.sabah.com.tr/Yazarlar/uluc/2012/03/30/yasak-hemserim

Yasak hemşerim!.. 


Adalar benim için faytondur.. Kordon'un fayton olduğu gibi.. Viyana'nın fayton olduğu gibi..
Büyük Ada'da fayton yasaklanamaz..
Biliyorum, Balçiçek (İlter/ Pamir) şimdi kıyameti koparacak. "Bekara karı boşamak kolay. Ayda yılda bir kere Ada'ya gelip keyif yapan Hıncal Ağabeye kolay. Ya benim gibi, hele yazları iyice bok kokan adada yaşıyorsan?. İkiz çocuklarını her sabah o at pislikleriyle dolu sokaklarda büyütmeye çalışıyorsan?.." Aynen haklısın Balçiçek.. Aynen haklısın.. Ama çözüm "Yasak" değil.. Baş edemediğin her şeyi yasaklamak bu ülkede moda oldu.. Çözümün en kolay yolu "Yasak" demek. 
Peki, her sorunu "Yasak"la çözmenin adı ne?
Demokrasi değil herhalde?
Ada faytonlarının sokakları kirletmesi önlenecek. Dünya nasıl önlüyor? Faytonların atlarına iyi bakılacak. O atlar da tertemiz ahırlarda yaşayacaklar. Dünya nasıl başarıyor?
Adalar'da belediye yok mu? O belediyenin yetkileri, gücü yok mu?.
Onu yasakla, bunu yasakla.. Dünyada güzellik bırakmayacağız!..


_____________________________________________

HaberTürk, 31.3.2012 13:01:05

Balçiçek İlter

http://www.haberturk.com/yazarlar/balcicek-ilter/729758-mevcut-fayton-guzel-degil

Mevcut fayton güzel değil! 


Hıncal Abi, “Adalar benim için faytondur, Kordon’un faytonu olduğu gibi, Viyana’nın faytonu olduğu gibi... Faytonların sokakları kirletmesi önlenecek. Dünya nasıl önlüyor? Faytonların atlarına iyi bakılacak. Adalar’da belediye yok mu? Onu yasakla, bunu yasakla dünyada güzellik bırakmayacağız” diye yazmış! Sonra da “Balçiçek kıyameti koparacak” diye eklemiş!

Herhalde yazdıklarım anlaşılmıyor. Tekrarlıyorum. Bugün Büyükada’daki faytonlar Viyana’daki faytonlar gibi değil... Mevcut fayton güzel değil! Hayır merak ediyorum, kırk yılda bir gelseniz de nasıl sağlıklı at buluyor da biniyorsunuz? Hepsinin durumu acınası halde...

Yani sorun sadece pislik değil.

Özetleyeyim...

1- Atlara işkence ediliyor... Hepsi bir deri bir kemik!

2- Faytoncular adalılara işkence ediyor!

3- Fiziksel ve sözlü saldırıya maruz kalıyoruz!

4- Kafalarına göre ücret tarifesi uyguluyorlar!

5- Ve ada, at pislikleri yüzünden b.k kokuyor

Evet, teoride “Baş edemediğini yasakla” anlayışı doğru değil, kesinlikle katılıyorum. Ama pratikte durum hoş değil. At pisliklerini temizlemekle yükümlü olan Adalar Belediyesi... Faytoncuların bağlı bulunduğu yer ise İstanbul Büyükşehir Belediyesi... Bu arada deli gibi hızlı fayton kullananlara trafik polisi de lazım, onu da bildireyim...

Ezcümle, “Fayton yasaklansın” demiyorum... 20-30 tane fayton kalsın. Arabaları şatafatlı olsun, faytoncular şık giyinsin, atlar sağlıklı olsun, tüyleri parıldasın. Mevcut fiyattan 3-4 kat fazla fiyat konulsun, nostalji yapmak isteyen Hıncal Uluç da gelsin adayı tıngır mıngır fayton üzerinde gezsin... Ama bizleri, adada en az üç-dört ay geçirenleri bu fayton sefaletine mahkûm etmeyin, nostalji uğruna... Üstelik atların çalışma koşullarını düşündükçe, binesim yok, çok acıyorum o hayvanlara... O yüzden elektrikli faytonları destekliyorum, hatta dolmuş yapılmasından yanayım.

Not 1- Hıncal Abi, soyadımı İlter/Pamir yazmışsın. Ben vazgeçtim “Pamir”den, yıllar oldu, sen vazgeçemedin bir türlü. Gerek yok soyadına, yaz “Balçiçek” diye, olsun bitsin.

Not 2- Bu yaz artık adaya bekliyoruz. Aya Yorgi’de gün batımı, sahilde yemek, ilerleyen saatlerde “Chansonlar”dan seçmeler, sokak dansı... Her şeye rağmen ada çok güzel... Dönüşte “Lokumlu Kurabiye” hediyesi de cabası...

Not 3- “Baş edemediğin her şeyi yasakla” anlayışından bahsetmişken... Diyorum ki bu hesapla örneğin kumarhaneler de yeniden açılabilir. İlle de ahlak bozulmasın diyorsanız, Türkler girmesin, yabancılar girsin. Hatta Ortadoğu’ya yakın bir merkez kurulsun. Doğu’da, Güneydoğu’da bir Las Vegas Modeli... Bildiğim kadarıyla Vegas’taki kumarhaneler krallarından biri, Maraşlı bir Ermeni... Bir işaret yeter kanımca. Acayip para girer memlekete. Ne dersiniz?

[...]

_______________________________

Hürriyet, 31.3.2012

Cengiz Semercioğlu 

http://hurarsiv.hurriyet.com.tr/goster/printnews.aspx?DocID=20242794 

[...]

Şaka gibi haber 
“Biz kaldırmaya çalışıyoruz, ABD faytonları el üstünde tutuyor” başlığıyla Milliyet-Cadde’de bir fotoğraf: Bembeyaz, tertemiz bir fayton, sağlıklı gözüken harika atlar ve buraya dikkat; papyonlu bir faytoncu... Şaka gibi bir haberdi... Bu habere ancak şu denir; “Adada böyle fayton vardı da biz mi binmedik?” 
Şaka gibi örnek 
Viyana’nın faytonunu örnek verip duruyorlar. Hıncal Uluç da aynı şeyi yazdı. Viyana’da yokuş mu var Hıncal Abi? “Atlar adanın yokuşlarını çıkamıyor,” diyorum. Sağlıklı olsalar da çıkamazlar. Çıksalar da eziyet hayvanlara. Bu yüzden akülü fayton olmalı, atlı faytonlar da adanın düz bir güzergahında sembolik olarak hizmet vermeli. 
[...]


______________________________

______________________________


Şalom, 28.3.2012 
Yakup Barokas 


[...] Adalar’dan söz açınca gözüm bir gazetede yer alan küçücük bir habere takıldı: “Adalar’da faytonlara sınırlama”. Devamında şöyle yazıyor; “İstanbul Büyükşehir Belediyesi ile Adalar Belediyesi arasında fayton krizi patlak verdi. Adalar’da faytonların çevre kirliliği yarattığını ve yaşam kalitesinin düştüğünü belirten Ulaşım Koordinasyon Merkezi faytonlara sınırlama getiriyor. İBB 86 faytonu kamulaştırıp yerlerine 40 adet elektrikli faytonu hizmete sokacak.” (Hürriyet, 20 Mart 2012) 

Anlaşılan, kebap kokularından rahatsız olmayanlar eski adalıların alışkın olduğu at pisliği kokusundan tedirgin oldular. Hayırlısı olsun elektrikli fayton ile yaşam kalitesi yükselecek ise pek çoğumuzun Büyükada’yı anılarımızın bir köşesine yerleştirmesi gerekecek.

Yahudi kanına susamış bir cani, Yahudileri öldürmek isteyince önce bir Yahudi okuluna gider ve ilk hedef çocuklardır.

Bu hep böyle oldu: Mısır’da Firavun’un yaptığı buydu, Hitler’in yaptığı da budur. Fransa’da, Toulouse’daki trajik olayın gerisinde gerçekleşen de aynen budur.

(…) 

Yahudi geleneğinde şunu söyleriz: “Tanrı kanlarının intikamını alsın”. Yanıt Yukarıdan gelecektir. Elie Wiesel 

______________________________

ShowTV, 29.3.2012


______________________________


HaberTürk, 28.3.2012 10:35:21
Esra Boğazlıyan 


'Ada'mı böyle isyan ettiriyorlar! 


Ada sakinleri faytonculardan dertli: "Fayton kuyruğu tam bir ıstırap. Sokaklar at pisliği içinde. Kötü koku dayanılmaz. Üstelik çift tarife uygulanıyor, atların çoğu hastalıklı...

BİLİYORSUNUZ... Geçen hafta İstanbul Büyükşehir Belediyesi Ulaştırma Koordinasyon Merkezi, Adalar'daki faytonların sorunlarıyla ilgili bir rapor hazırladı ve 86 faytonun kamulaştırılmasına, 40 adet de elektrikli faytonun hizmete alınmasına karar verdi. İşte bu kararla birlikte de ortalık karıştı. Faytonların çevre kirliliğine neden olduğunu, atların da kötü koşullarda yaşadığını kabul eden faytoncular, "İptal değil ıslah olsun," diyor. Hatırlarsanız faytoncuların düşüncelerini birkaç gün önce bu köşede duyurmuştum. Ancak ada sakinleri ve yazın adayı sık sık ziyarete gidenler faytoncularla aynı fikirde değil. Herkes çektiğini bilir diyor ve bu kez de sözü Adalılara bırakıyorum.

'ISTIRAP ÇEKİYORUZ' 
Yılın 6-7 ayı adada yaşıyorum ve ada nüfusuna kayıtlıyız. Evimiz Maden mevkiinde. Merkeze uzaklığı yürüyerek 30 dakika. Yazın artan turist nüfusu nedeniyle, evime gidip gelmek tam bir eziyet oluyor. Tabii benim gibi tüm Ada sakinleri aynı çileyi çekiyor. Akşam iş dönüşü, çarşı alışverişinden dönerken 40-50 dakika, elimizde poşetlerle fayton sırasında ıstırap çekiyoruz. Sıramız geldiğinde de faytoncular, tur yolcusunu kaçırdığı için söyleniyor, sanki suçluymuşuz gibi biniyoruz araca. Bir de fayton çağırdığımızda çift tarife uygulanıyor. Evimin ücreti 16 TL. Gidiş-dönüş 32 TL ödüyorum. Bu uygulamanın nedeni dönüşte yolcu bulamama riskiymiş! Diyelim ki eşyamız var. Bu rakamı göze alsak bile fayton bulamıyoruz çoğunlukla, gelmiyorlar (Turdan alacakları para daha çok olduğundan). Adalar Belediyesi'ne 2 yıl önce bu konuyu ilettiğimizde, ulaşımın İBB'nin sorumluluğunda olduğunu, yaptırımda bulunamayacaklarını söylediler. Ben elektrikli araçları destekliyorum. Uygulamada dolmuş sistemi de getirilse çok iyi olur."

EZİYETLİ NOSTALJİ! 
Şimdi de bir başka ada sakinine bırakalım sözü... "Yazın kalabalık nüfus nedeniyle faytonlar devamlı dolu. Evimizin önünden geçerken boş bile olsalar ada yerlilerini almak istemiyorlar. Faytonlar adanın nostaljisiymiş! İyi de bu nostalji bizim bir işimize yaramadığı gibi bir de eziyet çektiriyor. Faytoncular, tehlikeli bir şekilde birbirlerini solluyor, çoluk çocuk risk altında kalıyor. Hijyen ve atların sağlığını hiç sormayın. Caddeler at pisliği içinde. Atların çoğu hastalıklı. Ben böyle nostaljiyi ne yapayım! Elbette fayton adayla özdeşleşmiş. Ancak günümüzde gezi aracı olarak değil, toplu taşıma aracı olarak kullanılıyor. Adanın dokusuna uygun bir toplu taşıma aracı hizmete girmeli. Bunun yanında da faytonlar, bir nostalji aracı olarak kalmalı. Tabii özel eğitimli kişiler tarafından kullanılmalı ve çevre kirliliğine de neden olmamalı..." 


______________________________

07.09.2009 Meclis Toplantısı-Fayton Sorunu-Bülent Mısırlıoğlu



02.08.2010 Meclis Toplantısı-Faytonların sorunları





______________________________

Haytap, 10/02/2012

http://www.haytap.org/index.php/201203263860/ahmet-kemal-senpolat-yazilari/adalardaki-faytonlar-kademeli-olarak-kalkmali

Adalardaki Faytonlar Kademeli Olarak Kalkmalı! 


İstanbul'un İstanbul gibi beyefendisi Çelik Gülersoy'un 1997'lerde hazırladığı "Büyükada Programı"nda Adalar'ın kültürel ve doğal mirasının korunabilmesi amacıyla· önerileri arasında Adalar'da bugün gördüğümüz faytonlara da önemli bir yer vermişti. Gülersoy faytonların dış görünümlerinin yeniden tasarlanmasını, kış için kupa adı verilen modeller kullanılmasını, —tıpkı tarihi Avrupa filmlerinde gördüğümüz gibi— faytonların toplandığı meydanın yeniden düzenlenmesini, yolcuların kışın kullanması için kapalı bekleme salonu yapılmasını, faytonculara yazlık ve kışlık tek tip kıyafet verilmesini, ahırların ve faytoncuların prefabrike konutlarda yaşanmasının sağlanmasını önermişti.

Çelik Gülersoy'un ölümü ve Turing'le bağlantıların bitmesinden sonra olay estetik boyutundan çıktı ve başta HAYTAP olmak üzere hayvan haklarının ihlal edildiği, hayvanlara eziyetin durmadan ihbar edildiği, hatta insan sağlığını bile etkiler hale geldiğini görüyoruz.

İki sene önce Adalar Belediyesi'yle faytonların tamamen kaldırılması için başlattığımız çalışmalar, İZ TV'de BİR ADIM AT belgeselimiz ve devamında İBB Başkanı Kadir Topbaş'a da ısrarlı bir şekilde faytonların kademeli olarak azaltılmasını istediğimiz "Adalar'daki atlar konusu" sonunda patladı.

Kadir Topbaş ile yapılan görüşmeyi birebir dinlemek ve izlemek için lütfen buraya tıklayın


Adımız üstünde, sadece kedi köpekler değil tüm canları kendimize dert edindik ve bu vesileyle Adalar'daki faytonları çeken atlar da her yıl Haytap'a şikâyet konusu oluyor. En fazla ama en fazla üç kişinin binmesi gereken faytonlara daha az ücret ödemek için 4 kişinin üzerinde hacimli insanların bindiğini görmek o kadar olağan ki. 



Üstelik Paris'te, Prag'da, Londra'da New York'ta gördüğümüz turistik ve gezi amaçlı kullanılan bakımlı atlar maalesef burada savaştan çıkmış garibanlar gibi. Yani bu atların bir tanesinde bile bakımlı güçlü kuvvetli sağlıklı yarasız beresiz birbiriyle uyumlu çift at göremeyecek miyiz? Eğer bu kafayla gidersek ve sırf insanlar işsiz kalmasın diye belirli bir rant kesimini doyuracaksa bu iş zaten başından yanlış. Adalar Belediye Başkanı'yla geçen sene yaptığımız fayton yönetmeliği taslağı yürürlüğe girmek üzere ki kıyamet kopmaya başladı.


Hani aklı başında nasıl her uygar insan şehir içinde hiçbir kurala uymayan minibüsleri, yolları istediği gibi kullanıp geri kalan vatandaşa misafir muamelesi nasıl yapıyorsa, Adalar'daki faytonlar da bizim gözümde odur. Minibüsçüler de biliyorsunuz milyonlarla oynarlar. Hatlarının ciddi rant değeri vardır. Kazalara neden olurlar. Hatlarının kapanmasını istemezler. İstediği şeride girip çıkarlar. Adalar'ın mahzun talihi de sınırlı sayıda plaka olmasından dolayı belirli kesimin bu faytonlara sahip olması ve onları kullananların da istihdam edilenden öteye gitmeyen hemşeri dayanışmasıdır. Hatta faytonları iptal ettirmek isteyenlere malum şahısların silahlı saldırıya uğraması, mekân basması hayvan sevgisi ya da turizm derdi asla değildir, asla da olmayacaktır.

Öte yandan, Adalar gibi trafiği olmayan bir yerde bu faytonlar gerçekten yıllar içinde bir başağrısı ve giderek kangren olmaya da başladı. Hiçbir ay yok ki o yüksek bayırı çıkamayan atlar, dinlendirilmeyen atlar çatlayarak ölmesin. Çünkü atların daha çıkış merkezinde en azından sefere çıkmadan önce denetleyecek uygun "eleman"yok. Zabıta-Veteriner-Güvenlik Görevlisi ve teknisyenin olmadığı dörtlü denetim sistemi olmadan yapılan iş bir kere başından yanlış. Hele küçük bir yerde herkes birbirinin toprağı, biribirinin hemşosu ise...


Sefere uygun olmayan at için muhakak sefere uygundur izni alınması bir göz kırpma işareti kadar yakın. Yazın sıcaktan atların çatlamaması için onlara verilen suyun ve yemin azaltıldığı da gözlemlerimiz arasında. Yani atların dili olmadığı için o bayırları çıkarken kendilerinin susadığını ya da acıktığını söylemesi de mümkün değil. Tek umutları gece olup dur durak bilmeyen luna park-sahil seferlerin bitmesi ve gece dinlenmeleri.

Sucuk salam olma hikâyesine gelince.... Kimsenin bilmediği ama rantın bu kadar yüksek olduğu bir yerde Adalar'a giren yıllık kaçak at sayısı 800'lerde... İnanılmaz bir rakam...Yani sucuk olmak için Ada'ya gelmiyorlar.. Sucukları çıkartılana kadar bilmem kaç yüksek rakımdaki kilisenin bulunduğu Lunapark bölgesine çıkmak için çektirilen işkence. Hatta gitmişken evliyalar için de birkaç çaput bağlamak sağa sola... Hele yaz sıcağında deneyin bakalım yürüyerek o yolu sırtınızda bir kilo dometesle... Dinlenmeden kaç tur atabilirsiniz?...

Peki ya Adalar'da denizde yüzen kişiler hiç dalış yapsalar ve on-yirmi metre derinlere dalsalar yarlardan atılmış at cesetlerinin üzerinde yüzdüklerini bilseler bir daha yüzerler mi? Denizin altı at iskeleti kaynıyor ve üstünde insanlar yüzüyor... Kim farkında? Atlar sucuk olmadan önce su böreği olmuş zaten!

Maalesef Adalar'ın zemini düz değil. Faytonlar Avrupa'da ve Amerika'dakinin aksine düz satıhta değil ciddi bir tepeyi ciddi bir yükle çıkmak zorundalar. Hem de tüm gün boyunca.


UKOME bu işi kendi bünyesine almış ve zamanında 140 adet at için trilyonluk ahırlar yapılmış ama gidip ahırları gördüğünüz zaman paranın boşa harcandığını anlıyorsunuz. Ortada harcanan ve doğru yerde kullanılmayan para var. Klasik ülkemden klasik para harcama hikâyeleri...

Ya işsiz kalırsak? Ya aç kalırsak? 

Akılcı bir planla yeni kurulabilecek alternatif sistemlerden teleferik, akülü tramvay gibi sistemlerle burada hali hazırda çalışan esnaf buralara tabii ki kaydırılabilir. Yeni iş sahibi yapılabilir. Nisbeten daha düz zeminin olduğu Burgazada gibi yerlerde ise rençberlik başta olmak üzere yan çalışma sanaayinde tabii ki bu kişiler çalıştırılabilir. Ancak tatlı rant tabii ki bu dediğimiz ince turizm işinde olmayacaktır.

Aslında Adalar'daki faytoncular yerel halkı da taşımak istemediklerinden yerel halk da ulaşım da faytonları pek kullan(a)mıyor. Çünkü Ada'ya gelen saf yerli turist kazıklanmaya daha elverişli..

Kural tanımayan faytoncular yerel idareyle de anlaşamadıklarında atların pisliklerini vatandaşın gözü önünde dökmeleri de bir minibusçü geleneği sanki.. Yani kurala uymam kendi kuralıma uydururum.. Sıkıştığım zaman da EKMEK PARASI diyip yumuşak karnınıza vururum..

Aslında ekmek parası mı, fırın parası mı? O da ayrı bir mevzu ya... Neyse...

Faytonların ulaşım olarak Ada halkına da hizmet etmediği kesin. Olsa olsa bu faytonların bir kısmı turistik olarak düz satıhta olmak kaydıyla kullanılabilir. Yani ulaşım ve turizm amaçlı iki ayrı kullanımı birbirinden ayırmak gerekiyor aslında. Faytoncuların taşımak istemedikleri Ada halkına, tramvay benzeri raylı hafif ulaşım alternatifi sunulmalı. Ta tepeye çıkmak isteyenler de belki teleferik daha sempatik olabilir. Ama atların o koca parkuru o yükle çıkması faytoncuların artık kendi sonunu hazırladı. Kademeli olarak ilk aşamada sayının düşürülmesi şart.

Diğer yandan, insanların toplu olarak yemek yedikleri yerlere hemen yakınlarında aslında atların idrarlarının dışkılarının havadan karıştığını tahmin ederseniz değil dönere kebaba, sebzelere bile dokunmazsınız ama herkes görmemeye alışmış bu memlekette, varsa yoksa atlar sucuk olmasın.


Kardeşim sen sucuğu o pislik içinde yiyorsan ve şikâyet etmiyorsan bize de zaten hayvan haklarını anlatmaktan, uygar turizmden· şık dükkânlardan, temiz ve yeşil bir çevreden konuşarak laf söylemek düşmez. Sen atların dibinden geçtiği idrar ve bok kokusu içinde hijyen var diyorsan şikâyetçi değilsen bana ne!

Ancak bilinmesi gerekir ki ne Adalar'daki faytonlar, ne İzmir'deki güneşin altında kavrulan faytonlar bu halleriyle pespaye görünümleri ve çektikleri eziyetle hiçbir zaman HAYTAP tarafından onay almayacaktır.


Karşınızda bunların kalkması için artık hep mücadele eden bir kurum olacak ve bunları tümden kaldırmak isteyen yerel yönetimlere STKlara daima destek olacaktır.

Ahmet Kemal Şenpolat
Haytap Yönetim Kurulu Başkanı

______________________________


Ece Ayhan: Fayton...



FAYTON 

Erol Gülercan'a 

O sahibinin sesi gramofonlarda çalınan şey
incecik melankolisiymiş yalnızlığının
intihar karası bir faytona binmiş geçerken ablam
caddelerinden ölümler aşkı pera'nın

Esrikmiş herhal bahçe bahçe çiçekleri olan ablam
çiçeksiz bir çiçekçi dükkanının önünde durmuş
tüllere sarılmış mor bir karadağ tabancasıyla
zakkum fotoğrafları varmış cezayir menekşeleri camekânda

Ben ki son üç gecedir intihar etmedim hiç, bilemem
intihar karası bir faytonun ağışı göğe atlarıyla birlikte
cezayir menekşelerini seçip satın alışından olabilir mi ablamın.

Ece AYHAN

______________________________

Milliyet, 31.3.2012
Gökhan Karakaş


Heybeliada’da baz istasyonu gerginliği 


Heybeliada’da bir GSM firması tarafından izinsiz olarak kurulmak istenen baz istasyonu, ada halkının uzun süreli direnişi sonucunda mühürlenirken iskelenin de kaçak olarak inşa edildiği ortaya çıktı 


Anıtlar Kurulu’na ait olan [!] sahil arazisinde kaçak inşa edilen İstanbul Deniz Otobüsleri İşletmeleri AŞ. (İDO) iskelesinin çatısına izinsiz kurulmak istenen baz istasyonu halkın büyük tepkisine yol açtı. Heybeliada Deniz Otobüsü iskelesine baz istasyonu kurmak için malzemeleriyle gelen bir GSM şirketi çalışanları, Adaturka Kafe işletmecisi Süleyman Durmuş’un durumu fark etmesi üzerine engellendi. GSM şirketi, bütün itirazlara rağmen emniyette giderek polisler eşliğinde baz istasyornu kurulmak istenen yere tekrar geldi. İskele önünde toplanan yüzlerce vatandaş baz istasyonu kurulmasını engelleyeceklerini belirtince gerginlik arttı. Baz istasyonu çalışmaları, protestoların artmasıyla Adalar Belediyesi tarafından durduruldu ve izinsiz olduğu gerekçesiyle mühürlendi.


______________________________

SonDakika, 30.3.2012 16:55


"Keşke Hiç Bitmeseydi" 


Güvenç Dağüstün'ün konserinde "Keşke Hiç Bitmeseydi" fısıltıları yükseldi!  

Güçlü yorumcu Güvenç Dağüstün, "Evde Yoklar" albümünde bulunan 9 parçayı ilk kez 29 Mart 2012, Perşembe akşamı Beyoğlu Mayotte'da gerçekleşen konser ile canlı seslendirdi. Konsere "Bu akşam burada daha da kalabalık olurduk, ama arkadaşlarımın yarısı Silivri'de" sözleriyle başlayan Dağüstün, kalabalık izleyici kitlesinden büyük alkış aldı. Gecede, ilk kez bu konserde gösterilen, albümün 2. klibi "Sevdanın Yolları"nda rol alan Selçuk Yöntem, Tuna Kiremitçi ve Ebru Güzel'in yanı sıra Can Dündar, Nebil Özgentürk, Barış Yağcı, Levent Erim, Nazlıcan Özkan ve albümün isim annesi Zeynep Altıkok Dağüstün'ü dinleyenler arasındaydı.

Fazıl Say'ın bestelediği "Nazım Oratoryosu"nda solist olarak görev alan ve müzik severlerin hayranlığını kazanan Güvenç Dağüstün'ün, tekniği ve sesiyle hayranlarını heyecanlandıran "Evde Yoklar" albümünün tanıtım konseri dolu dizgin bir şekilde gerçekleşti. Dağüstün'ün ilk solo albümünün prodüktörlüğünü kendisiyle birlikte, Cihan Sezer üstleniyor. İsmini 1993 yılında Sivas Katliamı'nda kaybettiğimiz şair Metin Altıok'un şiirinden alan albümde, aynı adlı eserin de aralarında bulunduğu toplam 9 şarkı yer alıyor. Cihan Sezer Müzik Prodüksiyon etiketiyle piyasaya çıkarılan albümdeki sekiz şarkının düzenlemesi Cihan Sezer'e, bir şarkınınki ise Nurkan Renda'ya ait. "Mix"ini İlker Yetimaslan'ın gerçekleştirdiği albümün "mastering"i Analog Dimensions (Slovakya) tarafından yapıldı.

Konser ile beraber aynı zamanda; sözü ve müziği Zafer Cımbıl'a, düzenlemesi Cihan Sezer'e ait olan "Sevdanın Yolları" klibi de konserde gösterildi. 2010 yılında bir motosiklet kazasında hayatını kaybeden oyuncu Onur Bayraktar'ın anısına adanan, Selçuk Yöntem, Pascal Nouma, Derya Alabora, Yetkin Dikinciler, Levent Can, Mehmet Esen, Tuna Kiremitçi, Ebru Güzel, Zeynep Altıok Akatlı, Tuğçe Kadıoğlu, Nedim Çığıraç, Ferah Aydın, Tülay Bediz, Gülsün Sami, Zihni Şardağ, Cengizhan Yeldan, Eti Motola, Ercan Doğan ve Eyüphan Erkul gibi ünlü isimlerin rol aldığı, bir kısmı Hayat Cihangir'de bir kısmı da Burgazada'da çekilen ve merakla beklenen klip Dağüstün'ün sevenleri tarafından büyük beğeni topladı. Genel yönetmenliğinde Uğur Yağcıoğlu'nun olduğu klip Galatasaray İTM öğrencileri Özgür Yersüren, Çağrı Ulaş Erdemir, Büşra Hilal Çağçağoğlu, Erdem Akyer ve Esra Ermiş tarafından çekildi.

Kontrtenordan baritona uzanan ses aralığıyla operadan caza, birçok eseri seslendiren yetenekli sanatçı Güvenç Dağüstün; opera sanatçısı kimliğinin dışına çıkarak oluşturduğu, 9 şarkının yer aldığı albümünün konseri ve ikinci klibi "Sevdanın Yolları" ile konseri izlemeye gelenlere keyifli anlar yaşattı.



_____________________________


Kuşlar Âlemi'nden... 




Twitter, 31.3.2012 11:26
alideniz m. ‏ 
@alidenizm_ 


Bostancı motorunda anons "mavi marmarayı seçtiğiniz için teşekkür bla bla". Kim seçti la bunları 
Hem alternatifimiz yok hem de kafa buluyorlar, teşekkürmüş! #vapurumugeriver


Twitter, 31.3.2012 12:43
@tekerrurederim 

Ben demiyorum bilakis CHP Adalar İlçe Başkanlığı diyor; 
"Memleket ne vakit düşerse dara, Komik Bir Kemal çıkar ortaya" 



Twitter, 31.3.2012 21:41 
JINN.TV ‏ 
@JINN_TV 

Photo: Saloon ¡! Heybeliada 



Twitter, 31.3.2012 22:44 
Can Birsay ‏ 
@CanBirsay 

Adada adaçayı içilir :) @ Burgaz @handeli @bjolene @cemshid @erayendes @simcotuz @ Burgazada Motor Iskelesi 



Twitter, 31.3.2012 23:40
tolga teoman ‏ 
@dengeproblemi

büyükada'da... taze papatyalardan elleriyle yapıyor çocuk... :)


http://instagr.am/p/I2a9q-Gvhu



Twitter, 1.4.2012 0:26
MUSTAFA ‏ 
@MstfBOZDOGAN

Büyükada

http://fb.me/QpHxkCR1



Twitter, 1.4.2012 2:47
elif talay ‏ 
@eliftly 

Tut elimden beni, kaldır göçelim Adalar'a bu gece. Yağım tükendi, kandilim söndü yana yana bu gece @ Ada vapuru




_____________________________




Yüzler Defteri'nden...


Bu sefer de Yüzler Defteri'nin karman çorman sayfalarında dolanmaya zaman yetmedi! Bir dahaki sefere... Bu köşede yer almasını arzu ettiklerinizi doğrudan yollayabilirsiniz ADALAR POSTASI'na adalar.postasi@gmail.com
)O(