4 Ağustos 2010 Çarşamba

ADALAR POSTASI-2478: selçuk aral ve talin etyemez’e yapılan saldırıların sorumluları tespit edilip, yasal işlemlerin yapılması...


* * *

ADALAR'da TARİHTE O GÜN:

16 Kasım 1902 Pazar günlü Büyükada'da Rum eytamhanesi ittihaz olunmak üzere mübayaa edilmiş olan otelin harc-ı ferağının bedel-i mübayadan alınması ve vergiden affına dair...

* * *

ADALAR'da BİR GÜN:

Fotoğraf: Ugo Antonio Corintio, Bir zamanlar (Temmuz 2010) Büyükada İskele Turing cafe'de...

* * *

ADALAR'da HAVA DURUMU:

4 Ağustos 2010 Çarşamba
Büyükada'da HAVA DURUMU*
Parçalı bulutlu
23/32ºC
% 66/96 nem
Poyraz KD 21km/sa
Gündoğuşu 06:02... Günbatışı 20:16...

* http://www.dmi.gov.tr/tahmin/il-ve-ilceler.aspx?m=BUYUKADA uyarınca

* * *

Cicely Mary Barker, The Toadflax Fairy.

* * *

1- Ali Şenalp: "Selçuk Aral ve Talin Etyemez’e yapılan saldırıların sorumluları tespit edilip, yasal işlemlerin yapılması ve Adalar Belediyesi’nin özür dilemesi, şimdiki yönetimin meşruiyeti ve yeni bir diyalog ve işbirliği döneminin açılması için gereklidir..."

2- Ugo Antonio Corintio: "Selçuk Aral Bey'in başına gelenleri okudum... Şaşırdım kaldım! Ne günlere kaldık... Yazık!..."

3- Melek Merdinyan: "Burhaniye'nin CHP'li Belediye Başkanı'nı kutluyorum. Bizim Belediye Başkanımıza ve şakşakçı Meclis üyelerine bu şirin ilçeden örnek almalarını tavsiye ederim. Halkları dışlamadan halk plajı nasıl yapılıyomuş görsünler. Bu telleri kaldırmak bu kadar mı zor? Bu kanunsuzlukta ısrar etmenin mantığını çözmek mümkün değil..."

4- Selçuk Aral: "Bugün Kınalıada gerçekten istisnai günlerinden birisini yaşadı. Adalar Belediyesi’nin tabelasını yazdırıp, yolun girişine yan-yatırıp koymasına rağmen, haftalardır bir türlü dikmeye cesaret edemediği (<<<- Halk Plaji) adını verdiği sahil tam anlamıyla halka hizmet veren (<<<- adına yakışan) bir görünüşteydi..."

5- İsmail-Sema-Gökhan Baysal: İskele üstündeki Turing Gazinosu tahliyesini kınıyoruz!

6- Ugo Antonio Corintio: "Turing’e dair haberi üzülerek okudum… Çok hoşumuza giden bir mekândı… Güneşin batışını seyretmek ne kadar güzeldi…"

7- Mehmet Çağlayan: "Hüseyin Rahmi Gürpınar Lisesi hakkında yazılıp söylenler dedikodu mu?"

8- Yavuz Semerci: "İBB Faaliyet raporuna göre kişi başına en yüksek yatırım harcaması (2004 ile 2010 arası) 11 bin TL ile Şile'ye yapılmış. Onu 8 bin TL ile Adalar izliyor..."

9- Betül Memiş: "2009’un Mart’ında çalışmalarına başlanan müze; Adalar’dan esinlenerek yaratılan kültür ve sanat eserlerini, yaşanan sürgünleri, göçleri ve anıları, çağdaş müzecilik tekniğiyle bugüne ve geleceğe taşımayı, aynı zamanda Adalar’daki diğer müzelerle ilişkilendirip, bir “müzeler kompleksi” oluşturmayı hedefliyor..."

10- Gökhan Akçura: "Araştırmalarım sırasında gördüm ki ada tarihinin en ilginç dönemi, 1930’larla 60’lar arasındaki zaman dilimi. Çünkü o zaman Adaları Güzelleştirme Cemiyeti kurulmuş. Bu cemiyet adadaki bütün kalburüstü isimlerin, İstanbul Valiliği’nin destek verdiği bir dernek. O dönem AKAY isimli bir vapur şirketi var (Adalar-Kadıköy-Yalova), onunla anlaşıyorlar, seferleri çoğaltıyorlar. Yörükali Plajı’nı güzelleştiriyorlar. Sıradan bir plajken asri bir plaj oluyor. Fayton sürücülerini özel ve tek tip giysilere sokuyorlar. Otel tarifelerinden yemek listelerine kadar her şeyi kontrol ediyorlar Adalar’ı nasıl güzelleştiririz diye..."

11- Prof. Dr. Süheyl Batum'dan referandum bidirisi!...

)O(



_______________________________________________________1

From: ALİ ŞENALP
Subject: Re: ADALAR POSTASI-2477: adalar belediyesi 'zorba' zabıtasını esefle kınıyoruz!...
Date: August 4, 2010 12:29:13 AM GMT+03:00
To: adalar.postasi.1@gmail.com


Coloratura soprano Leyla Pekin ile organist Giuseppe Gandolfo'nun, 1 Ağustos 2010 Pazar günü saat 19:30'da Büyükada San Pacifico Kilisesi'nde verdikleri konserdeydim.

Teşekkürler… Teşekkürler… Teşekkürler…
İyi ki, varsınız…

O buluşmada 29 Ağustos’ta Attila hanımı da dinleyebileceğimizi öğrendim.

Sevindim…

*** *** ***

ADALAR POSTASI'nın önalmasıyla “Adalar Belediyesi ‘zorba’ zabıtasını esefle kınadık”.

Pek de iyi yaptık…

Yine, geçen Postamızda yazılanlardan da görüldüğü üzere, “kültürel yaşamın bozulması, Adaların kimlik kaybı” gibi şikâyetler; çöp sorunu, artık hayati bir tehlike halini alan Mopur ve genel adıyla İDO problemi, belediye sayesinde Kınalı’nın bir ‘ceza ve eza adası’ haline gelmesi, kıyıların Orman tarafından kapatılması yetmemiş gibi bu kez de Belediye tarafından kapatılacak olması… şeklinde uzatılabilecek bir dert heyulası oluşmuş durumda.

Buna ‘seyirci’ kalamayız…

Buna seyirci kalmamak, müdahil olabilmek için konuşmak, tartışmak ve bir çıkış yolu bulmamız gerekiyor…

Örneğin şu soruları sormamız gerekiyor:

· Bu şikâyetlerimiz eskiden de var mıydı?
· Yok, idi ise, bu şikâyetleri doğuran ‘yeni’ etkenler nelerdir?
· Eskiden de varolan bu şikâyetler, bugün de devam ediyorsa, biz niye, neden oy kullanıp da yerel iktidarı değiştirdik?
· Hiçbir şey değişmiyorsa, niçin oy kullanma zahmetine katlanıyoruz?

*** *** ***

Şimdi, şu hepimizin şikâyetçi olduğu yerel yönetimdeki arkadaşlarımızın seçim döneminde vaat ettiklerine bir göz atalım:

CHP’nin adayı —şimdiki Belediye Başkanımız— Mustafa Farsakoğlu’nun 'Seçim Bildirgesi'nden yola çıkarak konuşuyorum.

Seçim bildirgesinden başlıklar:

· “Sizi yöneten değil, sizin yönettiğiniz Belediye olacak”
· “Özlenen Adalar Belediyesini birlikte yaratacağız”
· “Katılımcı, demokratik ve sosyal belediyecilik”
· “Çarşıların ve Pazar yerlerinin çağdaş ve temiz bir görünüme kavuşturulması”
· “Yaşlılar, çocuklar ve gençlerin huzur ve güven dolu olması”
· Adalarımız: Çağdaş bir kent”

Daha detayına da girebiliriz tabii ki, örneğin “kardeşlik, çağdaşlık, temizlik ve adalet” seçim sloganı ve bugün yapılanlar üzerine bir tane değil dizi yazı çıkabilir…

Bütün bunlar ve seçim dönemindeki vaatler bir yana, gerçekten ‘Adalılar olarak dertlerimize bir çözüm bulmak’ işine girişebilseydik, en azından hayatımızı kolaylaştıracak, Adalarımızı güzelleştirecek işler çoğaltılabilirdi kanaatindeyim…

*** *** ***

Tabii ki, herkesin söyledikleri, hele seçilmek isterken söyledikleri hafızalarımızda, dosyalarımızda, bilgisayarlarımızda…

Henüz, hepsini çıkarıp, hesap sorma durumuna gelmedik ama hayat geçiyor ve bizlerin şikâyetleri gittikçe yükseliyor; bu konularda ve daha detaylıca soru sorabiliriz, hatta bunu 'iş' edinebiliriz…

'İktidar aklı'nın dışında, Adalılara güvenip 'birlikte yapma' yoluna bir baksalar, hepsini olmasa da, elbirliğiyle çoğunu çözebiliriz gibi geliyor…

Elimizi havada bırakıyorlar…

*** *** ***

Ahmet Tanrıverdi’nin "yöneticileri uyaralım" çağrısına katılmakla birlikte, esas sorunun ‘yöneticilerin uyarılara tınmaması’ olduğunu görüyorum.

Yine de bu ‘otoriteryen’ yönetim tarzına, ‘tınmama’ zihniyetine karşı Adalara sahip çıkan bir Adalılar girişimi başlatabiliriz diye umuyorum.

Belki seçim bildirgelerinde yazdıklarını hatırlatabilir, belki bundan sonra elitist 'arama konferansları'yla değil, sorunları içinde yaşayan Adalılar'la birlikte çözmeye teşvik edebiliriz diye düşünüyorum.

Zamanı geldi galiba, ne dersiniz?

*** *** ***

Niyetim “kötücül” bir yazı yazmak değildi; şikâyetlerimiz var ve bu şikâyetler ancak yerel yönetimin yerel’e el vermesiyle çözülebilir…

Derdimiz düz bir muhalefet değil, ihtiyaçlarımızı konuşmak ve yapabilene, çözümleyene yol açmak…

Şimdiki iktidarın da, daha öncesindekine de dilediğim gibi başarılı olmasını diliyorum. Ancak bunun Adalılarla konuşarak, danışarak yapılabileceğini unutmaması dileğimle…

Ali Şenalp
03.08.2010


NOT: Selçuk Aral ve Talin Etyemez’e yapılan saldırıların sorumluları tespit edilip, yasal işlemlerin yapılması ve Adalar Belediyesi’nin özür dilemesi, şimdiki yönetimin meşruiyeti ve yeni bir diyalog ve işbirliği döneminin açılması için gereklidir.


ADALAR BELEDİYESİ
'zorba' zabıtasını
ESEFLE KINIYORUZ!...


ADALAR POSTASI
adalar.postasi@gmail.com
http://adalar-postasi-guncel.blogspot.com
http://adalar-postasi-guncel.blogspot.com/2010/08/3-2477.html

Emine Çiğdem Tugay, Ali Şenalp, Talin Etyemez, Hayati Önel, Handan Altıneller, Mehmet Selim Tugay, Serap Güre Şenalp, Canan Alioğlu, Yusuf Ziya Özcan, Semiha Baltacı, Işık Meriç, Esen Çamurdan...(9 Ağustos 2010 Pazartesi günü saat 00:13 itibariyle 12 imza...)


_______________________________________________________2

From: UGO ANTONİO CORİNTİO
Subject:
Date: August 1, 2010 11:35:17 AM GMT+03:00
To: adalar.postasi@gmail.com


IYI PAZARLAR,

İŞLERİM NEDENİYLE MAALESEF BU HAFTA SONU ADA'YA GELEMEDİM VE DE MAALESEF BU AKSAM “SAN PACIFICO”DA OLAMIYACAĞIM…

SELCUK ARAL BEY'IN BASINA GELENLERI OKUDUM... ŞAŞIRDIM KALDIM! NE GÜNLERE KALDIK... YAZIK!

BU ARADA, GECEN HAFTA BUYUKADADA BIR SAHNEYE ŞAHIT OLDUM AMA MAALESEF O ANDA FOTOGRAF MAKINEM YANIMDA YOKTU..

ADAMIZIN MUDAVIMLERINDEN ARAP KAFILELERINDEN BIR GRUP DOLAŞIYORDU… BIR GENC DONDURMA YIYORDU... BURAYA KADAR GAYET NORMAL… ADAMIN ELINDEKI KULAH YERE DÜSMEZ Mİ? DÜŞER… ADAM GAYET SAKIN BIR ŞEKİLDE EGILIR, HENUZ DONDURMASI BITMEMIS KULAHI YERDEN ALIR VE DE AFIYETLE (!) YEMEGE DEVAM EDER!!!!

FIKRAYA BENZIYOR AMA DEGIL! SAHNEYI KAÇIRDIGIMA ÜZÜLDÜM!

SEVGI VE SELAMLAR,

UGO


_______________________________________________________3

From: MELEK MERDİNYAN
Subject: FW: HALK PLAJI
Date: August 2, 2010 8:53:15 PM GMT+03:00
To: adalar.postasi.1@gmail.com


Sevgili Adalılar,
Geçen hafta küçük bir tatil için Balıkesir'in Burhaniye ilçesindeydim. Size Burhaniye Belediyesi'nin yapmış olduğu halk plajının resimlerini çektim.



Sizin de gördüğünüz gibi ne tellerle çevrilmiş, ne de kapısında bilet kesen var. İçeri giriyosunuz arzu ederseniz şemsiye kiralıyorsunuz. Yerli halk kendi şemsiyesini getiriyor, istediği yere açıyor. Soyunma kabinleri ve duşlardan herkes yararlanabiliyor. Herkes huzur içinde denizine giriyor. Konuştuğum yerli halk bu uygulamadan son derece memnun, Burhaniye'nin CHP'li Belediye Başkanı'nı kutluyorum. Bizim Belediye Başkanımıza ve şakşakçı Meclis üyelerine bu şirin ilçeden örnek almalarını tavsiye ederim. Halkları dışlamadan halk plajı nasıl yapılıyomuş görsünler. Bu telleri kaldırmak bu kadar mı zor? Bu kanunsuzlukta ısrar etmenin mantığını çözmek mümkün değil.

Kalın sevgiyle,

Melekçe


_______________________________________________________4

Kınaliada.net, 3.8.2010
Selçuk Aral

http://www.kinaliada.net/index.php?news-1073


Halk Plajinda Halk Günü

Foto: Selcuk Aral ©

Sevgili Okurlarim !

Bugün Kinaliada gercekten istisnai günlerinden birisini yasadi.

Adalar Belediyesi’nin tabelasini yazdirip, yolun girisine yan-yatirip koymasina ragmen, haftalardir bir türlü dikmeye cesaret edemedigi (<<<- Halk Plaji) adini verdigi sahil tam anlamiyla halka hizmet veren (<<<- adina yakisan) bir görünüsteydi.

Iki gündür Büyükada’dan gelen yardimla sayilari artan sezlongcularin itirazlari, İBB zabitalarinin takviye gelmesiyle (<<<- cocuk isine dönüp <<<- benim zabita seninkisini döver olunca) Kinali’nin Sahil Akbabalari herseyi ortada birakip cekip gidiyor.

Tabiyatiyla olayi yakindan takip eden (<<<- ortaligi bos bulan) plaj ahalisi kisa bir zaman sonra sezlonglari/semsiyeleri kendi aralarinda bölüsüp, paylasmaya, soyunma kabinlerinde üstünü basini degistirmeye, Efes Pilsen WC’lerde (?) seylerini yapmaya basliyor.

Biraz sonra ben de elimdeki bos, beyaz badana kutumla (<<<- gidip gelirken, defter-kalem-gözlügümü icine koydugum cantam, <<<- sahilde ters cevirip üzerine oturarak <<<- sandalye olarak kullandigim) her taraf yatisip, süt-liman olduktan sonra ayni sahile geliyorum.

Kafamdan (<<<- Ah ulan Selcuk gördün mü? Oglum hizmet dedigin iste böyle olur!) diye geciyor : Alir-koyar, yapar-yapartirir, en sonunda halka (<<<- Alin tepe tepe kullanin!) diye sunarsin. Iste bunun böylesine hizmet denir. Iste sayet böyle olursa ne verdigin vergi, ne de oy, bosa gitmis olmaz.

Yoksa ben sahili kurtardim diyerek sezlongculari atip yerine kendin gecerek, sen de sezlong/semsiyeden ücret almaya, üstelik sahile kapi koyup, iceri-disari gireni kontrol etmeye, bilet kesmeye kalkarsan, sorarim sana (<<<- daha evvelkiyle) aranda ne fark kalir?

Tabiki Selcuk, söylediklerinin (<<<- birakin bir kulaktan girip digerinden cikmasini) kulaga hic ulasamayacagini (<<<- fisilti kadar dahi duyulmayacagini), bugün yasananlarin bir kelebek ömrü kadar kisa olacagini, ortaliktaki sükuneti bir firtanin takip edecegini cok iyi biliyor.

Simdi artik onun gözleri uzaklarda denizden gelecek (<<<- ici hazir kuvvet polisiyle dolu) cikarma gemisi ve basinin üzerinden gececek (<<<- yapilacak baskinin sefini tasiyacak) helikopteri gözlemekle mesgul.

Netice: Haftaya Ramazan (<<<- oruc’un baslamasiyla), artik denizi-sahili-plaji tamamen unut. Sezon geldi, gecti, bitmek üzere.

Bundan sonra Adalar Belediyesi haftaya sahile gelene bir de bedava dondurma hediye etse kimse yiyemez ve böylece yaptigi hatalar zincirinden tek halkayi bile tamir edemez.

Hosca ve dostca kalin, Sevgili Adai’lar

Selcuk Aral (<<<- 3 Agustosl 2010, Kinaliada)


Foto: Z.N.

Foto: Z.N.

Foto: Z.N.



_______________________________________________________5

From: İSMAİL BAYSAL
Subject: kınama
Date: August 3, 2010 3:08:25 PM GMT+03:00
To: ADALAR POSTASI


İskele üstündeki Turing Gazinosu tahliyesini kınıyoruz!

İsmail Baysal- Sema Baysal -Gökhan Baysal



_______________________________________________________6

From: UGO ANTONİO CORİNTİO
Subject:
Date: August 3, 2010 4:45:21 PM GMT+03:00
To: adalar.postasi@gmail.com


İyi günler,
Turing’e dair haberi üzülerek okudum… Çok hoşumuza giden bir mekândı… Güneşin batışını seyretmek ne kadar güzeldi… Ne iyi etmişim de ben de birkaç kare fotoğrafını çekmişim… Güzel olan herşeyi maalesef bozmak için herşey yapılıyor...
Yazık… Çok yazık! Bundan sonra müşterilerin kimler olacagı belli!!!!!!

Selam sevgiler,

Ugo


_______________________________________________________7

From: MEHMET ÇAĞLAYAN
Subject: Bunlar dedikodu mu?
Date: August 1, 2010 4:57:29 PM GMT+03:00
To: adalar.postasi@gmail.com


1933 yılında Ortaokul, 1958 yılında Lise bolumu acilan Heybeliada Huseyin Rahmi Gurpinar Lisesi'nin binasi artik Yok! Ogrencileri Gecen Yil Ilkokul Binasinda Egitim Gordu. Bu Sene Nerede Egitim Gorecekleri Belli Degil, Binasi Tadil Edilmiyor... Arsasinin Satilmasi Gundemde... Gelecek Yillarda Kapanmasi Gundemde...



_______________________________________________________8

HaberTürk, 3.8.2010
Yavuz Semerci

http://www.haberturk.com/yazarlar/538504-istanbulda-yeraltinda-5-bin-isci-var


İstanbul Büyükşehir Belediyesi faaliyetlerini anlatan kapsamlı bir kitapçık yayımlandı. Bütçe, ulaşım, çevre, İSKİ ve diğer alanlardaki durumu özetlemişler.

Bir yerlerde yayınlanmış olabilir ve siz de okumuş olabilirsiniz. Yine de bazı ilginç noktaları aktarmak istedim.

[...]

3) Kişi başına en yüksek yatırım harcaması (2004 ile 2010 arası) 11 bin TL ile Şile'ye yapılmış. Onu 8 bin TL ile Adalar, 5 bin TL ile Çatalca takip ediyor. Miktar bazında şampiyon ise 982 milyon TL ile Fatih. Onu 987 milyon TL ile Şişli, 907 milyon TL ile Sarıyer, 905 milyon TL ile Başakşehir izliyor.

[...]


_______________________________________________________9

HaberTürk, 3.8.2010
Betül Memiş

http://www.haberturk.com/kultur-sanat/haber/538465-ve-isimiz-bitti


Ve işimiz bitti...

Bu hafta rotayı, Gümüşsuyu’ndan Adalar’a oradan da her gece İstanbullular’a tiyatro şenliği yaşatan Kadıköy’e çeviriyoruz. Arka fonumuzda da; Ortaçgil ve Kızılok’un “Bir Nihavend Yalnızlık” şarkısı

[...]

‘ADA SAHİLLERİNDE BEKLİYORUM’
Hafta içi ev taşıma telaşındaydım. Ne kadar basiretli bir serüvenmiş, bir evden diğer eve geçme serüveni. Anladığım prosedür denen uğraştırmalık (elektrik, su, doğalgaz, ikametgâh) olaylar sadece bir insanın asabiyet ölçüsünü sınadığı cetvel olabiliyor. (Hoş benim o cetvelim, bayağı bir kabarık ve sicilim haşırtılarla kaplı ama…) Algılamada yetersizlik hat safhada olunca, bir kez daha anlıyorum ki detaylar cumhuriyeti burası.

Bu kadar koşturmadan sonra bünyeye iyi niyet göstergesi olarak da cumartesi günümü, Ada fanı bir bünyenin şenlik davetiyle ödüllendirdim. Zira Adalar, güzel bir kültür sanat aktivitesinin heyecanını yaşıyor; İstanbul’un ilk çağdaş kent müzesi olan Adalar Müzesi’nin stardı verildi. Ön açılışı yapılan Adalar Müzesi merhabasını, “Ada Sahillerinde Bekliyorum” ve “Adalılar” başlıklı sergileriyle verdi. 2009’un Mart’ında çalışmalarına başlanan müze; Adalar’dan esinlenerek yaratılan kültür ve sanat eserlerini, yaşanan sürgünleri, göçleri ve anıları, çağdaş müzecilik tekniğiyle bugüne ve geleceğe taşımayı, aynı zamanda Adalar’daki diğer müzelerle ilişkilendirip, bir “müzeler kompleksi” oluşturmayı hedefliyor. Adalar Müzesi eski Büyükada İlkokulu -diğer adı ile Taş Mektep- binasında kuruluyor. Bu binada ulusal ve uluslararası paylaşım zemininde Adalar’ın tüm zenginlikleri, tarihsel birikimleri sergilenecek. Hedef her türlü belge, hatıra, obje, film ve fotoğrafın toplanması... Müze; Adalılar’a ve kamuoyuna yönelik “paylaşma çağrısı”nı, 8 Ağustos-12 Eylül tarihleri arasında, Büyükada İskele Meydanı’nda düzenlenecek bir açık hava sergisi aracılığıyla duyuracak. “Nasıl bir müze” sorusuna ipuçları vermeyi amaçlayan serginin teması ise “Anılar Yok Olmasın, Paylaşılsın, Geleceğe Aktarılsın”. Kısaca; geçici sergilerle müze açılışı arasındaki 40 gün boyunca gerçekleştirilecek konserler, yarışmalar, belgesel-film gösterileri, söyleşiler ve toplantılarla Büyükada'yı hareketli günler bekliyor. Hadi siz de bir Ada vapuruna atlayın (vapurda önümüze değil, denize ve İstanbul’a bakacağız, rica edeceğim, gazete ve kitapları sonra da okuruz.)! Sonrasında bu şenliğin ve Ada’nın tadını çıkarın! (Güzel olmaz mı, İstanbul’un bunaltıcı ve karamsar sıcağından, Ada’nın püfür püfür esen rüzgârına teslim olmak.) www.adalarmuzesi.org

[...]


_______________________________________________________10

Radikal-Cumartesi, 31.7.2010

http://www.radikal.com.tr/Radikal.aspx?aType=RadikalEklerDetay&ArticleID=1010922&Date=03.08.2010&CategoryID=41


Ada sahillerinde sizi bir sergi bekliyor

Akçura sergide, ada tarihinin en ilginç dönemi olarak gördüğü 1930-1960 arasına odaklanmış.

Adalar Müzesi'nin ilk müjdesi kendinden önce geldi. Gökhan Akçura küratörlüğünde bugün açılan 'Ada Sahillerinde Bekliyorum' sergisiyle yeme içmeden gezmeye, dedikodudan flörte ada adabı karşınızda...

10 Eylül’de Aya Nikola Hangar’da açılacak olan İstanbul’un ilk çağdaş kent müzesi Adalar Müzesi kapsamında, bugün Büyükada’da iki sergi açılıyor. Sergilerden biri olan ve adanın ulaşım araçlarından otellerine, lokantalarından plajlarına yaşam stilini anlatan ‘Ada Sahillerinde Bekliyorum’un küratörü Gökhan Akçura’yla Adalar’ı konuştuk.

Ada deyince akla ilk ne geliyor?
Anadolu Kulübü ki oraya girmek kolay değildir, ben hayatımda bir kere girdim. Yörükali Plajı, o da maalesef artık çok kötü olmuş, yerlere plastik yeşil halı sermişler. Balık restoranları, Aya Yorgi, vapurlar...

Nasıl başladı bu proje? Neden Adalar’ın bir müzesi olsun istendi?
‘Ada Sahillerinde Bekliyorum’, 2010 İstanbul Avrupa Kültür Başkenti kapsamında hazırlanan Adalar Müzesi projesine ait bir sergi. Müze projesi aslında Adalar Vakfı ile Adalar Belediyesi tarafından 2008 yılında başlatıldı. O zaman İstanbul Büyükşehir Belediyesi de Kadıyoran yokuşundaki, adanın artık kullanılmayan, en eski yapılarından biri olan Ada İlkokulu’nu bu işe tahsis etti. Hemen bir kürasyon grubu kuruldu. Fakat İBB, bir süre sonra tahsisi kaldırdı ve orayı özürlü eğitim merkezi yapmak üzere Milli Eğitim Bakanlığı’na verdi. Bir anda binasız kaldık. Yeni bir bina bulunana kadar Aya Nikola bölgesindeki eski bir helikopter hangarını depo müze olarak kullanmaya karar verdik. Bu sırada, müze açılana kadar da Çınar Meydanı’nda hazırladığımız sergileri göstermeye karar verdik.

Araştırmalar sırasında ilginç hikâyelerle karşılaştınız mı? Adalar’ın İstanbul için önemi neymiş?
Araştırmalarım sırasında gördüm ki ada tarihinin en ilginç dönemi, 1930’larla 60’lar arasındaki zaman dilimi. Çünkü o zaman Adaları Güzelleştirme Cemiyeti kurulmuş. Bu cemiyet adadaki bütün kalburüstü isimlerin, İstanbul Valiliği’nin destek verdiği bir dernek. O dönem AKAY isimli bir vapur şirketi var (Adalar-Kadıköy-Yalova), onunla anlaşıyorlar, seferleri çoğaltıyorlar. Yörükali Plajı’nı güzelleştiriyorlar. Sıradan bir plajken asri bir plaj oluyor. Fayton sürücülerini özel ve tek tip giysilere sokuyorlar. Otel tarifelerinden yemek listelerine kadar her şeyi kontrol ediyorlar Adalar’ı nasıl güzelleştiririz diye. O döneme dair broşürler bulduk, gazetelerdeki havadisleri araştırdık. Geniş bir malzemeyi taramaya başladık. Benim kendi koleksiyonum yanında, sırf bu işe yönelik olarak müzayede takip ettik, eskiciler, kitaplıklar gezdik. Bunun yanı sıra çok yoğun bağış aldık. Bu işe gönül veren adalılar koleksiyonlarını bize açtı. Çok özel fotoğraflar, belgeler bulduk. Serginin tasarımcısı Sadık Karamustafa ile birlikte oturduk, bunları tanzim ettik. Hangilerini kullanacağımızı seçtik. Bir gün bir müzayedede AKAY’ın köprüde bulunan bilet gişesinin, o güne kadar hiç görmediğim bir kartpostalına rastladım. Ben kolayca alırım diye düşünürken fiyat yükseldikçe yükseldi. Sonunda dayanamadım, adamın yanına gittim, “Beyefendi, siz ne yapacaksınız bunu, yükseltip durmayın lütfen” dedim. O da Heybeliada koleksiyoncusuymuş. “Ben alayım, isterseniz sonra size veririm” dedim, kabul etti.

Fotoğraflar, broşürler dışında neler var sergide? Mesela videolar da var mı?
Evet, iki tür hareketli görüntümüz var. Biri bu panolarda yer alan kısa video klipler. Bir tanesi 1932 yılında Muhsin Ertuğrul’un yönettiği ‘Söz Bir Allah Bir’ filminin giriş sahnesi. Film, Ada İskelesi’nde revü kızlarının dansıyla açılıyor. Bir buçuk dakikalık bir görüntü. Ada içi ulaşım bölümündeyse 1960’lı yıllarda Orhan Günşıray’la Aliki Vuyuklaki’nin başrollerini paylaştığı bir film var, ‘Sıralardaki Heyecanlar’ diye. Orada bir faytonla ada turu sahnesi var. Arka tarafta iki çalgıcı çocuk çalıyor, Aliki de şarkı söylüyor. Onu aldık. Eğlence bölümüneyse Semiha Berksoy’un 1990’lı yıllarda yapılmış bir Semiha Berksoy gecesinde söylediği Adalar Revüsü’ndeki ‘Büyükada’ şarkısını aldık.

İstanbul’un Adalar tarihine bakmak aynı zamanda kentin gayrimüslim tarihine de bakmak demek. Sergide buna dair bir şeyler görüyor muyuz? Rum yemeklerinin yanında 6-7 Eylül yüzünden göç edenlerden kalan boş evlerin de fotoğrafları var mı mesela?
Bunu bizim sergide göremeyiz ama müze açılınca tabii ki göreceğiz. Özellikle Büyükada, Cumhuriyet tarihinden önce tamamen Rum nüfusun yaşadığı bir yer. Ancak zamanla nüfus azalmış, şu an belki 100-150 Rum vardır Adalar’da. Benim sergimde özellikle 1930’la 1960 arasını seçmemin sebebi, tam da bütün bunları kapsayan yıllar olması. O yıllarda nüfus çok kozmopolit. Adanın en kalabalık, canlı dönemleri. Hem Cumhuriyet öncesi haline gönderme yapan hem de Cumhuriyet’le gelen değişimi gösteren bir dönem olduğu için özellikle seçtim.

Sergi tanıtımında ‘Adada ne yenir, ne içilir, nasıl gezilir’ gibi başlıklar yanında ‘Nasıl dedikodu yapılır?’ diye de bir başlık vardı. Adada dedikodunun diğer yerlerden farkı ne ki?
Adanın yayın organlarını topladık ve gördük ki bu gazetelerin temel özelliği dedikodu. Tabii biraz insanların sadece keyifli anlar yaşamak istedikleri, şehrin stresini atıp sınırsızca eğlendikleri bir yer. Kim kiminle flört etti, kim kiminle dans etti, kim hangi güzellik yarışmasını kazandı gibi haberleri okumak istiyorlar orada. 1950’li yıllarda Ayla Algan gençlik güzeli seçilmiş mesela, onu koyduk sergiye. Başka güzeller var, disko haberleri var, onları koyduk.

Ada deyince akla Büyükada geliyor hemen, diğerleri neden geri planda kalmış?
Büyükada’nın nüfusu fazla bir kere. Her zaman en nüfuzlu, en zengin isimler orada yaşamış, en eski aileler orada. Heybeliada’da Bahriye Okulu’nun olması, onu biraz o askeri düzenden dolayı sanırım farklı bir yerde tutmuş. En mütevazı ada diyebiliriz. Ama oranın da hem Bahriye Okulu hem de sanatoryum yüzünden başka türlü hikâyeleri var. Hastaların aileleri için yapılmış oteller falan... Onu müzede daha ayrıntılı göreceğiz ama bu sergideki şenlikli havaya pek gelmezdi.

Adalar’ın edebiyata yansımasını görüyor muyuz bu sergide?
O çok kapsamlı bir konu ve başka bir sergi olacak şekilde üzerinde çalışıyoruz. Belki gelecek yıla hazır olur.

Sizin araştırdığınız dönemle bugün arasındaki en temel farklar neler?
Adada artık şöyle bir ikilem var. Orada oturanlar sessiz sakin diye tercih ediyor, günübirlik gelenlerse eğlenmek ve gürültü çıkarmak için. Bu büyük bir çatışma. O insanların çoğu yaşlı ve evleri burası. Hafta sonları dışarı çıkmadıklarını söyleyeyim. Çünkü çoğunun eve dönebilmesi için faytona ihtiyacı var ve o faytonlarda hafta sonları maalesef yer yok. Bu tabii, başka araştırmaların konusu.

Peki bütün bu araştırmalar sonrasında, Adalar’da ne yenir?
Adada balık yenir. Şimdi kalmadı ama ada demek Rum mutfağı demektir. Rum mutfağını bilen ustaların yaptığı geleneksel lezzetler yenir.

Ne içilir?
Rakı. Bütün o sahildeki balık restoranlarının da gösterdiği şekilde. Ama tabii isteyen istediğini içsin canım.

Ne giyilir?
Eskisini soruyorsan adada şık giyinilir. Benim adadaki ev sahiplerim Rum, en eskilerden, Koço Kalfa diye geçen senelerde 102 yaşında ölen bir inşaat ustasının oğluyla kızının sahip olduğu bir evde oturuyorum. Onların anlattığı temel şey şu: “Biz eskiden aşağı inerken nasıl güzel giyinirdik, kordon boyu dolaşırken parfüm kokardı her yer.” Eskiden müthiş bir özen varmış. Belli ölçüde varlıklı bir toplum tabii. Ayrıca onlar sadece yazın değil kışın da orada yaşıyor. Eğlenceye inerken, kiliseye giderken, plaja giderken hep özenliler.

‘Ada tarihi eşeklerin sırtında yükselmiş’
“Sergi için malzeme toplarken gördük ki gelen aile fotoğraflarının çoğu eşekli. Ama şimdi bakıyoruz, Büyükada dışında Adalar’da eşek kalmamış. Orada da Aya Yorgi’ye çıkışta kullanılan sekiz-on eşek kalmış. Ben kendimi birden adanın eşeklerini araştırırken buldum.
O dönem tıpkı bugünkü faytonlar gibi eşek turları olduğunu öğrendim. 1930’lu, 40’lı yıllarda ada dergilerinde yapılmış röportajların hemen hepsinde iki eşeğin yanında iki güzel kız var. Şu anki bulunan fayton alanının hemen arkasında bir eşek alanı varmış. Bunun da
ayrı tarifesi var. O zavallı küçücük eşeklerle büyük tur-küçük tur yapıyorlarmış. Sadece tur değil Adalar’daki inşaatlar onların sayesinde yapılmış. Sular eşeklerin sırtında taşınıyormuş, seyyar satıcılar eşeklerle geziyormuş. Yani ada tarihi aslında eşeklerin sırtında yükselmiş. O yıllarda ada eşekçileriyle yapılmış röportajlar çok moda mesela. Hikmet Feridun, ‘Eşekçiler ne kadar şanslı. Eşeklere hep güzel kadınlar biniyor’ diye yazmış. Ama dönüp eşekçi röportajlarına bakıyorsunuz, adam, ‘Ne münasebet beyim!
Eşeğe binmek isteyen kadınlardan bıktık. Düşerler, binemezler, eşeğe nasıl binilir bilmezler ama heveslenirler, uğraş dur.
Kadınlardan şikâyetçiyiz!’ diyor.


_______________________________________________________11



PROF. DR. SÜHEYL BATUM’DAN REFERANDUM BİLDİRİSİ!!!

Yıllarca senin sofrana göz dikip ekmeğini çalanlara “HAYIR! YAPMA!” deme fırsatı bulamadın!! İşte fırsat!! Asıl HAYIR! demek seni özgürleştirecek. Asıl HAYIR! demek seni zenginleştirecek. Asıl HAYIR! demek seni adalete kavuşturacak.


12 EYLÜL’DE;

AKP’NİN DİKTA ANAYASASINA HAYIR!!!

Yıllardır bizden gerçekleri sakladılar ve hep yalanlar anlattılar. Peki;

ANAYASA’DA YAPILAN VE 12 EYLÜL’DE ÖNÜMÜZE GELECEK OLAN DEĞİŞİKLİKLER, YAŞAM KOŞULLARIMIZI İYİLEŞTİRECEK Mİ?
HAYIR!

Cumhuriyet Tarihimizin en yüksek işsizlik oranına sahip olduk. Gençlerimizin %33’ü işsiz. Peki bu değişiklik;

İŞSİZLERE İŞ BULMA OLANAĞI YARATACAK MI?
HAYIR!

Yıllarca emeklilere mükemmel hayat koşulları vaadettiler. Peki bu değişiklik;

ÜÇ KURUŞ MAAŞA TALİM EDEN EMEKLİLERİN YÜZÜNÜ BİRAZ OLSUN GÜLDÜRECEK Mİ?
HAYIR!

Başbakan 2002’de ‘ÖTV’yi ve KDV’yi indireceğiz, küçük esnafı, çiftçiyi ezdirmeyeceğiz’ dedi. Sonra da ürünü para etmeyen çiftçiye ‘ananı da al git!’ dedi. Peki bu değişiklik;

TARIM KESİMİNDE ÇALIŞANI, ÜRETİCİYİ, KÜÇÜK ESNAFI, ÇİFTÇİYİ KORUYACAK MI?
HAYIR!

‘Türkiye Büyüyor’ dediler, ‘bi büyümedik’ diyene kızdılar. Peki bu değişiklik;

GELİR DAĞILIMINDAKİ ADALETSİZLİĞİ GİDERECEK Mİ? ZENGİNİN DAHA ZENGİN YOKSULUN DAHA YOKSUL OLMASINI ÖNLEYECEK Mİ?
HAYIR!

‘Üstünlerin hukukundan hukukun üstünlüğüne geçiyoruz’ dediler ama yıllarca zenginleşmek için suç işlemekten yorulmadılar. Peki bu değişiklik;

MİLLETVEKİLİ DOKUNULMAZLIĞINI, KÜRSÜ DOKUNULMAZLIĞIYLA SINIRLAYACAK MI?

HAYIR!

Zenginleşen Çocuklarına ‘ticari deha’ dediler. ‘Okutamıyoruz’ dedikleri çocuklarına gemicikler aldılar. Peki bu değişiklik;

HALKIMIZIN ÇOCUKLARINI ZENGİN EDECEK Mİ?
HAYIR!
Hepsi sözümona ‘düğünde takılan altınlarla’ zenginleştiler. Peki bu değişiklik;

ALİ DİBOCU’DAN ADALET BAKANI; NAYLON FATURACIDAN MALİYE BAKANI; KALPAZANDAN BAŞBAKAN OLMASINI ENGELLEYECEK Mİ?
HAYIR!

Başbakan 25 Ekim 2002’de, ‘iktidara gelirsek dokunulmazlıkları kaldıracağız’ dedi. Peki bu değişiklik;

MECLİS’İ “KANUN KAÇAKLARININ SIĞINMA EVİ” OLMAKTAN KURTARACAK MI?
HAYIR!

Ağızlarından ‘demokrasi’ kelimesini düşürmüyorlar. Peki bu değişiklik;

HALK İRADESİNİN MECLİSE YANSIMASININ ÖNÜNDEKİ EN BÜYÜK ENGEL OLAN SEÇİM BARAJINI İNDİRECEK Mİ?
HAYIR!

‘Habur Açılımı’ yaptılar, milletimizi bölme aşamasına getirdiler. Peki bu değişiklik;

DİN VE ETNİK KÖKEN ÜZERİNDEN SİYASET YAPILMASINI, TERÖRDEN RANT SAĞLANMASINI ENGELLEYECEK Mİ?
HAYIR!

Sözüm ona ‘kişisel verilerin güvence altına alınmasını’ sağlayacaklar. Peki bu değişiklikle;

İNSANLARI IRK, SİYASİ DÜŞÜNCE, FELSEFİ İNANÇ, DİN, MEZHEP VEYA DİĞER İNANÇLARI, SAĞLIK VE ÖZEL YAŞAMLARINA GÖRE FİŞLEYEN VE BU BİLGİLERİ BAŞBAKANA VE BAKANLARA BAĞLAYAN KENDİ YASALARINI ENGELLEYECEK Mİ?
HAYIR!

Medeni ve demokratik ülkelerde istifa nedeni olacak dinleme skandalları yaşattılar. Peki bu değişiklik;

HUKUKA AYKIRI DİNLEMELERİ, İZLEMELERİ, AKP MUHALİFLERİNİ YILDIRMA ÇABALARINI ORTADAN KALDIRACAK MI?
HAYIR!

Bu ülkenin insanları, gece yarısı neden tutuklandığını bilmeden götürülüyor ve yıllarca yargılanmayı bekliyor. Peki bu değişiklik;

TÜRKİYE’Yİ KORKU İMPARATORLUĞU OLMAKTAN ÇIKARACAK MI?
HAYIR!

‘Kürt açılımı’ başlatıyoruz dediler, ‘içeriği nedir?’ diye soranlara çok kızdılar, milleti böldüler. Peki bu değişiklik;

GÜNEYDOĞU’DA AKAN KANI DURDURACAK MI, ANNELERİN GÖZYAŞLARINI DİNDİRECEK Mİ?
HAYIR!


‘Askerlik yan gelip yatma yeri değildir dediler, sonra kendi çocuklarını en güzel yerlerde valinin koruması altında kısa dönem yaptırdılar. Peki bu değişiklik;

GÜNEYDOĞU’DAKİ MEHMETÇİĞE DE AYNI HAKKI SAĞLAYACAK MI?
HAYIR!

53 bin engelli kadrosunu boş bıraktılar, rehabilitasyon merkezlerini kapattılar. Peki bu değişiklik;

ENGELLİLERE HAKLARINI GERİ VERECEK Mİ?
HAYIR!

Köylüyü madur ettiler, yerinden yurdundan ettiler, topraklarını değersiz hale getirdiler. Peki bu değişiklik;

KÖYLÜNÜN 2b MADURİYETİNİ GİDERECEK Mİ?
HAYIR!

İşçi eylem yaptığında ‘ayaklar baş olmamamlı’ dediler, işçiye ayak muamelesi yaptılar. Peki bu değişiklik;

İŞÇİLERİN EMEĞİNİN SÖMÜRÜLMESİNİN ÖNÜNE GEÇECEK Mİ?
HAYIR!

İşçilere, Memurlara örgütlenme hakkı tanıyoruz dediler. Peki bu değişiklik;

ŞİMDİYE KADAR UYGULANAN SÖZLEŞMELİ İŞÇİ/SÖLEŞMELİ MEMUR HAKSIZLIĞINI TARİHE GÖMECEK Mİ?
HAYIR!

Bu değişiklikle sözüm ona kadınları ve çocukları koruma altına alıyorlar. Peki bu değişiklik;

17-18 YAŞLARINDA FABRİKALARDA KAÇAK ÇALIŞAN KIZLARIMIZIN SENDİKAL HAKLARINI KORUYACAK MI?
HAYIR!

Evlenmeyen genç kızlarımızın babalarından aldıları sağlık yardımını iptal ettiler. Peki bu değişiklik;

SAĞLIK HAKLARINI İADE EDECEK Mİ?
HAYIR!

‘En sosyal demokrat biziz’ dediler. Peki bu değişiklik;

GREV HAKKINA İYİLEŞTİRME GETİRECEK Mİ?
HAYIR!

Memurlara ‘toplu sözleşme hakkı’ diyorlar. Peki bu değişiklik;

MEMURLARA GREV HAKKI GETİRECEK Mİ?
HAYIR!

Herkese yargıya başvurma hakkını tanıyoruz dediler, Kamu Çalışanlarının bu hakkını elinden aldılar. Peki bu değişiklik;
TOPLU SÖZLEŞME YAPAN MEMURLARA HAKKINI ALAMAZSA YARGIYA BAŞVURMA HAKKINI TANIYACAK MI?
HAYIR!

İktidara gelmeden önce en büyük düşmanlarından biri YÖK’dü. Sözüm ona kaldıracaklardı. Peki bu değişiklik;

YÖK’Ü KALDIRACAK MI?
HAYIR!

Yıllarca eğitim reformundan bahsettiler. Peki bu değişiklik;

DERSANE SİSTEMİNİ ORTADAN KALDIRACAK VE EĞİTİMİ PARASIZ HALE Mİ GETİRECEK?
HAYIR!

Aylarca Tekel İşçileri’nin dramıyla yüreklerimizi yaktılar. Peki bu değişiklik;

4/C HAKSIZLIĞINI ORTADAN KALDIRACAK MI?
HAYIR!

Yıllarca yargı reformundan sözedip durdular. Peki bu değişiklik;

MAHKEMELERDE DAVALARI HIZLANDIRACAK MI?
HAYIR!

Hakim ve savcıların iş yükünün altında ezilmesine izin verdiler, vatandaşı da mahkeme koridorlarına hapsettiler. Peki bu değişiklik;

MAHKEME KORİDORLARINDA ÖMÜR TÜKETMEYİ, ÇİLE ÇEKMEYİ ORTADAN KALDIRACAK MI?
HAYIR!

Yargı bağımsızlığından sözediyorlar. Peki bu değişiklik;

SİYASAL İKTİDARIN YARGIYI TÜMÜYLE ELE GEÇİRMESİNDEN BAŞKA BİR İŞE YARAYACAK MI?
HAYIR!

Yıllarca en büyük hedefleri, bağımsız kalabilmek için direnen yargıyı alaşağı etmekti. Peki bu değişikliğin;

ABDULLAH GÜL VE RECEP TAYYİP ERDOĞAN’A BAĞLI BİR YARGI OLUŞTURMAKTAN BAŞKA GETİRDİĞİ BİR ŞEY VAR MI?
HAYIR!

12 Eylül Darbe Anayasası’nı ortadan kaldıracağız diyorlar ama, peki bu değişiklikte;

CUMHURBAŞKANI VE BAŞBAKAN’IN KENDİLERİNİ YARGILAYACAK YÜCE DİVAN ÜYELERİNİN TAMAMINI KENDİLERİNİN ATAMASINDAN BAŞKA BİR ŞEY VAR MI?
HAYIR!

Peki bu değişiklik;

ONURUMUZLA, İNSANCA YAŞAYABİLMEK İÇİN İSTEDİĞİMİZ TALEPLERİMİZİ GERÇEKLEŞTİRECEK Mİ?
HAYIR!


PEKİ BİZ NEYİ OYLUYORUZ?


Yıllarca senin sofrana göz dikip ekmeğini çalanlara “HAYIR! YAPMA!” deme fırsatı bulamadın!! İşte fırsat!!

Asıl HAYIR! demek seni özgürleştirecek.

Asıl HAYIR! demek seni zenginleştirecek.

Asıl HAYIR! demek seni adalete kavuşturacak.

Asıl HAYIR! demek ülkeni demokratikleştirecek.

Asıl HAYIR! demek ülkeni bölmeyecek.


Prof. Dr. Süheyl BATUM