27 Temmuz 2010 Salı
ADALAR POSTASI-2472: az daha sessiz kalırsanız... saltanat kayıkları yanaşacak iskelelerinize!...
* * *
ADALAR'da TARİHTE O GÜN:
24 Ağustos 1902 Perşembe günlü Kınalıada'da müstahdem Dersaadet Jandarma Alayı çavuşlarından Eğinli Osman ile Büyükada'da müstahdem polis efradından Rıfkı Efendi'nin Mecidi nişanla ve mezkur alay onbaşılarından Burgaz Adası'nda müstahdem Mahmud ile aynı alay efradından Ahmed'in iftihar madalyasıyla taltiflerine dair...
* * *
ADALAR'da BİR GÜN:
Fotoğraf: Ugo Antonio Corintio, Büyükadarabistan fayton kuyruğunda, 25 Temmuz 2010.
* * *
ADALAR'da HAVA DURUMU:
28 Temmuz 2010 Çarşamba
Büyükada'da HAVA DURUMU*
Gökgürültülü sağanak yağışlı
23/28ºC
% 77/96 nem
Günbatısı, B 13km/sa
Gündoğuşu 05:55... Günbatışı 20:25...
* http://www.dmi.gov.tr/tahmin/il-ve-ilceler.aspx?m=BUYUKADA uyarınca
* * *
Cicely Mary Barker, The Queen of the Meadow Fairy.
* * *
1-Celal Karaca: "Açılımların moda olduğu bu zamanda 'Vapur açılımı isteyen Adalılar' diye tarihe geçmenin tek yolu…"
2- Deniz Tüfekçi: "Bu kararı alan siyasi otorite AKP yönetimidir. AKP Adalar İlçe Örgütü başta olmak üzere, AKP İl yönetimi, Anakent Belediye Başkanlığı, İDO yönetimi, Ulaştırma Bakanlığı ve Başbakan bu işin içindedir. Sorun bunlar kanalıyla çözüme ulaştırılır. Siyasetin beslendiği tek şey oy'dur. Adalar'da AKP yok olmak istemiyorsa bu işi çözmek zorundadır. Belediye başkanı, CHP İlçe ve İl Yönetimi devreye sokulmadıkça çözüm hızlanmaz..."
3- Emre Özkanlar: "Mopur protestosu nafile kere nafile..."
4- Selah Özakın: "Adalar'daki ulaşımın ilkelleşmesinden, motorlu araçların yaygınlaşmasından, Adalar'ın doğal dokusunun hacamat edilmesinden rahatsız mısınız?... O zaman ne duruyorsunuz?..."
5- Adalar-Bostancı arasında sefer yapan motorun kayalıklara çarpması üzerine Ada sakinleri isyan etti. Küçük motorların uzun yol için tehlikeli olduğunu söyleyen vatandaşlar, eski büyük vapurları geri istiyor...
6- Avedis Hilkat: "25 Temmuz 2010 Pazar günü İstanbul'da yaşayanların bir şekilde mopur, İDO ve diğer ulaşım araçlarıyla Adalara akın etmesi biz Adalıları inanın canından bezdirdi!..."
7- Büyükada iki cinsel saldırıyla sarsıldı. Amerikalı bir kıza tecavüz girişiminin ardından bir hafta sonra da bir temizlik işçisi yalnız yaşayan ada sakini kadına tecavüz etti... Zanlı tutuksuz yargılanacak ama Adalılar çok tedirgin...
8- Deniz Tüfekçi: "Emre Bey'in bahsettiği tüm işgal altındaki yerler, yerli yerinde duruyor, onlara dokunan yok. İşgal devam ediyor. Çamlimanı'nda işgalci değişti, şimdi Belediye burayı işgal etmiş durumda..."
9- Ahmet Tanrıverdi, Büyükada'nın Solmayan Fotoğrafları kitabının ekseninde okurlarını İstanbul'da bir mavi yolculuğa çıkaracak...
10- Ferhan İstanbullu: "Gökyıldırım’a herkes 'Neden Ada?' diye soruyormuş. 'Şehre bu kadar yakın olmasına rağmen indiğinizde başka bir dünyada olma imkanı verdiği için' diyor..."
11- Ayşe Tatlıcı: "Biri Ksanthi’de diğeri de Adalar’da yetişmiş iki defne ağacının yan yana Büyükada Çınar Meydanı Parkı’na dikilmesiyle başlayan 9. Defne Türk-Yunan Festivali..."
12- Mihal Şişko: "Geçmiş yıllarda Kınalıada’nın tek eğlence yeri Mıgırdıç Gazinosu’ydu..."
ADALAR POSTASI'nın 2472. sayısında...
)O(
_______________________________________________________1
From: CELAL KARACA
Subject: VAPUR açılımı isteyen adalılar
Date: July 27, 2010 1:53:51 PM GMT+03:00
To: adalar.postasi@gmail.com
Sayın Adalılar,
VAPUR AÇILIMI için REFERANDUM bile işe yaramaz…
Vapur yerine Motor koymaları üzerine defalarca yazılar yazıldı, imzalar toplandı. Kimsenin iplediği yok. Demek ki insanların lafı geçmiyor. Bunun için bence en son çare adalarımızda ikâmet eden gazete, televizyon yazar veya yorumcularından özellikle rica ediyoruz… Arada sırada bunu gündeme getirin bakın nasıl işler değişecek…
Açılımların moda olduğu bu zamanda “VAPUR açılımı isteyen Adalılar” diye tarihe geçmenin tek yolu… Kendine güvenen Basınla ilişkisi olan tüm ada severlerin kalemlerinde bu işin neticesi…
Haydi biraz ADALI olun…
Celal Karaca
Not: Ada'da yaşayan tüm basınla ilgili kişilerin programlarını ve yazılarını takip edin… Bakalım kim adam gibi adam çıkacak…Merak ediyorum…
_______________________________________________________2
From: DENİZ TÜFEKÇİ
Subject: Re: seyreyleyin hâl-i perîşânımızı... ido'nun adalar-bostancı vapur seferi yerine koyduğu —kayalıklara bindirerek batma tehlikesi geçiren— teknede can yeleği yoktu!...
Date: July 27, 2010 2:39:07 PM GMT+03:00
Motor konusuyla ilgili yazdıklarınızı, ADALAR POSTASI'nda ilgili yazıları sürekli yayınlamanızı ilgiyle ve takdirle izliyorum. Keşke ADALAR POSTASI'nı izleyenlerin sayısı daha da çoğalsa.
Konuyla ilgili yazıların çoğu olayı bir neden-sonuç ilişkisi içinde ele almadığı için ne yazık ki çabaların herhangi bir sonucu alınamamış, böyle giderse alınamayacaktır da.
Karar siyasidir. O nedenle çözüm platformu da siyasettedir. Kararı alan siyasi merci kendisine bürokratik gerekçeler bulmuş ve halka bunu anlatmıştır. Bu işin maskelenmesidir.
Bu maskeyi düşürmeden çözüm olmaz. Kâr-zarar konusu kamu işletmesinin önceliği değildir. Öncelik kamu hizmetidir. Hizmet kamunun görevidir, yükümlülüğüdür. Bunu bir başka merciye devredemez. Sosyal devlet anayasal bir tanımdır. Sosyal devlet olma hükümetin yerine getirmesi gereken bir görevdir.
Bu kararı alan siyasi otorite AKP yönetimidir. AKP Adalar İlçe Örgütü başta olmak üzere, AKP İl yönetimi, Anakent Belediye Başkanlığı, İDO yönetimi, Ulaştırma Bakanlığı ve Başbakan bu işin içindedir. Sorun bunlar kanalıyla çözüme ulaştırılır. Siyasetin beslendiği tek şey oy'dur. Adalar'da AKP yok olmak istemiyorsa bu işi çözmek zorundadır. Belediye başkanı, CHP İlçe ve İl Yönetimi devreye sokulmadıkça çözüm hızlanmaz. Adalılar toplantılarla bilgilendirilir, bilinçlendirilir. Bunlar siyasilerin ve sivil toplum kuruluşlarının temel görevleridir.
Sadece yazılanlarla bu işin sonuçlanması olanaksızdır. Geçmişte yapılan eylem yanlış bir strateji üzerine oturtulduğu için sonuç alınamamıştır. Hâlâ aynı anlayışın sürdürülmek istenmesi beni bu yazıyı size göndermeye yöneltmiştir. Umarım gereğinin yapılması konusu bu bağlamda tartışılmaya başlanır.
Saygılarımla,
Deniz Tüfekçi
Heybeliada
_______________________________________________________3
From: EMRE ÖZKANLAR
Subject: Mopur protestosu- nafile kere nafile
Date: July 27, 2010 9:11:56 PM GMT+03:00
To: adalar.postasi@gmail.com
Merhaba,
ADALAR POSTASI'ndaki 12 haberden 6 tanesi son mopur kazası ve mopurların ne kadar yanlış bir uygulama olduğu yönündeydi.
Aynı konular, geçtiğimiz sene İDO, Bostancı-Adalar seferlerini vapurdan mopura çevirince de konuşulmuştu.
Haftalarca yazıldı çizildi, Kaymakamlık, İDO müdürü, Belediye başkanı başta olmak üzere mail atılmadık yer, başvurulmadık nokta kalmadı.
Sonunda ne oldu?
Hiçbir şey!
Yetkililer ne güvenlik gerekçesini göz önüne aldılar, ne rahatlık ne de nostaljik unsurları.
Hatta bir gazetede köşe yazarı, "rahatlarına düşkün oldukları için motorla gitmek istemiyorlar," diye de dalga geçti.
http://adalar-postasi-guncel.blogspot.com/2010/07/26-2470.html
adresinde 26 Ekim 2009'dan 5 Kasım 2009'a değin 1149 (yazıyla bin yüz kırk dokuz) imza toplandığı yazıyor.
İmzaların ulaştığı 1 adet yetkili gelip de, "Kusura bakmayın bir yanlış yaptık," dedi mi?
Hayır!
O kadar feryat ettik yine de hiçbir şey değişmedi.
Şahsi fikrimdir, sadece beni bağlar ama benim bu konuda birşey yapılacağıyla ilgili umudum kalmadı.
Yerel yöneticiler sivil toplumun bu tip çabalarını umursamadığı gibi hiçbir adım da atmıyor.
Bana sorarsanız mopur'ların gidip vapurların gelmesi için 2 yol var:
1) Yurt çapında ses getirecek yasal eylemlerde bulunmak.
Bakın geçenlerde anti-nükleerciler vapur kaçıracağız diye ihbar yapmış, sonra da iskeleye geç giderek vapuru kaçırmışlar.
Ulusal gazetelerde yer alacak haberlere ihtiyaç var.
2) Diğer seçenek ise -allah korusun- mopurlarda büyük bir kaza olmasıdır.
Önceki gün Bostancı kayalıklarında gerçekleşen kazada önemli bir yaralanma olmadı ama önemli bir kaza olsaydı o zaman mopurların güvenilirliği ulusal gazetelerde tartışılacaktı.
Ben başka bir çözüm göremiyorum.
Görebilen varsa beri gelsin,
İyi akşamlar...
Emre Özkanlar
_______________________________________________________4
From: SELAH ÖZAKIN
Subject: Re: ADALAR POSTASI-2471: 'derya içinde olup da deryayı bilemeyen ol mahilerin' okuması gerekiyor galiba...
Date: July 28, 2010 12:07:15 AM GMT+03:00
To: adalar.postasi.1@gmail.com
Sevgili Adalılar,
Adalar'daki ulaşımın ilkelleşmesinden, motorlu araçların yaygınlaşmasından, Adalar'ın doğal dokusunun hacamat edilmesinden rahatsız mısınız?...
O zaman ne duruyorsunuz?
Cübbeyi, sarığı, ulemayı egemen kılmaya programlanmış anayasa tadilat paketini gözden geçirip bi karara varınız!
Az daha sessiz kalırsanız... saltanat kayıkları yanaşacak iskelelerinize!
_______________________________________________________5
HaberTürk-İstanbul, 26.7.2010
_______________________________________________________6
From: AVEDİS HİLKAT
Subject: ADALI OLMAK MI SUÇUM?
Date: July 27, 2010 2:01:28 PM GMT+03:00
To: adalar.postasi@gmail.com
ADALI OLMAK MI SUÇUM?
25 Temmuz 2010 Pazar günü İstanbul'da yaşayanların bir şekilde mopur, İDO ve diğer ulaşım araçlarıyla Adalara akın etmesi biz Adalıları inanın canından bezdirdi! Tabiki insanların gezme hakları, seyahatleri, tatil günlerini degerlendirmeleri ve özgürce yaşamaları temel haklarıdır. ASLA engellenemez. Peki ya Adalılar olarak bizim haklarımız nedir? Adalara günü birlik gelen ziyaretçiler sözüm sizlere büyük bir sevinç içinde Adalara geliyorsunuz... Hoş geldiniz yanlız lütfen yanınızda şu sıraladıklarımızı GETİRMEYİNİZ: Gürültünüzü, saygısızlıgınızı, çevre ve deniz kirliliğinizi, agrasifliğinizi, Kavganızı, sarkıntılığınızı, sarhoşluğunuzu, eşek şakalarınızı, bisiklet yarışlarınızı, itiş kakışlarınızı ve kendinize yapılmasını istemediğiniz şeyleri LÜTFEN YANINIZDA ADALARIMIZA GETİRMEYİNİZ.
Teşekkürlerimizle,
Avedis Hilkat
Kınalıada- İst.
_______________________________________________________7
HaberTürk-İstanbul, 27.7.2010
_______________________________________________________8
From: DENİZ TÜFEKÇİ
Subject: açıklama
Date: July 27, 2010 8:52:25 PM GMT+03:00
To: adalar.postasi@gmail.com
EMRE ÖZKANLAR'a yanıt...
2463 sayılı ADALAR POSTASI http://adalar-postasi-guncel.blogspot.com/2010/07/17-2463.html kanalıyla sayın Emre Özkanları'ın yazısını okudum.
Haklı olarak haksız, mesnetsiz, kaba kuvvete dayanan işgalden dem vurmuş, ortadaki tabloyu gözler önüne sermiş.
Emre Bey gibi tüm Adalılar da bu durumdan muzdarip, şikâyetçi Adalar Belediyesi'nin uygulamasına gelince; Emre Bey'in bahsettiği tüm işgal altındaki yerler, yerli yerinde duruyor, onlara dokunan yok. İşgal devam ediyor. Çamlimanı'nda işgalci değişti, şimdi Belediye burayı işgal etmiş durumda.
İşgali ortadan kaldırmanın yolu, bir başka işgal değildir. İşgalci değiştirerek işgal sona ermiyor ne yazık ki. Belediye, elindeki yasaların gereğini yapar zabıtasıyla, yetmezse polis gücüyle iş birliği yapar, zor kullanıma son verir, yerine de halka hizmet olarak alternatif bir olgu geliştirir. Duş yeri, tuvalet, soyunma kabini filan yapar, can güvenliğini sağlayacak tedbirler alır düzenlemeyi gerçekleştirir. Sahilin haksız bir biçimde telle çevrilmesini nasıl alkışlarsınız, bunu anlamak zor.
Bu ülkenin sahillerinden yaralanmak için kimseden izin, icazet almaya gerek yoktur. Telle çevrili alana para ödemeden giriş yapılabilmesi için ''Adalı kartı'' gibi uygulamaların yasal dayanağı yoktur. Sahillerden ücretsiz yaralanmak için TC kimlik kartı yeterlidir. Yasalar karşısında herkes eşittir. Bunu da bilmesi gereken ilk kişi bu uygulamanın arkasında duran hukukçu belediye başkanıdır.
Sanırım olaya bir de bu açıdan bakmakta yarar var.
Deniz Tüfekçi
_______________________________________________________9
From: AHMET TANRIVERDİ
Subject: gezi
Date: July 27, 2010 9:25:23 PM GMT+03:00
To: adalar.postasi.1@gmail.com
Antonino Turizm ve Alfa Yayınları'nın düzenlediği "Yazarından Ada Turu" 01 Ağustos 2010 Pazar günü yapılacak. Saat 10:30'da Kabataş'tan hareketle, yazar Ahmet Tanrıverdi "Büyükada'nın Solmayan Fotoğrafları" kitabının ekseninde okurlarını İstanbul'da bir mavi yolculuğa çıkaracak.
Rezervasyon: 0212 292 28 74-75
_______________________________________________________10
Milliyet Cadde-34
Ferhan İstanbullu
http://cadde.milliyet.com.tr/2010/07/27/YazarDetay/1268620/en-guzel-adalar-bizim-adalar
En güzel adalar, bizim Adalar
Gazeteler tatil köşelerinde bangır bangır Yunan Adaları’nın promosyonunu yapıyor. Ben de ısrar ediyorum; Neredeyse aynısı İstanbul Adaları’nda da var!
Malum, tatil mevsimindeyiz. Köşe yazarları da gazetelerin tatil ekleri de merak edilen yeni tatil destinasyonlarının haberleriyle döşeli. Görünen o ki bu sıralar en çok rağbeti, artan fiyat avantajı ve ulaşım kolaylığı yüzünden Yunan Adaları görüyor. Sahil kasabalarından motora atlayıp yarım saatte güzel bir Ege adasına gidebilmek, elbette ki çok cazip. Hele ki çoğunda tatil yapmanın Çeşme’den, Bodrum’dan hayli ucuza geldiği düşünülürse.
Lakin ben bu konuda eski kafalı olmaya devam ediyorum. Benim için en güzel ada, hâlâ Büyükada. Doğası güzel, denizine girilebiliyor, kendine özgü kültürü, nefis bir mimarisi var. Öte yandan oturup manzaraya karşı bir içki içsem dediğinizde gidebileceğiniz fazla yer yok. Ağırlık, irili ufaklı lokantalarla pahalı balıkçılardan yana.
Erdal Gökyıldırım’ın yaz başında açtığı Eddie, işte Büyükada’nın yalın, modern diyebileceğim mekan eksikliğini doldurmayı başardı gibi görünüyor. Eddie’nin yeri çok kolay; Ada’nın can damarı deniz otobüsü durağının tam karşısında. Kendisi yılbaşından beri Ada’da yaşıyor. Hem hobisi hem işi olacak bir şey araştırmış ve Eddie’yi açmış. Gökyıldırım’a herkes “Neden Ada?” diye soruyormuş. “Şehre bu kadar yakın olmasına rağmen indiğinizde başka bir dünyada olma imkanı verdiği için” diyor. Bu kararından son derece memnun, yaşam kalitesinin de arttığından emin. Feci nemli geçen günlerin akşamında Ada’nın serinliğinin tadını çıkarıp da kendise hak vermemek, elde değil!
Gökyıldırım, Eddie’yi kurgularken Adalar’a özgü dekoratif unsurları biraraya getirmekten çok da farklı bir şey düşünmediklerini anlatıyor. Nedir bunlar? Bir kere mutlaka beyaz renk ve ahşap. Mekanda bu temel dokuyu bitkiler ve sarı döşemelerle renklendirmiş. Ön tarafta localar, ortada ise ferah bir bar var; hem yalnız kalmak isteyenler hem de büyük gruplar düşünülerek oluşturulmuş. Salatalar, atıştırmalıklar, ızgaralar, pizza seçenekleriyle dolu, çok da ‘frapan’ olmayan bir yaz mönüsü mevcut. Deniz kenarında iştahı ekstra açılanların bayılacağı türden.
Eddie’ye bir kahve eşliğinde güneşi batırmayı sevenler de geliyormuş. Bu sıcak günlerde en çok taze meyvalardan yapılan frozen içecekler rağbet görüyormuş. İlk bakışta öğle ve hatta akşam yemeği için cazip bir yer gibi görünüyor Eddie. Lakin hafta sonu kahvaltılarının da talibi çokmuş. www.eddiebuyukada.com
Sedef Adası’nı keşfettim
Burgaz’ı, Büyükada’yı bu kadar severken bir kez bile Sedef Adası’nı görmemiş olmaktan hicap duyuyorum. Nihayet geçen pazar şeytanın bacağını kırdım, Bostancı’dan vapurla bir saatte Sedef Adası’na vardım. Destinasyon, İstanbul’un tanınan işletmecilerinden Muhittin Ünlü’nün ortağı olduğu Club Ada Sedef.
Sedef’in denizi tüm adalardan güzel, berrak. Elbette Marmara, Ege gibi turkuaz bir deniz değil. Ama tuzunun az, ısısının normal olmasından pek memnunum, rahat rahat yüzebiliyorum. (Ne de olsa çocukluğumuz Marmara’da yüzerek geçti!) Sedef’in özel bir ada olmasının getirdiği ayrı bir gizem, etraftaki az sayıda sakininin başka türlü bir ‘seçkinliği’ var gibi geliyor, bana...
Club Ada Sedef, misafirlerini Büyükada’dan tekneyle de aldırıyor. Bir telefon yeterli. Sonra ister taş plajında güneşlenip denizin tadını çıkarın, ister bizim yaptığımız gibi kapağı hemen lokantaya atın! Yazın yemeği isteyeceğiniz her şey var Club Ada’nın mutfağında. Muhittin Ünlü, hem yemeği hem de servisi çok iyi bilen bir isim, buna Ersen Şen’in de desteği eklendiğinde tıkır tıkır işleyen bir sistem kurmuşlar.
Manzaraya karşı güzel yemekler yiyip denizde serinlemek, gölgenin altında kitap okuyup uyuklamak; yaz tatili derken çoğumuz bundan bahsetmiyor muyuz? İşte Sedef’te bu çok daha zahmetli ve pahalı olabilecek molayı, günübirlik bir keyifte gerçekleştirebilmek mümkün. Burası, sadece leziz yemekleri için dahi gitmeye değer bir mekan. Bir kızarmış karides var ki; bu mahluk denizden böyle mi çıkıyor dedirtecek kadar kıvamında pişmiş. Kuskus salata, fava, pancarlı-keçi peynirli salata ve muhtelif balık seçenekleri, makarnalar, ızgaralar. Hepsi de deniz kenarında tembel bir günde yemeği isteyeceğiniz lezzetler. Üstüne hem hafif hem de özel bir lezzet: haşhaş tohumlu muhallebi, sosu da gül yaprağından. Biz dönüş yolundayken akşam yemeğine, içkiye gelenlere bakıp imreniyorum. Ama günübirlikçi olmanın da ayrı bir tadı var. Hem verimli ve hesaplı bir hafta sonu geçirdiğiniz için kendinizden memnunsunuz, hem de haftaya tatil yapmış gibi başlıyorsunuz.
_______________________________________________________11
Taraf, 17.7.2010
Ayşe Tatlıcı
http://www.taraf.com.tr/haber/adalardan-baris-esti.htm
Adalardan barış esti
Türkiye ile Yunanistan arasında dostluk ilişkilerini sosyal, ekonomik, kültürel ve sanatsal alanlarda daha da ileri seviyelere ulaştırmak amacıyla ilk kez bir festival düzenlendi. Önceki gün İstanbul’da biri Ksanthi’de diğeri de Adalar’da yetişmiş iki defne ağacının yan yana Büyükada Çınar Meydanı Parkı’na dikilmesiyle başlayan 9. Defne Türk-Yunan Festivali dün sona erdi. Festival kapsamında Yunan heykeltıraş Adonis Kutsoubas ile Türk heykeltıraş Yusuf Taktak dikilen iki ağacın çevresinde halka açık bir enstalasyon gösterisi yaptı. Daha sonra sahil kıyısında Yalım Eralp’ın moderatörlüğünde E.Pasxalis, Mario Levi, Mıgırdiç Margosyan, Sırrı Süreyya Önder ve Sami Karabüyükoğlu’nun katılımıyla bir panel gerçekleştirildi.
İki halk kaynaştı
Büyükada’da hafif deniz esintisiyle Yunan müzikleri ruhları doyururken, barışa kurulan sofrada midye dolmalar, kalamar sarmalar ve börekler, zeytinyağlılar da mideleri doyurdu. Katılımcıların bir kısmı Sırtaki oynayarak festivale hareket ve neşe katarken, sofralardaki yemeklerden hemen herkes tattı. Yemek etkinliği sadece kadınların üye olduğu Adalar Kültür ve Musiki Derneği tarafından gerçekleştirildi. Esin Hanım gülümsemesine eşlik eden “Erkeksiz bir dernek” sözleriyle tanıtıyor kendilerini. Gülen yüzüyle bütün müşterileri kendine çeken Burgazadalı Fatma Bucak, kısa sürede kalamarlarının tamamını satıyor.
TÜBİTAK’tan destek alan bir aile girişimcilerinin hazırladığı şeftali pestilleri büyük ilgi çekiyor. Ev kadını Füsun Hanımın yaptığı leziz kekleri ve pastaları tadan tadana. Ksanthi’den gelen Rembetiko Kumpanyası’nın canlı müziği eşliğinde tekneyle Adalar turu yapılıyor. Türk-Yunan dostluğuna çalınan ezgiler adeta teknedeki herkesi elele oyuna tutuşturuyor. Müziğin ritmiyle hemen içtenlikle kaynaşan katılımcılar iki halkın birbirine ne kadar benzediğini de ortaya koyuyor.
_______________________________________________________12
Kinaliada.net, 24.7.2009
Mihal Şişko
http://www.kinaliada.net/index.php?news-616
Mihal Sisko’nun Kinaliada Hatiralari - #12
Iskele (Migirdic) Gazinosu !
Manastir Koyu (arka taraf - Marmara - Yassi- ve Sivriada'ya bakan yüz)
Sevgili Kinaliada’lilar, Yazlikcilar, Günübirlikciler!
Gecmis yillarda Kinaliada’nin tek eglence yeri Migirdic Gazinosu’ydu. Lokantasi, sinemasi, tiyatrosu ile bir de genclerin devam ettikleri bilardo salonu ile nam yapmisti.
1938-42 seneleri arasinda yapilan eglencelerden bahsedecek olursak, haftada bir gün müzikli tiyatro temsilleri oynatilirdi.
Iskele bas memurunun oglu olan Ali Suavi, eline tiyatronun brosürünü ve bir de cingirak alarak mahalle mahalle dolasip, „bu aksam Kinaliada Iskele Gazinasun’nda üc perdelik müzikal temsil verilecektir“ diye bagirirdi.
Ayni zamanda Istanbul’dan gelen vapurlar iskeleye yanastigi anda, calgicilar enstrümanlarini calarak halki gösteriye davet ederdi.
Biz cocuklar, bedava girmek icin sagdan soldan sandalye toplayip gazinoya getirirdik. Yapisi tarihi bir eser olan Iskele Gazinosu yaz-kis acik olurdu. Ne yazik ki bir gün bu bina da yikildi ve arkaya sadece Migirdic Efendinin anilari kaldi.
Sevgili Okurlar, gelecek yazimda bulusmak üzere, bu yazimi, bugün de burada noktaliyorum.
Mihal Sisko
NOT: Bu yazi daha önce Ada Gazetesinde yayinlanmistir.