9 Eylül 2009 Çarşamba

ADALAR POSTASI-2308: duyduk duymadık demeyin! "duyuru istemiyoruz!" duyurulur!


Russo-Turkish War 1877–1878: Port of Halki, Prince's Islands, Sea of Marmora

http://cgi.ebay.com/TURKEY-Port-Halki-Princes-Islands-Sea-of-Marmara-1878_W0QQitemZ280370397802QQcmdZViewItemQQptZArt_Prints?hash=item414760c26a&_trksid=p3286.m20.l1116

* * *
ADALAR'da TARİHTE O GÜN:

12 Aralık 1894 Çarsamba günlü İdare-i Mahsusa'ya ait bir vapurun hava muhalefeti dolayısıyla Heybeliada'da demir attığına dair...


* * *
ADALAR'da BİR GÜN:

Boncuk, tezgâh açmış Kapalıçarşı'ya
açmasına ya
yan gelmiş yatmış uykuya
cümle Ada kedilerinin haberi ola..
)O(


Kapalıçarşı, 3/09/2009 12:22


* * *
9 Eylül 2009 Çarşamba günü
Büyükada'da HAVA DURUMU*
gökgürültülü sağanak yağışlı
17-22ºC
% 63-90 nem
KD 27km/sa

* http://www.dmi.gov.tr/tahmin/il-ve-ilceler.aspx?m=BUYUKADA uyarinca


* * *

Cicely Mary Barker, The Beech Tree Fairy.


* * *

1- Kurum kurum kurulan Kurul'un uygunsuz ve usulsüz reklam panolarını kaldırmamaktaki anlaşılmaz ısrarı...

2- Robert Schild: "Adalarda huzur..."

3- "Beni vatanıma, Büyükadama gömün..."

4- Selmin Kurç: "Bir "Adalı": Hüseyin Rahmi..."

5- Mehmet Soğancı: "Doğa olaylarının "afet"e dönüşmesi takdir-i ilahi degildir!"

ADALAR POSTASI'nin 2308. sayisinda:
http://adalar-postasi-guncel.blogspot.com/2009/09/adalar-postasi-2306-buyukadada.html

)O(


* * *
BIR de BALIK:





.........................................................1

kurum kurum
kurulan kurul'un
uygunsuz ve usulsuz
reklam panolarını
kaldırmamaktaki
anlaşılmaz ısrarı...

karar
kâr+ar
kararsız
kâr+arsız

ah şu kârArlar! kârArsızlıklar!

Adalar'daki uygunsuz ve usulsuz reklam panolarının ivedilikle kaldırılmasına dair yerinde sayısız başvurumuza rağmen halen, "ak" dediklerine aniden "gak" diyemediklerinden mi, elden geldiğince süreci uzatmak istediklerinden mi, ya da olacak iş değil ya panoları diken, reklamları veren firmalarla anlaştıklarından mı,
nedir, her nedense, en nihayetinde dünkü gün gelen Istanbul V Numaralı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurul Müdürlüğü'nün 19.8.2009 tarih B.16.0.KVM.4.34.00.13/1452 sayilı "Büyükada, Heybeliada, Burgazada, Kınalıada ve Sedefadası'nda bulunan reklam panoları" konulu ekteki yazısında geçen "[...] öneri pano-tabela tasarım çalışması yapılarak alternatifli biçimde Kurulumuza iletilmesi [...]" kararına ne buyrulur?

Adalar'da reklam panolarının yeri yok! Böylesine usulsuz ve uygunsuz reklam panosu ordusunun Adalar'a çıkartılmasına asla izin verilmemesi gerekirken, bunca yerinde itiraza binaen de çoktan geri çekilmesi gerekirdi zaten!

Her Ada'ya kentsel ve doğal dokuya gölge etmeyecek birer duyuru panosu yeter de artar bile!

Bir duyuru merakıdır aldı başını gidiyor, Belediye'nin sabahtan akşama duyuruları neredeyse radyo yayınına dönüştü!

Duyduk duymadık demeyin!
Adalar'da görüntü kirliliği yaratan ne reklamları, ne çirkin panolarını görmek,
ne de gürültü kirliliği yaratan ardı arkası kesilmeyen lüzumlu lüzumsuz duyuruları duymak is-te-mi-yor-uz!
DUYURULUR!
)O(

+ Yapılan öneri pano-tabela çalışmalarının "alternatifli biçimde Kurulumuza iletilmesi,"nden kasıt posta, faks, e-mail, güvercin falan herhalde! :)
+ Geçen sayıda yayımlanan Motorlu Taşıyıcılar"a dair Kurban'in verdiği "olur"lu kararlar da müthiş! Kutlayalım! İmdat'i da...Kurt'u da... Kurban'i da...
İmdat! Kurt! Kurban! Keser! :)
+ Türkiye Adalar Atlası (2009), Hürriyet, 30.8.2009 Foto Analiz, http://fotoanaliz.hurriyet.com.tr/GaleriDetay.aspx?cid=26007&p=1&rid=4369
'den öğrendiğimize göre Kınalıada'da "İskeleden Ayazma Plajı’na belediye minibüsü işliyor,"mus! :( Yok daha neler!







...

ADALAR POSTASI-2291 (15.7.2009): sana dunya olsun feda... buyuk ada! buyuk ada!

http://adalar-postasi-guncel.blogspot.com/2009/07/adalar-postasi-2291-sana-dunya-olsun.html


From: Emine Cigdem Tugay
Subject: Re: 13.7.2009 tarih B.16.KVM.0.11.03.00.34.01.2.427-134339 sayili yaziniza cevaben...
Date: July 15, 2009 6:25:29 PM EEST
To: kurullardairesi@kulturturizm.gov.tr
Cc: ertugrul.gunay@kulturturizm.gov.tr, ozelkalem@kulturturizm.gov.tr, belediyebaskani@adalar.bel.tr, baskan@ibb.gov.tr, samiyilmazturk@mimarlarodasi.org.tr, mimarist@mimarist.org.tr, mhtp.inan@gmail.com, kadikoy@mimarist.org, adalarkoruma@adalarkoruma.org


A. Metin Yildirimli / 5. IKTVKK Muduru
ISTANBUL 5 NUMARALI KULTUR ve TABIAT VARLIKLARINI KORUMA KURULU
Buyuk Postane Cad. Eski Sumerbank Binası
Sirkeci Istanbul
Tel/Faks: 0212 528 31 13

TC KTVK GENEL MUDURLUGU KURULLAR DAIRESI BASKANLIGI
KULTUR ve TABIAT VARLIKLARINI KORUMA YUKSEK KURULU
II. Meclis Binasi Yani
Ulus Ankara
Tel:  0312 310 53 64
Faks: 0312 310 91 12
kurullardairesi@kultur.gov.tr

Ertugrul Gunay / Kultur ve Turizm Bakani
TC KULTUR ve TURIZM BAKANLIGI
Ataturk Bulvari No:29
Opera 06050 Ankara
Tel:  0312 311 19 32
Faks: 0312 311 14 31
ertugrul.gunay@kulturturizm.gov.tr
ozelkalem@kulturturizm.gov.tr

Mustafa Farsakoglu / Adalar Belediye Baskani
ADALAR BELEDIYE BASKANLIGI
Altinordu Caddesi No: 21 
Buyukada Istanbul      
Tel: 0216 382 78 50 (dahili 184)  
Faks: 0216 382 67 85
belediye@adalar.bel.tr
belediyebaskani@adalar.bel.tr

Kadir Topbas / Istanbul Buyuksehir Belediye Baskani
ISTANBUL BUYUKSEHIR BELEDIYE BASKANLIGI
Istanbul Buyuksehir Belediye Baskanligi
Sarachane Istanbul
Tel: 0212 455 14 00-01
Santral: 0212 455 13 00
Faks: 0212 455 27 00
baskan@ibb.gov.tr

Sami Yilmazturk / TMMOB Mimarlar Odasi Istanbul Buyukkent Subesi Yonetim Kurulu Sekreteri
TMMOB MIMARLAR ODASI ISTANBUL BUYUKKENT SUBESI
Yildiz Sarayi Dis Karakol Binasi
Barbaros Bulvari
Besiktas 34349 Istanbul
Tel: 0212 227 69 10
Faks: 0212 236 85 28
samiyilmazturk@mimarlarodasi.org.tr
mimarist@mimarist.org.tr

Mehtap Inan / TMMOB Mimarlar Odasi Anadolu I. Buyukkent Bolge Temsilciligi Yonetim Kurulu Sekreteri
TMMOB MIMARLAR ODASI ANADOLU I. BUYUKKENT BOLGE TEMSILCILIGI
Rintim Caddesi Iskele Sokak No:27
Kadikoy Istanbul
Tel: 0216 348 14 05
mhtp.inan@gmail.com
kadikoy@mimarist.org

Arif Caglar / IAKTVKD Baskani
ISTANBUL ADALARI KULTUR ve TABIAT VARLIKLARINI KORUMA DERNEGI
Guzeller Sokak No:30
Buyukada 34970 Istanbul
adalarkoruma@adalarkoruma.org


Buyukada, 15 Temmuz 2009

TC KULTUR ve TURIZM BAKANLIGI
KULTUR VARLIKLARI ve MUZELER GENEL MUDURLUGU
KURULLAR DAIRESI BASKANLIGI
KULTUR ve TABIAT VARLIKLARINI KORUMA YUKSEK KURULU'na,

Sayin Nermin Besbas (Bakan a. Genel Mudur Yardimcisi),
Sayin T. Oztunali (Kul. Tur. Uzm.),
Sayin S. Menekse (Sb. Md. Yrd.),
Sayin O. Cakir (Dai. Bsk.),

13.7.2009 tarih B.16.KVM.0.11.03.00.34.01.2.427-134339 sayili yazinizda belirtilen,

[...] 2863 sayili Kultur ve Tabiat Varliklarini Koruma Kanunu'nun 51. maddesi uyarinca 'Yurticinde bulunan ve bu kanun kapsamina giren korunmasi gerekli tasinmaz kultur ve tabiat varliklariyla ilgili hizmetlerin bilimsel esaslara gore yurutulmesini saglamak uzere [...] kuruldugu soylenen Kultur ve Tabiat Varliklarini Koruma Yuksek Kurulu ile Kultur ve Tabiat Varliklarini Koruma Bolge Kurullari, "kurulus amac ve esaslari" dogrultusunda karar verdikleri surece elbette ayni kanunun 61. maddesinin de gecerliligi olacaktir.

Ancak 23.5.2009 tarihli basvurumuz ve eklerine verilen 09.06.2009 tarih ve B.16.KVM.0.11.03.00.34.01.2.427-109679 sayili cevabi yazinizda uygulanmasi uygun bulunan 21.6.2006 gun 172 sayili karari takiben 08.04.2009 gun 1174 sayili karar, "bilimsel esaslar"i ve TC Kultur ve Turizm Bakanligi Tasinmaz Kultur ve Tabiat Varliklari Yuksek Kurulu'nun 31.3.1984 tarihli 2234 numarali karari uyarinca "Dogal ve Kensel SIT Alani Butunu" ilan edilmis olan Istanbul Adalari'nin, "Kentsel" ve "Dogal" SIT'e konu olan degerlerini herhangi bir yermiscesine yok sayarak salt "ticari" reklama donuk gelir elde etme kaygisiyla ustelik de "Festivalleri tanitmak ve halki bilgilendirmek," kisvesi altinda, Belediyesi'nce ivedilikle ilgili Kurul'dan izin talep edilip alinmak suretiyle yerlestirilen her biri adeta birer cirkinlik abidesi olup Kentsel ve Dogal SIT dokusunun bogrune adeta birer kazik misali saplanan reklam panolarinin tamaminin kaldirilmasi yonunde olmasi luzum ederken;

her nasilsa "sayiyi asan tabelalarin Belediyesi'nce kaldirilmasi" yonunde, "bilimsel esaslar"la, Kentsel ve Dogal SIT'e konu olan degerlerin korunmasiyla yakin uzak bir ilgisi bulunmayan, hikmeti kendinden menkul hukumsuz bir hukum vermekle kurulus amacinin tam aksi bir istikamette karar alarak "kanunsuz"lukla suc islemektedir!

Hal vaziyet bu minvaldeyken bahsi gecen kanunun 61. maddesi uyarinca "Koruma Yuksek Kurulu ile ilgili Kultur ve Tabiat Varliklarini Koruma Bolge Kurulu'nun kararina uymak suphesiz ki bu aleni "suca ortak olmak" olacagindan bu konuda her turlu kanuni hakkimiz sakli kalmak uzere bir kez daha israrla bahsi gecen "uygunsuz" reklam panolarinin tamaminin Kentsel ve Dogal SIT alani olan Istanbul Adalari'ndan ivedilikle kaldirilmasi yonunde bir kararin ilgili kurulca cikartilmasi yonunde gereginin geregi gibi yapilmasi geregini onemle arz ederiz.

Kaygilarimla,


Emine Cigdem Tugay



..............................Emine Cigdem Tugay
Turkoglu Sokak No:28
Buyukada 34970 Istanbul
emine.cigdem.tugay@gmail.com
http://o-pera-istanbul.blogspot.com

...

+ http://adalar-postasi-guncel.blogspot.com/2009/06/adalar-postasi-2284-kurum-kurum-kurulan.html
+ http://adalar-postasi-guncel.blogspot.com/2009/06/adalar-postasi-2275-adalar-orman.html



.........................................................2

Şalom, 2.9.2009
Robert Schild


http://www.salom.com.tr/news/detail/12909-Adalarda-huzur.aspx


Adalarda huzur...



Adadaki huzur ve mutluluğun en yalın tarifi, yakınlarınız ile terasta kahvaltıya oturmadan arka balkona gidip pazardan almış olduğunuz saksıdaki fesleğenden bir dal kesip yapraklarını, hafifçe zeytinyağı gezdirilmiş, dilimlenmiş domateslerin üstüne serpiştirmek olabilir mi..?

Daha doğru dürüst yağmur yağmadan, güz havası geldi bile adalara – belki de, leylekler bu yıl Ağustos’un ortasında gittiler diye... Ramazan’ın da etkisiyle olsa gerek, sahiller boşaldı, vapurlar da Bangladeş usulü doluluktan kurtuldu, hafta sonları.

Geçenlerde eski dostumuz, yeni Burgazadalı Nedim Hazar’ın NTV’de gösterilen, Büyükada’daki sahil ve deniz kirlenmesini konu alan yarı magazin / yarı belsesel filmini izlerken, Burgaz’ımızda ne denli şanslı olduğumuzu bir kez daha gördük..! Ne hikmetse bu adamız, Kınalı’nın kumsalvari açık sahili, Heybeli’nin piknik geleneğine yatkın bölgeleri ve tabii ki “Prinkipo”nun “büyük” çekiciliğinin yanında gölgede kalıyor ve “harici”lerin ilgisini çekmeyen bir kara parçası olarak, köy havasını olduğunca sürdürebiliyor... Tabii ki adamızın kendi bünyesinde birkaç görmemişi ve doyumsuz çocukları olacak – ancak onları da biz görmezlikten gelerek şuna şükretmeliyiz ki, buradaki rahatımızı bozabilecek, “in” durumuna gelmiş mekânlar yok henüz – Sedefadası’nda oluşmaya başladığı gibi...

Gerçekten Burgaz’da pek bir “in”lik/cinlik yok, bazı haftasonları kulüplerde yemekli/yemeksiz olarak izlenebilecek ses ve saz sanatçılarının dışında – örneğin bu yıl art arda Ayhan Sicimoğlu coşturdu “Su Spor”cular ile “Deniz”cileri!! Diğer ilginç bir konuk, taa İsveç’ten adamıza gelmiş “Stockholm Saksofon Beşlisi”ydi. Aya Nikola kır bahçesinde, çoğunu ilk kez gördüğüm – ancak daha sonra, bir bölümünün salt bu dinleti için Burgaz’a geldiğini öğrendiğim – kalabalık bir dinleyici kitlesinin önünde önce kulağa çok hoş gelen, ne var ki daha sonra “Yeni Müzik” olarak tanımlanan, bazıları Türk bestecilerinden olma, ada halkının daha çok “atonal” bulduğu parçalar dinledik, Burgazadası Kültür Derneği’nin ikramı olan şaraplarımızı yudumlarken... Adamızın bir diğer ikonu olan köfteci Erdal her ne kadar kulağıma eğilip, “Abi, bunlar biraz da caz çalsa da millet oynasa...!” dediyse de, güzel ve huzurlu bir akşamdı, kalabalığa rağmen...

Zaman zaman, özellikle terasta uyukladığımız hafta sonu öğleden sonraları huzur kaçıran bir girişim ise, mahallelere dikilmiş hoparlörlerden bangırdayan Belediye duyurularıdır. Kemik sızlatan bir alarm sesinin ardından, her sözcükten sonra, okuduğu kâgıttaki diğer sözcüğe bakmak üzere olsa gerek, kısa bir ara veren “okuyucu”nun bildirdiklerine, kalp çarpıntısıyla kulak veriyoruz: “Sayın” (ara) “Adalılar” (daha uzun bir ara). “Bu” (ara) “akşam” (ara) “Büyükada” (ara) “İskele” (ara) “Meydanı’nda” vs. vs... – ve en son: “DUYURULUR.” (kısa ara) “Adalar Belediyesi”; bu anonsun aynı aralıklar ile tekrarı, ardından ise “okuma merkezi”ndeki mikrofonun kapatılmasından doğan, kulaklarınızı pas içinde bırakan bir cızırtı... Bu tür bildiriler yararlı olabilir, hiç kuşkusuz – bazı acil durumlarda yaşam da kurtarabilirler, ancak bunları okumanın ve sonlandırmanın daha uygun, alımlı biçimi düşünülemez mi acaba – başına hafif, melodik bir giriş tınısı koymak, kulağa hoş gelen bir bayan sesinden sunmak ve sonundaki sert “duyurulur” sözcüğünden sakınmak gibi..?

HUZUR, HOŞGÖRÜ, KÜÇÜK VE BÜYÜK MUTLULUKLAR...

Huzurlu olmakla adamızda örnek alınacak bir kişi, mahallemiz sokaklarını süpüren temizlik görevlisidir. Gerek hafta sonları yürüyüşe çıkar veya dönerken, gerekse iş günlerinde sabah vapura yetişirken, adı bende saklı bu arkadaşımızı dikkatle izliyor ve istatistiki değerlendirmelerde bulunuyoruz: Kendisiyle on kez karşılaştığımızda, en çok ikisinde süpürgesi ve sokak temizliği erbabının onyıllardır kullanageldiği, bir sıvı yağ tenekesinden yapma faraşı elde, iş yapıyor – sekizinde ise oturmuş, dinleniyor... İşte, sokaklarımızın ağaçlardan düşen meyveler, atlardan olma kestaneler, dört ayaklı veya kanatlı “yırtıcı“ hayvanların çöp konteynerlerinden kapıp, yırtıp boşalttıkları poşetler ve her çeşit pislikten nasiplerini almaları, bu tür dinlenmelerin sonucu olsa gerek...

 Öte yandan, adalarda hoşgörünün, karşılıklı saygının boyutları sonsuzdur ki, bu güzel huylara adalı olmayanlar da fazlasıyla uyar... Bakınız, son bir-iki hafta içinde mevsime uygun olarak çoğalmış küçük balıkçı tekneleri, Şehir Hatları vapurlarının tam güzergâhının üzerinde avlansalar dahi, büyük anlayış gösteren gemi kaptanları, balıkçıların huzurunu bozmamak için olağan rotalarından sapmalar yapmaktan hiç çekinmezler, kıyıya tehlikeli biçimde yakınlaşma pahasına olsa bile..!

Aslında huzuru bulmak için bazı küçük mutluluklar yeterli değil mi, değerli “nitelik...”severler? En yalın biçimde, yakınlarınız ile terasta kahvaltıya oturmadan arka balkona gidip ada pazarından almış olduğunuz saksıdaki fesleğenden bir dal kesip yapraklarını, hafifçe zeytinyağı gezdirilmiş, dilimlenmiş domateslerin üstüne serpiştirmek gibi... Veya, sabah erkenden kalkıp güneş doğarken gökyüzünün büründüğü değişlik renklere bakmak... Yoksa işe giderken sabah vapurunu paylaştığınız arkadaşınız G. ile birlikte göze çarpan tiplerin sanal koleksiyonunu yapmak – küpesinden mokasenlerine dek her gün değişik bir şıklık arzeden geçkin yakışıklıyı; gri takım elbisesi, kravatı ve ağır evrak çantası ile acaba hangi meslektendir diye düşündüğünüz yetmişlik amcayı; Kabataş iskelesinde vapuru karşılayan uzun saçlı “artiz” çımacıyı izlemek gibi...

Tabii ki, en büyük mutluluklardan biri, birlikte olmaktan hoşlandığınız arkadaşlar ile adanın geçmişini anmak, doğasını koruyabilmek ve ada yaşamının niteliğine katkıda bulunabilmek için çareler aramaktır... Yıllık ada yazılarımda sözünü etmeyi artık gelenek bildiğim, değerli büyüğüm Zelda Natan hanımefendi ile bu yaz pek görüşemedik, ne yazık ki – belki ada mevsimi sona ermeden, Hakan’da veya Harrison Café’de bir “Trivial Pursuit” oynayabiliriz kendisiyle – kızına buradan sesleniyorum..! Öte yandan, geçen Cuma bir “Sefarad yemekleri akşamı”na konuk ettiğimiz Büyükada, Heybeli ve Burgaz’dan gelen arkadaşlarımız ile adalardaki eski Rum yaşamı ile o dönemin ahşap evlerini andık ve bu vesile ile sevgili Tilbe’nin evindeki tahtaların “Romanya” menşeili, Dilek’in 1922 yılına dayanan köşkünün ise “badadi sıva”lı olduğunu, bunların bakım ve onarımı için usta bulmanın çok güç olduğunu öğrendik... Adadaki “büyük” (2003) yangını ile daha üç hafta önce Rum Mezarlığı’nın altındaki makilerin nasıl da tutuştuğunu konuşurken, çarşıdaki bakkallara “portatif mangal” satışından vazgeçmeleri konusunda, “eğer bunları satıp adanın geri kalan ormanının da yanmasına neden olursanız, kendi bindiğiniz dalı kesmiş olursunuz” gerekçesiyle telkinde bulunmamız gerektiğini tartıştık... Aramızda bulunan, Sussex Üniversitesi’nde çok kültürlü ada yaşamı konusunda Antropoloji doktora tezi hazırlamakta olan sevgili Deniz ise, gözleri fıldır fıldır, bizleri dinleyip kafasında notlar alıyordu...

Yaşamımızdan eksik olmasın, adalar – ve adalardan da huzur eksik olmasın, çöpçüsüyle, amatör balıkçıları ve onları kollayan gemi kaptanlarıyla, Zelda Teyze ile, mangal satışlarını nasıl önleyebileceğini düşünen ada sakinleri ve onları incelemeye gelen antropolog kardeşimizle...



.........................................................3

Sabah, 6.9.2009


http://www.sabah.com.tr/Yasam/2009/09/06/beni_buyukadaya_vatanima_gomun


"Beni Büyükada'ya vatanıma gömün"



Türkiye'den Yunanistan'a sürgün edilen Büyükadalı Rumların hikâyesini yazarak gündeme gelen Fıstık Ahmet, 54 yıl önce yaşanan 6-7 Eylül olaylarının ardından göç eden Türkiyeli Rumların hikâyelerini aktardı yeni kitabında. 'Neden göç ettiniz?' ve 'Hayatınızdan memnun musunuz?' soruları çerçevesinde 'Bir Başka Kentte Ölümü Beklemek' adıyla topladı. Görüşmelerde adanın kaybolan renklerini, hayatlarının önemli kararlarını ve sonuçlarını anlattı. İşte kitaptan birkaç hüzünlü hikâye:

'TÜRK KIZA AŞKIMDAN KAÇTIM'
Bir Türk kızı çok sevdim. Ailesi Hıristiyanım diye karşı çıktı. Ağabeyi ölümle tehdit etti. Annem babam korktu; 'Git, kaç git buradan' diye baskı yaptı. Atina'ya aşkım yüzünden geldim. Unutmam hiç de kolay olmadı. Mektuplaştık uzun süre. Bir kız arkadaşının adresine yolluyordum mektuplarımı. Atina'ya kaçıp gelmek istedi, olmaz dedim. Ağabeyi belalı biriydi; bizi burada da bulurdu. Sonunda evlendirdiler onu. Ben de evlendim ama ondan çok sonra. Şimdi yılbaşında, Noel'de, Paskalya'da, bayramlarda ya telefonlaşır ya da mesajlaşırız. Saygılı bir dostluğumuz oluştu. Keşke evlenebilseydik. İyi kızdı.

'MEZARLAR TAHRİP EDİLDİ'
Bak sana bir şey söyleyeyim; yere düşen Yunan bayrağını çiğnemeyip yerden kaldıran Atatürk nerede, bizi rehin ya da esir görüp sınır dışı eden İnönü nerede? Devlet adamı olmak kolay değil. Dedemin anlattığına göre, 6-7 Eylül'de mezarlarımız tahrip edilip, ölülerin kemikleri çıkarılıp kırılmış ve etrafa savrulmuş.

'BEN BURAYA AİTİM'
Ben Atina'ya ait değilim. Beni vatanıma, Büyükada'ma gömün. Annemin, babamın, amcalarımın, teyzelerimin, dedemin yanında huzur içinde yatayım. Biliyorum ki orada, Büyükada'mda cansız bedenimle ve Tanrı'nın huzurundaki ruhumla sonsuzluk içinde yaşayacağım. Huzura ancak orada varacağım.

BÜYÜKADALI "FISTIK AHMET"
Büyükada'nın yerlisi Ahmet Tanrıverdi'ye arkadaşları, fıstık yeşili gözleri nedeniyle "Fıstık Ahmet" demeye başlamışlar daha çocukken. Göç eden azınlıkların öykülerini yazmış ve aktarmış okurlarına.



.........................................................4

(der. Selmin Kurç), Yazarlar Mekânlar ve İstanbul Bir "Adalı": Hüseyin Rahmi, İstanbul Dergisi (...)26-27.




.........................................................5

From: Metin Karadag
Subject: [vapurlarimizi_vermiyoruz] DOGA OLAYLARININ "AFET"E DONUSMESi TAKDiR-i iLAHi DEGiLDiR.
Date: September 9, 2009 11:52:52 AM EEST
To: kentliler@yahoogroups.com


DOGA OLAYLARININ "AFET"E DONUSMESi TAKDiR-i iLAHi DEGiLDiR.
DOGA OLAYLARININ AFETE DONUSUMU ENGELLENEBiLiR BiR OLGUDUR.
YETER Ki BiLiMiN VE TEKNiGiN GEREGi YAPILSIN.

Marmara gune selle basladi. Saganak yagmurun ardindan aniden bastiran sel yasami altust etti. Yasanan afet nedeniyle kaybettigimiz canlarimizi saygiyla aniyor, ailelerine bassagligi diliyoruz.

TMMOB hep soyluyor. Bir kere daha soyleyelim:

Sel gibi, deprem gibi doga olaylari eger istenirse sadece doga olayi olarak kalir. Tehlikelere yol acmaz, afete donusmez.

Hepimiz cok iyi biliyoruz: Her felaketten sonra, yasanan olaylarda hic sorumlulugu yokmus gibi, buyuk bir piskinlikle yaralarin sarilacagina soylemek ulkemizin siyasal iktidarlarinin ayirt edici ozelligidir ve bizce doga olaylarini felaket haline getiren yaklasimin asil nedeni tam da budur. Ulkemiz insani aslinda yara sarmakla sinirli bir yaklasim yerine, onleyen, zarari en aza indirgeyen, insan hayatini korumayi baslica amac sayan, insanin saglikli yasamasini asli amac haline getiren, odaginda insan olan bir yaklasima ihtiyac duymaktadir.

Saganak yagis sonrasinda olusan su taskini, daha once ulkemizin bircok yerinde oldugu gibi bu sefer de Marmarada tam bir faciaya donusmus, insanlarimiz canlarini kaybetmis, yuzlerce ev ve isyeri, binlerce hektarlik arazi ve kilometrelerce yol su altinda kalmistir.

Yoksulluk, sagliksiz kentlesme, altyapi eksIkligi, barinma, yillardan beri gelen, cozulmedigi icin buyuyerek bugunlere tasinan sorunlar arasindadir. Bugun yasam alanlarimizda, kentlerimizde; altyapidan, sosyal donati alanlarindan, yesil alandan, dere islah calismalarindan, imar calismalarindan, kentsel arsa uretiminden soz etmek mumkun degildir.

Yasanan felaketlerin sorumlulari bunlara karsi onlem almayan, alamayan, almak istemeyen merkezi ve yerel yonetimlerdir.

Dikkat edilsin: Merkezi ve yerel yoneticiler yasananlari "dogal afet" gibi algilatmak ve sorumluluklarini unutturmak gayreti icindedir. Oysa biliyoruz ki, yasanan felaketler plansiz ve carpik kentlesmeden kaynaklanmaktadir. Kentler yasam alanlari gibi degil rant araci olarak gorulmektedir. Ne yazik ki butun bunlarin dogal sonucu depremler, yagislar vb. doga olaylari, afetlere donuserek can, mal ve toprak kaybina yol acmaktadir.

Her bir olumsuzlugun nedeni bir butun olarak ulkemizde insana verilen degerle ilgilidir. Insan hayati ne zaman oncelikler siralamasinda en bastaki yerini alir ve toplumsal hayatimiz buna uygun duzenlenirse, yasami cekilmez kilan olumsuzluklardan kurtulmak icin ilk adim atilmis olacaktir.

Bolgede yasananlar, ulkemizin afetlere karsi acil eylem plani olmadigini bir kez daha gozler onune sermistir. Yerel ve merkezi yonetimin calismalarda koordinasyonsuzlugu bir kez daha aciga cikmistir.

Merkezi ve yerel yonetimler insan odakli politikalari vakit gecirmeden uygulamak yukumlulugu ile karsi karsiyadir. Biz muhendis, mimar ve sehir plancilarinin bilgi, birikim ve deneyim ile soyledikleri; insan hayatinin korunma ve saglikli devam ettirilmesi yolunda degerlendirilmelidir.

TMMOB her zaman soylediklerini bir kez daha soyluyor:

Sel baskinlari, depremler, toprak kaymalari, kazalar kader degildir.

Doga olaylarinin afete donusmesi takdir-i ilahi degildir.

Doga olaylarinin dogal afetlere donusumu engellenebilir bir olgudur.

Yeter ki bilimin ve teknigin geregi yapilsin.

Yeter ki, oznesinde "insan" olan politikalar uygulansin.

Mehmet Soganci
TMMOB Yonetim Kurulu Baskani

Web: www.tmmob.org.tr
E-posta: web@tmmob.org.tr


TMMOB
Turk Muhendis ve Mimar Odalari Birligi
Selanik Caddesi No:19/1 06650 Yenisehir/ANKARA
Tel: 0 312 418 12 75 Faks: 0 312 417 48 24