ADALAR POSTASI
26 Ağustos 2009
http://urun.gittigidiyor.com/BUYUKADA-LES-GRANDS-HOTELS-KARTPOSTAL_W0QQidZZ18537772
* * *
ADALAR'da TARİHTE O GÜN:
1 Ağustos 1894 Çarşamba günlü uygunsuz hâl ve tavırları bulunan Büyükada'da Jandarma Yüzbaşı Pertev Bey'in görevinden uzaklaştırılarak yerine münasip birinin tayinine dair...
* * *
ADALAR'da BUGÜN:
Bundan tam 100 yıl önce (21.8.1909) hekimler "Güneş girmeyen eve doktor girer..." diye evlerin pencerelerindeki kafeslerin kaldırılmasını önerdiler...
Büyükada, 26/08/2009 09:31
* * *
26 Ağustos 2009 Çarsamba günü
Büyükada'da HAVA DURUMU*
az bulutlu
17-30ºC
% 59-80 nem
KD 27km/sa
* http://www.dmi.gov.tr/tahmin/il-ve-ilceler.aspx?m=BUYUKADA uyarinca
* * *
Cicely Mary Barker, The Mallow Fairy.
* * *
1- Mualla Anhegger Eyuboğlu: "Mualla Teyzelerini unutmasınlar diye..."
2- Büyükada sakinlerinden Prof. Dr. Haydar Kazgan'ın cenazesi 26 Ağustos 2009 Perşembe günü saat 10:00'da İTÜ Yerleşkesi'ndeki Yabancı Diller Okulu Binası'nda yapılacak törenin ardından Seyid Ahmet Deresi Camii'nde kılınacak öğle namazını (saat 13:13) müteakiben İranlılar Kabristanı'na defnedilecektir.
3- Leylekler de gittiler...
4- Bedri Rahmi Eyuboğlu: "Büyükada'ya gidelim!"
5- Yalçın Bayer: "Adalar'dan bir Başbakan geçti..."
6- Yalçın Bayer: "Adalar'ın 15'i..."
7- Orhan Bursalı: "Aman Adalar'a dokunmayın..."
8- Büyükada Postası: "Seçim döneminde ve daha kısa bir süre öncesine gadar Adalar Belediyesi'nin ne Hükümet'e ne de Böyükşehir'e ihtiyacı olmadığını söyleyen pek muhterem Belediye Başkanımız Sayın Dr. Mustafa Farsakoğlu ne olmuşsa..."
9- Adalar Kent Konseyi'nden mektup var!
10- Adalar Belediyesi'nden ne haber?
— Adalar Gökyüzü Gözlem Şenliği
— Adalarda Ücretsiz Göz Sağlık Taraması
— Mevlüt Kurban'ı uğurladık...
— İstanbul 12 Orkestrasıyla müzik dolu bir gece...
— Adalar'da saksafon dolu melodi geceleri...
— Heybeliada yazlık sineması açıldı...
— Kızılay kan kampanyası...
— Başbakan Erdoğan Büyükada'da...
— Heybeliada kent türküleri konseri...
11- Dr. Doğan Başak: "31 Ağustos Pazartesi saat 16:30'da, Adalar Belediye Binası Toplantı Salonu'nda, İstanbul Üniversitesi Klinik Mikrobiyoloji uzmanı Prof. Dr. Şadi Yenen'in katılımıyla yapılacak 'Domuz Gribi ve Kırım Kongo Kanamalı Hemorojik Ateş (Kene Isırması)' konulu sağlık kapsamlı bilgilendirme toplantısına davetlisiniz..."
12- Nilgün Cerrahoğlu: "Bir Zamanlar Büyükada..."
13- Adalar'a Arap turist akını...
14- Heybeliada'da yangın...
15- Büyükada'da Atatürk fotoğrafları sergisi...
16- Adalar Kısa Film Yarışması'nın birincisi, "Belki Yarın Gelirler"...
17- Kınalıada'da dini bayramlar karşılıklı pankartlarla kutlandı...
18- Büyükada Beyazlara Büründü...
19- Büyükada'dan daha büyük bir adaya giderek bir süredir Japonya'da yaşamakta olan Aynur Küçükyalçın "tsu Science and Arts Center"da 05-19 Ağustos tarihleri arasında yapılan sergiye katıldı...
20- Alo 153... Hayvan Nakil Ambulansı mı?
21- Harikulâde bir konserdi!
22- Asım Güneş: Marmara'ya yapay adalar geliyor...
Eh! ADALAR POSTASI bundan böyle DOĞAL ADALAR POSTASI, suni adalarınkiyse YAPAY ADALAR POSTASI diye yayımlanacaktır o halde! Şaka bir yana akıllara ziyan vesselam!
ADALAR POSTASI'nin 2303. sayısında...
)O(
* * *
BİR de BALIK:
.........................................................1
Mualla Anhegger Eyuboğlu
(13.3.1919 - 16.8.2009)
Sevgili Çiğdem ve Serdar'a
Mualla Teyzelerini
unutmasınlar
diye...
imzalamış vaktiyle Rumelihisarı'nda Robert Amca'yla çekilmiş bir fotoğrafını...
Nasıl unutabiliriz ki Sevgili Mualla Teyzemizi...
...
30-12-1941'de
*Mualla Kardeşime"
diye imzalanan Yaradana Mektuplar'da:
[...]
Bu ne mene iştir ki:
Yarap! Niçin bu dünyaya diri gelinir,
Aceb niçin cennetine diri girilmez?
Elimde büyüyen ömrüm kapar giderler;
Kapar bir çıkmaza sapar giderler.
Bu ömür kaskatı geriliverir:
Kapının önüne seriliverir.
Elinle boynuma taktığın ömür;
En güzel hediyen, geri verilir.
[...]
Naaşı 18 Ağustos 2009 Salı günü Teşvikiye Camii'nde kılınan öğle namazını (saat 13:15) müteakiben
Topkapı Merkez Efendi Mezarlığı'nda —şiirlerinden birinde "Bacım nerdesin," diye soran sevgili ağabeyi Sabahattin Eyuboğlu'nun yanına— defnedildi.
"Anne olmaya vakit bulamadim, benim yerime Mujgân doğuruverdiydi," derdi.
Analarımızı kaybetmek ne aci!
Anadolu!
Anaboş!
Mualla Teyzemizin aziz hatırasına saygıyla,
Emine Çiğdem Tugay
)O(
Büyükada, 25/08/2009 10:58
.........................................................2
Büyükada sakinlerinden Prof. Dr. Haydar Kazgan'ın cenazesi
26 Ağustos 2009 Perşembe günü
saat 10:00'da İTÜ Yerleşkesi'ndeki Yabancı Diller Okulu Binası'nda yapılacak törenin ardından
Seyid Ahmet Deresi Camii'nde kılınacak öğle namazını (saat 13:13) müteakiben
İranlılar Kabristanı'na defnedilecektir.
...
Büyükada, 24/08/2009 11:40
...
Cumhuriyet, 25.8.2009
OSMANLI’DAN CUMHURİYETE FİNANS TARİHİ YAZARIYDI
Prof. Dr. Haydar Kazgan’ı kaybettik
Ekonomi Servisi - Ekonomi tarihi ve Osmanlı finans sistemiyle ilgili eserleriyle tanınan Prof. Dr. Haydar Kazgan vefat etti. Galata Bankerleri, Osmanlı’dan Cumhuriyet’e Türk Bankacılık Tarihi, Osmanlı’da Avrupa Finans Kapitali, Osmanlı’dan Cumhuriyet’e Şirketleşme, Tarih Boyunca İstanbul Borsası gibi eserlerinin yanında eşi Prof. Dr. Gülten Kazgan ile birlikte İtalyanca ve Fransızca olarak hazırladıkları yirmiden fazla etüdü bulunan Prof. Kazgan, İktisat Fakültesi Dergisi, Maliye Enstitüsü Dergisi gibi bilimsel yayınlarda ve çeşitli gazetelerde yayımlanmış iki yüzden fazla araştırmaya da sahipti.
1921’de İstanbul’da doğan Prof. Dr. Haydar Kazgan ana ve ilk okulu Kadıköy Mühürdar’da tamamladı. 1941’de İtalyan Lisesi’ni, 1943’te Ankara Gazi Eğitim Enstitüsü Fransızca Bölümü’nü, 1950’de İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi’ni bitirdi. 1946’da İktisat Fakültesi’ne girmeden önce savaş koşulları nedeniyle üç yıl askerlik yaptı. 1952’de İTÜ İktisat Kürsüsü’ne asistan oldu. 1955’te doktorasını tamamlayarak Chicago Üniversitesi’ne doçentlik eğitimine gitti.1961’de doçent, 1966’da profesör oldu. Emekli olduğu 1988’e kadar İTÜ İşletme Fakültesi’nde öğretim üyeliği yaptı. Daha sonra aynı fakülte ile İ.Ü. İktisat Fakültesi’nde master ve doktora dersleri verdi.
Kazgan’ın cenazesi yarın [26.8.2009 Perşembe] saat 10.00’da İTÜ Maçka Yerleşkesi’ndeki Yabancı Diller Okulu Binası’nda yapılacak törenin ardından Seyid Ahmet Deresi Camii’nde kılınacak öğle namazından sonra Seyid Ahmet Deresi Camii İranlılar Kabristanı’nda toprağa verilecek.
.........................................................3
leylekler
de
gittiler...
Buyukada, 24/08/2009 11:39
.........................................................4
>> Bedri Rahmi Eyuboğlu (der. Mehmet Hamdi Eyuboğlu), Gece Yarısı (Yazilar 1932-1936), İstanbul (2002)92-96:
Tan, 28.5.1935
Bedri Rahmi Eyuboğlu
"Büyükada'ya Gidelim!"
İstanbul'u coğrafya tarih kitaplarında değil de "Piyerloti"nin gül rengi gözlükleri arkasından görüp seven bir Fransız arkadaşla Büyükada'ya gidiyoruz. Ona Paris'te ben adalardan uzun uzadiya bahsetmiş, adalari Acem minyatürlerinden çalınmış bahçeler, gökler ve gözleri ceylan gözlerinden hiç de aşağı kalmıyan sempatik eşeklerle süslemiştim, adaları gökten Marmara'ya damlıyan iri birkaç zümrüt damlasına benzetmiştim. Ve arkadaşım birkaç muharrir ve ressam yardımı ile bu iri zümrüt damlalarını (Engr 1)in biraz fazla şişman ve gözleri kuvvetli bir içki kadar insanı sarhoş eden kadınlarıyla iskâ etmişti. Nihayet bu rüyalar beldesine beraber gidiyorduk. Ve hatırı sayılır bir sıkıntı da cepleri kurşun dolu bir adamın sıkıntısı halinde içime asılıyordu. Bu ağırlık iki şeyden geliyordu. Evvelâ: Adaları ona lüzumundan fazla methetmiştim. Bilhassa Büyükada'yı ela gözlü eşeklerinin eğerlerine varana kadar ballandıra ballandıra anlatmıştım. Şimdi misafirine önce evini, evinin bahçesindeki ağaçları metheden bir ev sahibinin onun kendisine çok aziz olan bu şeylere lâkayt kalacağından korkacağı korku ile korkuyordum, kendi kendime adanın en basit bir plânını yapıyordum: Çamlar, beyaz evler, ceylan gözlü eşekler eşittir Ada.
Halbuki Fransız arkadaşım kendisine Piyerloti'nin vaaddettiği şeyleri İstanbul'da bulamayınca bir hayli üzülmüş ve iştahını adalara saklamıştı, içimi sıkan ikinci şey de Büyükada'ya ikide bir "Principo" demek ve işitmek mecburiyeti idi... Biz onların Pari'sinin kuyruğuna ufacık bir S takıp Paris diyorduk, onlar Büyükada'ya Principo diyorlardı. Bu istemin nereden gelip Büyükada'ya musallat olduğunu bilmiyor ve bu kelimeye fena halde sinirleniyordum... Nihayet vapur kalktı! Bereket versin günlerden İstanbul'un en güzel bir günü ve saat güzel bir sabahın yedisiydi, yani İstanbul şehri şirini uyanalı çok olmamıştı. Sarayburnu'nun ustunde ruya artiklari, ve onde renk renk, cesit cesit bir baca koleksiyonu vardi.
Karadeniz'den Marmara'nin ciliz, renksiz damarlarına dökülen dinç bir su, vapurumuz altında olgun bir karpuz gibi kütürdeyerek yarılıyordu.
Vapur Haydarpaşa'ya uğradı, Fransız arkadaşım, bu büyük binanın ne işe yaradığını sordu:
— Ankara'ya buradan gidilir, dedim.
Ve onun bütün kuvvetiyle adaların üzerine abanan dikkatini bir başka tarafa çekmek için bu sefer ona Ankara'yı methetmeye başlamıştım.
— Tasavvur et! diyordum; yepyeni bir şehir. Yirminci asrın bütün nimetlerinden istifade eden bir mimari.
Arkadaşın dikkati bala yapışan sinek gibi adalara saplanıp kalmıştı. Bir aralık benim kendisini başka bir diyara götürmeye çalıştığımı görünce gülerek:
—Sen, dedi; saatlerce aradığı bir parçayı bulup gramofona koyduktan sonra, onu dinleyeceği yerde bir başka plâk aramıya başlıyan algın adamlara benziyorsun... Adalara gidiyoruz, ceylan gözlü dilberler görmeye gidiyoruz.
— Plâk hikâyesinde haklısın. Belki Behzad'ın bahçelerini de bulacağız. Fakat, ceylan gözlü dilberlere gelince!.. Ben sana eşeklerden bahsetmiştim... Ve onları bulacağımızı garanti ediyorum... Derken göründü Talas'ın bağları! Adalar geçit resmine başladılar. Vapur doğrudan doğruya Büyükada'ya gittiği için arkadaşım merakını onlar üzerinde tamamıyla harcıyamamış ve kulağının ucundan ayak parmaklarına kadar tecessüs kesilerek Büyükada'ya düşmüştü...
Arkadaşımın ilk inkisarı hayali iskelede oldu. İskele boyunca onun başının içinde yerleşen dilberlerin yarısı boyunda ve kaşları Jakond'un kaşları kadar yok olan ufak tefek midinet satıcı kızlar kırıtarak dolaşıyorlardı... İskeleden çıkar çıkmazda minyatür bahçeleri yerine önüne muntazam bir asfalt yol çıkmıştı. Köşedeki gazinolarda gözleri hiç de ceylan gözüne benzemiyen dilberler vardı. İlerledik. Ve sakız kadar beyaz villaların birisi önünde arkadaşım:
— Dostum, diyordu... Biz yanlışlıkla Nis'e gelmişiz!
— Yoo!.. dedim. Nis'ten bir parça daha güzel bir yere geldik. Fakat kabahat bende. Ben sana adayı bu kadar methetmemeliydim. Ne tuhaf, insanlar ekseriye bir başkasının fazla methettiği şeyi sevemez oluyorlar. Adanın güzelliğini keşfetmek zevkini sana bırakmalıydım. Seni bir gün habersizce adaya getirsem, sen onu çok garip dekorlar ve mahlûklarla süslemeye vakit bulamayacak, olduğu gibi kabul edecektin.
Arkadaşım boynunu büktü: "İstanbul minarelerinde ezan okuyan mavi sakallı müezzinlerin" de yerinde yeller estiğini görünce, o boynunu gene böyle bükmüştü. Fakat köşe başından çılgın kahkahalar atarak, dört nala bize doğru gelen eşekli bir kafile görününce, arkadaşımın yüzü güldü ve içini çekerek:
— Neyse! dedi. İşte Nis'e benzemiyen bir köşe!..
Ufak zillerin yaygarası, eşek süvarilerinin asfalta dökecek kadar sarkan, ütüsü bozulmuş pantalonları, iriyarı bir bayanın çorabı ile fazla yukarı sıyrılan etekleri arasında kalan bir parça, ömründe hiç eşek görmediğini zannettiğim arkadaşımın müthiş hoşuna gitmişti. Biz de derhal iki eşek kiraladık. Eşeklerden bir tanesi beyazdı. Eğer takımı kırmızı. Gemi ve bütün kaayışları işlemeli idi. Kara gözlerinden sonsuz bir tevekkül akan kırmızı eğerli beyaz eşeği Fransız arkadaşıma takdim ettim. Beyaz eşeği boynundan öptü. Ve yola koyulduk. Deniz, adım başı yolumuzun önüne çıkıyor ve masmavi bir Kütahya çinisi gibi çamların arasında parçalanıp dökülüyordu. Beyaz eşeğin kırmızı eteğinden ve bu kuvvetli mavi yeşil armonisinden sarhoş olan arkadaşım bir aralık çamlara ve denize bakarak:
— Şimdi Türk çinilerindeki mavi ve yeşillerin hikmetini anlıyorum. Ve karşı sırtlardan birinde kaybolan renkli bir eşek kafilesini göstererek:
— Evlerine "Mimoza" veya otellerine "İsplandit" adını takanlar ne kadar uğraşırsa adanın çamları bu kadar yeşil, denizi bu kadar mavi ve eşekleri bu kadar cana yakın oldukça o her zaman bir Acem minyatürü kadar güzel kalacak diyordu.
Eşekler, daha doğrusu eşekçiler, bizi Dil'e götürmüşlerdi. Önümüzde azgın bir ressam paleti kadar renkli bir plaj yıkanıyordu, plaja müthiş bir rağbet vardı... Plajın üstündeki kahvelerden birinde oturduk. Heybeliada karşımızda, kenarından bir parça kesilmiş bir kavun gibi yüzüyordu. Yanımızdaki masalar yavaş yavaş dolmaya başlamıştı. Etrafımızda hemen hemen herkesin Fransızca konuştuğunu gören arkadaşım hayretle:
— Ne tuhaf, dedi; İstanbul'da Fransızca konuşulmıyan bir yer yok mudur?..
— Olmaz olur mu, dedim... Beyoğlu'nun birçok taraflarında yalnız Rumca konuşurlar, Ortaköy'de, Hasköy'de oturanlar İspanyolca konuşurlar.
— Eee... Türkçe nerede konuşulur?..
— Şehzadebaşı, Fatih, Edirnekapı civarında...
Arkadaşım kendisini bir gün o civarlara götürmemi rica ederken iki adım ötede burnundan konuşan bir gramofon "Karyoka"yı* kıvırmaya başlamıştı. Masa komşularımız bu ilâhî musiki ile coşmuş ve bütün azalarıyla burnundan şarkı söyliyen gramofona yardıma girişiyorlardı. Komşularımızdan çoluklu çocuklu bir aile muhteşem bir sofra hazırlamaya başladılar. Ve bir parça sonra kocaman bir rakı şişesi masanın ortasında yer aldı ve rüzgârın bin bir müşkülâtla koparıp bize kadar getirdiği yemyeşil bir yosun kokusunu bu kocaman şişe sırtlayıp götürmüştü... Arkadaşım bu garip kokulu içki hakkında izahat istedi.
— Bu içki, dedim, Fransa'da şarap ne kadar içilirse, bizde o kadar harcanır. Bizim dinimiz kurulurken şarap icat edilmişti. Ve peygamberimiz şarabı menetti. Fakat rakı ondan çok sonra icat edildiği için yakayı kurtarmıştı!
— Şaraptan ne farkı vardır?
— Şarap içen adam güzel konuşur. Rakı içen adam da evvelâ güzel konuşur. Fakat ikinci kadehte şarkı söylemeye başlar ve üçüncü kadehte üstünü başını kirletir.
İzahatım arkadaşımı tatmin etmemişti. ufak bir şişe rakı ısmarladık... Arkadaşım rakıyı evvelâ bir parça kuvvetli, sonra harikulâde buldu, o birkaç kadeh rakıdan sonra çamları daha yeşil, denizi daha mavi ve "Karyoka"yı daha kıvrak bulmaya başlarken kahveden çıktık.
Süt kadar beyaz bir akşam adayı, çirkin isimli villalarını bir kat daha güzelleştirirken adadan ayrıldık. Arkadaşım bir parça sarhoş olmuştu. Berrak, durgun bir akşam onun sarhoşluğuna birkaç kadeh daha ilave ediyor ve arkadaşım bana Beaudelaire'dan yüksek sesle mısralar söylüyordu. Bir aralık vapurun ön taraflarından ikimizin çok sevdiğimiz bir melodi yükseldi, "Macar Rapsodisi"ni çalıyorlardı. Gramofonunu cıgara tabakası gibi yanında taşıyan bir meraklı bu güzel parça ile akşamı bütün vapur yolcularına daha lezzetle tattırıyordu...
Vapur bütün adalara uğradı. Ve hepsinden, günlerini son damlasına kadar kana kana içip tüketen ve gözlerinden tatmin edilmiş insanların yorgun saadeti taşan insan kümeleri aldı.
Fransız arkadaşım çoktan pembe gözlüklerini takmış, ortalığı gül, gülistan görüyordu. Bir aralık gözleri vapurun bacasından büyük bir iştah ile buram buram çıkan ve akşamın beyazlığını açmadan bulandıran dumanlara takıldı ve bir müddet dalgın, dumanlara bakakaldı. Ona ne düşündüğünü sordum:
— Senin bana anlattığın ve benim de ilaelerle süslediğim adalara herhalde bacasından bu kadar bol ve küstah bir duman salıveren vapurlarla gidilmediğini düşünüyorum... Suya daha çok değen, suyu daha çok tadan, bir balık kadar rahat yüzen sandallar düşünüyorum.
Ben ona su kokan sandalları ve muhayyilesinin alamıyacağı daha birçok güzellikleri görebilmesi için İstanbul'a biraz geç geldiğini söylüyor ve ona "Lale devri"ni anlatıyordum...
_________________
* Neşeli bir Brezilya müziği ve dansı. —y.n.
.........................................................5
Hürriyet, 19.8.2009
Yalçın Bayer
http://hurarsiv.hurriyet.com.tr/goster/haber.aspx?id=12298852&yazarid=42&tarih=2009-08-18
Adalar'dan bir Başbakan geçti
BAŞBAKAN cumartesi günü Büyükada'ya gitti. Kürt konusunda ‘açılım' ve ‘diyalog'un gündeme getirildiği bir sırada, bu ziyaretin yapılması önemliydi. Çünkü, Adalar'da çok sayıda gayrimüslim azınlık yaşıyordu. Ayrıca, Adalar belediye olduğundan beri ilk kez CHP'ye geçmişti. Böylece bir muhalefet partisinin başkanını ziyaret edebilirdi.
Hafta sonu olduğundan günübirlik ziyaretçilerin yanında çok sayıda yerli ve yabancı (özellikle de Arap) turist kalabalığı vardı Adalar'da...
Ancak Başbakan ne Kaymakamlığa (Mevlut Kurban), ne de Belediye'ye (Mustafa Farsakoğlu) uğramadı. Bunun nedeni, Rum Patrikhanesi'nin resmi avukatı Kezban Hatemi ve Büyükada Anadolu Kulübü'nün ‘özel daveti' olamaz. Yoksa esas neden, Belediye Başkanı'nın CHP'li, Kaymakam'ın da Danıştay kararıyla görevine dönmesi mi?
Sonuçta Başbakan, ziyareti doğrudan Rum Patriği Bartolomeos'a yapmış oldu.
Adalar'ın sorunları ile ilgili olarak hazırlanan bilgi brifingini ‘vakit olmadığı için' dinleme fırsatı bulamadı. Ama Hatemilerin restore ettirdikleri yeni köşküne gitti.
KORUMA RÜZGÂRI
Adalılar, faytonlu, bisikletli yollarda, çıkarma gemisiyle getirilen iki zırhlı araca da ilk kez tanık oldular. Onlarca koruma, koruma alışkanlıklarını Büyükada'da da sürdürdüler ve anayollarını tutarak Başbakan'ın iki aracına yol açtılar. ‘Koruma rüzgârı'nda, o korumaların araçlarının ‘etkinliği'ni de unutmayın.
Halbuki adada motorlu taşıt araçlarının gezmesi yasaktı. Bu yasağa riayet edilmesine yabancılar bile şaşırıyorlardı.
Büyük Kulüp'te veya evlerinde çok sayıda eski ve yeni milletvekili de ikamet ediyordu. Bunların bir kısmı, Başbakan'ın da seçildiği 1. bölge milletvekilleriydi. Oral Çalışlar dışında öteki Adalı gazeteciler de çağrılmamıştı. Başbakan, kendileriyle diyaloğa gerek duymamıştı.
Özetle, Başbakan Adalar'ı CHP'ye kaptırmaktan dolayı buruktu. Demek ki, Başbakan'ın açılım anlayışı bu?
.........................................................6
Hürriyet, 19.8.2009
Yalçın Bayer
http://hurarsiv.hurriyet.com.tr/goster/haber.aspx?id=12306072&yazarid=42&tarih=2009-08-19
Adalar'ın ‘15'i
‘ADALARDAN bir başbakan geçti' başlıklı dünkü yazımız üzerine bazı dostlar aradılar. Eksikleri-fazlalıkları söylediler. Radikal Gazetesi yazarı Oral Çalışlar bunların başındaydı. “Büyükada'da Başbakan'a cumartesi günü verilen yemeğe yalnızca kendisinin katıldığı bilgisinin doğru olmadığını” söyledi. Kaymakamlık ve Belediye'nin, ellerindeki Adalar'da oturan gazetecilerin listesine göre, davet telefonla yapılmış. Çalışlar, görebildiği kadarıyla yemeğe katılan gazeteci ve yazarları şöyle sıraladı: “İpek Çalışlar, Nuriye Akman, Nadire Mater, Behiç Ak, Özlem Yüzüak, Atilla Güner, Ayça Çevik, Gündüz Vassaf, Aris Nalcı, Balçiçek Pamir, Ara Koçunyan, Halit Kakınç, Gül Demir, Ayhan Aktar, Orhan Ayhan...” Adalı olmadıkları halde parti heyeti ile gelen Akif Beki ve Mustafa Karaalioğlu da yemekte bulunmuşlar.
Davet edilen adalı gazetecilerden; Ali Bayramoğlu, Mete Çubukçu, Rıdvan Akar, Mete Akyol, Necmi Tanyolaç, Etyem Mahçupyan ve Altan Öymen gibi isimlerin çoğu mazeretleri olduğu için gelemeyeceklerini bildirmişler.
Bu isimlerden Mete Akyol “Başbakan'la karşılaşmamak için ben gelmem” demiş önceden.
Davet, Kadir Topbaş'ın oğlunun düğününde, patrikhanenin avukatı Kezban Hatemi tarafından Başbakan'a bizzat yapılmış. Hatemi “Adalar'ın sorunlarını anlatmak ve göstermek istiyoruz” demiş. Başbakan da “Memnuniyetle gelirim” demiş. Adalar'daki STÖ ve Ermeni, Rum ve Musevi cemaatlerinin ortak girişimiyle ‘Adalar için Arayış' başlığıyla yapılmış yemek daveti. Gazetelerden başka, cemaat liderleri, işadamları, bazı bilim adamları da dahil olmak üzere 155 kişi katılmış.
.........................................................7
From: Arif Çağlar
Subject: Orhan Bursalı'nin Yalçin Bayer'in kösesine mektubu
Date: August 21, 2009 8:17:27 AM EEST
To: adalar.postasi@gmail.com
Hürriyet, 20 Ağustos 2009
Yalçın Bayer
http://hurarsiv.hurriyet.com.tr/goster/haber.aspx?id=12311637&tarih=2009-08-20
Aman Adalar'a dokunmayın
BAŞBAKAN Erdoğan, bazı bakanlar ve milletvekillerinin Büyükada çıkartmasının
arkasını irdelemeniz iyi oldu. Ne sonuçlar doğuracak merakla bekliyoruz!
Başbakan'ın cumartesi günkü gezisinde şu manzaraya ne dersiniz? Belediye
Başkanı Farsakoğlu, kürsüde Erdoğan'ın yanına gidiyor, ayakta bir kaç söz
söylüyor. Kezban Hatemi, o sırada oturduğu yerden kalkıp Başbakan'ın
yanından ayrılıyor. Belki bir şeyler konuşur diye... Erdoğan, Farsakoğlu'nu
nezaketen olsa da yanına buyur etmiyor. Davet sahibi Farsakoğlu'na bir
teşekkürü esirgiyor. Bir düşmana bakar gibi Farsakoğlu'nu dinliyor, ne ayıp.
Ayrıca Hatemi, komşu kadınlarını bile davet ederken CHP'den pek kimsenin
olmaması da dikkat çekiyor.
Adalar'da CHP kazandıktan sonra önceki AKP'li belediye başkanının adamları,
seçimlerde AKP'yi destekleyen gazeteci, avukat, bazı yazarlardan oluşan
ekip, Ada sorunları üzerine bir çalıştay yapıyorlar. Kararlar alıyorlar. Son
gün aralarına Farsakoğlu'nu da katıp toplu fotoğraf çektiriyorlar ve
oluşturdukları öneri paketini Başbakan'a veriyorlar.
Adalar, kaynak bakımından zor durumda, çünkü AKP'li eski başkan 20 milyonu
aşkın bir borç takıp gitmiş. Büyükşehir, Adalar ile yaptığı bazı
protokolleri, yasa dışı davranarak uygulamıyor. Amacı, ‘Adalar'ı
parasızlıktan boğmak'... AKP'li ekip, fırsat bu fırsat diyerek ellerini
ovuşturuyor ve Adaları nasıl ‘kalkındırırız' diyerek Adaları iktidara peşkeş
çekme operasyonu başlatıyor.
Böyle bir eylem, AKP'li Adalar yönetimi zamanında akıllarına gelmemişti!
Aslında Adalar'a hizmet etmek istiyorlarsa, partidaşları ve fikirdaşları
Büyükşehir'in Adalar'a hizmetini ve katkısını sürdürmeyi sağlamak için Kadir
Topbaş'a baskı yapmaktır. Hayır! Onlar Adalar yönetimini acaba AKP'ye
yamayabiliriz miyiz fırsatını değerlendiriyor!
Adalar için hükümetin bir Kalkınma Ajansı kurmasını istiyorlar! Başbakan,
Büyükada'ya geldiğinde yanında kim vardı? Ağaoğlu İnşaat'ın sahibi... Acaba
ne işi vardı Ada'da, Erdoğan'ın yanında?
Kalkınma, AKP için inşaat demektir! Adaların SİT alanı olmasından hoşnut
olmayan, Adalı müteahhitler de ‘kalkınma' yani inşaatçılığın pususuna
yatmış...
Adaları kalkındırmak istiyorlar. Sağolsunlar, AKP ve inşaatçılarının, AKP
etekleri altında dolaşan bazı dernek ve vakıf yöneticileri vb'nin adaya çivi
bile çakmalarını istemiyoruz.
Teşekkür ederiz Adaları kalkındırma projelerine...
Orhan BURSALI
.........................................................8
From: Engin Damci
Subject: Bilgilendirme
Date: August 24, 2009 11:41:16 PM EEST
To: adalar.postasi@gmail.com
ADALAR KENT KONSEYİ BAŞKANLIĞI
-------------------------------------------
ADALAR POSTASI’NIN DEĞERLİ OKURLARINA,
Adalar Kent Konseyi Genel Kurulu, 07.07.2009 tarihli olağan toplantısındaki seçimler sonucunda Kent Konseyi Başkanlığı'na Ali Fuat Tolga’yı ve Yürütme Kurulu Asil ve Yedek Üyeliklerine de aşağıda isimleri yazılı üyeleri seçmiştir. Adalar Kent Konseyi Genel Kurul Toplantısı'nın seçim sonuçlarını da kapsayan Divan Heyeti tutanağı 23.07.2009 tarihinde Adalar Belediyesi internet sitesinde ilan edilerek kamuoyuna duyurulmuştur. Seçimle göreve getirilen Adalar Kent Konseyi Yürütme Kurulu (AKKYK) ilk toplantısını 17.07.2009 tarihinde Büyükada Splendid Oteli toplantı salonunda yapmış bulunmaktadır. AKKYK’u bu ilk toplantısında,
1- Adalar Belediye Başkanlığı’ndan 07.07.2009 tarihinde yapılan kent konseyi toplantısının Divan Tutanaklarının istenmesine,
2- Aynı genel kurulda kabul edilen “ADALAR KENT KONSEYİ YÖNERGESİ'NİN” Çeşitli Son Hükümler Bölümünde yer alan 15. ve 16. Maddeleri hükümleri doğrultusunda, Adalar Kent Konseyi GENEL SEKRETERLİĞİ ve Konseyin SEKRETERYA HİZMETLERİ için kurulumuza Adalar Belediye Başkanlığı'ndan aday önerisinde bulunulmasının istenmesine,
3- Yine Kent Konseyi Yönergesi doğrultusunda, Yürütme Kurulu toplantıları için oda tahsisi istemesine ait kararları,
OY Birliği ile vererek, karar içeriğindeki taleplerini 20.07.2009 tarihli yazısıyla Adalar Belediye Başkanlığı'na iletmiştir. Bu talebimizin Belediye Başkanlığı'na iletilmesine ve aradan da uzunca bir süre geçmesine rağmen Adalar Kent Konseyi Yönergesi dahilindeki isteklerimize bugüne kadar henüz olumlu bir cevap alınamamış ve Kurulumuzun iyi niyetli gayretleriyle yapılan çeşitli diğer girişimlere rağmen Belediye Başkanlığımız ile “Kent Konseyi Yönergesi” çerçevesindeki işbirliğine dayalı çalışma istek ve imkanımız atıl ve karşılıksız bırakılmıştır. Aynı süreler içinde Adalar İlçemizi ilgilendiren ve Kent Konseyi'nin çalışma alanı içinde yer alan girişim ve organizasyonlara Kent Konseyi Yürütme Kurulumuz çağrılmamış, hiçbir şekilde haberdar dahi edilmeyerek Kurulumuz adeta by-pas yöntemiyle işlevsiz hale getirilmeye çalışılmıştır. Bu tutuma somut bir örnek olarak 15.08.2009 tarihinde Anadolu Kulübü'nde Sayın Başbakanın katılımıyla Sivil Toplum Kuruluşları ve Cemaat temsilcileriyle yapılan toplantıya —Adalardaki tüm STK’ların temsilcisi olarak— Adalar Kent Konseyi Başkanı çağrılmamıştır.
Bütün bu olumsuz durum ve gidişatın aşılacağına olan ümit ve inancımızla, Kent Konseyi Yürütme Kurulu olarak kendi imkanlarımızla Yönerge çerçevesinde çalışmalara devam etmekte olduğumuzu ayrıca yapılan çalışma ve gelişmelerle ilgili olarak da değerli Genel Kurul üyelerimizi bilgilendirmeye devam edeceğimiz hususunu bilgilerinize arz ederiz.
KENT KONSEYİ BAŞKANI
Ali Fuat Tolga
ADALAR KENT KONSEYİ
Yürütme Kurulu (Asil) üyeleri: Yürütme Kurulu (Yedek) üyeleri:
İsmail Hakkı Durmuş Dündar Tıraş
Tuğrul Akoğlu Aslı Barışkan
Dikmen Uğuz Ferruh Ertürk
Engin Damcı Filiz Uykusuz
Vasil Lemapulo Kemal Kil
Akif Şekerci Mürsel Polat
Yusuf Bahar Nazan Akpınar
Yıldızay Zorer Şerife Özdemir
.........................................................9
From: Büyükada Postası
Subject: Basbakanın Büyükada ziyareti
Date: August 18, 2009 3:56:13 PM EEST
To: adalar.postasi@gmail.com
Muhterem ADALAR POSTASI okuyucuları,
Seçim döneminde ve daha kısa bir süre öncesine gadar Adalar Belediyesi'nin ne Hükümet'e ne de Böyükşehir'e ihtiyacı olmadıgını söyleyen pek muhterem Belediye Başkanımız Sayın Dr. Mustafa Farsakoglu ne olmuşsa geçen Cumartesi günü Sayın Başbakan Recep T. Erdoğan'ı ve Böyük Şehir Belediye Başkanı Sayın Dr. Gadir Tobbaş'ı hörmetle kucaklamıstır. Sayın Baskan Farsakoglu cevabınızı bekliyorum. Lütfen bir acıglama yapın.
Hörmetle,
Büyükada Postası
.........................................................10
adalar
belediyesi'nden
ne haber?
http://www.adalar.bel.tr
ADALAR GÖKYÜZÜ GÖZLEM ŞENLİĞİ
Bilgilendirici sunumlar, teleskopla gökyüzü gözlemleri, gökyüzü üzerine sohbetler
Tarih : 28.08.2009
Yer : Kınalıada Futbol Sahası
...
ADALARDA ÜCRETSİZ GÖZ SAĞLIK TARAMASI
Adalar Belediyesi ve Dünya Göz Hastanesi’nin ortaklaşa yürüttükleri göz sağlık taraması Büyükada Atatürk Meydanı'nda 24 Ağustos’ta başladı.
» ADALAR BELEDİYESİ VE DÜNYA GÖZ HASTANESİ'NİN İŞBİRLİĞİYLE HALKIMIZA ÜCRETSİZ GÖZ TARAMASI YAPILMAKTADIR. 24-29 AĞUSTOS TARİHLERİ ARASI, BÜYÜKADA ATATÜRK MEYDANI'NDA HERGÜN, GÖZ TARAMA HİZMETİNDEN FAYDALANABİLİRSİNİZ.
...
MEVLÜT KURBAN'I UĞURLADIK
Adalar İlçe Kaymakamı Mevlüt Kurban 5 yıllık görev süresinin dolmasının ardından Vali Yardımcılığı görevini yapmak üzere Gaziantep’e gitti.
...
İSTANBUL 12 ORKESTRASIYLA MÜZİK DOLU BİR GECE
Adalar Belediyesi yaz konserleri, İstanbul 12 Orkestrası’nın katılımıyla 22 Ağustos’ta Büyükada Atatürk Meydanı’nda gerçekleşti.
...
ADALARDA SAKSAFON DOLU MELODİ GECELERİ
20 Ağustos Perşembe günü Heybeliada Spor Kulübünde gerçekleşen konserde Stockholm Saksafon Dörtlüsü, konseri izlemeye gelen dinleyicileri büyüledi.…
STOCKHOLM SAKSOFON DÖRTLÜSÜ, ADA KONSERLERİ;
21 Ağustos Cuma 21:00, Burgazadası Kalpazankaya
22 Ağustos Cumartesi 16:00, Büyükada Aya Yorgi
23 Ağustos Pazar 15:00, Burgazadası Deniz Kulübü
24 Ağustos Pazartesi 17:00, Büyükada Anadolu Kulübü
25 Ağustos Salı 16:00, Kınalıada Su Sporları Kulübü
26 Ağustos Çarşamba 17:00, Büyükada Saat Meydanı
...
HEYBELİADA YAZLIK SİNEMASI AÇILDI
Heybeliada, yazlık açık hava sinemasına nihayet kavuştu…
...
KIZILAY KAN KAMPANYASI
Türk Kızılay’ı Genel Merkez Kadın Kolları ve Adalar Belediyesi’nin ortaklaşa düzenlediği Kan Kampanyası Büyükada Atatürk Meydanında 17 Ağustosta gerçekleşti.
...
BAŞBAKAN ERDOĞAN BÜYÜKADA'DA
...
HEYBELİADA KENT TÜRKÜLERİ KONSERİ
Heybeliada Sahil yolunda 13 Ağustosta gerçekleşen konserde Kent Türküleri Neval Kültür Merkezi Topluluğu, ada halkına türkü dolu bir gece yaşattı.
...
.........................................................11
From: Doğan Başak
Subject: Fw: afiş
Date: August 24, 2009 10:34:04 PM EEST
To: adalar.postasi@gmail.com
.........................................................12
Cumhuriyet, 15.8.2009
SAĞNAK / Nilgün Cerrahoğlu
Bir Zamanlar Büyükada...
“Prinkipo-Büyükada bir huzur ve unutkanlık adasıdır. Dünyada süren hayat buraya uzun gecikmeler sonunda ulaşır…. Deniz hemen pencerenizin altında uzandığı ve denizden kaçabilecek hiçbir yeriniz olmadığı için, Büyükada’nın bir ada olduğunu bir an olsun unutmanızın imkânı yoktur…” (Leon Troçki, “Prinkipo’ya Elveda”)
Hey gidi Troçki hey!
“Zaman tüneli” diye bir şey olsaydı da, bugünlerin Büyükadası’na Troçki ışınlanabilseydi….
Sabahın ilk saatlerinin mahmur sessizliğini, birdenbire kulak tırmalayan bir büyük gümbürtüyle yaran ve “günübirlik” ilk yolcularını iskeleye kusan, o hıncahınç dolu motorları görseydi…
Bir kafile… derken bir kafile daha…
Karaya ayak basar basmaz, koşar adım fayton durağına doluşan ve Saat Meydanı’ndan… 23 Nisan Caddesi’ne dek güneş altında kıvrıla kıvrıla uzanan upuzun kuyrukta bekleşen, akla gelebilecek her ırk ve milletten insanı görebilseydi; vaktiyle ada için kaleme aldığı bu masalımsı satırları yazabilir miydi?
‘Unutkanlık adası’ El Arabiya oldu
“Hayatın uzun gecikmelerden sonra ulaştığı ada” yok artık…
Kitle turizmi o adayı yedi, bitirdi, yok etti.
Öyle bir kitle turizmi ki ta Cezayir, Fas’tan gelen insanların destinasyonu oldu Büyükada.
Önceki gün fayton beklerken “Casablanca”lı Meryem’le tanıştım...
Bu, İstanbul’a ikinci gelişiymiş. Yanında arkadaşı Azize ile birlikte, bu defa Büyükada’yı da görmek istemişler. Boydan boya tüm Arap dünyasında olduğu gibi son iki yılda Magrep’te de tavan yapan Türk dizileri sayesinde, Büyükada’nın ünü Kuzey Afrika sahillerinden ta Atlantik kıyılarına dek ulaşmış. Ve Troçki’nin “unutkanlık adası” böylelikle abra kadabra… tamamen tarih olmuş.
Prinkipo değil Arabia-land artık ada.
Mahlepli Rum kurabiyeleriyle, bol cevizli ay çöreklerinin tadıyla hatırladığım tarihi fırının yerinde açılan Dolci Pastanesi’nde, elindeki çay bardağını yalnız gözlerini açıkta bırakan peçesinin altına sokarak içen kadın mesela “Pakistanlı”…
Kebapçıda torun tosun oturan geniş aile.. Mısır’dan gelmiş.
“Burasının bir ada olduğunu bir an olsun unutmanızın imkânı yoktur” diyen Troçki’nin aksine; Büyükada’nın artık bir “ada” olduğunu hatırlamamız için hafızamızı uzun boylu yoklamamız gerekiyor.
‘Kurtlar Vadisi’ adaya çıktı
Büyükada’nın giderek seyrekleşen yerlilerinden Ferruh Ertürk; “Mazinin Dilinden Büyükada” isimli anılarında, “ada”nın “ada” olduğu yıllardaki yaşamın ağır çekim ve gecikmeli tılsımını; “uzaklıkla” açıklıyor.
“Süratli vapurların gelişine kadar” diyor Ertürk: “İstanbul uzak görünürdü... Bitmeyen bir yol gibiydi şehirle Büyükada arası. İnsanda uzaklık duygusu oluşurdu…”
80’lerde önce evet “deniz otobüsleri” geldi…
Ardından da günübirlik özel motorlar…
Ama “ada”yı bitiren, burada “Allah’ın emri” gibi her yıl bir, iki, üç, beş dizi ve film çeken motorize platolar oldu.
Bu dizi ve film işi öyle abartıldı ki, Büyükada deniz üstünde bir yerli “cinecitta” ya da oryantal “Bolywood”a döndü.
Karakol Meydanı’nda geçen ay tamı tamına bir düzine…. set kamyonu saydım.
“Kurtlar Vadisi” setinin kamyonlarıymış….
Düşünün bir…
“Büyükada” ve “Kurtlar Vadisi!”
“Büyükada”yı haritaya yerleştiren ilk dizi “Hatırla Sevgili” olmuştu.
Faytoncular, ünlü dizinin çekildiği evin önünde; siz isteseniz de, istemeseniz de mutlaka bir durup: “İşte bu ev!” demeden geçmezdi.
Ama el insaf!
Adanın ününü Almanya’daki gurbetçilere dek ulaştıran “Hatırla Sevgili” müşterisi, nerden bakarsanız bakın “Kurtlar Vadisi” müşterilerinden farklıydı...
Bu son dizinin ardından yurtiçi - yurtdışı ne kadar “kurt” sevdalısı varsa, “ada”ya dolacak…
Ve “ada”ya son bir darbeyi de onlar vuracak.
.........................................................13
Zaman, 16.8.2009
http://www.zaman.com.tr/haber.do?haberno=881210
Adalar'a Arap turist akını
Türkiye'nin son yıllarda uyguladığı çok yönlü dış politika ve Araplar tarafından beğeniyle izlenen Türk dizileri Türkiye'yi Arap turistlerin gözdesi haline getirdi. Türkiye'nin çeşitli yerlerindeki tarihi ve turistik mekanı gezen Araplar, İstanbul'un incileri konumundaki Adalar'a da uğramadan edemiyor.
Arap turistlerin Türkiye'ye ilgisi her geçen gün biraz daha artıyor. Başbakan Erdoğan'ın 'one minute' çıkışı ve büyük ilgiyle izlenen Türk dizileri Arapların Türkiye'ye olan ilgisinin artmasını sağladı. Türk dizilerinin çekildiği mekanları ziyaret eden Araplar, İstanbul ve Bursa'daki turistik yerleri geziyor. Bugünlerde yolu Adalar'a düşenler Kabataş İskelesi'nde, vapurda ve Adalar'ın her yerinde gruplar halindeki Arap turistlerle karşılaşıyor. Adalar esnafı da artan bu ilgiden hayli memnun. Kışın sinek avlayan faytoncular hiç durmaksızın yolcu taşıyıp duruyor. Adalar'daki kafeler dolup taşarken ünlü dondurmacılarında kuyruklar oluşuyor.
Bağdat'dan İstanbul'a buradan da Adalar'a gelen biyolog Nidal Abdulmuheym, İstanbul'un temiz ve güzel bir şehir olduğunu duyduktan sonra gelmeye karar verdiğinin anlattı. Arapların çoğunun Türk dizilerinin etkisiyle Türkiye'ye geldiğini söyleyen Nidal Abdulmuheym, "Ben o dizilerden etkilenenlerden değilim. Biz Türkiye'nin güzelliğinden etkilendik. Bu yüzden buradayız.'' dedi.
Kardeşi Nihal Abdulmuheym de Türkiye'nin temiz bir ülke olduğunu anlattı. Abdulmuheym, Bursa'yı gezdiklerini, İstanbul'da da Boğaz turunun ardından Adalar'a geldiklerini, Sultanahmet Camii ve Topkapı Sarayı'nı da göreceklerini dile getirdi.
Doktor Seyit Mustafa Sattar, El Cezire kanalında İstanbul'u gördükten sonra gelemeye karar verdiğini, eşi Marva Sattar'ı alarak 1 haftalık tur için Türkiye'ye geldiğini anlattı. Kendisinin olmasa da eşinin Türk dizilerinden oldukça etkilendiğini sözlerine ekleyen Sattar buraya gelmelerindeki bir başka etkenin de bu diziler olduğuna işaret etti.
(CİHAN)
.........................................................14
Haber34, 17.08.2009
http://www.haber34.com/heybeliadada-yangin--13802-haberi.html
Heybeliada`da Yangın
Heybeliada`da yaklaşık 2 bin metrekarelik alanda çıkan yangın "Heybeliada Ruhban Okuluna yaklaşık 300 metre kala" söndürüldü.
Alınan bilgiye göre, eski Panorama Otel yakınındaki fundalık alanda henüz belirlenemeyen nedenle yangın çıktı. Yangın, vatandaşların haber vermesi üzerine bölgeye gelen itfaiye ekiplerinin müdahalesiyle ağaçlık alana sıçramadan kısa sürede kontrol altına alındı.
Yangının, "Heybeliada Ruhban Okuluna yaklaşık 300 metre kala söndürüldüğü" belirtildi.
İtfaiye yetkilileri, yangının çıktığı yerin itfaiye merkezine yakın olduğunu ve erken müdahale edildiğini ifade ederek, "Yangına erken müdahale edilemeseydi rüzgarın da etkisiyle Heybeliada Ruhban Okulunun bulunduğu bölgeye sıçrayabilirdi" diye konuştular.
Kaynak : Anadolu Ajansı
.........................................................15
From: Yuksel Ozcan
Subject: takwim deki eksi habere cevap
Date: August 22, 2009 9:23:24 PM EEST
To: adalar.postasi@gmail.com
kusura bakmayın, yoğunluktan postaya yeni bakabildim.
bugünlerde yangınlarla boğuşuyoruz bi yandan da leylekleri kaydediyoruz.
takvim haberinde çok eksiklik bayağı da fazlalıklar var.
1- Burgazdaki yangına 2 helikopter ile 4 yangın uçağımız 10 dakkada müdahale etti.
2- itfaiye iki yangın söndürme aracıyla karadan müdahale etti.
3- Helikopter ve uçaklarla yapılan su bombardımanı sayesinde yangın 1 dönüm iken kontrol altına alındı. 30 dönüm alan yanmadı yani.
...
Takvim, 10.8.2009
http://www.takvim.com.tr/Guncel/2009/08/10/yangindan_hayatlar
Burgazada`da yangın paniği
Burgazada'da ormanlık alanda çıkan yangın, paniğe neden oldu. Dün saat 19.00 sıralarında Bayraktepe mevkiindeki makilik alanda başlayan ve rüzgarın da etkisiyle büyüyen yangın, 1 arazöz, 1 helikopter ve itfaiye ekiplerinin çalışmaları sonucu 1.5 saat sonra söndürüldü. Yangın sonucu 3 hektarlık makilik alanın kül olduğu belirtildi. Heybeliada'da ise dün gece geç saatlerde çöplük alanda yangın çıktığı öğrenildi. Çıkan yangınlara, adalara günübirlik ziyarete giden tatilcilerin attıkları sigara izmaritlerinin neden olduğu tahmin ediliyor.
.........................................................16
Haber 34, 22.8.2009
http://www.haber34.com/buyukadada-ataturk-fotograflari-sergisi--14023-haberi.html
Büyükada'da Atatürk Fotoğrafları Sergisi
Yazar Hanri Benazus, Büyükada`daki "Atatürk Fotoğrafları "sergisinin açılışında, "Ben Atatürk sevdalısıyım. Benim için Atatürk dediğiniz zaman her şey durur" dedi.
Büyükada Halk Kütüphanesi karşısında kurulan sergiyle ilgili AA muhabirine bilgi veren Benazus, amacının, 17 yaşından beri topladığı Atatürk`e ait fotoğrafları sergilemek, halka o dönemin ve Atatürk`ün nasıl göründüğünü göstermek olduğunu söyledi.
Toplam 4 bin 800 fotoğraftan oluşan bir albümü bulunduğunu ifade eden Benazus, Büyükada`daki sergide 100`e yakın fotoğrafın Atatürk hayranları için izlenime sunulduğunu kaydetti.
Büyükada`da bu tarz bir sergi açması için teklif aldığını dile getiren Benazus, "Her yere gidiyorum. Zaten bu işi profesyonelce yapmıyorum, para almıyorum karşılığında. Ben Atatürk sevdalısıyım, bu konuda kim ne istiyorsa koşa koşa gidiyorum. İşte onlardan biri de bu sergi oldu" diye konuştu.
Atatürk`ün fotoğraflarını 63 yılda topladığını aktaran Benazus, şöyle devam etti:
"Ben 1930 Mart doğumluyum. Atatürk`ü 9 Ekim 1937`de Aydın`ın Ortaklar ilçesinde gördüm. Babamın evinden kaçtım O`nun yanına gidebilmek için. Beni trenine bindirdi. Çocuk gözüyle o zamanlar Atatürk benim için çok farklıydı. Okulda anlatılan Atatürk`le evde anlatılan Atatürk birbirinden çok farklıydı. Ben onun yanına giderken 3 metre boyunda, 2 metre eninde bir dev bulacağım diye hesaplıyordum. Halbuki baktım normal bir insan, ama konuştuktan sonra anladım ki asıl dev O`ymuş. O nedenle benim için Atatürk dediğiniz zaman her şey durur."
"O BENİM ÖZEL TUTKUM"
Atatürk`ün kendisi için bir tutku olduğunu ifade eden Benazus, "Atatürk`ün en çok sevdiğim yönü, Atatürk olması. Atatürk deyince her şeyin en güzeli, en muhteşemi, en büyüğü, en harikası, başka bir şey gelmiyor insanın aklına. Başka da söze gerek yok zaten" diye konuştu.
Benazus, Atatürk ile görüşmesine dönerek, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Atatürk`te önemli olan tarafı şu; O`nunla yarım saate yakın bir süre beraber olduk. Hep sorduğu soru, `Okul nasıl, öğretmenler nasıl, dersleriniz nasıl, ne okuyorsunuz, eksiğiniz var mı, herhangi bir şey lazım mı?`... O`nun için çocuklar çok çok önemliydi. İyi yetişmiş çocuklar olmamız çok önemliydi. Atatürk`ün bu düşüncesi benim hep aklımda kaldı, asla da silinmedi yıllardır. Onun için Ben Atatürk`ü herkesi sevdiğimden çok daha fazla seviyorum. O benim özel tutkum."
Benazus, 2004 yılında Cumhurbaşkanı`nın, Atatürk`le son buluşanları Cumhuriyet Bayramı resepsiyonuna çağırdığını belirterek, "O gün Atatürk`le son buluşanlar bir araya geldik. 11 kişiydik, şimdi 2 kişi kaldık. Bir manevi kızı Ülkü, bir de ben. Bir araya geldiğimizde de Atatürk`ten başka bir şey konuşamıyoruz. Başı Atatürk, sonu Atatürk, hep Atatürk... Başka bir şey konuşmayız" dedi.
Topladığı fotoğrafların 3 bin 105 adedini Çankaya Köşkü`ne hediye ettiğini vurgulayan Benazus, Anadolu Ajansı`na da fotoğrafların müşterek kullanma hakkını devrettiğini söyledi.
Bugüne kadar, aralarında Atatürk ile ilgili olanların da bulunduğu 39 kitap yazdığını ifade eden Benazus, 26-30 Ağustos tarihleri arasında Kınalıada`da "Atatürk ve Deniz Sevdası" konulu bir sergi daha açacağını sözlerine ekledi.
Hanri Benazus`un "Atatürk Fotoğrafları" sergisi, 23 Ağustos Pazar gününe kadar gezilebilecek.
(FLZ-TUR-MÇ)
Kaynak : Anadolu Ajansı
.........................................................17
Haber 34, 20.08.2009
http://www.haber34.com/adalar-kisa-film-yarismasinin-birincisi-belki-yarin-gelirler--13951-haberi.html
Adalar Kısa Film Yarışması`nın Birincisi; Belki Yarın Gelirler
Adalar Kültür Derneği ve Mimar inan Güzel Sanatlar Üniversitesi Sinema TV Merkezi işbirliği ile bu yıl 6.sı düzenlenen Adalar Kısa Film Yarışması ve Fotoğraf Federasyonunun desteği ile 8.cisi gerçekleştirilen Adalar Fotoğraf Yarışması’nda dereceye giren yarışmacıların ödülleri 16 Ağustos Büyükada Orman Kampı’nda yapılan bir törenle verildi.
Yarışmanın Jürleri ve Ödül Kazananların isimler:
Kısa Film Jürisi
Feyzi Tuna, Ressam Tanju Demirci, Görüntü Yönetmeni Eyüp Boz, Gazeteci Ömür Gedik
Derece Alan Filmler ve ödülleri
1.cilik ödülü: Ozan Uzunoğlu ‘Belki Yarın Gelirler ‘ adlı filmi ile
2.cilik ödülü Serkan Karaarslan ‘İncir Reçeli’ adlı filmi ile.
3.cülük ödülü Yüksel Özcan ‘Balıkçıllar Darda’ adlı filmi ile
Fotograf Jürisi:
Aras Neftçi, Yalçın Savuran, Özer Kangür
Derece Alan Fotograflar:
1.ci Bahattin ERKOL
2.ci Naren Halitoğlu
3.cü Ufuk Akar
Kısa film ve Fotoğraf Yarışması gala gecesi ve ödül törenine MSGSÜ Rektör Vekili Prof Süleyman Aydan BELEN, MSGSU Sinema TV Merkezi Müdürü Prof Asiye Korkmaz, Gazeteci Ömür Gedik, Yönetmen Aydın Bulut, Oyuncu Eyşan Özhim, Umut Kurt, Görüntü Yönetmeni Uğur İçbak , sinemaya emek veren sanatçılar , öğretim üyeleri ve adalı davetliler katıldı
Dereceye giren filmlerin ve fotografların gösterildiği gecede , Adalar Kültür Derneğince her yıl verilen Türk Sineması Onur Ödülü’ nü bu yıl MSGSU Sinema TV Merkezi kurucusu Prof. Sami Şekeroğlu’na iletmek üzere MSGSÜ Rektör Vekili Prof Süleyman BELEN tarafından MSGSU Sinema TV Merkez Müdürü Prof Asiye Korkmaz’a verildi.
Genel Koordinatörlüğünü Mahmure Vaizoglu’nun yaptığı ödül töreninin sunuculuğunu oyuncu-yönetmen Metin Arslan yaptı.
.........................................................18
Taraf, 19.08.2009
Avedis Hilkat
http://www.taraf.com.tr/haber/39141.htm
Kınalıada’da dini bayramlar karşılıklı pankartlarla kutlandı
Dünyadaki Hıristiyan aleminin en büyük bayramlarından biri olan Surp Asdvadzadzin (Meryem Ananın Göge Yükselişi) geçen pazar günü Türkiye’de yaşayan tüm Hıristiyanlar tarafından kutlandı. Kutlamalardan biri de İstanbul Kınalıada’da yapıldı.
Huzurlu bir ortamda gerçekleşen bayramda adanın dört bir köşesine asılan kutlama pankartları tüm dünyaya örnek temsil etti. Adalar Belediyesi’nin “Ermeni Rum Süryani ve Hıristiyan hemşerilerimizin Surp Asdvadzadzin Bayramı’nı kutluyoruz” yazan pankartlar asması Adalılar tarafından takdir ve alkışlarla karşılandı. Müslümanların Ramazan Bayramı unutmayan Kınalıada Surp Krikor Lusavoric Ermeni Kilisesi de ada sokaklarına, “Müslüman kardeşlerimizin Ramazan Bayramı kutlu olsun” yazılı dövizler astı. Adalılar, medeniyetlerin beşiği olan günümüz Türkiye’sinden gönderilen dinler kardeşliği mesajlarının tüm dünyaya emsal teşkil etmesini istedi.
.........................................................19
Haber 3, 19.8.2009
http://www.haber3.com/buyukada-beyazlara-burundu-498155h.htm
Büyükada beyazlara büründü
Büyükada’daki Club Le Bouquet, önceki gece görkemli bir partiye ev sahipliği yaptı.
Bu yıl ikincisi düzenlenen “White Night” (Beyaz Gece) partisinde İstanbul’un jet sosyetesi sabahın ilk ışıklarına kadar eğlendi. Katılan herkesin beyaz kıyafetler giydiği partide müzikleri DJ Cüneyt Kurt, DJ Niso Adato, DJ Levent Severöz ve DJ Emre Esen çaldı. Cüneyt Kurt’un organizasyonuyla gerçekleşen geceye Yetkin Dikiciler, Yasemin Öztürk, Leyla Bilginel gibi ünlü isimler de katıldı.
.........................................................20
From: Aynur Küçükyalçın
Subject: Aynur Küçükyalçın'ın Japonya Sergisi
Date: August 19, 2009 7:55:46 PM EEST
To: emine.cigdem.tugay@gmail.com
Aynur Küçükyalçın
“Otsu Science and Arts Center” Kyoto
05-19 Ağustos 2009
Bir süredir Japonya’da yaşayan ressam Aynur Küçükyalçın “Otsu Science and Arts Center”da 05-19 Ağustos tarihleri arasında yapılan sergiye katıldı. Sergilediği eserler büyük beğeni toplayan ressam, yıl sonuna kadar, Kyoto’ ve Tokyo’da 2 kişisel sergi daha açmayı planlıyor.
“Suiboku-ga” ve “Nihon-ga” resmi üzerine, araştırmalar yapan sanatçı, Japon geleneksel resminin ünlü ressamları ile birlikte çalışmaktadır.
.........................................................21
From: Ebru Senher
Subject: FW: Hayvan Nakil Ambulansi - ALO 153
Date: August 20, 2009 1:21:11 PM EEST
To: adalar.postasi@gmail.com
İstanbul Büyükşehir Belediyesi ile Barınak Gönüllüleri Derneği, sokak hayvanları için yepyeni bir projeyi daha hayata geçirdi. Derneğin 2007 yılında düzenlediği konserden elde edilen gelir, İstanbul’daki sokak hayvanlarına ambulans hizmetine dönüştürüldü.
Artık sokaklarda kaza geçiren ya da hasta gördüğünüz hayvanlara o an yardım edemiyorsanız, bir telefon ile ambulans hizmetini çağırabilirsiniz.
Belediye – Hayvansever işbirliği alanında örnek teşkil eden çalışmayla İstanbul’un tamamına hayvan ambulansı hizmeti götürülüyor. Ortaklaşa yürütülen çalışmada kullanılan tam donanımlı hayvan ambulansında yoğun bakım ünitesi ve solunum cihazı da bulunuyor.
15 Haziran Pazartesi günü itibariyle hizmete sokulan hayvan ambulansında bir veteriner hekimin yanı sıra, Barınak Gönüllüleri Derneği’nden bir gönüllü ve ambulans şoförü olmak üzere 3 kişi görev yapıyor..
Şu an için günde ortalama 70 telefona cevap veren ambulans gerçekten mükemmel bir hizmet. Hiç değilse bir telefon edip yaşama şansı vermeyi lütfen ihmal etmeyin...
Çevrenizi bu konuda bilgilendirir misiniz?

.........................................................22
Harikulâde bir konserdi...
Fotoğraf: Vuslat Erdoğan
Büyükadalı Raffi Arslanyan'ın öğrencilerinden 1991 doğumlu genç gitarist Celil Refik Kaya,16 Temmuz 2009 Pazar günü saat 19:30'da Büyükada San Pacifico Kilisesi'nin sıralarını dolduran yaklaşık 150 kişiden oluşan dinleyiciye unutulmaz bir konser verdi.
J. S. Bach'ın Chaconne, Abarrios Mangore'un La Catedral, Sueno en la floresta, M. Theodorakis'in Epitafios 3 (one day in may), Epitafios 4 (you have set my star), Epitafios 5 (you were standing in front of the window), E. Granados'un Danza Espanola no 5, La Maja de Goya, I. Albeniz'in Sevilla, Asturias, J. Kaspar Mertz'in Elegie, Fantaisie Hongroise, adlı eserlerini seslendiren Celil Refik Kaya konser bitiminde defalarla alkislanip tekrar tekrar sahne aldı.
.........................................................23
Radikal, 23.8.2009
Asim Gunes
http://www.radikal.com.tr/Radikal.aspx?aType=RadikalDetay&ArticleID=951093&CategoryID=77
Marmara'ya yapay adalar geliyor
İstanbul'un yeni 1/100 binlik planında Marmara'ya yapay adalar var. Mimarlar Odası: Dubai mi olacağız?
İSTANBUL - Büyükşehir Belediyesi’nin hazırladığı 1/100 binlik İstanbul İl Çevre Düzeni Planı’na Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şubesi’nden itiraz var. İtiraz dilekçesini hazırlayanlardan Kentleşme ve Planlama Komite Yürütücüsü Yıldız Uysal “Marmara Denizi’ne yapay ada izni bile çıkarmışlar. Dubai’ye çevirecekler herhalde” dedi.
17 Temmuz’da askıya çıkan 800 sayfalık planda, “Marmara Denizi’ne ilgili kurumların görüşleri doğrultusunda günü birlik turizm, rekreasyon, eğlence, festival ve toplantı gibi etkinliklere yönelik sosyal etkinlik adası niteliğinde yapay adalar yapılabilir” maddesi yer alıyordu.
Hazırlanan ilk haritada, sadece Kartal ve Küçükçekmece’de birer ada yeri belirlendiğini anlatan Uysal endişeli: “Planın askıya çıkmasından sonra hemen haritadaki ada yerlerini silmişler. Ama lejanttaki bilgisini silmeyi unutmuşlar. Sadece iki bölgede gözükürken şimdi tüm şehir genelinde yapılabilir.”
Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şubesi planın, kent ve insan odaklı değil İstanbul’u pazarlamaya ve küresel şirketlere rant sağlamaya yönelik olduğunü ileri sürüyor. Odanın internet sitesinde yayımlanan dilekçede* şu itirazlar dikkat çekti:
* Ümraniye’de 2B arazisi ticaret ve hizmet alt merkezi (MD) gözüküyor. 2B alanının yapılaşmaya açılmasıyla yaratacağı çekim gücü, içme suyu havzası ve ormanda ciddi tahribat yaratır.
* Silivri’de E-5’in kuzeyinde ‘tarımsal niteliği korunacak alan’ üzerinde, üçüncü havalimanı kararı getirilmiş. Merkezi hükümetçe kararlaştırıldığı anlaşılan üçüncü havalimanı, Sabiha Gökçen’in, Kurtköy çevresine yarattığı olumsuz gelişmelerin burada da tekrarlanmasına neden olur.
* Orman alanları, içme suyu havzalarının yapı yasaklı mutlak ve kısa mesafeli koruma alanları, tarım alanları dahil planın birçok bölgesinde kentsel ve bölgesel donatı alanı (D) işareti yer alıyor. Bu, büyük tahribata neden olur.
* Akfırat’ın kuzeydoğusunda, orman içinde yer alan turizm merkezi olmuş.
...
* [...] 11-) Askıya çıkan planın Plan Uygulama Hükümlerinde; “8.2.116: Marmara denizi’nde yapılacak bilimsel araştırmalar (deniz ekosistemi, dip akıntıları v.b) sonucunda ilgili kurumların görüşleri doğrultusunda günübirlik turizm, rekreasyon, eğlence, festival, toplantı gibi etkinliklere yönelik “sosyal etkinlik adası” niteliğinde yapay adalar yapılabilir. Bu adaların konumu, büyüklüğü ve yapılaşma koşulları alt ölçekli planlarda belirlenecektir.” denmektedir.
İstanbul’un doğal yapısını koruyup yaşatmanın planlamada ön kabul olması gerekirken, buna gerekli ciddiyeti göstermeyen bir planlama yaklaşımının, bir de yapay adaları gündeme getirmesi son derece sakıncalı ve tehlikeli bir yaklaşımdır. Bu plan hükmü kesinlikle kaldırılmalıdır. [...]