Büyükada'da, 1927.
* * *
ADALAR'da TARİHTE O GÜN:
18 Ağustos 1906 Cumartesi günlü, Büyükada'da Musevi cemaatinin ayin yaptığı hanenin harap olması sebebiyle yeni bir hane yapılmak üzere ruhsat verilmesine dair...
* * *
ADALAR'da BİR GÜN:
Fotoğraf: Ugo Antonio Corintio, Büyükada'da, Kasım 2010.
* * *
ADALAR'da HAVA DURUMU:
19 Aralık 2010 Pazar
Büyükada'da HAVA DURUMU*
Sağanak yağışlı
9-11ºC
% 58-67 nem
Kıble, G 32km/sa
Gündoğuşu 07:23... Günbatışı 16:37...
* * *
Cicely Mary Barker, The Yew Fairy.
* * *
1- Emre Özkanlar: "Dosyayı açınca şoke oldum! Tebliğ adı altında..."
2- [İsak Maçoro] He then started working at the Büyükada Synagogue in 1981 and continued his work there until he retired...
3- Feryal Pere: "Yorgo Kırbaki dedi ki, 'Atina’da 100 bin civarında İstanbullu yaşıyor, durumdan herkes haberdar, herhangi bir başka ünlü kimsenin umurunda olmazdı. Yoğun bakımda bilinci gidip gelirken demiş ki, ‘Baba, yarın Fener maçı alacak!’ Gülümsemiş...”
4- Münir Özkul: "Alışabildin mi Ada'ya?..."
5- Avni Kurtuldu: "Dünyanın en pahalı benzinini kullanan, en pahalı etini yiyen, en pahalı enejisiyle ısınan ülkenin vatandaşları olarak nasıl bir kandırmacayla karşı karşıya olduğumuzu görelim..."
2- [İsak Maçoro] He then started working at the Büyükada Synagogue in 1981 and continued his work there until he retired...
3- Feryal Pere: "Yorgo Kırbaki dedi ki, 'Atina’da 100 bin civarında İstanbullu yaşıyor, durumdan herkes haberdar, herhangi bir başka ünlü kimsenin umurunda olmazdı. Yoğun bakımda bilinci gidip gelirken demiş ki, ‘Baba, yarın Fener maçı alacak!’ Gülümsemiş...”
4- Münir Özkul: "Alışabildin mi Ada'ya?..."
5- Avni Kurtuldu: "Dünyanın en pahalı benzinini kullanan, en pahalı etini yiyen, en pahalı enejisiyle ısınan ülkenin vatandaşları olarak nasıl bir kandırmacayla karşı karşıya olduğumuzu görelim..."
)O(
_______________________________________________________1
From: EMRE ÖZKANLAR
Subject: TEBLİĞ EDİLEMEYEN YOL HARCAMALARINA KATILIM PAYLARI LİSTELERİ
Date: December 18, 2010 6:52:04 PM GMT+02:00
To: adalar.postasi@gmail.com
Cc: belediye@adalar.bel.tr, mustafafarsakoglu@adalar.bel.tr, basinyayin@adalar.bel.tr
TEBLİĞ EDİLEMEYEN
YOL HARCAMALARINA KATILIM PAYLARI
LİSTELERİ
Merhaba,
Adalar Belediyesi "TEBLİĞ EDİLEMEYEN YOL HARCAMALARINA KATILIM PAYLARI LİSTELERİ" adıyla 2 adet pdf liste yayımlamış.
Bunlardan biri 1500 tl üstünü
diğeri ise 1500 tl altı olan
katılım harçlarını belirtiyor.
Dosyayı açınca şoke oldum!
Tebliğ adı altında, isim-soyadı, pafta, ada parsel no.su ile birlikte, yol çalışması yapılan yerdeki bütün mülklerin bilgisini açık açık internete vermişler.
Tapu sicili herkese açıktır. İlgisini inanılır kılan herkes kayda bakabilir.
Ancak kayıtları, bu kadar açık bir şekilde internete eklemenin doğurabileceği sonuçlar umarım düşünülmüştür.
İyi günler.
Emre Özkanlar
_______________________________________________________2
Cantor Chazan İsak Maçoro - Adon Aselihot
Sephardic Religious Song
İsak Maçoro (1918 - 2008 )
recording 1960 Istanbul
Cantor Isak Maçoro, who with his extraordinary voice led the masses in Istanbuls biggest synagogues for more than 50 years and who was rightfully renowned internationally as an outstanding hazzan has passed away. Born in Hasköy in 1918, Cantor Isak Maçoro was selected for his beautiful voice when still very young and served our community for long years. He started his career as a cantor at the Knesset Synagogue in 1939 and through his extensive musical education he developed his tenor voice to perform both alafranga (in the Western tradition) and in alaturka maqams. He was educated by the famous great rabbis of his time and then started working at the Neve Salom Synagogue, when it opened in 1950. He was also the cantor of the Sisli Synagogue until 1979. He then started working at the Büyükada Synagogue in 1981 and continued his work there until he retired. Isak Maçoro, whose voice enchanted so many for so long was accompanied on his last journey on Thursday, 23 October
_______________________________________________________3
Radikal, 19.12.2010
Feryal Pere
http://www.radikal.com.tr/Default.aspx?aType=RadikalYazar&ArticleID=1033163&Yazar=FERYAL%20PERE&Date=19.12.2010&CategoryID=103
Lefter Abi uyuma, herkes senin formanla...
Ailen lisans için yaşını büyütmüş, aslen gençsin daha. Doktorları atlat gel de yine gülelim, ağlaşalım.
Neden acaba duyar duymaz Yorgo’yu aramak istedim? Lefter abi ikimizdi belki ondan. Hem Atina hem İstanbul, hem Büyükada hem Fenerbahçe. Hem babalarımızın kahramanı, hem benim oğlumun hem Yorgo’nun kızının. E arada bizim de elbet. Atina’da kıyamet kopuyor, insanlar çok şeye isyan ediyor. Böyle günlerde Lefter Küçükandonyadis Atina’da hastanede. Yorgo Kırbaki dedi ki, “Atina’da 100 bin civarında İstanbullu yaşıyor, durumdan herkes haberdar, herhangi bir başka ünlü kimsenin umurunda olmazdı. Yoğun bakımda bilinci gidip gelirken demiş ki, ‘Baba, yarın Fener maçı alacak!’ Gülümsemiş.”
‘Ver Lefter’e yaz deftere’ cümlesini sonradan öğrendim ben. Yazmayı okumayı bilmediğim bir yaştaydım, babam Ankara’da Cihan Palas’a, kardeşlerimle beni onun elini öptürmeye götürdüğünde. Sıradan bir anı, kim bilir kaç akranımın hikâyesi. Olsun, oldu ya!
Elli kez Milli forma giymiş, dokuzunda kaptan olarak. Ne çok rekoru var, altı yüz on beş Fenerbahçe maçı, dört yüz yirmi üç gol. Tanıdığım en koyu Galatasaraylılardan rahmetli Ali İpekçi, küçücük bir çocukken onu arkadaşlarıyla adadan kaçırmaya kalkışmış. Çok inanırdı Ali, telefonda “Peki, sizin için gelirim Galatasaray’a” demiş de, o gün lodos varmış, sandalları kıyıya yanaşamamış! Tarihi fırsat kaçtı derdi Ali, ah o lodos ah!!! Tanıdığım Lefter Küçükandonyadis’in telefonda gülümseyerek böyle konuştuğuna ben de inanırım. Varabilselerdi onlara bir balık ısmarlar, ikinci dublede Fenerbahçe’nin çok şahane olduğunu anlatırdı sanıyorum.
“Metin Oktay size, ben buraya yakışırım,” derdi muhtemelen. Efsane ödülünü almak üzere yeni Saracoğlu çimlerine bastığındaki heyecanının çok yakın tanığıyım. Hayranlıkla tribünlere bakıyor, kanaryasının yeni evini gözyaşlarıyla selamlıyordu. Sonra Radikal için hazırladığım Fenerbahçe’nin 100.yıl şampiyonluk yazıları onsuz olmaz demiştim. Sarmaş dolaş birkaç saatimiz geçti. Tuncay Şanlı’ya güya ne kadar kızdığını söylerken, ne kadar seviyordu aslında yavrucağı, sesindeki pırıltılardan belliydi. Üstüne titreyen ailesinin, heyecanını zaptedemediği için, kalbi daha çok yorulmasın diye Saracoğlu’na yollamadığını biliyorum. ‘Bu Fener beni hasta ediyor’ ortak cümlemiz. İki anlamıyla da!!! El çek ilacımızdan tabip! Kılma derman, zehri dermanında!!!
Lefter abi, bugün (dün) Sivasspor ile oynuyor Fenerbahçe. Adını taşıyan sokaktan çıkıp, ada ‘vapörü’yle Kadıköy’e gelenler de olacak, buluşma noktası olarak ‘Lefter heykelinin önünde’ diye sözleşenler de. Heykelin var senin. Oradan tariflere herkes bayılıyor. Bugün gene senin formanı giymiş sevenlerin tribünde olacak. En çok o ısıtıyor biliyor musun? Ailen lisans çıkarmak için yıllar önce nüfusta yaşını büyütmüş, aslen gençsin daha. Doktorları atlatıp gel de yine gülelim, ağlaşalım.
Deli desinler bize. Desinler, değişmeyelim.
_______________________________________________________4
_______________________________________________________3
Radikal, 19.12.2010
Feryal Pere
http://www.radikal.com.tr/Default.aspx?aType=RadikalYazar&ArticleID=1033163&Yazar=FERYAL%20PERE&Date=19.12.2010&CategoryID=103
Lefter Abi uyuma, herkes senin formanla...
Ailen lisans için yaşını büyütmüş, aslen gençsin daha. Doktorları atlat gel de yine gülelim, ağlaşalım.
Neden acaba duyar duymaz Yorgo’yu aramak istedim? Lefter abi ikimizdi belki ondan. Hem Atina hem İstanbul, hem Büyükada hem Fenerbahçe. Hem babalarımızın kahramanı, hem benim oğlumun hem Yorgo’nun kızının. E arada bizim de elbet. Atina’da kıyamet kopuyor, insanlar çok şeye isyan ediyor. Böyle günlerde Lefter Küçükandonyadis Atina’da hastanede. Yorgo Kırbaki dedi ki, “Atina’da 100 bin civarında İstanbullu yaşıyor, durumdan herkes haberdar, herhangi bir başka ünlü kimsenin umurunda olmazdı. Yoğun bakımda bilinci gidip gelirken demiş ki, ‘Baba, yarın Fener maçı alacak!’ Gülümsemiş.”
‘Ver Lefter’e yaz deftere’ cümlesini sonradan öğrendim ben. Yazmayı okumayı bilmediğim bir yaştaydım, babam Ankara’da Cihan Palas’a, kardeşlerimle beni onun elini öptürmeye götürdüğünde. Sıradan bir anı, kim bilir kaç akranımın hikâyesi. Olsun, oldu ya!
Elli kez Milli forma giymiş, dokuzunda kaptan olarak. Ne çok rekoru var, altı yüz on beş Fenerbahçe maçı, dört yüz yirmi üç gol. Tanıdığım en koyu Galatasaraylılardan rahmetli Ali İpekçi, küçücük bir çocukken onu arkadaşlarıyla adadan kaçırmaya kalkışmış. Çok inanırdı Ali, telefonda “Peki, sizin için gelirim Galatasaray’a” demiş de, o gün lodos varmış, sandalları kıyıya yanaşamamış! Tarihi fırsat kaçtı derdi Ali, ah o lodos ah!!! Tanıdığım Lefter Küçükandonyadis’in telefonda gülümseyerek böyle konuştuğuna ben de inanırım. Varabilselerdi onlara bir balık ısmarlar, ikinci dublede Fenerbahçe’nin çok şahane olduğunu anlatırdı sanıyorum.
“Metin Oktay size, ben buraya yakışırım,” derdi muhtemelen. Efsane ödülünü almak üzere yeni Saracoğlu çimlerine bastığındaki heyecanının çok yakın tanığıyım. Hayranlıkla tribünlere bakıyor, kanaryasının yeni evini gözyaşlarıyla selamlıyordu. Sonra Radikal için hazırladığım Fenerbahçe’nin 100.yıl şampiyonluk yazıları onsuz olmaz demiştim. Sarmaş dolaş birkaç saatimiz geçti. Tuncay Şanlı’ya güya ne kadar kızdığını söylerken, ne kadar seviyordu aslında yavrucağı, sesindeki pırıltılardan belliydi. Üstüne titreyen ailesinin, heyecanını zaptedemediği için, kalbi daha çok yorulmasın diye Saracoğlu’na yollamadığını biliyorum. ‘Bu Fener beni hasta ediyor’ ortak cümlemiz. İki anlamıyla da!!! El çek ilacımızdan tabip! Kılma derman, zehri dermanında!!!
Lefter abi, bugün (dün) Sivasspor ile oynuyor Fenerbahçe. Adını taşıyan sokaktan çıkıp, ada ‘vapörü’yle Kadıköy’e gelenler de olacak, buluşma noktası olarak ‘Lefter heykelinin önünde’ diye sözleşenler de. Heykelin var senin. Oradan tariflere herkes bayılıyor. Bugün gene senin formanı giymiş sevenlerin tribünde olacak. En çok o ısıtıyor biliyor musun? Ailen lisans çıkarmak için yıllar önce nüfusta yaşını büyütmüş, aslen gençsin daha. Doktorları atlatıp gel de yine gülelim, ağlaşalım.
Deli desinler bize. Desinler, değişmeyelim.
_______________________________________________________4
Münir Özkul Beyefendi'ye Ada sahillerinden selam olsun...
)O(
a ayMünir Özkul: "Alışabildin mi Ada'ya?..."
_______________________________________________________5
From: AVNİ KURTULDU
Subject: Müjde
Date: December 15, 2010 11:07:53 PM GMT+02:00
To: adalarpostasi@gmail.com
VATANDAŞA MÜJDE!
Yandaş medya "vatandaşa müjde, ilaçta indirim" manşeti atarken acaba gerçekleri ne kadar yansıtıyordu? Bu haberin vatandaşla hiçbir ilgisi olmadığından 'müjde' olmasını gerektirecek bir durum da sözkonusu değildir. İlaç firmaları 17 Aralık 2010 itibaryle devlete sattığı ilaçlara %10 daha iskonto yaparak ilacına göre %20 ila %32,5'a varan oranlarda iskonto uygulamasına geçecek. Görüldüğü üzere müjde vatandaşa değil devlete. Devlet ilaç firmalarıyla yaptığı uzun pazarlıklar sonunda KKİ (Kamu Kurum İskontosu)'nu artırarak 1.6 miyar TL tasarruf etmiştir. Peki vatandaş için ne değişiyor bu durumda? Hiçbir şey! Vatandaş devletin ödemediği ilacı eczaneden alırken kutu fiyatı üzerinden alacak, iskonto sözkonusu değil. —Bu arada devletin ödemediği ilaç listesi her geçen gün uzamakta— Devlet sadece ödemesini kendisinin yapacağı ilaçlar için iskonto mücadelesi vermekte. Vatandaşın parasını cebinden ödeyerek alacağı ilaçlar için böyle bir çalışması yok. Aksine bu tip ilaçların reklâmlarla birlikte fiyatlarını serbest bırakmaktadır. Devlet vatandaşa müjde vermek istiyorsa ilaç fiyat farkı ödemesini kaldırsın, muayene ücretini almasın, katkı payından vazgeçsin, ödemediği ilaç listesini kısaltsın. Vatandaşa atılan kazık nasıl müjde olarak yutturulur? Devlet kendi harcaması için verdiği mücadeleyi keşke vatandaşı için de verse. Diyebilirsiniz ki devlet buradan elde ettiği tasarrufu yol, su, elektrik, doğalgaz, benzin, et olarak vatandaşa geri verecek. Dünyanın en pahalı benzinini kullanan, en pahalı etini yiyen, en pahalı enejisiyle ısınan ülkenin vatandaşları olarak nasıl bir kandırmacayla karşı karşıya olduğumuzu görelim.
AVNİ KURTULDU