Kınalıada sahillerinde...
* * *
ADALAR'da TARİHTE O GÜN:
27 Temmuz 1910 Çarşamba günlü, Kınalıada'da sakin Sekayan Matbaası mürettiplerinden Nişan Efendi'nin denize düşen mahdumunun Romanyalı Corci tarafından kurtarıldığına dair...
* * *
ADALAR'da BİR GÜN:
Fotoğraf: Ugo Antonio Corintio, Büyükada'da, 2011.
* * *
ADALAR'da HAVA DURUMU:
23 Ekim 201 Pazar
Büyükada'da HAVA DURUMU*
Parçalı bulutlu
11-16ºC
%65-89 nem
Poyraz, KD 27km/sa
Gündoğuşu 07:22... Günbatışı 18:14...
* http://www.dmi.gov.tr/tahmin/il-ve-ilceler.aspx?m=BUYUKADA uyarınca
* * *
Cicely Mary Barker, The Privet Fairy.
* * *
1- Viktor Albukrek: "Şansım odur ki, Büyükada’nın köy hayatını ben de küçüklüğümde bir nebze tattıktan sonra şehirli basamağına çıktım. Ne yazık ki bugün, kentlerde doğan yeni neslin insanları, gönüllerimizde saklı kalan, nineler, dedeler, çoluk çocukla beraber aynı sülalenin içinde tek bir çatı altında büyümenin ve Ulu Yaratan’ın yarattıklarıyla iç içe yaşamanın tadını hiçbir zaman bilemeyecekler artık..."
2- Tuzla Şifa:1 Adalar Spor:3...
3- Yaşar Özürküt: "Sayfanız hayırlı olsun. Bir resimle kutluyorum ben de..."
4- Olcay Başeğmez: "Başta ADALAR POSTASI'nı bizlere ulaştıran arkadaşlarımız, Büyükadalı dostlarımıza yürekten selamlar..."
5- Selah Özakın'dan Adalılara posta var!...
6- Avedis Hilkat: "Prens Adaları ve Balıkçılık!..."
7- Adalar Belediyesi Eğitim, Kültür, Sanat ve Gönüllü Merkezi: "İhtiyacın Yoksa Getir, İhtiyacın Varsa Götür..."
8- İstanbul Orman Bölge Müdürlüğü Kanlıca İşletmesi Adalar Orman İşletme Şefliği sorumluluk alanında bulunan Büyükada’da yaralı uçamaz halde vatandaşlar tarafından bulunan Şahin (Buteo buteo) vatandaşlarca Adalar Orman İşletme Şefliği'ne teslim edildi...
9- Uluslararası İst5days Yarışları'nın 8'incisi 1 - 5 Kasım tarihleri arasında İstanbul'da gerçekleşecek. 35 ülkeden yaşları 7 - 80 arasında 1000'e yakın sporcunun katılacağı yarışlar dört gün boyunca beş ayrı etap halinde Belgrad Ormanı, Heybeliada, Kapalıçarşı, Tarihi Yarımada ve Sultanahmet'te..."
10- Bir Günah Gibi: "Enver, Benan’a bir sürpriz yapmıştır. Balayı niyetine Benan’ı Büyükada’ya götürecektir..."
)O(
_______________________________________________________1
From: VİKTOR ALBUKREK
Subject: Teşekkür ve yazdıklarım...
Date: September 12, 2011 10:36:45 PM GMT+03:00
To: emine.cigdem.tugay@gmail.com
Adalar Spor Kulübü, 22.10.2011
Yusuf Bahar
https://www.facebook.com/adalarsporkulubu_______________________________________________________1
From: VİKTOR ALBUKREK
Subject: Teşekkür ve yazdıklarım...
Date: September 12, 2011 10:36:45 PM GMT+03:00
To: emine.cigdem.tugay@gmail.com
VİKTOR ALBUKREK’İN BÜYÜKADASI (1931-1961)
[XII]
Nimet ile Viktor Albukrek
Yeni evlendiğimde, eşim Nimet’i gururla koluma takıp ada iskelesinde boy gösterirdim. Henüz onun adını bilmeyen Frankofon dostlarım, eşime “Madame Albukrek” diye hitap ettiklerinde, ikimiz de arkamıza dönüp annemin yakınımızda olup olmadığına bakardık. Çünkü annemden başka bir Madame Albukrek olabileceğine tasavvur edemiyorduk. Bugün dahi Madame Albukrek dendiğinde, şuursuzca arkama baktığım oluyor.
O yıllarda, değişiklik olsun diye bir kaç yaz mevsimini Burgaz Adası’nda geçirdik. Yine de anne babayı ziyaret için sıkça Büyükada’ya gelirdik. Bir sabah Burgaz Adası ile Heybeliada arasındaki bereketli sularda erkenden yakaladığım bir düzine çinakopu temizleyip buza sardım ve avladığımı büyüklerime sunmak üzere, Burgaz Adası’ndan vapura bindik. Büyükada iskelesi çıkışında yürürken, balıkları gemide unuttuğumu fark ettim. Geriye döndüm, Suvat vapuru yeni yolcusunu almış Yalova’ya gitmek üzere uzaklaşmıştı bile. Yapacak bir şey yoktu. Akşam üstü ziyaret dönüşümüzde, bizi Burgaz Adası'na geri götürecek vapurun, aynı Suvat vapuru olduğunu sevinerek gördüm. Derhal, sabah oturduğumuz yere koştum, paket yoktu. Kamarotu aradım, cevap aynen şöyleydi: “Aha baluklar senin miydu? Eyi temizlemişşun uşşağim! Biz onlari öğleyin Yalova iskelesunde kizartup, çimacu arkadaşlarla beraber yeduk. Bir de rakiyi alduk, iştuk. Ver şimdi yetmişlik rakinun parasinu bakalum,”.
Komşumuz İstepan Efendi'nin oğlu Onnik'le arkadaşlık yaptığımız yıllarda sandalımı filika olarak ―sahile servis için― Mik-Nik adlı kocaman kotrasının arkasına bağlayıp arkadaş gruplarıyla çok uzaklara giderdik. Molivofasa'ya (Kurşunburun) gittiğimiz bir gün, sabahtan esen hafif rüzgâr, birden Yıldız yönüne döndü ve gök kararmaya başladı. Hava Karayel'e kayıyordu. Fırtına patlamak üzereydi. Hemen demir alıp Paylo Ambelo yoluyla Büyükada’daki limanımıza dönmeye çabalarken Heybeliada açıklarında bir arkadaşın arkaya bakmasıyla sandalımın yerinde olmadığını fark ettik. Onu çeken halat, pervaneye dolanıp kopmuştu. El emeğim, göz nurum sandalımı yolda kaybetmiştik. Ne kadar evvel kaybolduğunu kestirmek imkânsızdı. Zorlukla kotranın yönünü çevirerek koca dalgalar arasında sandalımı aramaya koyulduk. Karayel azmıştı, bordamıza vuran sert ve kaba sularla iki saat kadar boğuştuktan sonra, onu Niandros (Tavşanadası) yakınında, dalgalar arasında, kaybolduğu için ağlayan küçük bir çocuk gibi tepinirken bulduk. Sapasağlamdı. Henüz karaya vurmamıştı.
Oto yedek parçacısı olarak çalışmaya başladıktan sonra Ada benim için geceleri uyumak için kullanılan bir yatakhane olmuştu. Büyükannem, her gün işe gittiğim için “Viktoriko ya se izo un hombre d’eço,” (Viktorcuğumuz artık bir iş adamı oldu) diyerek seviniyor ve bana iltifatlar yağdırıyordu. Sabahları erkenden vapura yetişmem için odama gelip beni uyandıran ve kahvaltımı hazırlayan büyükannemdi. Kendi adıma iş kurmak fırsatı çıktığı gün ise çocukken tamir işleriyle uğraştığımda anneme: “Koş gel, bak Viktor evimizi başımıza yıkıyor,” diye yakınan aynı Büyükannem, şimdi işe başlamam için sonradan kendisine gururla iade ettiğim bir miktar para veriyordu bana.
İş hayatındaki dertler durmadan birbirini kovalıyordu. Biri halledilemeden yenisi çıkıveriyordu. Yüzümdeki yumuşak çocuksu hatlarımın yerinde sert ve derin çizgiler beliriyordu. O günlerin birinde, babamın I. Cihan Harbi gereği askerliğini yaptığı Suriye’de gözlemlediği güzel bir benzetmesi içimi ferahlattı. “Dertler,” diyordu babam, “demiryolu boyunca hat kenarında dikili olan telgraf direkleri gibidir. Uzaktan küçücük görünen bir direk, tren yol aldıkça gözümüze kocaman olarak yaklaştığı gibi çok önemli bir olayı çözdükten sonra evvelce taa uzaklarda kalan küçücük ve en önemsiz addettiğimiz problem, önümüze koskocaman olarak çıkar. Hayat devam ettiği müddetçe bu da böyle devam edecek.” Kendimi bu felsefeye alıştırdıktan sonra, korkusuzca, değişik işlere girişip sırtıma yeni dertler yüklemeyi vazife edindim. Tüm çalışmalarımı ‘mecburi görev’ olarak değil de tırmanmam gereken ‘heves zincirimin birer halkası’ olarak benimsedim. (Heves Zincirim şiiri)
İşe gitmediğim günler, daha da değerli oluyordu. Benimle arkadaşlık yapabilecek yaşa gelmiş olan küçük erkek kardeşlerim Musa ve Yılmaz'la oyun ve oyuncak yapımında sıkı fıkı sırlarımız oluşmuştu. Maket yapımında, yaşımızın ve kabiliyetimizin el verdiği kadar birbirimize yardımcı oluyorduk. Suda yüzdürülecek olanlarını, Splendit Oteli karşısındaki terasının altında, o zamanlar deniz olan Horoz Reis ve Lofet’in kayıkhane olarak işgal ettikleri sahilin sığ sularında yüzdürürdük. Oyuncaklarımızı, her zaman biz, kendimiz imâl ederdik. Şöyle ki, yarım asır geçtikten sonra her birimiz yaz tatilleri süresince Büyükada’da yapmış olduğumuz eski maket ve oyuncaklarımızı, “Oyuncağın 100 Yıllık Serüveni-Albukrek Kardeşlerin Özel Koleksiyonu” adı altında 21 Nisan-15 Mayıs 2002 tarihleri arasında sanatsever akrabamız Yakup Almelek’in Kabataş’taki bir işyerinde sergiledik. (Yiğit Karamehmet, "60 Yıldır Oyuncak Yapan Kardeşler", Milliyet Gazetesi- Pazar Eki, 19.05.2002 http://www.milliyet.com.tr/2002/05/20/pazar/paz00.html)
Ada evleri, kışın genellikle kapalı kaldıklarından her bahar mevsiminde bakım gerektirir. Çocukluğumda, dedemin tamir işleriyle uğraşırken beni yanına çırak olarak çalıştırmasından olsa gerek onarma hevesim gelişti. Savaş yıllarında etkilendiğim "bir gün lâzım olur" veya “bozulan bu eşyayı ilerde tamir ederim” düşüncesi saplantı derecesine varan, kulanım dışı, atılması gereken ‘gereksiz eşyayı saklama hastalığı’ bende o kadar müzmin oldu ki 2002 yılının Ağustos ayında, biriktirdiğim bunca eşyayı Nostalji Müzesi adı altında Büyükada’daki evimin bir katında sergilemeye kadar götürdü. (Şalom Gazetesi, 21.08.2002) Altı yıl boyunca dostlarıma müzemi gezdirmekten ve her bir eşyanın hatırasını nostaljiyle anlatmaktan, dolayısıyla o eşyayı anmaktan, tekrar yaşatmaktan büyük zevk aldım ve gurur duydum.
Maalesef iki yıl kadar evvel, dairenin bir bölümünü tekrar ikametgâh olarak kullanmak üzere tadil etmeye başladım ve tüm bu eşyaları paketledim. Yine de Nostalji adındaki müzem, Adalarımızda mevcut ve müzeye dönüştürülen Heybeliada’daki yazar Hüseyin Rahmi Gürpınar evi, Burgaz Adası'ndaki yazar Sait Faik Abasıyanık evi, Büyükada’daki yazar Reşat Nuri Güntekin evi ve Heybeliada’daki İsmet İnönü evleri dışında Adalar'da açılan ilk eşya müzesi sıfatını almıştır.
Seksen yıl hem çok uzun, hem de dün gibi gelir yaşlanan insana. Şüphesiz ki Büyükada her zamanki Büyükada’dır. Fakat zamanla cazibesi değişiyordu. Köşklerin çok konutlu yapıya dönüştürülmesiyle, seyis ve atlara mahsus müştemilatların apartman dairesi şeklinde restore edilmeleriyle ve bilhassa meyve ağaçlı ve çiçekli bahçelerden ifraz edilen topraklar üzerinden yükselen beton blokların inşaatlarıyla ada, bir sayfiye köyü görünümden ziyade bitişik nizam yapıdaki İstanbul’un kalabalık bir mahallesine dönüşmeye doğru gidiyordu.
Yıllar geçtikçe Adalar'a getirilen kent konforu sayesinde de adamız, köy özelliğini tamamıyla yitirdi. Çocukken ayakkabılarımızın ucunun üst derisini delecek derecede aşındırarak deştiğimiz demir oksitli toprağımız, değişik gaye ve malzemelerle örtüldü, maziye gömüldü, yok oldu, bitti. Öte yandan şehirlerde, sayfiye taklidi bahçeli-havuzlu siteler çoğaldı. Birçok aile, senede iki defa göç külfetiyle ev değiştirmek istemiyor artık. Buna, gençlerin otomobil sevdası ve Ege-Akdeniz yöresinde açılan konforlu lüks otellerin cazibesi de eklenince, campagne (sayfiye-köy) diye nitelenen, nostaljik, biraz da ilkel bir hayat yaşamanın tadını arayan hevesliler, gitgide azaldı, belki de kalmadı.
Anlatmaya çalıştığım çocukluğumun ve gençliğimin devrinde, Ada iskelesinin varış rıhtımında bekleyen yeşil üniformalı polisimiz Hilmi Baba ve kahve renkli üniformalı bekçimiz Recep Dayı, vapurdan çıkan yolcunun gözünün içine tek tek bakar, beğenmediği kişileri adaya sokmaz, geri gönderirdi. Zaman içerisinde, eskiden kendine has bir köy yaşantısı olan bu kırmızı toprağımızı, tüm dünya vatandaşları ‘turizm’ adına gün be gün eze eze ve ‘sorma gir’ serbestliğiyle gide gele, yeni medeniyetler tanıttılar ada halkımıza.
Tahminimce, benimle yaşıt olan kişilerin dedeleri, bir evvelki asırda Ankara’nın, Trakya’nın, Çanakkale’nin, Gürcistan’ın, o zaman kırsal olan yörelerinde büyüdükleri için ve özellikle özledikleri, yukarıda anlatmaya çalıştığım 1931 ile 1961 yılları arasındaki Büyükada’mızın televizyonsuz, radyosuz, telefonsuz, gazsız, susuz, bazı gecelerini de mum ışığıyla geçiren, ailece kalabalık evlerdeki yaşam şeklini, sevdiler, benimsediler, o devri huzurla yaşadılar ve bize de yaşattılar. Çünkü horozun ötüşü ve merkep-katır kokusu, küçük yaşta oldukları günlerin dertsiz, mesuliyetsiz, çocukluklarının mutlu ve tatlı devrini hatırlatıyordu onlara.
Şansım odur ki, Büyükada’nın köy hayatını, ben de küçüklüğümde bir nebze tattıktan sonra şehirli basamağına çıktım. Ne yazık ki bugün, kentlerde doğan yeni neslin insanları, gönüllerimizde saklı kalan, nineler, dedeler, çoluk çocukla beraber, aynı sülalenin içinde tek bir çatı altında büyümenin ve Ulu Yaratan’ın yarattıklarıyla iç içe yaşamanın tadını hiçbir zaman bilemeyecekler artık.
Bana, bunları anlatmama ve o mesut günlerimi tekrar yaşatmama fırsat verdiğiniz için sonsuz teşekkürler.
H. Viktor Albukrek
nimetviktor@ttmail.com
Kışın: 0212-263 46 27
Yazın: 0216-382 50 21
devam etse keşke...
Büyükadası'nda (1931-1961)
bizleri adeta zaman yolculuğuna çıkaran
Saygıdeğer Viktor Albukrek Beyefendi'ye
bizleri adeta zaman yolculuğuna çıkaran
Saygıdeğer Viktor Albukrek Beyefendi'ye
1001 teşekkürlerimizle...
ADALAR POSTASI
)O(
)O(
_______________________________________________________2
Adalar Spor Kulübü, 22.10.2011
Yusuf Bahar
Tuzla Şifa:1 Adalar Spor:3
Gollerin sahibi olan Semih'e, Erdi'ye, Gökhan'a, muhteşem kurtarışlarıyla takımı ateşleyen Emre'ye, defansta rakip takıma geçit vermeyen Hasan'a, Turgay'a, Yakup'a, kanatlardan top taşıyan sevgili Orhun'a, Enes'e, takıma girdiği dakikadan itibaren taraftarın gözbebeği olan Selçuk Aktarcı'ya ve Erdinç'e, takıma maestroluk yapan Mustafa'ya, kulübede bekleyen diğer futbolcu kardeşlerime, Takım'ın genel Kaptanı Tuğsal Eliz'e, Hocamız İsmail'e saha içi yöneticilerimizden Temel Akbulut'a, tüm yönetim kurulu üyelerime ve adını geçirmediğim Mert Çelik Kardeşim'e, Erdi'ye, Uğur'a, 12. adam son durak taraftarıma çok teşekkür ederim. Nice güzel başarılara hep beraber inşallah.
Adalar Spor Kulübü Başkanı Yusuf Bahar.
* * *
TEBRİKLER!...
Nice galibiyetler...
ADALAR POSTASI
)O(
_______________________________________________________3
Sayfanız hayırlı olsun. Bir resimle kutluyorum ben de...
_______________________________________________________4
Başta ADALAR POSTASI'nı bizlere ulaştıran arkadaşlarımız, Büyükadalı dostlarımıza yürekten selamlar.
_______________________________________________________5
ADALILARA POSTA VAR!...
MERHABA ADALAR,
BUGÜN LODOS YOK
HİÇ ESMİYOR RÜZGÂR
BENİ SORARSANIZ EĞER
EH İŞTE
BUNCA ÇİRKEF CİNAYETLERİN İŞLENDİĞİ DÜNYADA
NE KADAR OLUNABİLİRSE ARTIK
O KADAR İYİYİM
HANİ FİTİLLERİ DÖKÜLMÜŞ BİR YELEĞİM VARDI KADİFEDEN
BİLDİNİZ Mİ SELİM'LE ÇİĞDEM
BİR DE PEDALLARI DİŞLİ
DİRENİŞ İŞLEMELİ
YOKUŞ YUKARI KOŞMAYA KALKAN BİSİKLETİM
BİR DE
HER DÜĞÜMÜNDE KAHIRLI UMUT SAKLI HALILARI NECATİ'NİN
HA SAHİ
AĞDALI OSMANLICA'YA HAYRAN ENGİN BEY'İ UNUTMAMALI
VE TABİİ
TARİHLE BİLİMİ SARMALAŞTIRAN OSMAN BAHADIR'I
UNUTTUĞUMU SANMA SAKIN ARİF AĞABEY ZATINIZI
TABİİ ELBET
BİR DE HER BAHARDA
YAĞMALAR GİBİ TOPLAYIP DENİZ VE DAĞ MANZARALI BAHÇENİZDEN
SİZDEN UZAK
SİZE YAKIN DOSTLARIMA DEMETLEDİĞİM MİMOZALARINIZI
BİR DE ADALI DOSTLARIM
SÖYLEYİN BANA BAKALIM AŞK ADINA
NASIL UNUTURUM
AMA NASIL
SİZLERİN O HİLESİZ
HURDASIZ
ZIRHSIZ
TAMAMEN SAVUNMASIZ
İÇ AÇICILIĞINIZI
SELAH
01:28
22 10 2011
_______________________________________________________6
AdaGazetesi.com, 22.10.2011
Avedis Hilkat
PRENS ADALARI ve BALIKÇILIK !!!!!!!!
İstanbul'un sayfiye yerlerinden olan Adalar ilçesi, nam-ı diğer Prens Adaları, İstanbul'un sıcak yaz günlerinin alternatifi olan ve İstanbullulara plaj, fayton gezisi, traking, yürüyüş, bisiklet, piknik, konaklama hizmetleri veren Adalar doğru ve bilinçli projelere muhtaç.
Marmara Denizi’nin kuzey doğusunda yer alan Adalar, günümüzde artık balığa hasret bir belde oldu. Bir iç deniz olan Marmara Denizi'nde bir zamanlar 128 tür balığı çevresinde barındıran bu belde artık tüketeceği balığı İstanbul balık halinden alır duruma geldi.
Yıllardır Adalar'ın çevresinde trol, algarna yanı sıra sahillerinde yapılan gırgır avcılığına, bir de midye katliamı eklendi. Son senelerde İstanbul'un balık lokantalarının midye ihtiyacını karşılayan Adalar, S.O.S veriyor!
Acil olarak tekmil adalar etrafında 3 deniz mili civarındaki balık yasağının 9 metreden büyük teknelere uygulanması gerekmektedir. Böylelikle hem Adalar ilçesinin balıkçılıkla uğraşan esnafı korunmuş olup hem de Marmara Denizi'nin en temiz denizine sahip olan Adalar ilçesinde ekolojik dengenin kendini yenilemesiyle balık faunasının tekrar dirileceği, geçtiğimiz yıllarda dört adanın su ürünleri kooperatifleriyle yapılan toplantılarda ortak görüş olarak Adalar'da Yapay Resifler Projesi'yle birlikte sunulmuştu. Su Ürünleri Fakültesi'yle koordineli olarak yapılacak olan bu çalışma en kısa zamanda semeresini verecekti. Ancak olmadı, yapılmadı, sümen altı oldu!
29 Mart yerel seçimlerinde Adalılar tercihlerini CHP adayı Sn. Mustafa Farsakoğlu’dan yana kullanarak Adalar beldesini yakından tanıyan Başkanı'nı seçmişti. Aradan 30 aydan fazla zaman geçmesine rağmen görüyoruz ki Adalar ilçesinin önemli bir gelir kaynağı olan BALIKÇILIK bitme noktasına gelmiş, Adalı balıkçılar mağdur duruma düşmüş ve bu sektörle paralel olan balık restaurantları Ada balıklarını özler hale gelmiştir.
Sn. Farsakoğlu’nun seçim çalışmalarında Kapalıçarşı'daki dükkânımda şahsıma yapmış olduğu ziyarette, Adalar ilçesinde Kaymakamlık yaptığı dönemde gırgırlara uygulamış olduğu balık avlanma yasağının Adalar ilçesine ve Marmara Denizi'ne bereket getirdiği ve 2002 yılındaki balık —özellikle de lüfer, kofana, sarıkanat, çinekop— akınının, tüm balıkçı esnafının ve Adalı amatör balıkçıların yüzünü güldürdüğünü, hatta şahsımın dahi o yıl yaz sezonunda uzun oltayla 700 adet üzerinde balık tutmuşluğunu belirtmiştik. Bu sohbetimiz arasında oğlum Arno Hilkat'ın, Sn Mustafa Farsakoğlu’na, “Belediye başkanı olursanız Adalar'da büyük gırgırlara yine balık yasağını uygulayacak mısınız? Adalar ilçesi balık faunasını koruyacak mısınız?" soruları üzerine "SÖZ VERİYORUM balık yasağını uygulatacağım," sözünüz hâlâ kulaklarımda ve şimdi bizler o sözünüzü hatırlatma gereğini hissederek size yazıyor ve bekliyoruz!!!!!!!
Avedis Hilkat
Adalar Sivil Toplum Örgütleri temsilcisi
İl Genel Meclisi Adalar ilçesi bağımsız adayı
ADA GAZETESİ, JAMANAK, MARMARA, ADALI DERGİSİ, TARAF GZT. ADALAR MUHABİRİ (GÖNÜLLÜ)
Adalar Belediyesi, 2011
http://www.adalar.bel.tr/gonullumerkezi/getir.htm
İHTİYACIN VARSA GÖTÜR…
İlçemiz Adalarda ikâmet eden ve ekonomik sıkıntı yaşayan vatandaşlarımıza düzenli olarak katkı sağlamayı amaçladık. İlçemizde veya anakarada yaşayan vatandaşlarımızın evinde, işyerlerinde ihtiyaç olmaktan çıkan, kullanışlı temiz bütün eşyalarını (giysi, ayakkabı, oyuncak vs.) ihtiyaç sahiplerine ulaştırmaktayız.
Adalar Belediyesi Gönüllü Evi'nde verilen hizmetler karşılığında vatandaşlarımızdan hiçbir ad altında ücret alınmamaktadır. Ancak; başvuran vatandaşlarımızdan “yardımların devamlılığını" sağlamak amacıyla kimlik ve adres bilgileri alınmaktadır.
Gönüllü Evimize bağışlanan büyük eşyalar ki bunlar mobilya, beyaz eşya vs. ekiplerimiz tarafından alınıp, ihtiyaç sahiplerine teslim edilmektedir. Tüm bu hizmetlerin yanında bazı giysiler tiyatro gösterilerinde, öğrenci balolarında kullanılmak üzere verilmekte, kostüm, abiye tarzı kıyafetlerin amacına uygun olarak birden fazla kullanılması sağlanmaktadır.
Tabiî ki Gönüllü Evimizin kuruluş amacı sadece ihtiyaç fazlalarını, ihtiyacı olan vatandaşlarımıza ulaştırmak değildir. Bunun yanında ev hanımlarımızın, emeklilerimizin, gençlerimizin ve çocuklarımızın boş vakitlerini eğlenmeye ve öğrenmeye, ekonomilerine katkı sağlamaya daha çok yaklaştırmaktadır.
_______________________________________________________8
İstanbul Orman Bölge Müdürlüğü, 21.10.2011
http://istanbulobm.ogm.gov.tr
Yaralı Şahin Muhafaza Altına Alındı
İstanbul Büyükada’da vatandaşlar tarafından bulunan yaralı Şahin, Orman Muhafaza memuru tarafından bakıma alındı.
Ormanlarımızın korunması ve çoğalmasının yanı sıra, sel, yangın, deprem gibi doğal afetlerde de vatandaşın yardımına koşan Orman idaresi çalışanları bu kez de yaralı Şahin'e sahip çıktı…
İstanbul Orman Bölge Müdürlüğü Kanlıca İşletmesi Adalar Orman İşletme Şefliği sorumluluk alanında bulunan Büyükada’da yaralı uçamaz halde vatandaşlar tarafından bulunan Şahin (Buteo buteo) vatandaşlarca Adalar Orman İşletme Şefliği'ne teslim edildi.
Yaralı Şahin'e, yaban hayatı teknikeri olan ve aynı zamanda Orman Muhafaza memuru olarak görev yapan İbrahim Kısa tarafından müdahale edilerek Adakule Yangın Gözetleme Kulesi'nde bakıma alındı.
Kanat ve kuyruk tüyleri yakılmış olan Şahin yanık kalıntılarından temizlenerek, et vb. gıdalarla beslenip
bakım ünitesinde muhafaza edilmektedir.
Yaklaşık 6 ay süreyle bakım ve beslenmesi Adakule Yangın Gözetleme Kulesinde yapılacak Şahin’in sağlığına kavuşturularak doğaya salınması planlanmaktadır.
_______________________________________________________9
Zaman, 21.10.2011
http://www.zaman.com.tr/haber.do?haberno=1193293&title=8-ist5days-oryantiring-yarislari-15-kasimda-istanbulda
8. İst5Days Oryantiring Yarışları
1-5 Kasım'da İstanbul'da
Harita ve pusula kullanarak arazide hedef bulma sporu olan oryantiringte Kasım ayında büyük bir mücadele yaşanacak. Türkiye'de düzenlenen en büyük oryantiring organizasyonu olan Uluslararası İst5days Yarışları'nın 8'incisi 1 - 5 Kasım tarihleri arasında İstanbul'da gerçekleşecek.
35 ülkeden yaşları 7 - 80 arasında 1000'e yakın sporcunun katılacağı yarışlar dört gün boyunca beş ayrı etap halinde Belgrad Ormanı, Heybeliada, Kapalıçarşı, Tarihi Yarımada ve Sultanahmet'te gerçekleşecek. Bu etaplarda sporcular için olduğu kadar oryantiring ile yeni tanışacaklar için de parkurlar olacak.
İstanbul'un dünyaca ünlü bölgelerinde hedeflerine ulaşmaya çalışacak olan sporculardan etapları en doğru ve hızlı tamamlayanlar ödülü ülkesine götürecek. Yarışmaya 350 Türk sporcu katılacak.
İst5days Yarışları İstanbul Orienteering Spor Kulübü Derneği-İOG tarafından 2004 yılından bu yana düzenleniyor. 2004 yılında 4 ülkeden 130 sporcunun katılımı ile başlayan organizasyon her sene büyüyerek 2010 yılında 5 kıtadan 27 ülke'den 800 sporcunun katılımı ile gerçekleşti.
İst5days dünya sıralamasına puan veren WRE (World Ranking Event) statüsünde olduğu ve İstanbul'un farklı noktalarında farklı parkur deneyimleri sunduğu için büyük ilgi görüyor. Belgrad Ormanı, Heybeliada, Sultanahmet gibi İstanbul'un ilgi çekici bölgelerindeki yarışın en heyecanlı etabı ise Kapalıçarşı'da gerçekleşiyor.
_______________________________________________________10
Nevşehir Medya Haber, 21.10.2011
Bir Günah Gibi 3.Bölüm...
Atv ekranlarının yeni dizisi Bir Günah Gibi 3.Bölüm 21 Ekim 2011 Cuma akşamı yeni bölümüyle saat 22:00'da ekranlara gelecek. Rusya’dan kaçarak Türkiye’ye yerleşen bir ailenin yaşam mücadelesinin konu alındığı dizinin 3.Bölümünde; Enver Benan’a bir sürpriz yapmıştır. Balayı niyetine Benan’ı Büyükada’ya götürecektir.
Bir Günah Gibi 3.Bölüm'de; Yeni evli çiftler Necip’i kurtarmayı düşünmektedir. Büyükada'dayken Suat da Necip’i kurtarmaya çalışmaktadır. Necip’in hayatı kayıp olan belgelerin bulunmasıyla alakalıdır. Acaba Suat bu belgeleri bulabilecek midir? Benan balayından döner ama onu bir sürpriz daha beklemektedir. Görümcesi Suat’a âşık olmuş, derdiniyse Suat’a aşık olan yengesine açmıştır.
Bir Günah Gibi 3.Bölüm