* * *
ADALAR'da TARİHTE O GÜN:
5 Kasım 1904 Cumartesi günlü, Büyükada'da Müslümanların gömüleceği bir kabristan olmaması sebebiyle ölülerin Üsküdar'a denizden geçirildikleri, orada kabristan yapılarak bir arazi bulunması ve etrafının duvarlarla çevrilmesi için gereken paranın tedarikine dair...
* * *
ADALAR'da BİR GÜN:
Fotoğraf: Ugo Antonio Corintio, Kınalıada, Ağustos 2010.
* * *
ADALAR'da HAVA DURUMU:
28 Ekim 2010 Perşembe
Büyükada'da HAVA DURUMU*
Kuvvetli sağanak yağışlı
12/14ºC
% 91-94 nem
Poyraz, KD 39km/sa
Gündoğuşu 07:28... Günbatışı 18:06...
* * *
Cicely Mary Barker, The White Bryony Fairy.
* * *
1- Mustafa Kemal Paşa: "Yarın Cumhuriyet ilan edeceğiz..."
2- Semiha Baltacı - Necati Önel: "Tüm ADALAR POSTASI okurlarını, 29 Ekim 2010 saat 19:00'dan itibaren Recep Koç Caddesi No:32 Büyükada adresinde düzenleyeceğimiz Cumhuriyet Şöleni'ne bekiyoruz..."
3- Mustafa Farsakoğlu: Cumhuriyet Bayramımızın 87. Yılı kutlama etkinliklerinde sizleri de aramızda görmek bizi onurlandıracaktır..."
4- Adalar'da Cumhuriyetimizin 86. yılı kutlamalarından...
5- Adalar Kültür Derneği: "29 Ekim Cumhuriyet Bayramı kutlu olsun..."
6- Mehmet Gözgücü: "Cumhuriyetimizin 87. yılını en içten dileklerimle kutlayıp..."
7- Akgül Baylav: "Neden sadece Rum ve Ermeni vatandaşlardan isteniyor bu kaldırım parası?..."
8- Ahmet Tanrıverdi: "Ağaçsız kel bir adanın ambleme yansıtılması ne çağdaşlığa, ne bilime, ne de ada kültürüne uyuyor, yazık, çok yazık. Bu logoyu yapana da kabul edenlere de esef ediyorum. Hele de..."
9- Yüksel Özcan: "Pityusa V Fotoğraf Sergisi'ne davet..."
10- Yael Safran: "Her sene soğuyan havalarla beraber biz de valizlerimizi toplayıp kapağı Bükükada’ya atarız. Her gelişimizde mutlaka biraz da İsrail’de soluklanırız. Bizim için, Büyükada’nın en vazgeçilmez yerlerinden biri Perşembe pazarıdır..."
11- Sibel Akkaşoğlu: "Bu hafta Adaevi'nde bir filmimiz, bir sergimiz bir de gezi sunumumuz var..."
12- Nilhan Aydın: "Adanın kralı bile her zaman der ki; "Kimse adanın sahibi değil, olamaz da, insanlar gelir geçer, ada kendinin sahibidir...”
13- (g)özü mugayyir: "Büyükada Nizam Caddesi'nde, Adalar'ın Kentsel SİT Alanı bütünü dokusuna tamamiyle aykırı olarak; bahçe duvarlarının..."
)O(
_______________________________________________________1
CUMHURİYETİMİZİN 87. YILI
KUTLU OLSUN...
KUTLU OLSUN...
"Mustafa Kemal Paşa, Kemalettin Sami ve Halit Paşalar yanı sıra İsmet ve Kâzım Paşalar ile Fethi Bey'i de akşam yemeğine davet etmişti. Rize milletvekili Fuat, Afyonkarahisar milletvekili Ruşen Eşref Beyler de Çankaya'ya gelmişlerdi. Mustafa Kemal Paşa, yemek sırasında arkadaşlarına: "Yarın Cumhuriyet ilan edeceğiz" müjdesini vermişti.
Ertesi gün parti grup toplantısının ardından saat 18:00'de hemen Meclis toplantısı açıldı. Mustafa Kemal Paşa'nın, Halk Partisi Meclis Grubu'nun toplantısında, hükümet buhranına hal tarzı bulmak için "Anayasa'nın bazı maddelerinin değiştirilmesi" gerektiğini bildiren konuşmasının ardından Cumhuriyet teklifi kabul edildi. Kanun teklifinin, Kanun-i Esasi encümeni tarafından usulen incelenip tutanağı hazırlanırken, Meclis de diğer bazı işlerle meşgul oldu. Sonunda, Başkanlık kürsüsünde oturan Başkan vekili İsmet Paşa'nın, Kanun-i Esasi encümeni, Teşkilat-ı Esasiye Kanunu'nda degisiklikler yapılmasıyla ilgili tasarının öncelikle ve derhal görüşülmesini teklif etmesi uzerine "Kabul!" sesleri akabinde derhal tutanak okundu. Teklif edildiği gibi öncelikle görüşüldü. Nihayet saat 20:30'da kanun, birçok konuşmacının "Yaşasın Cumhuriyet!" sesleriyle alkışlanan konuşmalarıyla kabul edildi. Gizli oylamada 158 milletvekilinin 158'inin de oyunu alan Ankara milletvekili Mustafa Kemal Paşa'nın, Cumhurbaşkanlığı'na seçilmesi üzerine Meclis'e yaptığı teşekkür konuşmasında: "...Daima, muhterem arkadaşlarımın ellerine çok samimi ve sıkı bir surette yapışarak, onların şahıslarından kendimi bir an bile ayrı görmeyerek çalışacağım. Milletin sevgisini daima dayanak noktası sayarak hep beraber ileriye gideceğiz. Türkiye Cumhuriyeti, mesut, muvaffak ve muzaffer olacaktır..." demişti.
Bugün Cumhuriyetimizin 87. yılı... Kutlu ve ilelebet payidar olsun!
)O(
_______________________________________________________2
From: SEMİHA BALTACI - NECATİ ÖNEL
Subject: cumhuriyet şöleni
Date: October 26, 2010 12:12:25 PM GMT+03:00
To: adalar.postasi@gmail.com
CUMHURİYET ŞÖLENİ'NE BEKLİYORUZ...
TÜM ADALAR POSTASI OKURLARINI,
29 EKİM 2010 SAAT 19:00'DAN İTİBAREN RECEP KOÇ CADDESİ NO:32 BÜYÜKADA ADRESİNDE DÜZENLEYECEĞİMİZ CUMHURİYET ŞÖLENİ'NE BEKLİYORUZ.
SEMİHA BALTACI - NECATİ ÖNEL
From: OYA İSLİMYELİ
Subject: Cumhuriyet Bayramınız Kutlu Olsun
Date: October 26, 2010 12:33:42 PM GMT+03:00
To: adalar.postasi@gmail.com
Cumhuriyet Bayramımızın 87. Yılı kutlama etkinliklerinde sizleri de aramızda görmek bizi onurlandıracaktır.
Ayrıntılı bilgi : www.adalar.bel.tr
Dr. M. FARSAKOĞLU
Adalar Belediye Başkanı
...
Büyükada, Heybeliada, Burgazada ve Kınalıada'da, 27-28-29 Ekim 2010 tarihleri arasında üç gün boyunca kutlanacak olan Cumhuriyet Bayramı etkinlikleri ile 28 Ekim akşamı Büyükada Anadolu Kulübü'nde Cumhuriyetten günümüze kadın giysileri defilesi, Atatürk'ün sevdiği şarkılar ve Folklor gösterisinden oluşan Cumhuriyet Kutlamaları'nda birlikte olalım.
Bu anlamlı üç gün ve geceye katılımınızdan onur duyarız.
Adalar Belediyesi
_______________________________________________________4
ADALAR'da
CUMHURİYETİMİZİN 86. YILI
KUTLAMALARINDAN...
From: SEMİHA BALTACI - NECATİ ÖNEL
Subject:
Date: November 6, 2009 11:37:10 AM GMT+02:00
To: adalar.postasi@gmail.com
Büyükada'da Cumhuriyet Bayramı kutlamalarından...
* * *
ADALILAR CUMHURİYET ŞENLİĞİNDE BULUŞTU
Büyükada, 28/10/2008
Fotoğraf: Avedis Hilkat.
http://www.adalar.bel.tr
_______________________________________________________5
From: ADALAR KÜLTÜR DERNEĞİ
Subject: [adalarkulturdernegi] 29 EKİM CUMHURİYET BAYRAMI KUTLU OLSUN
Date: October 27, 2010 6:29:59 PM GMT+03:00
To: adalarkulturdernegiuye@yahoogroups.com
_______________________________________________________6
From: MEHMET GÖZGÜCÜ
Subject: Kutlama
Date: October 28, 2010 7:35:06 AM GMT+03:00
To: adalar.postasi@gmail.com
CUMHURİYETİMİZİN 87. YILINI en içten dileklerimle kutlayıp, sonsuz başarılar diliyorum...............
Mehmet Gözgücü
_______________________________________________________7
From: AKGÜL BAYLAV
Subject: RE: ADALAR POSTASI-2503: meşhur mazhar osman’ı büyükada’ya bir hastaya çağırmışlar...
Date: October 27, 2010 8:01:00 PM GMT+03:00
To: adalar.postasi@gmail.com
Merhabalar,
ADALAR POSTASI'nı kah içim cız ederek kah sevinçle okuyorum; çok şey öğreniyor, kimi zaman eğleniyor, kimi zaman ise eski günleri yadediyor, nostaljilere giriyorum. Mesela bu sayıda vapur-mopur arasındaki gerilimli "rekabeti" kahrolarak, kedilerle ev taşıma macerasını (ki başımızdan çok geçmiştir!) çok eğlenerek okudum.
Yalnız bir haberi anlayamadım: “Adalar'da yaşayan ve çoğu yoksul olan Rum, Ermeni vatandaşlardan belediye 2 bin 500 lira kaldırım parası istiyor. Bunlar bu parayı verecek durumda değil. (...)" Neden sadece Rum ve Ermeni vatandaşlardan isteniyor bu kaldırım parası? Açıklayabilir misiniz bir zahmet? Eğer bu çok bilinen bir konuysa ve ben atlamışsam, şimdiden özur dilerim.
Selamlar,
Akgül
* * *
From: adalar.postasi@gmail.com
Subject: Re: ADALAR POSTASI-2503: meşhur mazhar osman’ı büyükada’ya bir hastaya çağırmışlar...
Date: October 28, 2010 12:28:12 AM GMT+03:00
To: Akgül Baylav
Sayın Akgül Baylav,
'Kaldırım Vergisi/Katkı Payı' bildiğim kadarıyla Adalar'da ev sahibi olan herkesten isteniyor! Yalçın Bayer'in köşesinde yayımlanan bu notta her nedense yalnızca Rum ve Ermeni vatandaşlara özgüymüş gibi bir yanılsama olmuş...
ADALAR PLATFORMU adına Hayati Önel bu konuda bir toplantı tertiplemiş ve akabinde 20 Eylül tarihli ADALAR POSTASI'nda ise şöyle yazmıştı: "Kaldırım Vergisi-Harcama Katkı Payı konusunda bilgilendirme toplantısı dün Büyükada'da yapılmıştır ve mahkemeye toplu başvuru yapma kararı alınmıştır. Başvurunuzu Büyükada Maden Mahallesi Muhtarı RAFET BEY vasıyasıyla YAPABİLİRSİNİZ."
Kent Konseyi'nin de gündeminde yer alan 'Kaldırım Vergisi/Katkı Payı'na dair ADALAR POSTASI'nda yayımlanan kimi bilgiler de ekte...
Ada sahillerinden selam ve sevgiler,
ADALAR POSTASI adına
Emine Çiğdem Tugay
)O(
ADALAR POSTASI-2491/1 (20.9.2010)
http://adalar-postasi-guncel.blogspot.com/2010/09/20-2491.html
ADALAR POSTASI-2485/1 (19.8.2010)
http://adalar-postasi-guncel.blogspot.com/2010/08/19-2485.html
ADALAR POSTASI-2442/5 (10.6.2010)
http://adalar-postasi-guncel.blogspot.com/2010/06/10-2442.html
_______________________________________________________8
From: AHMET TANRIVERDİ
Subject: RE: ADALAR POSTASI-2503: meşhur mazhar osman’ı büyükada’ya bir hastaya çağırmışlar...
Date: October 28, 2010 12:55:14 AM GMT+03:00
To: adalar.postasi.1@gmail.com
Asabiye hekiminin adı Mazhar Osman değil, Mashar Usman'dır. Her ne kadar sayın Hasan Pulur böyle yazmış olsa da durum değişmez.
Adalar Belediyesi'nin yeni "ucube" logosunu kabul edip, onaylamam mümkün değil. Eğer Belediyemiz, bünyesinde bir çocuk kulübü kuracaksa oranın amblemi olabilir. Halka saygılı olmanızı rica ediyorum. Ağaçsız kel bir adanın ambleme yansıtılması ne çağdaşlığa, ne bilime, ne de ada kültürüne uyuyor, yazık, çok yazık. Bu logoyu yapana da kabul edenlere de esef ediyorum. Hele de Cumhuriyet Bayramı'nda piyasaya sürme gafletinde bulunanları kınıyorum.
_______________________________________________________9
From: YÜKSEL ÖZCAN
Subject: Fwd: FOTOGRAF SERGİSİNE DAVET
Date: October 28, 2010 3:35:38 PM GMT+03:00
Cc: adalar.postasi@gmail.com
FOTOĞRAF SERGİSİNE DAVET
_______________________________________________________10
Şalom, 27.10.2010
Yael Safran
Browni ve ıspanak
Sushilerden değişik et ve sebze yemeklerine, çorbalardan böreklere, kreplerden baklavalara kadar hayalini bile kuramayacağımız yemek çeşidi var dünyamızda... Yemek alışkanlıkları ise ülkeden ülkeye, kültürden kültüre değişir...
Yemek alışkanlığı ülkeden ülkeye, kültürden kültüre değişen bir kavramdır. Ülkelerin iklimi, o ülkelerde yetişen sebze ve meyvelerin bolluğu, yakalanan balık çeşnisi bu konuda göz ardı edilemeyecek faktörlerden sadece bazılarıdır. Çinlilerin, Türklerin, Arapların, Rusların yedikleri yemekler birbirlerinden çok farklıdır. Hatta Sefarad Yahudilerinin yedikleri yemeklerle Aşkenaz Yahudilerinin yedikleri yemekler bile farklıdır. Sushilerden, baklavalara, değişik et ve sebze yemeklerinden, çorbalara, böreklerden, kreplere kadar dünyamız hayalini bile kuramayacağımız kadar çok yemek çeşidiyle doludur.
Her sene soğuyan havalarla beraber biz de valizlerimizi toplayıp kapağı Bükükada’ya atarız. Her gelişimizde mutlaka biraz da İsrail’de soluklanırız. Bizim için, Büyükada’nın en vazgeçilmez yerlerinden biri Perşembe pazarıdır. Sıra sıra tezgâhlar, üzerlerinde çeşit çeşit sebzeler ve meyveler gözümüzün önüne bol renkli bir şölen düzenlerler sanki. Satıcılar tezgâhlar arası “Domates, biber, patlıcan” diye bağırarak yarış yaparlar sanki. Hangi tezgâhtaki domatesler daha iyi diye seçebilme özgürlüğü o ülkede yenen yemeklerin çeşidini çok etkiler tabi ki.
Büyükada ve İsrail’de her hafta sebze ve meyve alışverişi için kendimizi pazara atarız. Maalesef Amerika’da böyle bir kavram henüz yok. Seçilebilecek meyve ve sebze çeşnisi oldukça az ve bulunabilecek tek yer ise bölgedeki süpermarketler.
Her ülkenin de yemek yeme alışkanlığı bambaşkadır. Çocuklarımın arkadaşlarının evlerinde yedikleri yemekler de bunun en göz ardı edilemeyecek kanıtıdır. Benim kızım ve oğlum önlerine gelen her yemeği mutlaka yerler. Masada yeni bir yemek olsa bile mutlaka tadına bakarlar; bazen beğenirler, bazen de beğenmezler tabi ki. Benim İstanbul’da içinde büyüdüğüm yemek kültürü çocuklarımın şimdi bizim evde gördüğünden çok farklı tabi. Bu yüzden her yaz İstanbul’a gelip onlara bu kültürün de tadını tattırmak benim için çok önemli. Bu sene İstanbul’a gelmeden önce yedi yaşındaki kızım ile anneannesi arasındaki bir telefon konuşmasında kızım şöyle bir sitemde bulundu:
“Anneanne, bizim gelmemize çok az kaldı, bana Ayşe fasulye, çalı fasulye ve de barbunya hazırlar mısın lütfen?” O konuşmadan sonra kızım için fasulye ve barbunya arayışına çıktım. Koskoca Amerika’nın tek bir yerinde güzelim Perşembe pazarı fasulyelerine rastlamadım. Barbunyalar ise sadece konserve kutularda sıkışıp kalmış olanlarıydı. Bu yaz Büyükada’da kızım yine Türk yemekleri hasretini doyasıya çıkardı.
Geçen sene kızım ile arkadaşı arasında şöyle bir konuşma geçti:
“Yazın İstanbul’da anneanneme ve büyük anneanneme yemek yaparken çok yardım ediyorum. Büyük anneannemle bezelye, anneannemle de barbunya ayıklıyorum.”
“Bezelye ayıklanmaz ki süpermarkette donmuş buzdolabından alınır,” diye itiraz etti kızımın arkadaşı. Ona bezelyenin nasıl ayıklandığının resimlerini gösterene kadar buna inanmak istemedi.
Az sebze ve meyve çeşnisi yüzünden okul çağındaki çocukların yedikleri de çok kısıtlı bir grup içinde kısılıp kalıyor. Geçen hafta da arkadaşım bana çocuğunun hiç ıspanak yemediğinden yakındı. Bunun üzerine başka bir arkadaşım şu anda çok satış yapan bir kitaptan bahsetti. Bu kitabın özelliği çok yemek seçen çocuklar için hazırlanmış özel ve gizli menüler. Kitabın yazarı, uzun araştırmalardan sonra çocuklar arasında popüler yemeklerin içine bazı sebzeler katıldığı zaman tadının alınmadığını keşfetti. Peynirli makarnanın içine püre yapılmış kabak karıştırmak gibi, ya da browninin içine ıspanak koymak gibi. Arkadaşımdan bunu ilk duyduğum zaman kulaklarıma inanamadım. Çocuklarımın yemek problemi olduğundan değil, sadece merakımı giderebilmek için kütüphaneden o kitabı ısmarladım. Kitabın sayfaları arasında inanmazlık denizi içinde kendimi kaybettim. İçine avokado konmuş çikolatalı puding, karnabahar eklenmiş tavada çırpılmış yumurta, tatlı patates eklenmiş peynirli tost, hatta havuçlu ketçap. Gözlerime inanamadım. Yine merakımı gidermek için buzdolabından ıspanağı çıkarıp haşlamaya başladım. Browni tarifini denemeye karar verdim. Tarifteki her şeyi harfi harfine uyguladıktan sonra browniyi fırına koydum. Mutfağa güzel kokular yayılırken oğlum ve kızım soluğu mutfakta aldılar. Bir parça browni kızıma, bir parça browni oğluma ve bir parça da kendime pay ettikten sonra karşılıklı ilk parçayı köşesinden şöyle bir ısırdık. Hepimizin gözleri büyüdü ve hemen arkasından ağız şapırtı sesleri duyuldu. Gerçekten inanılır gibi değildi, çocuklar içinde ıspanak olduğunu ben söyleyene kadar fark etmediler.
Haydi, anneler kolları sıvamaya, bu akşam yemekte ıspanaklı browni var.
Şimdi arkadaşlarım arasında tartışılan konu, çocuklara gizli gizli yemek mi yedirmeli yoksa önlerine gelen sağlıklı yemekleri de yemeyi öğrenmeliler mi?
browni
100 gr. Çikolata
½ bardak havuç püre
½ bardak ıspanak püre
½ bardak kahverengi şeker
¼ bardak kakao
2 çorba kaşığı
margarin
2 çay kaşığı vanilya
2 büyük yumurta beyazı
¾ bardak un
½ çay kaşığı
kabartma tozu
½ çay kaşığı tuz
1) Fırını 200 dereceye hazırla. Browni tepsisini yağla.
2) Çikolatayı erit.
3) Büyük bir kâsede, çikolata, sebze püresi, şeker, kakao, margarin ve vanilyayı krema kıvamına gelene kadar karıştır.
4) Yumurta beyazlarını çırp. Un, kabartma tozu ve tuzu ekle ve tahta bir kaşıkla karıştır.
5) Karışımı tepsiye dök. 35 ya da 40 dakika fırında pişir. Browniyi kesmeden önce iyice soğuması için bekle.
Yael Safran / New Jersey
_______________________________________________________11
From: SİBEL AKKAŞOĞLU
Subject: ADAEVİ BU HAFTA 27 EKİM - 1 KASIM
Date: October 27, 2010 3:25:40 PM GMT+03:00
SEVGİLİ ADAEVİ DOSTLARI,
BU HAFTA ADAEVİ'NDE 1 FİLMİMİZ, BİR SERGİMİZ BİR DE GEZİ SUNUMUMUZ VAR.
30 EKİM CUMARTESİ SAAT 17.00'DE CEMİL BİKMEN VE FATİH SALMANLI'NIN EKDE DAVETİYESİNİ GÖRECEĞİNİZ KARMA RESİM SERGİLERİNİN AÇILIŞI VAR.
31 EKİM PAZAR GÜNÜ SAAT 20.00 DE NAR GEZİ GRUBUNUN ARKADAŞIMIZ BİNGÖL ERDUMLU REHBERLİĞİNDE 9-12 ARALIK TARİHLERİNDE GERÇEKLEŞTİRECEĞİ FLAMAN RESSAMLARIN İZİNDE HOLLANDA GEZİSİNİN SUNUMUNU İZLEYECEĞİZ.
GEZİNİN FİKİR BABASI VE HİKAYE ANLATICISI BİLGÖL ERDUMLU ARKADAŞIMIZ, TABLOLARINI GÖRECEĞİMİZ
RESSAMLARIN HİKAYESİND EN KISA BİR ANLATIMLA AĞZIMIZA BİR PARMAK BAL ÇALACAK.PEŞİ SIRADA YİNE BİNGÖL ARKADAŞIMIZIN ARŞİVİNDEN 20.YÜZYILIN ÖNEMLİ HOLLANDALI BELGESELCİSİ IVENS'İN ''BİR AVRUPA LİMANI ROTTERDAM'' ADLI KISA BELGESELİNİ İZLEYECEĞİZ.
1 KASIM PAZARTESİ SAAT 20.00'DE SİNEMA SAATİNDE ŞARKÜTERİ ADLI FRANSIZ KARA KOMEDİSİNİ İZLEYECEĞİZ.
SELAM VE SEVGİLERİMLE,
SİBEL AKKAŞOĞLU
_______________________________________________________12
HaberTürk- Ekonomi, 27.10.2010
Nilhan Aydın
http://ekonomi.haberturk.com/turizm/haber/565611-denize-sirtini-donen-adalar
Denize sırtını dönen adalar
Hiç düşündünüz mü tatil yaptığınız yerde yaşayanlar sonrasında ne yaparlar?
Tatilinizi yaptınız, hepiniz işinizin başına döndünüz. Aklınızda sadece tatilden kalma birkaç anı var. Ama tüm detaylar yavaş yavaş silinmiş durumdadır eminiz ki. Tatil yaptığınız yerde yaşayanlar ne yaparlar hiç bir fikriniz var mı? Cumhuriyet Gazetesi'nden Nilhan Aydın bu konuya değinirken ilginç bir yazı çıkardı...
Hiç düşündünüz mü? Tatilinizi geçirdiğiniz yerden siz ayrıldıktan sonra oralarda yaşayanlar sezon bitince ne yapar.
Sakince dinlenirler mi?
Yoksa sıkıntıdan birbirlerini mi yerler?
Belki de onlar da tatile başka yerlere giderler, kim bilir.
Peki, ya sahipsiz kediler köpekler ne yaparlar!
Hele hele adaya, dört yanı deniz ile çevrili çıkışı olmayan adaya sahipleri tarafından neden terk edildiklerini anlayamayan çaresizlik içinde yine de sahiplerini bekleyen köpekler, sıcak bir yaz gününün akşamında yemeğinizi yediğiniz sahilde masanızın kenarına gelip sizden balık isteyen o kediler, kar kışta nasıl beslenir, nereye sığınır nerede barınırlar?
Son vapura binmiş uzaklaşırken seyrettiğiniz ada için siz de birçok kişi gibi “ada'da kış geçmez” diye düşünebilirsiniz.
Ben ise döndüm. Bozcaada’dayım.
Hoş geldin diyen yok, kimsecikler yok, bir köpek bana doğru kuyruğunu sallayarak koşuyor. Aa.. bu o köpek; yazın arabanın ezdiği beyaz dişi köpek, yavrularını doğurmuş belli, memeleri büyümüş. Bir elimle onu okşuyorum, öbür elimde Gökçeada’da Kris’in bana hediye ettiği, içinde Yakup Peygamber’in kardeşleri tarafından atıldığı kuyunun suyu bulunduğu küçük çömlek var. Kuru bir çınar yaprağı önümü hışıltıyla kesiyor, yapraklar bir bir derken peş peşe üstüme geliyorlar, ürkütücü bir uğultu kulaklarımda, tedirginim, Çamlık’ı bakmadan geçiyorum, meydana geliyorum, rüzgâr kendi etrafında dönüyor.
Benim adam yerli yerinde değil.
Adanın kargaları masalara inmiş..
Kris’in İsrail’den getirdiği o çömleği sımsıkı tutuyorum.
Çınar altı sabit donuk bakışlı adamlar ile dolmuş, denize arkasını dönmüşler, arka tarafa yola doğru bakıyorlar. Kargalar bir bağırış çağırış gürültüyle yarı çıplak çınar ağacına geri çıkıyorlar.
Mavi renkli kapının pervazında tek başına bir kumru, büzüşmüş, biliyorum o soğuktan değil, yalnızlıktan üşüyor. Yoksa o kumru, yaklaşık bir ay önce kardeşini ve annesini kedilerin kaptığı, bana yaralı gelen kumrunun babası mı? Kumrular eşlerini kaybedince bir daha eş bulmazlar, bu kumru ada'da yalnız yaşayacak.
Ada'da sevgi yok, aşk yok…
Aşk olmayınca da ada hiç çekilmez..
İhanet var adada, birbirlerini şikâyet etmişler, kim kimi şikâyet etmiş? Toprağını satıp çalışmayanlar mı?
Kimler bunlar?
Kendilerini adanın sahibi gören aylaklar mı? Kimseler kim, ama kendi çocuklarını denize atıvermişler. Ee artık ada meşhur ya… nasılsa insanlar gelir, senelerdir adanın yükünü çeken, adayı sevip sevdiren, adaya her gelişinizde gördüğünüz yüzü denize dönük o adam şimdi yok. Size sıcak tebessümle “hoş geldin” diyen dost yerinde yok. Sırtından vuruldu. Simdi ada haset aylaklara mı kaldı? Adanın kralı bile her zaman der ki; “Kimse adanın sahibi değil, olamaz da, insanlar gelir geçer, ada kendinin sahibidir.”
Yazın cıvıl cıvıl olan ada şimdilerde sürgün adasına dönüşüvermiş. Yakup Peygamber’i
de kardeşleri kuyuya atmamış mıydı? Sürgünde olanlar ise o cadı kazanının ateşini yakanlar, onlar kendilerine sürgünler, sevgisizler. Aşk yoksa, adayı bırakın hayat çekilmez.
_______________________________________________________13
(g)özü mugayyir...